Bölüm 80: Tinsel Bakışın ve Kavrayışın Ötesinde

avatar
403 5

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 80: Tinsel Bakışın ve Kavrayışın Ötesinde



Drelpok ve Malruthiia, Sonsuz Acı Sanrısı’nda eziyet çekerken Kayra çoktan yeryüzüne bir kilometre kadar yaklaşmıştı. Yine de ikiliden biraz daha uzaklaşmamak konusunda kararlıydı. Her ne kadar Sonsuz Acı Sanrısı alışılmadık bir illüzyon tekniği olsa da en yüksek etki için hedefler bir kilometre içerisinde bulunmalıydı.

 

Yöneticiler ölümlü dünyayı perde arkasından yöneten Tanrıvari varlıklardı. Her biri Kayra’nın atalarının atasından bile daha uzun süredir vardı. Onlarla başa çıkmak kolay değildi.

 

Kayra, Tryant’ın değişik atmosferine bir bakış attıktan sonra gözlerini kapattı ve ayaklarının altından siyah dokunaçlar yayılmaya başladı. Dokunaçlar bir kanser hücresinden aşağı kalmayacak derece de hızlı yayıldı.

 

Sadece saniyeler içerisinde canlılıkla parlayan gökyüzü binlerce metrelik dokunaçlarca örtülmüş ve altındakiler için gece yaratmıştı.

 

“İç Kemiren Karanlıkla birlikte bunları sindirmek kolay olacak. Ancak ondan önce hepsini menzilim içerisinde almalı ve bir nebze de olsa kısıtlamalıyım.”

 

Aşağıda yüzbinlerce yaratık vardı. Hepsi de canlı olduğu için ruhları çok komplikeydi. Onları yutabilmesi için temas etmesi elzemdi.

 

Karanlığın Dokunuşu onları yakalamasına imkan sağlıyordu. Bu, onları öldürdükten sonra ruhlarının kaçmasına mani olmak içindi.

 

Onları öldürme yöntemi ise…

 

“Zıtlıkların Birliği…”

 

Ayaklarının altında garip bir tepkime meydana geldi. Çevredeki tüm enerji garip hareketler sergilemeye başladı.

 

“Beyaz Delik.”

 

Boom!

 

Kulak sarsan bir patlamayla ayaklarının altındaki Tryant’ta bir buçuk kilometre genişliğinde bir krater açıldı. Ortaya çıkan akıl almaz enerji ve baskı her şeyi düzleştirmişti. Paulo, o sırada Kayra’dan üç kilometre yüksekte sonuna kadar açılmış gözlerle ayaklarının altındaki devasa kratere bakıyordu.

 

Elfler için büyük bir yer sayılan Tryant sadece bir hamleyle yok edilmişti.

 

“Neler oluyor burada?”

 

Kayra iradesini yoğunlaştırdı ve sesin geldiği yöne doğru bir kılıç ışını gönderdi. İki metrelik devasa bir adam ellerini uzatarak kılıç ışınını durdurdu ve Kayra’ya sert bir yumruk savurdu. Yumruk yavaş gözüküyordu ama uzay dokusu hareketiyle birlikte bükülmüştü.

 

Haliyle yavaş sanılan yumruk birden Kayra’nın burnunun dibinde bitmişti.

 

Bir okyanusun gel gidi gibi gelen yumruk önüne gelen her şeyi yok edebilecekmiş gibi acımasız ve ağırdı. Ancak Kayra Zıtlıkların Nihai Dönüşümü’nü kullanarak kendini adamın arkasına ışınladı. Hemen ardından gökyüzü kızıla döndü, güneş yerini kan kırmızısı bir aya bırakırken ayaklarının altındaki karanlık kızıl sislerle süslendi.

 

“Kanlı Ayın Gecesi.”

 

Kayra’nın gücü anında birkaç katına çıktı.

 

“Sen de kimsin? Bir insan nasıl böyle güçlü olabilir?”

 

Adam büyümüş gözlerle geri çekilirken vücuduna söz geçiremedi. Bir saniye sonra vücudundan çatırdama sesleri geldi. Vücudu, istediğinin aksi yönüne – Kayra’ya doğru süzülmeye başladı.

 

“Emsalsiz Kılıç, Karanlığın Dokunuşu.”

 

Adam üzerine gelen görünmez kılıcı ve dokunaçları zorlukla atlattı, hemen ardından Kayra’nın göğsüne birkaç yumruk geçirdi. İkisi her hareket ettiğinde kendileriyle birlikte uzay-zaman dokusunu yok ettiler.

 

Etraflarındaki zaman çok hızlı değişiyordu.

Bir an karanlığa boğulmuşken başka bir an sevecen bir ışıkla parlıyordu. Ancak ortak olan tek bir şey vardı ki o da zaman geçtikçe adamın daha da zor bir duruma düştüğüydü.

 

“Sen de nesin?”

 

Havada cisimleşen orta yaşlı adamın ismi Ling Huai’ydi. Üç metre boyunda ve yaklaşık iki yüz elli kilo ağırlığındaydı. Sakalları oldukça kalın ve karmaşıktı, gözlerinde baktığı kişiyi ürpertecek derin bakışlarla Kayra’ya bakıyordu.  

 

“Bir Tanrı ne zamandan beri ölümlü dünyaya el atabiliyor! Takımyıldızı Sözleşmesi-“

 

Boom!

 

Boğazını teğet geçen görünmez kılıç dalgası yüzünden sözleri kesildi. Kayra adama bakarken gözlerinde duyguya rastlamak mümkün değildi.

 

“Drelpok gibi sen de bir Yöneticisin. Adın nedir?”

 

Bunları söylerken binlerce Emsalsiz Kılıç adama doğru uçuyordu. Her biri garip açılarla adama dört bir yandan saldırıyor ve kaçacak yer bırakmıyordu.

 

Adam ayaklarının altında oluşturduğu irade toplarıyla çevresindeki uzay zamanı bükerek Emsalsiz Kılıçları yönlendirdi.

 

Lakin Kayra’nın Kara Delikleri Solucan Deliği ile birleşip adamın arkasındaki Beyaz Deliklerden Emsalsiz Kılıç hamleleri devam ettirdi.

 

Anlatımı bu kadar uzun sürmesine rağmen tüm bu olaylar saniyeler içerisinde gerçekleşmişti.

 

“Konuşurken saldırmak insanlığa sığıyor mu?”

 

Adam vücudunun etrafında oluşan ince zarın arkasından Kayra’ya baktı.

 

“Bilmiyorum, artık bir insan değilim.”

 

“Öyle mi dersin? Damarlarında akan kan aksini söylüyor.”

 

“Benim gibi uzun süre karanlıkta kaldıktan sonra her şeyin biçim olmadığını anlayacaksın. Derinlemesine düşünecek ve perdenin arkasındakileri görmeye başlayacaksın.”  

 

Konuşurlarken birbirlerine saldırmaya devam ediyorlardı. Kayra’nın Emsalsiz Kılıç darbeleri adamı geri çekilmeye zorlasa da adamın verdiği karşılık Kayra’yı yaralamayı başarmıştı.

 

Bu adam doğrudan uzay-zaman yasalarını kullanarak hareket ediyordu. Tüm Elven üzerinde kontrole sahipmişçesine havayı kilitleyebiliyor, Kayra’yı hantallaştırabiliyor ve büyülerini etkisizleştirebiliyordu. Arlarındaki darbe takası çoktan yüzü geçmişti ama iki tarafta elle dokunur sonuçlara ulaşamamıştı.

 

“Ne kadar uğraşırsan uğraş, Elven tarafından korunan birini asla yenemezsin. Ruhun ölümsüz olsa hâlâ sen bir ölümlüsün.”

 

 “Tinsel bakışının ve kavrayışının gücüyle birlikte insanın etrafındakilerde değişir. Dünyası ve düşünceleri derinleşir: belki de tinsel gözünün gördüğü her şey onun için bir deneme tahtasıdır.”

 

“Ne demek istiyorsun?”

 

Adam, Kayra’nın anlamsız cümlesinden hiçbir şey anlamamıştı. Yumruğunu bir kilometre öteden gönderirken kafası karışıktı.

 

“Demek istediğim şudur ki…”

 

Kayra yumruğu savuştururken yeni yeteneğini devreye soktu.

 

“Saldırılarımla karşılaştığın an bu savaşı kaybettin.”

 

“N, neden bahsediyorsun?”

 

Adam geri çekilmeye çalışıyordu ki göğsünden bir ağrı yükseldi. Adımları yavaşlarken dünyası karanlığa boğuldu.

 

“Vaat Edilen Zafer Kılıcı.”

 

Karanlık dünyası Kayra’nın arkasında yükselen yirmi metrelik meleğin ışıltısıyla tekrardan aydınlandı. Ama hemen ardından çığlıklar ağzından yükseldi.

 

 Kayra’nın arkasındaki meleğin elinde on beş metre büyüklüğünde altunvari bir kılıç, sırtında otuz metre uzunluğunda dört tane kanat ve kafasında da altın ışıklarla bezenmiş bir taç vardı. Gözleri kapalıyken yüzünde huzur verici bir gülümsemeyle duruyordu.

 

Ancak gözlerini açtığında adam için kader mühürlenmişti.

 

Alnında ortaya çıkan Kanlı Ay Mührü hareketlerini oraya kilitledi.

 

Ardından vücudunu delen ışık kılıcı da onu karanlık tarafından yutulmuş Tryant’ın toprağına mıhladı.

 

Bir kilometre yükseklikten çakılan adamın vücudundaki tüm kemikler parçalara ayrılmış, iradesi parçalanmış ve ona yardım eli uzatan Tanrıların kudreti yok olmuştu.

 

“Kanlı Ayın Hükmü’nü kullanmak için hiçbir gereklilik yok. Yalnızca sana bakıp irademi vücuduna sokmam yeterli. Dikkatin benim Emsalsiz Kılıçları’ma odaklanmışken kalbine bir tohum yerleştirmiştim. Söylediğim gibi dikkatini benim kılıçlarıma verdiğin an kaderin mühürlendi.”

 

Kayra üçlüye tekrardan bakmadan Paulo ile birlikte ortadan kayboldu.

 

---

 

“Neler oluyor?”

 

Düğün hazırlıkları son hız devam ederken Kardelen, gittikçe büyüyen endişe yüzünden kafayı yemek üzereydi. Kader Kraliçesi olmanın verdiği avantajlardan birisi olan talih görüsü ona kötü olayları önceden fark edebilme imkanı veriyordu.

 

Ancak o gün gördüğü şeyden sonra başka hiçbir olumsuzluk olmamış, gördükleri bir yanılsamaymışçasına huzurlu geçmişti.

 

“O gün gördüğüm şeyin yanılsama olmadığına eminim. Kesinlikle bir şeyler yanlış. Ama bu yanlış olan şey ne? Anlam veremiyorum.”

 

Stella Şehri her metrekareyi büyük bir titizlikle inceleyen ve herhangi kötücül bir canlıyı tespit edebilecek yaklaşık bin adet izleme formasyonuyla sarmalanmıştı. İzleme formasyonları dışında tuzak, savunma ve saldırı formasyonları da bulunuyordu.

 

Sadece bir haftalığına da olsa Stella tüm dünyadaki en güvenli yerdi.

 

Üstelik Yeraltı Şeytanı, Aydın Rüya, Kara Çiçek ve Gece gibi ünlü savaşçıların devriye olarak gezdiği ondan fazla devriye taburu; Rona’nın yüksek kademe Seçkin olan simya hocası, Kefaret Dağları’ndan arkadaşları, dostlar, daha nice güçlü uzmanın koruması ve de en önemlisi Rona’ya borçlu olan düşmüş bir ilah bulunuyordu.

 

Yani dünya üzerinde onlara zarar verebilecek hiçbir organizma bulunmuyordu.

 

Sadece Rona’nın kendisi bile yüksek kademe Seçkinlere kafa tutabilecek seviyedeydi. Kendisi bazı konularda Rona’dan bile daha güçlüydü.

 

 “O zaman beni bu kadar tedirgin eden şey ne? Kader Gözü’m herhangi bir tepki vermiyor. Acaba fazla mı abartıyorum? Kayra öldü ve Kara Kral’ın ortaya çıkışı en azından on yıl ertelendi. Muhterem İblis ise Briache Ailesi tarafından yok edildi.”

 

Acaba çok mu kafaya takıyordu tüm bu meseleleri? Çok yakında evlenecek olması mı onu tedirgin ediyordu. Mükemmeliyet takıntısı Kayra’nın yanından ayrıldıktan sonra yok olmuş olmasına rağmen…

 

“Ne olduğunu bulmam gerekiyor.”


 ---

epiknovel.com ekonomi ve finans gibi olaylar ilginizi çekiyorsa tavsiye ederim.








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44527 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr