Bolüm 1: Akasha'nın Yayını

avatar
1238 12

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bolüm 1: Akasha'nın Yayını




Mart ayının son günüydü, sıkıcı matematik dersi sona ermişti.

 

Saat 11.00'dı. Öğle molası için sınıftaki öğrenciler ayrıldığında Kayra tek başına kaldı.

 

Normalde onu çağıran kimse olmadığından boş boş dışarıyı izlerdi. Ancak bugün farklı bir şey yapıp yerinden kalkmayı tercih etti.

 

Annesinden aldığı buz mavisi gözler ve sportif vücudu onu popüler yapmalıydı ama nedense onunla konuşan tek bir kişi dahi yoktu. İnsanı rahatsız hissettiren delici bakışlar ve her zaman kasvetli görünmesine neden olan ifadesizliği onu diğerlerinden ayırıyordu.

 

İnsanların gülümsemesi güneş gibi sıcacıktır diyenler vardır elbet ancak Kayra her gülümsediğinde kara bulutlar güneşi keser, insanların kötü hissetmesine neden olacak ürpertici bir atmosfer oluştururdu.

 

İnsanların neden ondan hoşlandığını bilmiyor olsa da en büyük ihtimalin davranışları olduğuna kanaat getirmişti. Önceden iletişim becerilerini geliştirmeye çalışmıştı. Ama sonuçlar sadece onun daha da yalnızlaşmasına neden olmuştu.

 

Her zarar yanında fayda da getirirdi.

 

Kayra bir zamanlar öyle yalnız hissetmişti ki normalde çoğu insanın katlanamayacağı zihnine artık alışmıştı. Yalnızlık onun için sıradan bir aktivite gibiydi.

 

Kantine doğru yol aldı. Üst sınıfların kendi bölgesi ilan ettiği ve her teneffüs ağzına kadar dolu olan iğrenç bir yerdi.

 

 Kayra büyülü gözlerini kantinde gezdirdi ve kalabalık arasındaki boşluklara baktı. Birkaç kişinin hareketini gördükten sonra yavaşça yürüdü ve onlarca kişinin arasından kantinden sorumlu yaşlı kadına ulaştı.

 

Onu ittirmeye çalışan çok kişi vardı ama ağırlık merkezini koruduğu için başarılı olamadılar.

 

İstediklerini aldıktan sonra kantinden ayrıldı ve sınıfa yöneldi. Sınıfa geldiğinde çoktan bazı kişilerin yemek yiyip muhabbet ettiğini gördü. Sınıfa girince popüler kızlardan birisi olan Yağmur ile göz göze geldi.

 

Yağmur onun soğuk gözlerine baktıktan sonra kafasını çevirdi ve kısık sesle ‘ucube herif' dedi.

 

Kayra bu sözleri duymasına rağmen ifadesiz kaldı ve cam kenarındaki sırasına yöneldi. Fakat sırası birkaç kişi tarafından istila edilmişti.

 

“Yerimden kalkabilir misin?”

 

“Hayırdır? Tapusu sana mı ait?”

 

Sınıftaki zorbalardan birisi olan Can, elini arkadaşı Ahmet’in omzuna atıp keyiflice güldü.

 

Kayra bir şey söylemedi. Sakince arkasını döndü ve öğretmenler masasına oturdu. Tam o sırada dört kişilik bir kız grubu ellerinde yemek ve yiyecekler ile cam kenarında duran öğretmenler masasına geldi. Kayra onlar gelmesine rağmen bir şey yapmadı. Aklında akşam yapacakları vardı.

 

Uzun süredir bir işin içindeydi ve yavaştan sonuca ulaşmıştı.

 

“Kayra başka bir yere otursana, oraya ben oturayım."

 

En yüksek notlara sahip ve okulda dahi enlerde olan Esra, elini Kayra'nın omzuna koydu ve nazikçe gülümsedi. Gülümsemesi insanın içinin hoş olmasına neden oluyordu. Kayra ile tamamen zıttılar.

 

“Hayır.”

 

Sakince söyledi.

 

Tek bir cevap dört kişinin yüzündeki gülümsemenin düşmesine neden oldu.

 

Ancak ellerinden gelen bir şey yoktu.

 

Homurdanıp konuşmalarına döndüler ve Kayra’nın yanında olmalarına rağmen onun hakkında atıp tuttular.

 

Kayra derin bir nefes aldı.

 

“Görmezden gelsem dahi acıtıyor...”

 

Soyut olan yasalara güvenip de aklına gelen her şeyi söyleyebileceklerini sanan veletlerdi. Vurdum duymaz, kibirli ve küstahtılar. Kendileri için yaratılmış kafesin içinde yaşamaktan mutluydular.

 

Onlarda çoğunluk gibi hayatta kalmak için toplum da yer edinmeye çalışıyorlardı.

 

Kayra onları görmezden geldi. Kafasında o kadar fazla düşünce vardı ki hepsini düzenlemesi dakikalarını aldı.

 

Onu düşüncelerinden uyandıran şey kulak tırmalayan zil sesiydi.

 

Öğle molası bitmişti.

 

Tarih dersi başlamak üzereydi.

 

Sınıf öğrencilerle doldukça gürültü kirliliği oluştu. Öğretmen gelmeden önceki beş dakika, Maymunlar Cehennemi'nden bir sahneyi andırıyordu.

 

“Herkes yerine otursun. Başkan yoklamayı...”

 

Her yaptıkları şeyleri tekrarlarından sonra öğretmen kitaptaki bilgileri anlatmaya başladı. Sıradan bir tarih dersiydi. Hiçbir farklı yönü yoktu.

 

“Osmanlı Dönemi’nde…”

 

Dersin bitimine on dakika kala yer birden sarsıldı. Tarih öğretmeni bunu fark ettiği gibi sırayı tutup dengesini sağladı.  

 

“Deprem mi oluyor?”

 

Tarih öğretmeni panikle öğrencilere bağırdı.

 

Tam o anda Kayra'nın önünde bir pencere açıldı.

 

[Akasha'nın Yayını başlatılıyor...]

 

[Takımyıldızları bağlanıyor...]

 

[Yayın başladı.]

 

[Akasha Sistemi’ne hoş geldiniz!]

 

“Hm?”

 

Önünde çıkan saydam pencere kaşlarını çatmasına neden oldu.

 

“Bu da ne?”

 

“Bunu sadece ben görmüyorum değil mi?”

 

“Aynı oyunlardaki gibi!”

 

Kafasını çevirdiğinde bunu sadece kendisinin görmediğini fark etti.

 

Sarsıntı dinmişti. Bir nebze de olsa sakinleşen öğrenciler karşılarına çıkan pencere yüzünden tekrardan heyecanlanmıştı.

 

“Herkes sakin olsun!”

 

Tarih öğretmeni cırtlak sesiyle bağırdı ve tüm sınıfı susturdu. Gözlerinde sarsılmaz bir güvenle çocuklara bakıyordu.

 

“Müdür bey açıklama yapacaktır. Kimse yerinden ayrılmasın.”

 

Onun sözlerine tepkiymiş gibi önlerinde bir pencere daha ortaya çıktı.

 

[Görev: Bir ya da birden fazla kişiyi öldür!]

 

Öldürmek mi?

 

“Bu arttırılmış gerçeklik dedikleri şey mi? Üzerimizde deney mi yapıyorlar?”

 

“Zil çalmış olmalı, ben gidiyorum.”

 

Can, Esra gibi düşünmek yerine sınıftan ayrılmak için kapıyı açtı.

 

Tıkırt!

 

 Kapı yerinden bile oynamadı.

 

Güm!

 

Can kapı ya sertçe omuz attı ama kapı sarsılmadı bile.

 

“Kapıyı kilitlemişler. Ahmet, Ömer yardım edim de kıralım şu kapıyı.”

 

“Tamam.”

 

İkili yerlerinden kalkıp Can’a destek oldu. Bir masayı koçbaşı niyetine kullanıp kırmayı düşündüler. Garip ki tarih öğretmeni onları durdurmadı. İçini kemiren bir şey varmışçasına önündeki boşluğa bakıyordu.

 

Güm! Güm!

 

Sırayı sertçe birkaç kere kapıya vurdular.

 

Ama kapıya bir şey olmadı.

 

Puuf!

 

Görünmez bir dalga onlara çarpmış gibi geriye sendeleyip kalça üstü düştüler.

 

“Ne oluyor lan!?”

 

Can öfkeliydi. Yerden kalkıp cama çantasıyla vurmaya başladı. Ancak kırılmak bir kenara ses bile çıkmamıştı.

 

“Ne yapacağız?”

 

“Telefonlar! Polisi arayalım.”

 

Esra telefonunu çıkardı ve polisi aramaya çalıştı ancak telefonu açılmıyordu.

 

“Benimki bozulmuş. Siz bakın.”

 

Kimsenin telefonu açılmıyordu.

 

“Olamaz!”

 

Son umudu da suya düşünce insanların aklına bir şey geldi.

 

“Öldürmek mi? Gerçekten birini mi öldüreceğiz?”

 

Birkaç kişi korkudan ağlamaya başladı. Burada mahsur kalmışlardı ve yemek bir kenara su stokları bile yoktu.

 

Bilinmezlikten doğan korku insanları umutsuzluğa sürükledi.

 

“Herkes yerine otursun!”

 

Tarih öğretmeni sakinliğini kazanmıştı. Sadece birkaç kelimesi herkesi susturmaya yetmişti. Sonuçta yetişkin ve öğretmendi, sorumluluk ondaydı.

 

“Ayşe Nur buraya gel.”

 

Sınıftaki en sıska kızı yanına çağırdı. Öğrenciler hâlâ tedirgindi ama öğretmene güvenleri tamdı. Bu yüzden Ayşe Nur tereddüt etmedi.

 

Herkes Ayşe Nura odaklanmışken Kayra öğretmenin sol eline baktı. Öğretmene en yakın sıra ona aitti. Yere bakınca keskin bir şeyin gölgesi görülebiliyordu.

 

Tahminince bir pergeldi.

 

“Buyurun hocam?”

 

Ayşe Nur kafasını eğince öğretmen dudaklarını ısırdı. Gözyaşlarını zor tutuyordu.

 

“Özür dilerim.”

 

“Ne için?”

 

Fış!

 

Keskin pergel Ayşe Nur'un şahdamarına yakın bir yere saplandı. Kan patlayarak yerinden ayrıldı ve Ayşe Nur'un acı dolu çığlıkları eşliğinde yere düştü.

 

Herkes afallamıştı. Ne süreceklerini bilmiyorlardı.

 

“Cani!”

 

“Orospu!”

 

“Nasıl yaparsın!?”

 

Can ve birkaç erkek hocayı tutmak için atıldılar ama hoca çoktan kapının yanındaydı. Biraz önce güven veren o yetişkin artık kendinden küçükleri öldüren bir katildi. Değişim o kadar hızlıydı ki öğrencilerin içindeki son bariyeri de kırmıştı.

 

“Umarım hayatta kalırsınız!”

 

Kapının kulpunu indirdi ve oradan ayrıldı.

 

Can ve diğerleri kapıya dayandılar. Açmaya çalıştılar ama açılmadı. Anlaşılan sadece görevi tamamlayanlar buradan ayrılabiliyordu.

 

Ayşe Nur gözleri açık bir şekilde kanlar içinde yatıyordu. Korkutucu manzara karşısında direnemeyeler ağlamaya ya da kusmaya başladılar.

 

Biri öylece ölmüştü.

 

Ve Kayra bunun sadece bir başlangıç olduğunu biliyordu.

 

Birkaç dakikalık sessizliğin ardından bir bağırma sesi geldi. Can yakındaki arkadaşı Ahmet’in kafasını sertçe masaya vurmuştu.

 

Bu Ahmet’i hemen öldürmedi ama halatı koparan son darbeydi. Ondan sonra birkaç erkek kızlara saldırdı. Bir erkekle kız fiziksel güçte karşılaştırılamazdı. Onları öldürmek erkekleri öldürmekten daha kolaydı.

 

Esra ona saldırmaya çalışan birinin gözüne parmak soktu.

 

“Argh!”

 

Kayra garip bir sakinlikle olayları izlerken birinin ona saldırdığını fark etti.

 

“Geber!”


 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44512 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr