İlk Savaş

avatar
329 1

Kartların Kalbi - İlk Savaş


 Dilica'nın isteğine Apreal bodoslama atıldı. Ruh kartlarını almış olmak onu çok heyecanlandırmıştı belli ki.

"İşte bakın, çok iyi değil mi?" diyerek destesinin en üstündeki kartı gösterdi arkadaşlarına. Arkadaşları memnun bir şekilde karta baktılar. Kart oldukça güçlü olan, Obliun'du. Karttaki resmi bile gücünü hissetmenize yetiyordu. Size doğru bakan çizgi halinde yeşil gözler öylesine nefretle ve kendinden emin bakıyordu ki insanın içi ürperiyordu. Keskin hatları olan başı rakibini etkilemek istermişçesine parlak resmedilmişti. Kafası tüm resmi kapladığı için vücudu tam olarak görünmese de, yere güvenle basan ayakları ve kanatları görünüyordu.

"Bu oldukça güçlü bir yaratık tebrik ederim." dedi Dokushin arkadaşını tebrik etmek için

"Senin simge yaratığın hangisi Dilica?" diye sordu ardından da. Dilica da elindeki destenin en üstündeki kartı alıp arkadaşlarına gösterdi. Karttaki resmi gören Apreal istemsizce bir kahkaha attı. Dokushin'se hiçbir tepki vermemişti. Apreal'ın bu tepkisinin nedeni, 'Mumi Minu' adlı bu kartın görünüşte aşırı güçsüz ve zayıf görünmesiydi ama unuttuğu bir şey vardı. Simge kartlar asla güçsüz olmazlar. 

 Kartın resminde tavşana benzer bir yaratık vardı. Tüyleri pembe olan bu yaratığın tavşanların aksine bacakları uzunda değildi. Kısacık iki bacağının üstünde durmuş, bedeniyle bitişik başındaki küçük gözleriyle sevimli sevimli sahibine bakıyordu. Görünüşü oldukça tatlıydı, gücüyle doğru orantılı şekilde. Görünüşü ne kadar tatlıysa, savaş gücüde o kadar yıkıcıdır. 

"Sen gül sen! Bir gün savaşırsak görürsün sen!" diyerek arkadaşına ne kadar bozulduğunu belli etti Dilica. Dokushin hala tepkisizdi. Karttaki canavarı hiç duymamıştı ama Apreal kadar fevri davranmayacaktı elbette. Bir simge kartının önemsiz bir şey olmayacağını biliyordu.

"Haydi hazırsanız yola koyulalım. Kart marketine uğramamız lazım daha." Dokushin'in bu sözleri arkadaşlarının odağının toparlanmasını sağlamıştı. Kartlarını destelerine geri koyduktan sonra destelerini ceplerine koydular.

"Ben hazırım." dedi ikisi de aynı anda.

"O zaman yola koyulalım. Bir an önce profil tarayıcılarımızı almamız lazım yoksa savaşacak kimse bulamayız ve hep olduğumuz yerde kalırız." arkadaşları Dokushin'i dikkatle dinliyorlardı. Üçlü arkadaş grubuna baştan beri hep Dokushin liderlik etmişti ama bunun özel bir nedeni ya da seçimi olmamıştı. Fark etmedikleri bir ruhsal seçimle olmuştu bu.

"Unutmayın bir dahaki aya turnuva başlıyor. O zamana kadar olabildiğince güçlenmeliyiz." diyerek ekledi Dokushin arkadaşlarını yüreklendirmek için.

"Evet haklısın! Şampiyon olmak için çok çalışmamız lazım!" belli ki Apreal Dokushin'in yüreklendirme çabasından nasibini almıştı. Dilica'ysa her zamanki sakin tavrını koruyordu. 

 Herkes hazır olduktan sonra bayırdan aşağı doğru yürümeye başladılar. Tepeden kart marketi gözüküyordu o yüzden yolu bulmak zor olmayacaktı.

"Acaba ilk rakibim kim olacak?" diye sordu heyecanla Apreal. Haklı olarak içi kıpır kıpırdı. Tez canlılığının da verdiği etkiyle heyecanla karşısına birileri çıksın istiyordu.

"Bence o kadar acele etme. Daha profil tarayıcılarımızı bile almadık. Karşına çıkan rakibinin puanını bile bilemeyeceksin. O yüzden en başa dikkatli olmalıyız." Dokushin oldukça mantıklı konuşuyordu ama Apreal'ın umurunda dahi değildi. O bir an önce yeneceği rakipler bulmak istiyordu. 

"Benim Obliun'uma kim karşı gelebilir ki? Karşıma gelen kişi on dakika dayanamaz!" Apreal dikkatli olmak yerine boyundan büyük iddialar ediyordu. Ruh kartlarının temelinden bihaber olduğu çok açıktı. Taktiksel zeka gücünün öneminin farkında değildi. O sadece fiziki güce önem veriyor gibi duruyordu.

"Kendinden bu kadar eminsen gel benimle kapış o zaman!" çalıların içinden çıkan gri saçlı çocuk söylemişti bunları. 1.60 civarlarında boyu ve zayıf bir vücudu vardı. Saçları arkaya doğru havaya kalkık bir şekilde duruyordu. Saç şekli rakibini istemsizce ürkütüyordu.

"Sende kimsin?" diye sordu Dokushin. Arkadaşının başının belaya gireceğini hissediyordu ve bunu hiç istemezdi.

"Muhatabım sen değilsin ufaklık. Ben sırıkla konuşuyorum." Dokushin bu anlamsız hakarete cevap vermedi. Karşısındaki adamın onu sinirlendirmek istediğini biliyordu ve bunu umursamayacaktı.

"Ne var ne istiyorsun?" diye çıkıştı Apreal. 

"Elbette düello! Kazanan rakibinin üç seviye kartlarından rastgele birisini alır." ruh kartları dört seviyeye ayrılıyorlardı ve üç numara en değerli kartlar olarak geçiyordu, tabii simge kartlar harici. Zaten çoğu destede bir tane simge kart bulunduğu için genelde dört seviye kartlar ödül olarak koyulmuyordu. Yani koyulabilecek en yüksek seviyeyi teklif etmişti gizemli kişi.

"Senden korkacağımı mı sandın? İki yapalım şunu!" diye bağırdı Apreal ama bu büyük bir hataydı. Rakibinin giyimine bile dikkat etmemişti. Eğer dikkat etseydi kemerine takılı olan deste çantasının kalınlığı karşısında ürker ve daha dikkatli olurdu. Apreal'ın aksine Dokushin bu ayrıntıyı fark etmişti ama daha arkadaşını uyaramadan arkadaşı düello çağrısı yapmaya başlamıştı bile.

"Sen gizemli rakip! Benimle çarpış ya da korkaklığın utancını yaşa!" 

"Çağrına karşılık veriyorum aptal! Yenilginin acısıyla yüzleşeceksin!" diyerek karşılık verdi gizemli kişi Apreal'ın sözlerine karşılık. Gizemli kişinin sözleri bittiğinde, Apreal'la gizemli kişinin arasında görkemli bir düello sahası yerden çıkarak var oldu. 

"Buda ne?" diyerek şaşırdı Apreal. Daha önce kart savaşı yapmıştı ama hiç gerçek bir düello da bulunmamıştı. Düello arenasına ve ortaya çıkış anına hiç tanıklık etmemişti.

"Daha önce düello sahası bile görmemişken beni nasıl yeneceksin acaba?" diyerek dalga geçti gizemli kişi ve ardından kıvrak bir şekilde kendi kaidesine çıktı.

"Akşama kadar seni beklemeyeceğim değil mi?" diyerek aşağılamalarına devam etti. 

"Mahvolmaya hazır ol!" diyerek gürledikten sonra kaidesine çıkan merdivenlerden koşturarak çıktı Apreal. Kaidesine çıktığında destesi cebinden çıkarak en sağdaki kart simgesinin üstüne yerleşti. Destelerin bulunduğu bölmenin önünde birde mezarlık kısmı vardı. Ölen ve kullanılan kartlar burada tutulacaktı. Oyun bölümünde iki sıra halinde altılı kart simgesi bulunuyordu. Burası kartlarını oynayacağı alandı. Arkadaki kısım büyü ve tuzak kartlarını, öndeki bölümse canavar kartlarını oynayacağı kısımdı. Önceden gerçek bir düello sahasında hiç bulunmamış olsa da karton saha üzerinde oynadığından bu kadarını biliyordu.

"DÜELLO BAŞLASIN!" diye bağırdı ikisi de. Sesleri öyle şiddetli çıkmıştı ki, ağaçlardaki kuşlar havaya uçup kaçmışlardı.

"Daveti sen yaptığın için sen başlıyorsun çömez. Bilmiyorsundur diye söyleyeyim dedim." gizemli kişinin yüzündeki sinsi sırıtış insanın sinirini bozuyordu. Zaten maksadı da rakibinin dikkatini dağıtmaktı belli ki. 

"Elbette biliyorum. Bana aptalmışım gibi davranman sadece senin aptallığını tescilliyor." diyerek kızdı Apreal. Dokushin çaresizce arkadaşını izliyor ve gerekirse destek olmak için bekliyordu. Apreal bu psikolojik savaşı daha baştan kaybetmişti ve işini aşırı zorlaştıracaktı. Hızlıca eline beş kart çekti  ve ardından hiç düşünmeden ilk hamlesini yaptı.

"Kukuletalı Sarmaşık Prensesi'ni çağırıyorum." diyerek oynadığı kart hologramik bir şekilde sahaya yansıdı. Kafasında uzun bir topuzu olan şapkasıyla, sarmaşıklarla çevrelenmiş bir kadın belirdi saha da. Şapkası hariç bütün bedeni sarmaşıklarla çevrelenmişti. Sarmaşıklar bedenini sardıktan sonra ellerine geliyor ve aşağı uzanıyordu. Apreal karşısında yaratığının belirmesini bekliyordu ama alışık olmadığından anlık bir şaşkınlık geçirdi.

"Ne oldu korktun mu yoksa?" diyerek kahkaha attı karşısındaki adam.

"Ama şaşırttın beni. Özel kartın olması ilginç. Peki özel kartların özelliğini biliyor musun?" diye sordu gizemli kişi.

"Bundan sana ne!" diyerek gürledi Apreal. Gizemli kişinin canavarı yoktu ama ilk el olduğu için saldıramıyordu. Bu yüzden sıra otomatikman rakibine geçmişti.

"Ben söyleyeyim o zaman." derken kendi hamlesini yaptı gizemli kişi. Platforma kartını koyduğunda onunda yaratığının hologramı canlandı. Çıkan hologram Apreal ve arkadaşlarını oldukça şaşırtmıştı çünkü Aprealın Kukuletalı Sarmaşık Prensesi'nin aynısı canlanmıştı. Tek farkı, rakibinde garip şapkadan yoktu. Acaba böyle daha mı güçlüydü yoksa değil miydi? Özel kartlarla ilgili hiçbir bilgisi olmayan Apreal'ın kafası karışmıştı.

"Eğer özel kartın yaratığı özelliğini kaybederse ki bu durumda senin canavarının şapkası var; bir daha o özelliği geri alamaz. Aynı birazdan olacağı gibi." diyerek güldükten sonra yaratığına emir verdi.

"Sarmaşık Prensesi! Zehirli sarmaşık hapsi!" diye bağırdığında, Apreal'ın yaratığına doğru rakibinin ellerinden uzanan sarmaşıklar gelmeye başladı. Dalgalanarak gelen sarmaşıklar, Apreal'ın Sarmaşık Prensesi'ne ulaştığında bütün bedenini sararak yaratığın hareketsiz kalmasına neden oldu ama bu saldırının tek olayı bu değildi.

"Yaratığım! Bunun hesabını soracağım senden!" 

"Saldırım her ne kadar ölümcül olmasa da, yaratığını etkisiz bıraktığı kesin." diyerek gülümsedi gizemli kişi. Sıra tekrardan Apreal'a gelmişti. Destesinden bir kart çekti. Çektiği kart Muranua Laneti'ydi ama şu an hiçbir işe yaramazdı.( Muranua Laneti, saldırıya geçen birisinin saldırısını en yakın dostuna çeviren bir tuzak kartıdır.) O yüzden elindeki iki canavar kartından en güçlü olanı yani Star Jack'i çağırdı. Canlanan hologram, gözlük takmış komik bir yıldıza benzese de, rakibi küçümsenmeyecek gücünün farkındaydı.

"Demek böyle kartların var! Umarım şansım yaver giderde kazandığımda bu kartını alırım." rakibinin bu sözlerine gülerek karşılık veren Apreal, canavarına emretti.

"Yıldız tozu parçacıkları saldırısı!" Star Jack'in beş kolundan da sarı renkte göz alan tozlar çıkarak, sahadaki tek düşman canavar olan Sarmaşık Prensesi'ne çarptılar. Tozlar öyle sakin ve narin bir şekilde havada süzülüp çarpmışlardı ki, Presnes'e hiçbir şey olmamıştı, en azından tozların gücünü bilmeyenler böyle düşünmüştü ama aslında durum çok farklıydı. Saniyeler geçtikten sonra Sarmaşık Prensesi aniden patlayarak etrafa yeşil tozlar yaydı.

"İşte böyle! Yüzünde patladı seni artist!" diyerek gaza gelen Apreal'ın aksine rakibi bu durumu hiç umursamamıştı. Belli ki bunu bekliyordu.

"Sarmaşık prensesi zaten güçlü değil. Ben onu seni şaşırtmak ve senin sarmaşık prensesini etkisiz bırakmak için çağırmıştım. Tabii sen kendi canavarının normaldeki gücünün farkında olmadığın için." gizemli kişinin bu sözlerinin basit bir blöften ibaret olduğunu sanan Apreal hiç umursamadan kutlamasına devam etti.

"Beni böyle kandırabileceğini sanıyorsan çok yanılıyorsun." Apreal'ın sözlerinin bitişiyle birlikte sırası da bitmişti. Rakibi hızlıca Gölge iblisi' kartını savunma modunda oynadı. Savunma yapacağı bir kartı kapalı koyarak gizlememesiyse çok mantıksızdı.

"Gölge İblisi'min senin canavarın karşısında güçsüz olduğunu biliyorum o yüzden savunma yapmam daha iyi." derken sakince bir büyü/tuzak kartı koydu kapalı bir şekilde. Apreal rakibinin canavarını açık bir şekilde koymasındaki hataya o kadar odaklanmıştı ki, oynanan büyü/tuzak kartını fark etmemişti bile.

"Bana laf yapıyordun ama daha kapalı kart oynamayı bile bilmiyorsun." diyerek güldü Apreal. Apreal rakibinin hata yaptığından emindi ve bu yüzden oynadığı kartları takip bile etmemişti ama Dokushin durumun farkındaydı. Gizemli kişinin böyle anlamsız bir hata yapmasındaki mantıksızlığı gördüğünden bunun bir tuzak olabileceğini fark etmişti ama arkadaşını uyaramazdı yoksa otomatikman diskalifiye olurdu. 

"Rakibine değil kartlara odaklan Apreal!'' diye uyarabildi sadece ama Apreal'ın gözü zafer sarhoşluğundan kör olmuştu. Sıra ona geçtiği için hızlıca bir kart çekti. Çektiği kart Dolunay adındaki alan kartıydı ama şu an için pekte işine yaramazdı. Onun yerine Kabuklu Gergedan Yavrusu'nu oynadı. Aslında bu kartı oynamasının anlamlı bir tarafı yoktu. Sahadaki kartlarıyla uyumlu değildi ve çokta güçlü bir kart değildi ama zafere olan inancı yüzünden kör bir şekilde hareket ediyordu.

 Yavru gergedanla birlikte sahada üç canavarı olmuştu Apreal'ın. Sarmaşık Prensesi her ne kadar sarmaşıklarla hapis olsa da vardı sonuçta.

"Star Jack! Kozmik ışınınla saldır!" parçacık saldırısının yavaşlığına tahammülü yoktu Apreal'ın her şeyin bir an önce olmasını istiyordu. Rakibinin yaratığı yok olduğunda sıra direkt olarak rakibine gelecekti.

 Sahibinin emrini duyan yaratık beş kolundan da ışık rengarenk bir ışık hüzmesi çıkarmaya başladı. Işık hüzmeleri tam ortada birleşti ve büyük, parlayan bir ışık hüzmesine dönüşerek Gölge İblisi'ne doğru hareket etmeye başladılar ama yaratığa geldiklerinde sanki donmuşçasına durdular. Bu olay Apreal'ın ağzının şaşkınlıktan beş karış açılmasına neden olmuştu.

"Ne oluyor böyle!" diye bağırarak şaşkınlığını belli etti.

"İşte bu oluyor izle de gör." diyerek sinsice gülümsedi rakibi. 

"Aptal olduğunun kanıtıyla tanış." diyerek de aşağıladı. Güzel bir tuzak planlamıştı ve Apreal bu kadar basit bir tuzağa dahi düşmüştü.

 Büyü/tuzak bölümünden böcek gibi bir şey çıktı. Daha çok çamur topuna benziyordu ama hareket edebiliyordu ve iki gözü ve bir ağzı vardı. Gölge İblisi'nin önüne geldi ve ona doğru gelen saldırıya karşı ağzını açtı. Ağzını öyle bir açmıştı ki, Gölge İblisi Apreal'ın tarafından görünmüyordu. Sadece koca bir ağız görüyordu Apreal.

"Eminim kafan karışmıştır. Ben sana kısaca anlatayım ne olduğunu." yüzündeki sırıtış daha da artmıştı. Planının başarılı olmasından mutlu oluyordu belli ki. 

"Sen hiç düşünmeden aptal gibi saldırdığında benim Aç Guark'ımı aktif ettin. Temelinde bir yaratık olsa da, aslında bir tuzak kartıdır ve özelliği..." Apreal'ın yüzündeki şaşkınlık ve tedirginliğin tadını çıkarmak istiyordu gizemli kişi. Bu anın tadını çıkarmak istediği her halinden belliydi. Dokushin çaresizce olanları izliyordu. Apreal bilmese de o bu kartın özelliğini çok iyi biliyordu.

"Saldırını yutup kendine güç sağlamak; ama bununla da bitmiyor. Ayrıca saldırıyı yapana karşı otomatik bir saldırı da gerçekleştiriyor." derken aynı bu dedikleri olmuştu. Saldırı yaratığın ağzına girdiğinde garip bir girdapta kaybolmuş gibi yok olmuştu. Yaratıksa bu olaydan sonra aynı Star Jack'in saldırısındaki hüzme gibi parlamaya başlamıştı. Ardından Kozmik Işın saldırısının aynısını Star Jack'e geri yansıttı. Star Jack'e çarpan saldırı, yaratığın ortasında koca bir delik açtıktan sonra Star Jack'in parçalanarak yok olmasına neden olmuştu.

"Bu nasıl olur? Star Jack'in saldırısını nasıl yaptı o!" rakibi bu şaşkınlığına büyük bir kahkaha patlattıktan sonra cevap verdi.

"Beni dinlemiyor musun sen yoksa dinlesen dahi anlayamayacak kadar küçük bir beynin mi var?" bu durumda en çok endişelenen Dilica olmuştu. Arkadaşının zor bir durumda olduğunun farkındaydı ve daha ilk savaşını kaybetmesini istemiyordu.

"Şimdi ne olacak Dokushin? Apreal'ın sahadaki en güçlü kartı öldü ve sıra rakibine geçti. Ayrıca kendi canavarına yansıyan bu saldırı, Apreal'ın ruh gücüne fazlasıyla zarar vermiş gibi duruyor." haklıydı. Apreal belli etmek istemese de böylesine bir ruh parçası kaybından oldukça etkilenmişti. İçinde bir yerlerin sızladığını hissediyordu ama belli etmek istemiyordu. İlk kez gerçek bir karşılaşma yapıyordu ve canavarları öldüğünde kendi canının da yandığını elbette bilmiyordu.

"Açıkçası işi çok zor. Aç Guark fiziki saldırılar harici her şeyi emerek kendi bünyesine katar ve Apreal'ın sahadaki tek iş yapar canavarı Kabuklu Yavru Gergedan ama o da bu kadar güçlü bir Guark'a karşı çaresiz kalacaktır."

"Sıra bende olduğuna göre bir kart çekmeliyim." diyerek zaferinin tadını çıkardı gizemli kişi. Sahada yakaladığı başarıyı psikolojik olarak ilerletmek istiyordu. Bir kart çekti ama şu an işine yaramayacak ruh güçlendirmesi kartıydı. O yüzden elindeki tarafsızlık kartını oynadı.

 Kartı oynadığında sahaya gardiyan tipli birisi geldi ve Yavru Gergedanı kolları arasına alarak tutmaya başladı.

"Bu da ne? Ne yapıyorsun sen!" gizemli kişi kazandığına olan inancıyla zevkten dört köşe olmuştu. Gizemli kişinin kazandığına olan inancı Apreal'ınki gibi boş değildi. Sahada iki canavarı vardı ama Apreal'ın bir tane vardı o da hiçbir savunma yapamazdı. Yok edilmeyi bekleyen bir kuklaydı sadece.

"Sende hiçbir kartı bilmez misin? Tarafsızlık kartını oynadım! Yani seçtiğim bir kart artık kimseye ait değil. İşin güzel yanı adalet gardiyanı tarafından tutsak; yani gergedanını öldürdüğümde gardiyan serbest kalacak ve benim tarafıma geçecek. Kötü yanıysa bu kart rakibinin hamle yapmasına olanak sağlıyor yoksa direkt olarak yok etmiştim seni!" haklı. Eğer bir kez daha ruhuma bir saldırı gelirse bu savaşı kaybettim demektir. Bunu hissedebiliyorum.

"Daha hiçbir şey bitmedi ama değil mi?" diyerek gülümsedi Apreal. Bu sahte bir gülümsemeydi çünkü elinde bu duruma karşı gelebilecek hiçbir kart yoktu. Sıra ona geçtiği için çaresizce destesine uzandı eli. Tüm kaderini değiştirecek hamleydi bu. Ya işe yarar bir kart gelecekti, ya da yenilecekti...







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44598 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr