524.Bölüm - İlk Küçük Cehennem İçin Savaşmak

avatar
4716 14

Kara Büyücü - 524.Bölüm - İlk Küçük Cehennem İçin Savaşmak


524.Bölüm – İlk Küçük Cehennem İçin Savaşmak

 

İlk Küçük Cehennem’de, geçici olarak kurulan bir ittifakın ana merkezinde on Küçük Dünya Tanrısı sıralı daire şeklindeki bir masanın etrafında oturuyorlardı. Bu Tanrıların kimlikleri Kan Kanatlı Anka ırkına ihanet eden on Anka Irkının liderleriydi.

 

Evren Gezen Ankalar, Kutsal Nefes Ankaları, İblis Alevi Ankaları, Buzul Diyar Ankaları, Sınırsız Fırtına Ankaları, Dünya Gardiyanı Ankaları, Gümbürdeyen Gökyüzü Ankaları, Ruhani Kılıç Ankaları, Gerçek Yıkım Ankaları ve Altın Taç Ankaları. İsimleri yan yana getirildiğinde uzun bir paragraf oluşturuyordu ancak zamanında bu on ırkın birleşimi Kan Kanatlı Ankalardan birinin hayatından daha değersizdi.

 

Zaten bu yüzden onlar yok olduktan sonra ‘Kutsal Diyar’ olan İlk Küçük Cehenneme gözlerini dikmişlerdi. Diğer Anka ırkları da onlarla aynı muameleye uğrasa da bu on ırk aralarından en hırslı olanlarıydı. Bu nedenle İlk Küçük Cehennem kısa sürede onların ellerine düşmüş ve birlikte kimsenin girmesine izin vermezken aralarında tam yönetim için savaşmaya başlamışlardı.

 

Ancak Paul’ün ortaya çıkışı onların bir kez daha bir ittifak kurmalarını gerektirmişti. Bu yerin ‘asıl’ sahibinin geri dönüşü onları endişelendiriyordu ve eğer Paul gücünü biraz daha toplayıp öyle saldırmaya karar verseydi o zaman kesinlikle kaybederlerdi ancak şimdi, diğer anka ırklarıyla uğraşmadan yalnızca birkaç ırkı içinde barındıran ufak bir orduyla onlara saldıracaksa bir kazanma şansları vardı.

 

On ırkın toplam sayıları milyonlara ulaşıyordu. Aradaki sayı farkı bu kadar büyükken karşı taraf o kadar kolayca onları yok edememeliydi. En azından, onlar böyle düşünüyorlardı.

 

“Eğer İblis Alevi Birlikleri Doğu ucuna giderse-”

 

“Ne? Direkt benim birliklerimi yönetebileceğini mi düşünüyorsun? Rüyanda görürsün. İblis Alevi Birlikleri Merkez uca gidecekler.”

 

“Merkez uç benim Dünya Gardiyanı Ankalarımın bölgesi.”

 

O anda bu toplantı tamamen kaotik bir ortam içerisindeydi ve önlerinde büyük bir düşman olmasına rağmen her lider hâlâ kendi güçlerini korumaya çalışıyordu. Bu nedenle diğerlerinden daha sakin sayılan Kutsal Nefes Ankalarının lideri kafasını bir yere gömmek istiyordu.

 

‘Karşımızda Cennetleri kontrol eden Konsey’in bile dikkatle yaklaştığı bir adam var ve sizler hâlâ kendi güçlerinizi korumayı düşünüyorsunuz…’ Kutsal Nefes Ankalarının lideri iyice artan kaosa bakarken derince bir nefes almıştı. Bu gruptaki en yaşlı kişi kendisiydi ve savaş tipi tekniklerde ustalaştığı için en güçlü olan olmasa da en bilgili kişi de oydu.

 

Normalde, başka bir güç onları istila etmeye kalkışacaksa o zaman onun sözleri dinlenirdi. Ancak şimdi diğerleri ona bir şey sormaya bile yeltenmiyorlardı. Hepsi yalnızca kendi kıçlarını kurtarmaya çalışıyorlardı.

 

“Herkes dursun!” O sırada, Evren Gezen Ankaların liderinin yüz ifadesi birden değişmiş ve ayağa kalkarak güçlü bir şekilde bağırmıştı. Diğer liderlerin yüzleri ona dönerken Evren Gezen Ankaların lideri gözlerini bir süreliğine kapatmış ve sonrasında yeniden açmıştı.

 

“Kara Büyücü dünyaya giriş yaptı! Doğu ucunda! Yalnız!” Evren Gezen Ankaların belli bir bölgeleri yoktu ve tüm dünyaya yayılmışlardı. Bu nedenle bilgi konusunda en başarılı olanlar da onlardı. Liderleri tüm astlarıyla istediği zaman iletişime geçebiliyordu ve bu yüzden Kara Büyücü’nün girişini direkt olarak öğrenebilmişti.

 

“O halde-” Liderlerden birisi yüzünde bir sırıtışla işi bir başkasına atmak için hazırlanıyordu. Ancak o anda, Kutsal Nefes Ankalarının lideri kararmış bir ifadeyle birlikte birden ayaklanmış ve elini masaya vurmuştu. “Yeter!”

 

Sözü kesilen liderin kaşları çatılsa da herhangi bir şey dememiş ve diğerleri ile birlikte Kutsal Nefes Ankalarının Liderine bakmıştı. Kutsal Nefes Ankalarının Lideri de diğerlerine bakarken kaşlarını çatmış ve konuşmaya devam etmişti.

 

“Sizin bencil istekleriniz yüzünden şu anda bizim için en büyük tehlikeyi temsil eden adam çoktan dünyaya girdi ve hâlâ birbirinize karşı çıkmaya çalışıyorsunuz. Gerçeği söyleyeceğim, bu felaketi atlattığımız sürece kimin kime saldırdığı umurumda bile değil. Ne b*k yiyorsanız yiyin. Ama şimdi savaşmamız gereken tek şey Kara Büyücü ve onun yandaşları. Anladınız mı?”

 

Kutsal Nefes Ankalarının Lideri ‘patladıktan’ sonra diğer liderler derin bir nefes almış ve sessizleşmişlerdi. İçlerinde hâlâ farklı istekler olsa da söylenenlerin doğru olduğunu da biliyorlardı. Eğer şimdi birlikte durmazlarsa o zaman ileride birbirleriyle dövüşmeleri bile imkânsız olacaktı.

 

“Kara Büyücü’yü hedefe almamamız gerekiyor. Her ırktan en elit bin… hayır, en az iki bin kişiyi ona saldırmaları için yönlendireceğiz. Aynı zamanda her lider bu süre boyunca meşgul olacaklar.” Kutsal Nefes Ankalarının lideri kaşlarını çatıp bir süre düşündükten sonra devam etmişti.

 

“Kara Büyücü’nün nasıl bir ordu topladığını bilmiyoruz ancak onu veya astlarını küçük göremeyiz. Kara Büyücü’ye saldıracak olan gruba İblis Alevi Ankalarının Lideri, Gümbürdeyen Gökyüzü Ankalarının Lideri ve Gerçek Yıkım Ankalarının Lideri eşlik edecekler.”

 

“Geri kalan altı Habis Lord ise kalan yedi ırkın altısına eşit olarak dağılacaklar. Benim ırkımın birlikleri her birliğe eşit olarak dağılıp destekleyecekler. Bunun dışında, bu sürede ben dış güçlerden yardım isteyeceğim. İtirazı olan?”

 

Kutsal Nefes Ankalarının lideri konuşmayı bitirdiğinde diğerleri bazı itirazlara sahip olsalar da bunlar ufak şeylerdi ve birkaç dakika içinde halledilmişti. Karar verildiğinde ise seçilen üç lider ve hızlıca toplanan birlikler hızlıca Kara Büyücü’nün ortaya çıktığı yere doğru hareket etmeye başlamışlardı.

 

“Şu sıralarda geliyor olmalılar…” Olduğu yerden onun konumunun haberini verip bulunmadığını sanan gizlenmiş Evren Gezen Ankaya bir bakış atan Paul hafifçe gülümserken düşünmüştü. O anda Gizem Zırhının içinde olan Paul ne kadar kişinin geleceğini bilmiyordu ancak oldukça rahattı.

 

Ankaların Tanrıları arasında en güçlü olanlar Küçük Dünya Tanrısı seviyesindelerdi ve elbette savaş üzerine yoğunlaşanlar yaşadıkları yıllar sayesinde Büyük Dünya Lordlarına, hatta Tanrılarına benzer bir güç elde etmiş olsalar da Paul korkmuyordu. Çünkü onunun da buraya gelme imkânları yoktu.

 

Eğer hepsi birlikte ona saldırmaya gelselerdi o zaman dünyanın geri kalanı tamamen savunmasız kalırdı ve altı Habis Lord kolayca birçok yeri ele geçirebilirlerdi. Bu Anka Liderlerinin isteyeceği bir şey değildi. Bu nedenle kendisine en az 2, en fazla 4 kişi geliyor olmalıydı.

 

Paul bir yere gitmekle uğraşmadığı ve toplanan kişilerin seviyeleri sayesinde hızları aşırı yüksek olduğu için kısa bir süre sonra onlar Paul’e varmışlardı. 20.000 Güçlü Yükselenden oluşan grup ona doğru yaklaşırken Paul hafifçe gülmüştü.

 

Tanrılar ona direkt olarak saldırmıyorlardı ve büyük ihtimalle gücünü ölçmeye çalışıyorlardı. Ama o anki hâliyle bile 20.000 Yükselenle dövüşmek zamanını alırdı ve yaptığı planda ayarlanmış bir zaman vardı. Ayrıca, artık gücünü saklamak önemsizdi.

 

“Kara Büyü…” Kılıçlarını çekmek yerine ona doğru yaklaşan orduya dönerken elini havaya kaldıran Paul’ün eli birden ilahi, beyaz bir ışıltıyla kaplanmıştı. Ardından, Paul elini hızla aşağıya indirmişti.

 

“Yıldızları Kavrayan El.” Paul’ün eli aşağıya inerken gökyüzünde yüzlerce kilometrelik bir alanı kaplayan ve Paul’ün elini kaplayan ışıltıdan oluşmuş gibi görünen büyükçe bir el belirmiş ve Paul’ün eliyle senkron bir şekilde aşağıya doğru inmişti. Yüzlerinde korku ve terör ifadeleriyle birlikte yukarıya bakan birçok Yükselen’in vücutlarındaki güç kaybolurken beyaz el orduyu bir böceği ezermişçesine ezmiş ve vurduğu alanda da yere doğru bir kilometre kadar derin olan bir el işareti bırakıp sonrasında yok olmuştu.

 

Gizlendiği yerden bunu izleyen Evren Gezen Anka sarsılmış ve liderine haber vermeye hazırlanmıştı. Ancak tam o anda birden arkasında beliren bir Gök Gözünden bir tutam Cehennem Alevi çıkmış ve Yükselen seviyesindeki bu Ankanın canını acılı bir yöntem ile almıştı.

 

“Hadi bakalım, burada olduğunuzu biliyorum, sizleri görebiliyorum!” Paul konuşurken gökyüzünde onlarca Gök Gözü belirmiş ve Paul’ün az önceki saldırısını oldukça iyi görüp ruhlarına kadar sarsılan üç Anka Lideri ortaya çıkmışlardı.

 

“Eğer biraz aklınız olsaydı, ihanet ettikten sonra burayı ele geçirmek yerine Saf Beyaz Ankalar gibi Konseye sığınırdınız. En azından…” Paul sırtındaki iki uzun kılıcı çekmiş ve soğuk bir şekilde gülümsemişti. “Biraz daha uzun yaşamış olurdunuz.” İki kılıç Paul’ün sözleriyle birlikte titreyip tiz bir ses çıkarırlarken Paul bu Anka Liderlerinin gözlerinde daha önceden hayal bile edemedikleri kadar korkutucu bir figür hâline gelmişti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr