97. Bölüm | Ordu

avatar
1287 2

İnsan Tanrı - 97. Bölüm | Ordu


On muhafız da birden Yuzhou'nun üzerine atladı. Her muhafız açık gri renginde zırh giyiyorlardı ve hepsinin kafasında aynı renkte tüm yüzlerini kapatan bir miğfer vardı. Hepsi de kılıç kullanıcısıydı. On muhafız da Yuzhou'ya ilerlerken, bir tanesi geriye çekilik kılıcını savurdu. Kılıcını savurmasıyla birlikte bir alev dalgası Yuzhou'ya ilerledi.

 

Fakat bu alev dalgası Yuzhou'ya çarptıktan sonra sanki sert bir duvara çarpmış gibi dağıldı. Bu seviyede bir büyü Yuzhou'ya hasar vermeye yetmezdi.

 

Bu alev dalgasından sonra Yuzhou'nun gülümsemesi büyüdü ve önündeki ilk muhafıza sert bir yumruk attı. Muhafız bu yumrukla birlikte geriye doğru fırladı ve kendisiyle birlikte bir muhafızı daha uçurdu. Malikanenin duvarına çarparak yerde kaldı. Zırhında, Yuzhou'nun yumruk attığı yer kırılmıştı.

 

Diğer muhafızlar saldırmaya devam etti. Yuzhou teker teker hepsini kıpırdayamayacak hale getirdi. Son muhafızı Yuzhou boynundan tuttu ve sıktı. Sıkınca muhafızın miğferi kırıldı. Yuzhou tek hamlede miğferi çıkardı ve muhafızın boynundan kanını içmeye başladı. 

 

Fakat muhafızı öldürmedi, biraz kanını içtikten sonra elini kesti ve muhafıza kendi kanını içirdi. Bunu on muhafıza da yaptıktan sonra beklemeye başladı. Hepsi bir süre sonra uyanacak ve Yuzhou'nun emrinde olacaktı.

 

Yuzhou'nun tek gözü tekrar sarı rengine döndükten sonra Yuzhou dışarıya baktı. Rowan ve Rebekah çoktan dışardaki tüm muhafızları öldürmüştü.

 

-

 

Yuzhou dışarıda ölen tüm muhafızları karanlık alevler ile yaktı, hepsi küle dönüşmüştü ve rüzgar o külleri uçurmuştu. Yuzhou malikanenin bahçesini böyle temizledi. Daha sonra kardeşleri ile birlikte içeriye girdi. Rowan,

 

"Bunları da yakmayacak mısın?" dedi.

 

Yuzhou,

 

"Hayır, bunlar birkaç saat içerisinde uyanacak ve emrimde olacaklar." dedi.

 

Yuzhou daha sonra dışarıya baktı ve

 

"Hadi, şehrimizi gezelim." dedi.

 

Malikaneden dışarıya çıktıktan sonra, önünde birden birisi belirdi. Bu kişi kahverengi saçlı ve yeşil gözlüydü. Yuzhou'yu inceledikten sonra,

 

"Bu kadar kısa zamanda bu kadar güçlenmişsin. Fakat toprak elementinde pek güçlü değilsin. Sana verdiğim gücü kullanmadın mı yoksa?" dedi.

 

Yuzhou ilk başta şaşırsa da, daha sonra karşısındaki kişiyi hatırladı. Bu kişi ona toprak manasını veren kişiydi. 

 

"Kullandım, fakat çok geliştiremedim. Kendi yeteneklerime odaklandım." dedi.

 

Karşısındaki adam,

 

"Sen bilirsin, fakat sana verdiğim gücün normal toprak manasından farklı olduğunu anlamışsındır herhalde. Onu geliştir, pişman olmazsın." dedi.

 

Yuzhou,

 

"Bu şehirde mi yaşıyorsun?" diye sordu.

 

Karşısındaki adam,

 

"Hayır, belirli bir şehirde yaşamıyorum aslında, kendi kalem ve klanım var diyelim. Fakat seni burada görmem güzel bir tesadüf oldu. Biraz geziyorum, daha doğrusu yetenek arıyorum diyelim. Kendi klanıma üye arıyorum. 

Seni ve arkadaşlarını da klanıma davet etmek isterim." dedi.

 

Yuzhou gülümsedi ve

 

"Teşekkür ederim, fakat benim daha büyük planlarım var." dedi.

 

Kahverengi saçlı adam,

 

"Sen bilirsin. Fakat buranın sıradan dünyalar olduğunu sanma. Şuan en güçsüz şehirdesin. Sadece bir tavsiye. Savaşını izledim ve umarım şehirleri ele geçirmeye çalışmak gibi saçma bir plan yapmıyorsundur. Buraya geldiğin ilk anda bir malikaneyi ele geçirmek... Neyse, bunu söylemek bana düşmez. Daha bulmam gereken çok kişi var, görüşürüz." dedi, tam gidecekti ki Yuzhou,

 

"Pars Queen'i duydun mu?" diye sordu.

 

Kahverengi saçlı adam,

 

"Pars Queen mi? Evet tanıyorum, bi ara benden yardım istemişti. Dünyaları gezip güç elde etmeye çalışıyordu diye hatırlıyorum. Yoksa, sana mı saldırdı?" diye sordu.

 

Yuzhou,

 

"Evet, onunla karşılaşmam gerekiyor." dedi.

 

Kahverengi saçlı adam gülümsedi ve

 

"O şuan senden daha güçlü, ayrıca onu bulamazsın. Oldukça iyi saklanıyor. Eğer sana saldırıp gücünü alamadıysa, şuan bile burada olduğunu biliyordur ve en yakın zamanda sana saldıracaktır." dedi.

 

Yuzhou,

 

"Sen onu nasıl tanıyorsun?" diye sordu. Karşısındaki adam,

 

"Ben auramı ve gücümü gizlemek için bir teknik kullanıyorum. Sen de buna benzer bir şey kullanıyorsun gibi, şuan senden bir aura hissedemiyorum. Zamanında bana da saldırmıştı, fakat gücümü görünce benden yardım istemeye başladı." dedi.

 

Yuzhou,

 

"Umarım yakın zamanda karşılaşırım. Benden güçlü olup olmaması en sonunda onu öldüreceğim gerçeğini değiştirmiyor." dedi.

 

Kahverengi saçlı adam,

 

"Dikkat et. Bu arada, gitmeden söyleyeceğim bir şey var. Kendimi daha önce tanıttığımı hatırlamıyorum. Benim adım, Yuta." dedi ve hızla ortadan kayboldu.

 

Yuta gittikten sonra, Rowan,

 

"Pars Queen kim?" diye sordu. 

 

Yuzhou,

 

"Gücüm için bana saldırmış birisi. Beni öldürebilirdi fakat daha fazla güçlenmem gerektiğini söyleyip beni bıraktı. Onunla tekrar karşılaşıp onu öldürmek istiyorum. Neyse, hadi şehri gezelim." dedi.

 

Yuzhou, şehri gezmek için kardeşleri ile birlikte malikaneden çıktığında, önüne elli kişilik bir muhafız ordusu gelmişti. Muhafız ordusunun başında, onlardan birkaç adım önde, gri zırhlı fakat miğfer takmayan, siyah saçlı, kahverengi gözlü ve yüzünde birkaç yara izi bulunan bir adam duruyordu. Elinde koyu kırmızı bir kılıç vardı ve kılıcı Yuzhou'ya doğru tuttu ve

 

"Bu malikaneye saldırmanın cezasız kalacağını sanma. Ya teslim olun, ya da kendi yöntemlerimizi kullanalım." dedi.

 

Yuzhou o anda gülümsemişti. Bir savaş daha onu bekliyordu. Ve bu sefer elli kişiyle savaşacaktı! Savaşmak için hazırlanırken, gelişmiş duyma yetisi sayesinde bir ses duydu.

 

Malikanenin içindeki muhafızlar uyanıyordu. Oldukça hızlı uyanmışlardı. Yuzhou sebebini anlamasa da, bu iyi bir şeydi.

 

"Gelin buraya!"

 

Yuzhou normal bir sesle muhafızları çağırdı. Fakat aurası ile sesini güçlendirmişti bu yüzden bazı muhafızlar Yuzhou'nun sesindeki bu aura yüzünden korkmuşlardı.

 

Birkaç saniye içerisinde on muhafız Yuzhou'nun arkasında toplanmıştı. Yuzhou,

 

"Şuan içinizdeki gücü farkettiğinizi biliyorum. Bu gücün daha fazlasını elde etmek için bana hizmet edin. Dediklerimi yaparsanız yükselme fırsatı yakalayıp daha da güçlenirsiniz. İlk aşama, karşımdaki, bana saldıracak kişileri yok edin. Daha sonra gücün sizi kontrol etmesine izin verin." dedi.

 

Yuzhou'nun arkasındaki on muhafız birden Yuzhou'nun dediklerini yapmaya başlamıştı. On muhafız da gerçekten içlerindeki olağanüstü gücü hissediyor ve bu gücün daha fazlasını istiyordu. Bu yüzden savaşma arzuları ortaya çıkmıştı.

 

Her birinin gözü kırmızıya döndü, göz ve göz altı damarları ortaya çıkıp dişleri sivrileşmeye başladı. Hiçbiri miğfer takmıyordu bu yüzden dış görünüşleri diğer muhafızları korkutmuştu.

 

Ardından hepsi hızla elli kişilik muhafız ordusuna doğru saldırdı.

 

Yuzhou on güçlü askerinin, elli sıradan muhafız ordusunu yenebileceğini düşünüyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44353 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr