195. Bölüm: Hadi Oyunu Sonlandıralım

avatar
975 8

İnatçı Yükselen - 195. Bölüm: Hadi Oyunu Sonlandıralım


''Ne yaptığını zannediyorsun?'' Altın Ejderhanın sesi ortamı dolurdu. Erthyo'yu bile şaşırtacak şekilde tiz bir ses çıkarmıştı.



''Ne demek istiyorsun?'' Kafası karışmış yüz ifadesi ile Altın Ejderhaya döndü. Aslında biraz da canı sıkılmaya başlamıştı.



''Mızrağa dokunmadan önce saygılarını sunmalısın. Kurucu ataya, İmparatora ve son olarak Mızrağa olacak şekilde üç kez saygılarını sunmalısın, ardından elini temizlemeli ve öyle dokunabilirsin. Kirli ellerinle onu kirletmeyi düşünme!'' Manasını yaydı, Ejderhalar has baskıcı aura ortaya çıkarak Erthyo'ya yöneldi. Eğer mızrağa dokunursa onunla ölümüne dövüşeceğini gösteriyordu.



''Ritüeller önemli.'' Kahya Lun ve İmparatorda kafalarını salladı. Altın Ejderhanın düşünceliğini onaylamış gibilerdi.



''Aptal mısınız? Bu bir silah, kullanılması gereken bir eşya. İçinde ne bir ruh var ne başka bir şey. Kurucu Atanız bile içinde değil. Neden Mızrağa saygılarımı sunmalıyım?'' Kafasını yana eğerek konuştu. Bu insanlar psikopat mı diye düşünmeye başlamıştı. İçinde ruh yaşamayan bir silaha neden saygılarını sunarlardı ki?



İçinde bir ruh olsaydı belki de saygılarını sunabilirdi. Sonuçta yasaları bölebilen bir silahın içinde yaşıyordu, bir nevi buna vesile olmuştu. Böyle biri saygıyı hak ederdi. Ancak bomboş silah Erthyo'nun saygısını hak etmeye yetmezdi.



''Doğru olabilir fakat bu kutsal bir hazine. Yasaları bölebilen bir silah, ona saygılarını sunmak hiç de küçük düşürücü bir şey değil. Ayrıca ona saygılarını sunmasan bile ataya ve imparatora saygını sunmalısın.'' Sözleri duyan Erthyo kafasını İmparatora çevirdi. İmparatorun yüzünde katı bir ifade olsa da, ona saygılarını sunmasını bekliyor olduğu belliydi.



Ardından kafasını duvardaki bir anıta çevirdi. Anıt bir adamın heykeliydi, heykeldeki adam arkası dönük bir şekilde gökyüzüne bakıyordu, sağ elinde mızrakla duruşu gök yüzüne karşı çıkan bir mızrak gibiydi. Saçları havada dalgalanıp, ona havayı parçalamasına yardım ediyordu. Birazdan bu kişi gökyüzünden yasa parçası koparacak ve onu alacaktı.



Böyle biri gerçekten saygısını hak ediyordu. Silah kullanmış olabilirdi fakat her şeyi silah yapmış olamazdı. Erthyo buna inanmıyordu, kesinlikle bu adamın gücü önemli bir rol oynamıştı. 



Erthyo önünde saygıyla eğildi ve konuştu.



''Mızrak yolunda ilerleyen genç Erthyo, Usta Mızrakçıya saygılarını sunar.'' Ardından İmparatora döndü fakat sadece başını salladı. Karşısındaki İmparator sınırları genişletmek dışında hiçbir şey yapmamıştı. Kurucu İmparatorla karşılaştırılınca yüz karası olduğu söylenebilirdi.



Hareketleri İmparatorun kaşlarını çatmasına sebep olsa da bir şey demedi ve devam etmesi için işaret verdi.



Erthyo'da ona biraz yüz vermeye karar verdi. Sonuçta gelecekteki kayın-babası olacaktı.



Altın Ejderhaya döndü.



''Yeterli mi?'' Altın Ejderha kararsız bakışlarla İmparatora döndü. Onayladığını görünce dişlerini sıktı ve kafasını salladı. Arından odanın kenarına geçti ve hiçbir şey yapmadı.



Erthyo ona olan ilgisini kaybetti ve kafasını mızrağa çevirdi.



Mızrak kendi zamanındaki gibi değildi. Üstünde altı Ejderha yoktu. Sap kısmı kırmızı odunlardan ve özel karışımlarla işlenmiş malzemelerden yapılmıştı, kırmızının arasında çeşitli metal iplikler birleşip, dağılarak mızrağı bir arada tutuyor, ona sağlamlık sağlıyor ve tam uca doğru birleşerek güzel bir görüntü oluşturuyordu.



Mızrağın ucu siyah, bilinmeyen demirlerden yapılmıştı. Ucundaki parıltı bile Erthyo'nun gözlerini kırpmasına neden oluyordu. Mızrak Kalbi bu mızrak karşısında şiddetle atıyordu. Mızrak Niyeti mızrağa yaklaştığı anda emiliyordu.



''Fuuuu...'' Erthyo nefesi derince ciğerlerine çekti ve dışarı bıraktı. Kendini hazırladığını düşündüğünde elini mızrağa attı.



Tepki yoktu, hareket yoktu, ses yoktu. Elinde hiçbir şey hissedemiyordu. Ancak orada durmaya devam etti.



Aynı zamanda Mızrak Niyetini koluna gönderdi ve oradan mızrağa yönlendirdi.



Huuup!!!



Mızrak kara delik gibiydi, gönderdiği Mızrak Niyeti tek bir tanesi kalmayacak şekilde yok oluyordu. Ağzını açan balina gibiydi, Mızrak Niyetini durmadan emiyordu. Erthyo ona verdikçe, Mızrak durmadan alıyordu.



Erthyo daha ne kadar emebileceğini merak ettiği için bir süre daha Mızrak Niyeti gönderdi. Mızrak onun gönderdiği tüm Mızrak Niyetini özümsedi, ne kadar gönderdiği ya da ne kadar saf olduğunu önemsemeden hepsini özümsemeye devam etti.



On dakikanın sonunda mızrak hafifçe titredi. Erthyo'nun kaşları da onunla titredi. Bazı şeyleri anlamıştı.



''Bu Mızrak kişinin mızrak üzerindeki anlayışlarını, hedeflerini ve seviyesini ele alarak tepkiler veriyor. Benim verdiğim Mızrak Niyeti, Niyet seviyesinin ortalarını gösteriyor, buna rağmen titremeye başladı. O zaman kükremeye Kalp seviyesine yaklaştığında başlayacak. Peki Kalp seviyesinde ne tepki verecek?'' Ejderha Silüeti olacağını düşünüyordu. Ancak seviyesini anında ortaya çıkarmadı.



Sebebi basitti, kalabalığın arasında keskin bir öldürme niyeti hissetmişti. Öldürme niyeti özellikle kendine yönelik olduğu için bunu diğerleri fark etmese de, onun gibi öldürme niyetine hassas biri bunu rahatlıkla fark edebilirdi.



Altıncı hissi son günlerde gelişmiş Erthyo bu kişinin seviyesini ve vücut yapısını rahatlıkla söyleyebilirdi.



Bu dün ona saldıran hizmetçiydi, gizlice saldırmayı planladığı belliydi. Ayrıca küçük bir mana bağlantısıyla biriyle konuşuyordu. Dikkatinin %80'ini verdiğinde küçük, mavi ipliği görebilmişti. İplik Altın Ejderhaya bağlıydı.



''Seninle sadece bir kere karşılaştık fakat bana suikastçı mı gönderiyorsun? Tamam, Senin oyununla oynayacağız. Bakalım oyunun sonunu sevecek misin?'' Erthyo hafif titremeyi sürdürmek için aynı miktarda mızrak niyeti göndermeye devam etti.



Suikastçının öldürme niyeti küçük titremenin devam ettiğini görünce azalmadı. Dün gerçek yüzünü gördüğü için Erthyo'nun zirve halinde olmadığını, sadece denemeler yaptığını biliyordu.



''Dün ki saldırıda, Mızrak Kalbini değil, Niyet seviyesinin üst sıralarında bir güç kullanmıştım. Hadi deneyelim.'' Erthyo mızrak niyetini saflaştırdı ve gönderdi. Mızrak buna tepki olarak titremesini arttırdı, ayrıca küçük bir Ejderha kükremesi de ortaya çıktı.



Suikastçının öldürme niyeti keskinleşti. Erthyo mızrak niyetini güçlendirmeyi bıraktı. Şu an sadece küçük bir uyarıcı vermesi gerekiyordu.



''Hahaha! Bundan daha iyisini yapamam mı zannediyorsun!'' Erthyo yalandan kükredi ve mızrak niyetini daha da güçlendi. Yüzü kül rengine döndü, dudakları titredi. Dışarıdan bakanlar bu hareketin onu zorladığını görebiliyordu.



Kahya Lun Erthyo'nun hareketleriyle şaşırmıştı. Manayla bağlantılı olmayan Erthyo şaşırtıcı bir biçimde mızrakta yetenekliydi. Niyet seviyesinin üst kesimlerine kadar güç ortaya çıkarabiliyordu, eğer bir süre daha gelişirse Mızrak Kalbinde anlayış kazanabilirdi. Böyle yetenekli bir gencin zarar görmesine izin veremezdi.



Onu uyarmak istediği anda kalabalıktan birinin sıçradığını gördü. Şaşırtıcı bir şekilde hızlıydı, onun bile tepki vermeyeceği kadar hızlıydı. Hızı o kadar fazlaydı ki, ortamdaki gizli kişiler bile tepki verememişti.



''Kanını yakıyor! Durdurun onu! Gence saldırmasına izin vermeyin!'' Tam harekete geçecekleri anda güçlü bir soy enerjisi tüm bedenlerini sardı ve yerlerine sabitledi. Herkes şaşkınca İmparatora döndüğünde homurdanarak cevapladı.



''Herkesin kendi sınavları vardır. Bundan bile hayatta kalamıyorsa bırakın ölsün.'' İşin aslı İmparator etkilenmişti. O da Erthyo'yu korumak istiyordu fakat onun tüm gücünü göstermediğini tek bakışta anlayabilecek bir seviyedeydi. Erthyo'nun sınırlarını zorlaması ve tüm gücünü göstermesi için onu zorlamaya karar verdi.



Erthyo bile bu durumda şaşırmıştı. İmparatorun niyetini nasıl anlamasındı. 



''Beni test mi ediyorsun?'' Öldürme niyeti içinde kabardı, içindeki mühür hafifçe titredi.



Gözleri kırmızıya dönmeye başladı. Suikastçının kendine atladığını görmemiş gibi yaparak önündeki mızrağa odaklandı.



''Dikkat Et!'' Tiz çığlık ortamı doldurdu. Herkes kafasını çevirdiğinde Prenses Qian'ın ayağa kalktığını ve endişeli suratıyla bağırdığını gördüler.



Ancak daha kimse tepki veremeden daha inanılmaz bir şey yaşandı. Erthyo tek hamlesiyle hizmetçinin kafasını koparmıştı. Az önceki bitkin ve titreyen halinden eser kalmamıştı. Hiçbir aura yaymamasına rağmen oradaki herkes zalim ve kanlı bir auranın bedeninden çıktığını gördüler.



Buz gibi bir surat ve buzdan daha soğuk bir sesle konuştu.



''Hadi oyunu burada sonlandıralım.'' Erthyo onlarla oynamak, onların kurallarına göre oynamak istiyordu fakat bu iş çok ileri gitmişti. Tek yaptığı sınava katılmaktı fakat biri suikastçı yollamış, diğeri suikastçıyı görse bile onu test etmeye karar vermişti.



Sırf onlara saldırmıyor ve onlara göre hareket ediyor diye ona zorbalık yapabileceklerini mi zannetmişlerdi? Onun hayatının üzerinde bir kontrole sahip olduklarını falan mı zannediyorlardı? Ne şaka ama!!



Erthyo keskin gözleriyle Altın Ejderhaya baktı. Bakışı Altın Ejderhayı titretmişti ancak paniklememek için kendini sıktı. ''Biliyor olamaz değil mi?''



Erthyo mızrağı bıraktı, sert adımlarla Altın Ejderhaya yürümeye başladı. İstese de öldürme niyeti yayamadığı için kimse niyetini kavrayamıyordu. Buz soğuğu, ifadesiz yüzü hiçbir duygu emaresi göstermiyor, onu okumayı imkânsız kılıyordu.



Altın Ejderha 4 adım kala durdu.



''Yaptığın şeyin farkındasın değil mi?''



''Ne demek istiyorsun?'' Altın Ejderha sakin yüzüyle Erthyo'ya baktı. Sesi titrememiş, telaş emaresi göstermemişti. Görenlere olayla hiçbir bağlantısı olmadığı konusunda ikna edebilecek bir taklit yeteneğiydi.



''Yani biliyorsun. En azından ölümünün nedenini biliyorsun.'' Erthyo kafasını yavaşça salladı, ancak kolu bunun tam tersiydi. Yıldırım gibi hızıyla Altın Ejderhanın göğsüne çarptı.



Crack!



Göğüs kemiklerinin kırıldığına işaret eden ses herkesin kulaklarında yankılandı. Sesin gürültüsünü duyanlar, Altın Ejderhanın göğüs kemiklerinin toza dönüştüğünü görmeseler de biliyorlardı.



Altın Ejderha geriye doğru uçtu. Ancak Erthyo'nun onu bırakma niyeti yoktu. Arkasından giderek suratına yumruğunu yerleştirdi.



Crack!



Başka bir kırılma sesi çıktı. Bunu ağzından çıkan kan seli takip etti. Kanın içinde kırık kemikler ve beyaz tozlar vardı.



''Dur!'' Gök gürültüsü benzeri bir ses kulaklarına davul gibi vurmuştu. Zihni sarsıldı ve ağzına kan tadı geldi. Üstüne onu diz çöktürecek büyük bir baskı atıldı.



Ancak bunu takmadı. Diz çökmek kitabında yoktu, istediğini öldürür istediğini yapardı. Kimse onu durduramazdı.



Bir yumruk daha attı, bu yumruk mızrak niyeti ile güçlendirilmişti ve tam kalbine isabet etmek üzereydi. Eğer yumruk isabet ederse Altın Ejderha'nın öleceği kesindi.



Pat!



Önündeki uzay çarpıldı, görünmez bir duvar önünde belirdi. Yumruğu pamuğa isabet etmiş gibi hissetmişti.



''Beni durduracak mısın? Az önce birilerinin '''Herkesin kendi sınavları vardır. Bundan bile hayatta kalamıyorsa bırakın ölsün.'' dediğini hatırlıyorum. Neden beni durduruyorsun? Eğer bana karşı çıkamıyorsa ölmesi gerekmez mi?'' Erthyo keskin gözleriyle İmparatora bakarken, küçümseyici bir ses tonuyla konuştu.



İmparator, sözlerinin kendine karşı kullandığında yüzü çirkinleşti.



''Onunla bu farklı şeyler.''



''Farklı? Farklı... Nasıl bir fark? Onun canı benimkinden daha mı değerli? Şaka falan mı yapıyorsun?'' İmparatora olan düşmanlığı ve küçümsemesi artıyordu. Söylediği sözler saçmalıktan başka bir şey değildi.



''Her neyse, Onun bugün ölmesine izin vermeyeceğim. Son sözüm bu!'' İmparator, sadece İmparatorlara özel baskısını yaydı. Ondan aşağıda olan herkes bu baskının altında boğulurdu.



''Güzel, Bundan sonra çeneni açmayacak olman beni sevindirdi. Lanet sesini bir daha duymak istemiyordum.'' İmparatorun yaydığı baskıyı kafaya takmadan arkasındaki duvara döndü. Elini kesme hareketi yaparak ileriye sapladı.



Hum!



Hum! Ortamdaki mana ve hava titredi. Erthyo'nun kolu mızrağa dönüşmüş gibi geçtiği yerdeki uzayı çiziyordu. Kolu havayı çizerken önündeki duvarı fazla zorlanmadan deldi.



Duvar fazla ciddiye alınmadan yapılmış bir şeydi, böyle bir duvarın Erthyo'nun gerçek gücünü durdurmasına imkan yoktu.



Hum!!!!



Mızrak Kalbinini tüm gücü ortaya çıkmıştı, gökyüzünden inen kuyruklu yıldız gibi durdurulamazdı. Mızraktan yayılan aura ve parıltı herkesin gözünü kamaştırdı. Kalpleri bir mızrak tarafından delinmiş gibi herkes göğsünü tutmaya başladı.



Erthyo'nun kolu ilerledikçe ivmesi yükseldi. En tavan yaptığı anda çoktan boynuna ulaşmıştı. Altın Ejderha mızrağın soğuk demirini boynundan girdiğini hissedebiliyordu. Halüsinasyon gördüğünü biliyor olsa da çok gerçekçiydi.



İmparator o anda harekete geçti. Bedeni oturduğu koltuktan yok oldu, milisaniye geçmeden Erthyo'nun önünde belirmişti. Elini, Erthyo'nun ''mızrak'' eline uzattı.



Peng!!



Mızrak niyeti hiç varolmamış gibi yok oldu. Erthyo'nun eli daha fazla ilerleyemedi, İmparatorun eli de kıpırdamadı. İki erkek dik duruşlarla, birbirlerine keskin bakışlar attılar. İkisi de geri adım atmıyordu, çünkü biliyorlardı ki geri adım atmak zayıflık belirtisi göstermek demekti.



''Hayatım''



''Erthyo''



İki kadın sesi ortamdaki ciddiyeti delip geçti. Erthyo ve İmparator kafasını çevirdi, iki kadın onlara doğru yaklaşıyordu.



Biri Qiandı. Erthyo'nun yanına geldiğinde bedenine iyice bakmıştı, uzun zamandır babasının savaşlarını izliyordu ve onunla savaşanların iyi bir sonu olmayacağını biliyordu. Ancak şaşırtıcı bir şekilde iyiydi, hiçbir yarası yoktu.



İmparatoriçe ise kocasını ikna etmeye gelmişti ancak Qian'ın hareketlerinden dolayı çok şaşırmıştı. Kızı nazik ve hoşgörülü olsa da erkeklere karşı mesafeliydi. Onlarla bir süre konuşsa da çok fazla yaklaşmazdı. Çocukluk arkadaşı Altın Ejderha çok ciddi yaralandığında bile, sadece iyileştiğinde yanına gitmişti.



Şu anda daha önce göstermediği bir yönünü gösteriyordu.



Qian'da yaptığı hatanın farkına varmıştı. Ancak artık çok geçti. Endişesini yüzünde göstererek Erthyo'nun kolunu tuttu.



''İyi- İyi misin?''



''İy--'' Erthyo durdu. Bunu kendi fırsatına kullanmazsa aptal olmaz mıydı?



''Ouch...'' Acı çeken surat ifadesi ile sağ elini tuttu. Dişlerini sıkarak, buruk bir gülümseme ile konuştu.



''İyiyim. Hiçbir şeyim yok.''



Qian babasının gücünü düşününce yüzü düştü. Hızlıca birkaç iyileştirici hap ve krem çıkardı. Kremi eline aldı ve yavaşça Erthyo'nun eline sürmeye başladı. Hapı da Erthyo'ya uzattı.



''Bunu ye, birkaç dakika içinde elin iyi olacaktır.'' Erthyo daha önce hiç hap yememişti. Bedeni tamamen temizdi, hiç hap kirliliği ya da tıbbi etki yoktu. Bu yüzden hapı yemesi mükemmel bir etki yaratacaktı. Ancak reddetmek zorundaydı.



''O kadar büyük bir şey değil. Sadece elim kırıldı. Tıbbi krem iyileştirecektir.'' İlk hapını daha özel bir şey için saklıyordu.



''O zaman iyi. '' Derin nefes vererek göğsünü okşadı. Neden olduğunu bilmiyordu, ancak Erthyo'nun yaralandığı düşüncesi nefesini kesiyor, kalbine bıçak saplanıyor gibi hissettirmişti.



''Ona ne yapmamı istersin?'' Eğer onu bırakmasını isterse bırakacaktı. Qian'a karşı borçlu hissediyor ve ona her baktığında vicdan azabı çekiyordu. Eğer o bırakmasını isterse bırakırdı.



''Bu seninle onun arasında karışmayacağım.'' Altın Ejderhanın yaptığı şey çok alçakçaydı. Erthyo'da onun gibi denemeye girmeye karar vermişti ancak ilk görüşmeleri olmasına rağmen suikastçı yollamıştı.



Aynı gökyüzünün altında bir diğeri hayatta kalamazdı. İkilinin ilişkisi böyle açıklanabilirdi.



Bundan dolayı karışmamaya karar verdi. Çocukluk arkadaşıydılar, eğer bu ilişkileri olmasaydı onu öldürmesini söyleyebilirdi. Sadece bu ilişkilerinden dolayı olaya karışmamış ve kenarda durmaya karar vermişti.



Yanıtı Erthyo'ya hoş bir sürpriz yaşattı. Anlamlı gülüşüyle kıza baktıktan sonra İmparatora döndü.



''Yaşlı adam kızın sözünü söyledi. Beni geri tutacak son ipte koptu. Onun ölmesini istiyorum, beni nasıl durdurmayı düşünüyorsun?''






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr