173. Bölüm: Anlık Gelen Ruhsal Durum

avatar
1189 14

İnatçı Yükselen - 173. Bölüm: Anlık Gelen Ruhsal Durum


Oradan kaçtığında fazla rahatlayamadı. Belli bir mesafeye ulaştığında ortamın ısısı artmıştı. Erthyo derin bir nefes verdi ve etrafına bakmaya başladı. Şu anda bulunduğu bölge işlek bir caddeydi.


Erthyo burayı biliyordu, burası [Zengin Cadde] olarak biliniyordu. Bu ismi almasının sebebi, sosyetenin burada olması değildi. Burada bir günde deli gibi paranın döndüğü bir yerdi, çeşitli kafeler, restoranlar, ticaret yerleri, hatta küçük bir kumarhane bile vardı. Erthyo çok ileri ve iğrenç oynamalara izin vermese de, insanların içindeki arzuları atabileceği küçük bir alan yerleştirmek istemişti.


'' Sonuçta bizler ot değiliz. Kişi bir şekilde arzularını gidermez ve içinde tutarsa sonunda patlar. Ya bir sapığa ya da bir suçluya dönüşür. '' Erthyo bu ilkeyi takip ederek adımlarını atıyordu.


''Şimdi, Bugüne kadar fazla dinlenme fırsatım olmadı. Yarından itibaren de pek olmayacak. Olanlarla da tek başıma olamayacağım. Bugünü kendime ayırıp, tek başıma takılmak istiyorum. '' Erthyo etrafına bakındı ve hedefini seçti.


Hedefi, Doğa Şeytanı'nın işlettiği, oturup rahatça manzaraları izleyebildiğin bir yerdi. Erthyo ilk olarak buraya gitmek istediğine karar verdi.


Yavaş adımlarla ilerledi. Her adımı bir ahenk içeriyor, birinin atabileceği en sağlam şekilde atılıyordu. Erthyo'nun ilerleyişi rüzgarla bir olmuş gibiydi. Ne hızlı ne yavaştı.


Madem bu günü tek başına geçirmek istiyordu. Sonuna kadar tadını çıkaracaktı.


Duygularını serbest bıraktı. Zihni ilerlerken en dingin haline geldi, suratında yavaşça sakin ve kendi halinde olan bir yüz ifadesi belirdi. İnsanlara çok uzak ve ulaşılamaz, aynı zamanda çok yakın ve samimi gözüküyordu.


Erthyo resepsiyonistin yanına geldi.


''Bana en rahat konumu verin lütfen. En pahalı olmasına gerek yok, ama en hoş ve güzel olanı vermeniz yeterli.'' Erthyo mırıltı olarak düşünülebilecek bir ses tonuyla konuştu. Ancak sözleri resepsiyonistin kulaklarına ulaşmıştı.


Resepsiyonist büyülenmiş gibi kafasını salladı. Aslında büyülenmemişti, Erthyo manasını bile harekete geçirmemişti. Ancak onun bu sesi bu etkiyi yaratmıştı.


'' Ah, Bayım, çok üzgünüm. Söylediğiniz tarzda bir odamız bulunuyor fakat oradaki masa ve sandalyeler bakıma alınmış. Orada bulunan türden oturaklar bulunması ya da yapılması zor olduğu için bir süreliğine o odaya kimseyi almıyoruz. Ama isterseniz farklı odalarımız var. Çiçek bahçesi, Göl kenarı, Sisli Vadi... '' Resepsiyonist konuşmaya devam ederken sesi titriyordu. Ancak bu korkudan dolayı değildi, Erthyo'nun isteğini yerine getiremediğinden dolayı oluşan hayal kırıklığı ve üzüntüden dolayıydı.


'' Önemli değil. Lütfen o odayı verin. '' Erthyo'nun sesi daha da uzak gelmeye başlamıştı.


'' Oh, Öyle mi? Tamam. '' Resepsiyonist Erthyo'ya bir kart uzattı. Erthyo yavaşça uzaklaşırken arkasına döndü.


'' Hemen gidin ve müşterinin odasına bir döşek ve örtü serin. Müşterimizi yerde oturtamayız. ''


Erthyo bunları fark etmedi. O dingin zihniyle ilerlemeye devam etti.


Sonunda odaya ulaştığında, elini salladı. Elindeki kart yavaşça havada süzüldü ve korumanın önüne gelerek hava durdu.


'' Lütfen geçin efendim. '' Koruma saygıyla eğildi. Erthyo'nun yolunu engelleyen kılıcını çekti.


Erthyo odaya girdiğinde kafasını sallamaktan kendini alamadı.


Odanın ortasına bir döşek vardı. Sarı döşek, beyaz bir örtünün üzerinde duruyordu, örtünün yanları atıştırmalık ve dumanı tüten demlik çay vardı. Bir hizmetçi yakında duruyordu, Erthyo onun yiyecek ve içeceğin bitme ihtimaline karşı ya da müşteri başka bir şey isterse diye orada durduğunu biliyordu.


Erthyo yavaş adımlarla içeri girdi. Her adımında çimenlere basarak geçiyordu. Ancak ne zaman olduğu bilinmez, doğa elementi harekete geçmişti. Attığı adımlarda çimenler yana eğiliyor ve onun adımları için yol veriyordu.


Erthyo döşeğe oturdu. Uzun saçları yere dağıldı ve engelsizce yere yayıldı. Sırtı bir mızrak kadar dikti, nefes alışları kuvvetli bir kung peng gibiydi. Derin ve güçlü.


Yanından bir çay fincanı aldı. Hizmetçi çoktan en uygun şekilde bu çay fincanına bir çay doldurmuştu. Erthyo çayı yavaşça içmeye başladı.


Çaydan yudumunu aldığında, nefesini vermedi. Çayın en güzel tarafını, içinde kalan sıcak havayı içinde döndürdü ve tüm bedenine yayılmasına izin verdi.


Fuuu..


Nefesini verdiğinde, yeşil bir duman ağzından çıktı ve geri burnuna girdi. Burnundan giren buhar tüm koku duygusuna yayılarak ayrı bir haz yarattı.


Erthyo sonunda nefes verdiğinde, verdiği nefes kar kadar beyaz hale gelmişti.


Yandan biraz atıştırmalık aldı ve ağzına attı. ''Katır, Kutur!'' Sesleri eşliğinde sahneyi izlemeye devam etti.


Başta burayı övme isteği de bu manzaran dolayıydı. Etrafta çok bitki yoktu, aslında çok az denilecek kadar seyrekti. Ancak bir tablodaki önemli parça gibi tam yerlerine yerleştirilmişti. Odada tam 5 ağaç vardı ve altsız üçgen haline almışlardı. (/\) Bu ağaçların arasından küçük ırmaklar geçiyordu, beşerî olsa bile ırmak olarak adlandırılabilecek kadar doğaldı. Irmakların kenarından küçük, mor çiçeklere sahip sarmaşıklar büyümüş ve ağaçları sararak onları daha güzel hale getirmişti.


Rüzgarın her esintisi ile bir hışırtı sesi ortaya çıkıyordu. Bu hışırtı kulaklarından geçerken küçük yapraklar saçlarını okşuyordu.


Çok güzel bir tabloydu. Eğer bir tablo olsaydı [Doğa Ana'nın Güzelliği] ya da [Doğa Ananın Gülümsemesi] gibi bir ismi olurdu.


Erthyo çayını yudumlarken tekrar konuştu. Sesi çok uzaktı, gökyüzünden geliyor gibiydi. Ancak hedeflerinin kulaklarına ulaşabilmişti.


Nazik ve derin bir ses iki ziyaretçinin kulaklarına geldi.


'' Misafirler ne zamana kadar orada durmak istiyor Eğer içeri girmek istiyorsanız, durmayın ve gelin. Burada yer bol, doğa ananın güzelliğini birlikte izleyelim. '' Erthyo başka kelime etmeden önündeki görüntüye döndü. Çoktan anlaşılmayan bir aleme girmişti.


O konuştuğunda iki kişi odaya girdi. Bir erkek ve kadın çiftiydi. Kadın güzel ve alımlı, ayırca sevimliydi, adam ise savaş imparatoru gibi erkeksi, güçlü ve güvenli gözüküyordu.


Eğer Pitti burada olsaydı, onların en iyi arkadaşı ve karısı olduğunu anlardı.


İkili buraya birkaç gündür uğruyorlardı. Aslında şehre geldikleri ilk seferde buraya şans eseri uğramışlardı. İkili, özellikle kadın burayı çok beğenmişti ve buraya tekrar tekrar ziyaret etmişti. Özellikle bu oda en sevdikleri odaydı, bu düşük dünyada böyle güzel bir yer bulabileceklerini düşünmemişlerdi.


Bugün de tekrar burayı ziyaret etmek istemişler ve buraya gelmişlerdi. Fakat buradaki sandalye ve masaların tamire gönderildiğini ve bir süre kapalı olacağını öğrenmişlerdi. Özel masa ve sandalye oldukları için uzun bir zaman alacaktı, sonuçta böyle masalara zarar gelmemesi için özen göstermeleri gerekiyordu.


İkili bir süre dışarıda dolaşmış ve geri gelmişlerdi. Sonuçta onlarla konuşan resepsiyonist belirli bir zaman vermemişti. Belki de geldiklerinde olumlu bir cevap alabilme ümidiyle gelmişlerdi. Ancak odayı temsil eden anahtar satılmıştı.


İkili resepsiyoniste sorduklarında, aslında onun da bilmediğini öğrenmişlerdi. Bu yüzden buraya gelmiş ve odadaki kişiye kapıdan bakmaya karar vermişlerdi.


Ancak ikili yıldırım çarpmışa dönmüştü.


Çünkü Erthyo'nun girdiği ruhsal durumu tek bir bakışla görebilmişlerdi.


Bu girmesi son derece zor bir ruhsal durum, âlem idi. O kadar zordu ki, aydınlanma durumdan katlarca zordu. Yararları da çok fazlaydı, aslında çok çok fazlaydı. Ancak sayı olarak değildi, farklı bir durumu vardı.


Kişinin gücünü direkt olarak yükseltmiyordu, bunun yerine kişinin tüm kusurlarını açığa çıkarıyordu. Kişi bu durumdayken tamamen sakin ve doğa ile birleşik hale geliyordu, hareketleri çok ahenkli ve mükemmel hale geliyordu.


Kişiye göre değişen şekilde, saniyelerce, dakikalarca veya saatlerce süren bir ruhsal durumdu. Söylemeye gerek yok, ne kadar uzun sürerse o kadar büyük bir kusur bulunduruyorsundur.


Ancak bu konu yine de görmezden gelinebilirdi. Sonuçta bu ikili yine de bu duruma girmiş kişileri görmüşlerdi. Çok nadir olabilirdi fakat imkânsız değildi.


Asıl şok; konuşmasıydı.


Kişi bu duruma girince davranışları ahenkli olabilir ve hareket edebilirdi. Çünkü bu durum sakin zihinli kişinin o durumdayken yaptıkları hareketleri otomatik olarak yapması durumuydu. Ancak konuşma başkaydı.


Konuşma sırasında kişi, kelimeleri beyninde işler, diline iletir, dışarı çıkar ve bir cevap için beklerdi. Bunun sonucunda ise kişinin beyni bir işe odaklanmış olurdu.


Ancak bu ruhsal durumda bu kusur büyük bir kayıp haline gelirdi. Kişinin beyni artık bu ruhsal durumdan çıkar ve ruhsal durumu kaybederdi.


Fakat ikili Erthyo'da herhangi bir uyanma belirtisi görmemişti. Hatta daha derine bile girmişti.


Bu yüzden ikili bunu bir süre daha araştırmak için burada durmaya karar vermişti.


Adam, Erthyo'nun yanına oturdu, kadın ise onun bir yanına oturdu. İkili Erthyo'nun konuşabildiğini bilseler de rahatsız etmemeye karar verdi. Kendi isteği ile konuşması bir şeydi, onların konuşup konu açması bir şeydi. Eğer konuşur ve onu bu durumdan uyandırırlarsa ikili büyük bir vicdan azabı çekerdi. Sonuçta bu ömrü boyunca bir kere gelebilecek bir fırsat olabilirdi.


Ancak ikili nereden bilebilirdi ki, Erthyo'nun birazdan yapacağı hareket onları konuşmaya zorlayacağını.


'' Demek bu böyle bir durummuş. Garip fakat güzel bir ruhsal durum. Ne yazık ki çok fazla kalamayacağım. Ancak sevdim. '' Erthyo nazikçe eline bakarken konuştu, konuşması çok düzgün ve rahatlatıcıydı.


Bom!!


İkilinin kafalarında atom bombası patlamış gibi olmuştu. Aslında bu kişi bir ruhsal durumda olduğunu biliyordu.


Ki bu imkânsızdı. Kişi aydınlanma geçirse bile bunu fark etmek için o durumun bitmesi gerekiyordu. Aydınlanma durumunda kişinin beyni uyuşuk bir hale geliyor, önündeki hariç diğer her şeyi unutmaya meyilli oluyordu.


Böyle zor ve nadir bir ruhsal durumda bu daha da zordu. Kişinin beyni tamamen kendinden ayrı hareket ederdi, düşünce ve beyin ayrılır ve iki farklı durum olurdu ve kişi bunu fark etmezdi.


Üstelik bu kişi ne zaman bu durumdan çıkacağını biliyormuş gibiydi.


'' Sen... Sen bu durumdan ne zaman çıkacağını biliyor musun? Nasıl? '' Adam şaşkın bir tonda sordu. Sesinde hafif bir titreme vardı. Ki bu yıllardır olmayan bir şeydi.


'' Evet, Biliyorum. Yaklaşık 15 dakika sonra bu durumdan çıkacağım. Ancak nasıl olduğunu ben de bilmiyorum. '' Erthyo hayal kırıklığına uğramış bir tonda konuştu fakat sözleri ve hareketlerinde hiç böyle bir duygu yoktu.


Yerden yeni doldurulmuş çay bardaklarını ikiliye verdi. Bunu yaparken tam bir zarafet ve asillik havası yayıyordu.


Erthyo ikiliye çaylarını verdikten sonra önüne döndü. Sonuçta bu ikiliyle konuşma niyeti yoktu, bugün kendisine özeldi. Sadece kendisine.


Bu yüzden bugünü sadece kendisinin istediği gibi geçirecekti.


İkilinin sorgular bakışlarını ve gönderdikleri ruhsal enerjileri kafaya takmadı. Gözlerini önündeki güzel alana dikti.


Saçları hafif esen rüzgarla dalgalandı. Yakışıklı, keskin suratı birkaç çiy sayesinde hafifçe parladı ve onun daha da dayanılmaz görünmesine neden oldu. Üstündeki cübbe rüzgarlar yüzünden kaslı bedenine yapışmış ve onun dış hatlarını belli etmişti.


Odadaki kadın hizmetçi büyülenmiş gibi bu görüntüye bakakalmış, yüzü kızarmaya başlamıştı.


Erthyo çayı içine çekti. Çoktan 5 dakika geçmişti ve çay soğumaya başlamıştı. Erthyo yeni çay istemedi, bunun yerine çay bardağını kenara bıraktı. Kafasını kaldırdı ve gözlerini sonsuz gökyüzüne çevirdi.


Mavi gökyüzü, kar beyazı bulutlar ile süslenmişti. Sarı güneş bunların tam üstünde durarak, görünüşte güzel fakat ulaşılamaz bir görüntü sunuyordu.


Ancak bu ulaşılamaz görüntü, Erthyo için artık geçerli değildi. Eğer bir ölümlü olarak kalmış olsaydı, bu görüntü onun asla el süremeyeceği büyülü bir görüntü olurdu. Fakat eğer isterse o gökyüzünde dolaşabilir. Biraz daha güçlendiğinde, Güneşin yanına gidebilirdi.


İmkânsız, imkânlı olmuş. Ulaşılamaz ulaşılabilir hale gelmişti.


Erthyo bu görüntüye biraz daha bakmak istiyor, düşünceler arasında kaybolmak istiyor olsa da, sonunda ağzını açmak zorunda kalmıştı.


'' Siz ikiniz, size nazik davranan bir kişiye karşı gerçekten kaba davranıyorsunuz. Sizle bu güzel alanı paylaşmış olmama rağmen, size karşı nazik bir şekilde davranmış ve çay ikram etmiş olmama rağmen. Bedenimi, meridyenlerimi, organlarımın en derinini, hatta kan özlerimi bile defalarca taradınız. Bunun dışında, ruhsal enerjimin etrafını defalarca taradınız. Gerçekten çok kabasınız, ah. '' Erthyo derin bir iç çekti. İlk defa bir yabancıya nazik davranmıştı ve yabancı gelip onun tüm bedenini kabaca aramıştı. Aslında bunu yaparken suratlarından gülümseme eksik olmamıştı.


Erthyo ayağa kalktı, saçlarını düzleştirdi ve üstünü çırptı. Ruhsal durumdan çıkmamaya özen göstererek yavaşça ayağa kalktı ve odayı terk etti.


Kollarını arkasında bağlı şekilde ilerlemeye başladı. Ruhsal durumu sona eresiye kadar etrafta gezdi.


Gittiği yer gürültüden uzak mekanlardı. Kütüphane, park, bahçe, kafenin en üst katı. Ancak hiçbirinde fazla kalmadı. Sadece bakarak, etrafta gezdi.


15. Dakikanın sonunda gözlerindeki odak geri geldi. Yürüyüşü ve duruşu düzgün kalsa da, adımları daha da sağlamlaştı ve sakin yüz yapısı, biraz agresifleşti. Önceki durumu bele sarılmış bir yumuşak kılıç ise, şu anki durumu kınından çekilmeyi bekleyen bir kılıç gibiydi.


Erthyo şakaklarını hafifçe ovdu ve arkasına dönmeden konuştu.


''Siz ikinize düzgün konuştuğumu ve aramızdaki konuşmayı sonlandırdığımı varsayıyordum. Hâlâ neden beni takip ediyorsunuz?'' Erthyo arkasını döndü. Hâlâ nazikçe gülümseyen ikiliye tahammülsüz bir bakış attı.


Adam öne bir adım attı.


'' Senden tüm içtenliğimle özür diliyorum. Bize bu kadar nazik davranmana rağmen sana karşı çok kabaydık ve öyle kaba hareketlerde bulunduk. Umarım bizi affedebilmek için bir fırsat verirsin. ''


''Evet, Lütfen bizi affedin. ''


İkili içtenlikle özür dilediler. İşin aslı, anca Erthyo odayı terk ettiğinde yaptıkları hatayı fark edebilmişlerdi. Daha önce böyle bir olay yaşamadıkları için içlerindeki meraka hâkim olamamış ve Erthyo'nun küçük parçasını bile araştırmışlardı.


Erthyo odayı terk ettiğinde yaptıkları hatayı fark edip, peşine düşmüşlerdi. Erthyo'nun sakin mekanlarda, ruhsal durumunun sonlanmasını beklediğini görünce onlar da kendini gizlemişler ve beklemişlerdi.


Sonunda kendilerini açığa çıkarmaya karar verdiklerinde, Erthyo inisiyatif almış ve onlara seslenmişti. Bu ikiliye hoş bir sürpriz yaşatmıştı.


'' O zaman bir soruma cevap verirseniz. İkinizi affedeceğim. Çok önemli bir soru olmayacağını garanti ediyorum. Sadece saf meraktan dolayı bu soruyu soruyorum. '' Erthyo eliyle '' bir '' işareti yaparken konuştu.


İkili birbirlerine baktı, sonunda ikilide bu koşulu kabul etti. Sonuçta özel bir şey değilse, bir soruya cevap vermek çok bir şey kaybettirmezdi.


'' Tamam fakat özele girmemeni rica ediyorum. '' Adam tartışmaya izin vermeyecek bir tonda konuştu. Özelini ne kadar önemsediği belli oluyordu.


'' İlişkinizi ya da başka bir şeyi sorgulamıyorum. Ya da sizi düşük görmüyorum fakat ...'' Erthyo parmağıyla kadını gösterdi ve konuştu.


'' Hanımefendi neden bir Ölümlü? ''






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44355 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr