174. Bölüm: Ölümlü (Serideki Bazı İsimlerin Değişikliği)

avatar
1178 18

İnatçı Yükselen - 174. Bölüm: Ölümlü (Serideki Bazı İsimlerin Değişikliği)


'' Hanımefendi neden bir ölümlü? ''


Kelimeler ağzını terk ettiği anda ortam sessizleşti. Gürültülü caddenin sesi bile, bilinmeyen bir şekilde sessizleşmişti. Ortamdaki rüzgâr bile esmeyi kesmişti.


Erthyo bu garip fenomene dikkat etmedi. Parmağı ile yanındaki kadını göstererek sorusunu sordu. Ne kadar kaba veya öyle bir şey olduğunu umursamadan tekrar sordu.


'' Neden bir ölümlü? ''


Soru tekrar kulaklarına varırken, kadının gözlerinde tedirgin bir ışık parladı, fakat hemen onu sakladı ve nazik gülümsemesi geri döndü. Sıkılmış yumrukları da aynı anda gevşedi.


Adam ne kadar çabalasa da, hafif bir öldürme niyeti yaymıştı. Bunu hissetmemesi için hemen baskılamış olsa da, Erthyo gibi bu hisse çok aşina olan biri bunu hissedebilmişti.


''Bu tepki de ne? Kötü bir şey mi söyledim? Sadece bu kadar güçlü bir ruhsal enerjiye sahip birinin neden bir ölümlü olduğunu soruyordum. Meridyenleri çöktü, farklı bir tekniğe çalışıyor, ya da ruhsal bir bedeni var demesi beni tatmin ederdi. Fakat böyle bir tepki... Başka bir sebebi mi var? ''


Erthyo tepkilerini bir süre daha araştırdı, sonunda onları test etmeye karar verdi. Onlara şüpheli bir şekilde baktı, hafif bir öldürme niyeti yaydı, son olarak da ne olur ne olmaz diye açgözlü bir bakış attı.


Eğer bir sorun yoksa bu tepkisini saçma olarak karşılayacaklar ve gideceklerdir. Ancak düşündüğü gibi bir sorun varsa ona saldıracaklardır. Erthyo ikinci tepkiyi beklediği için algısını %100'ün üzerinde yaydı ve tetikte kaldı.


'' Neden bir ölümlü? Yoksa... '' Erthyo sesini özenle ayarladı, soğuk ve şüpheli bir sesti.


Ölüm!


Erthyo '' yoksa '' kelimesi ağzından çıktığı anda bu düşünce zihnini kapladı. Eğer hareket etmez ise kesinlikle ölecekti. Erthyo hislerine güvendiği için bunu küçük görmeye cesaret edemedi. Tüm manasını ayaklarına gönderdi, yıldırımla ayaklarını kapladı ve oradan kaçındı.


Bomm!!!


Erthyo başka bir yerde ortaya çıktı, eski yerine baktığında derin bir şekilde yutkundu. Eski yerinde devasa bir yumruk izi vardı. Yumruk izi metrelerce yere iniyordu fakat tek bir dış göçük yoktu. Bu kişinin gücünün üzerindeki mutlak kontrole sahip olduğunu gösteriyordu.


Erthyo yeni yerinden tekrar yok olduğunda başka bir yumruk izi belirdi.


''Hey bana neden saldırıyorsun? Sana sadece bir soru sordum. '' Erthyo bu kadar büyük bir sıkıntı olacağını beklemiyordu. Evet biraz düşüncesizce hareket etmişti fakat en fazla bir tehdit ya da baskı ile karşılaşır diye hayal etmişti. Fakat bu kadar güçlü bir tepki karşısına çıkmıştı.


Bu onu daha da şüpheci yaptı.


'' Ölümlülerle ilgili bir sır falan mı var? '' Erthyo derin düşüncelere dalmasına rağmen bir saniye bile durmamıştı. Sürekli olarak yerini değiştiriyordu, yeni yerinde bile bir saniye durmadan başka bir yere geçiyordu.


Neyse ki rakibi gücünü düzenli arttırıyor ve onu ciddiye almıyordu. İlk saldırısı normal bir BüyükUsta-Orta seviyeli birini öldürebilecek kadar güçlüydü, bir sonraki yumruk BüyükUsta-Üst seviyeyi öldürebilecek kadar güçlüydü.


Bu son değildi. Kaçtığı yerdeki yumruk bir Bilgeyi öldürebilecek kadar güçlüydü ve güçlenmeye devam ediyordu.


'' Sen benimle oynarken seni bekleyecek değilim. Madem konuşmayacaksın ben de zorla seni konuştururum. '' Erthyo gözlerini kadına kestirdi ve mızrağını çıkardı. Ona saldıran adamı yenemez ya da ona saldıramazdı. Hem de bunun hiçbir yolu yoktu, onunla ilk tanıştığında, ortamdaki manayı manipülesinden, çevresindeki zarif ve saydam fiziksel auradan bu adamın çok güçlü olduğunu anlamıştı. Bu yüzden hedefini kadına çevirdi.


Bir yıldırıma dönüştü ve ileri atıldı. Mızrağını ileri doğru saplarken kendini geri tutmadan tüm gücünü kullandı.


Hum!!


Ortamdaki hava ve mana titredi. Mızrak bir kuyruklu yıldız gibi, hedefinden sapmadan düz bir şekilde kadının boynuna doğru indi.


'' Bu ne cüret! '' Karlı tepeler kadar soğuk bir ses adamdan çıktı. Yumruğunu sıktı ve ileri doğru yumrukladı. Bedeninden bir sütun şeklinde fiziksel aura çıktı ve yumruğunu sararak onu güçlendirdi. Aynı anda çok saf ve koyu bir metal elementi yumruğunu sararak onu güçlendirdi.


Yumrukta ki mana ve güç, Erthyo'yu titretecek kadar güçlüydü. Erthyo biliyordu ki eğer bu saldırı ona çarparsa kemikleri bile geride kalmayacaktı.


Saldırısını durdurdu ve yok oldu. O yok olduğunda, yere çarpmak için süzülen yumruk, hiç var olmamış gibi havaya dağıldı.


'' Gücü üzerindeki kontrolü çok iyi. '' Erthyo bu adamı övmekten kendini alamadı. Sanki hiç var olmamış gibi dağılmış bir saldırıyı sahip olduğu güçle yapamazdı. Belki gelecekte yapabilirdi fakat şu an ve bir süre boyunca bu geçerli değildi. Yapabilse bile bu kadar özenli ve kemiğe işlemiş şekilde yapması çok zamanını alırdı.


Ancak adamı övse bile durmadı. Farklı açılardan saldırmaya devam etti. O saldırdıkça düşmanı yumrukluyor, o kaçtıkça düşman saldırıyı dağıtıyordu.


Erthyo biliyordu ki, rakibi neredeyse sabrının sonuna gelmek üzereydi. Eğer bir saldırı daha ıskalarsa tüm gücünü kullanacaktı. Bu olduğunda rakibi arkasındaki şehri yok etmekte tereddüt bile etmezdi.


Erthyo ileri sapladı. Bu sefer gücünü kullanmadı, ya da birleşik saldırıyı kullanmadı. Tek yaptığı sade bir saplamaydı. Böyle olsa bile, kemiklerine kadar işlenmiş mızrak saldırılarından sonra Erthyo'nun mızrak sanatı farklı bir seviyeye çıkmıştı. Bu sade itiş bile arkasında büyük bir güç içeriyordu.


Rakibi yumruğunu sıktığında tepesinde devasa bir yumruk belirdi. Yumruk en küçük detaylarına kadar adamın yumruğuna benziyordu.


Yumruk ortaya çıktığında tüm şehir büyük bir baskı altında kaldı. Zayıflar oldukları yerde bayıldı, daha güçlü olanlar bile dizlerinin üzerine çöktü.


Şatoda birbirleriyle didişen kadınlar bu baskıyı hissettiği anda kendilerini mana ile korumaya çalıştılar. Bir nebze rahatlamış olsalar bile üstlerine gelen baskı katlandıkça nefes almaları daha da zorlaştı.


Pitti o anda bahçesinde meditasyon yapıyordu. Baskı onu vurunca hafifçe homurdandı, homurdanması, donmuş dağdaki karları eritmişçesine üstündeki baskı dağıldı.


'' Dostum neden bu kadar güçlü bir saldırıda bulundu? Kim onu gücendirdi. '' Bedeni silikleşti ve oradan yok oldu. Geriye sadece kılıç kadar keskin sesi kalmıştı.


Erthyo baskıyı en fazla göğüsleyen idi. Kafasının üstünde birkaç dünya tutuyormuşçasına ağır bir baskı üstüne çöktü. Gözleri odağını kaybetmeye, gözleri kararmaya başladı ancak dilini ısırıp bu etkiyi yok etti.


'' Zamanın Kalbi. '' Erthyo, içinde kalan Klara'nın son manasını tetikledi. Mana kalbine hücum etti fakat kalbine girmedi. Onun etrafında döndü.


Babump!


Evreni saran kalp atışı tüm canlıların kulaklarında yankılandı. Bu sesi duymalarına rağmen kimse bu sesi hatırlamayacaktı. Bunun yerine bu ses sonlandığında hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam edeceklerdi.


Ses siyah saçlı adamında kulağına geldi. Saldırısını yapması için sadece yumruğunu itmesi gerekiyordu fakat bunu yapması imkansız hale gelmişti. Yumruğu büyük zincirler ile bağlanmış, bu zincirlerde birkaç dağa bağlanmış gibiydi. Yumruğunu ilerletemiyordu.


Manasını da harekete geçiremiyordu. Tek yapabildiği Erthyo'nun yok olan bedenini görmesiydi.


Diğer saniyede derin bir nefes alma sesi kulaklarına yıldırım gibi çakmıştı. Kafasını çevirdiğinde, canından çok sevdiği eşinin, süt kadar beyaz, pamuk kadar narin ve yumuşak boynunda bir mızrak ucu gördü. Bu mızrak ucu hafiften bedenine girmiş, kar cildinin üstüne açmış kırmızı erik çiçeği gibi gözükmüştü.


Bu kadar güzel bir şeyi görmesine rağmen, adamı sesi mutlak sıfır kadar soğuk çıktı..


''Karımı bırak yoksa seni ve tüm tanıdıklarının dokuz neslini öldürürüm.'' Çok tedirgindi, eşi hiç güce sahip değildi. Eğer o mızrak biraz daha itilirse eşi ölecekti. Eğer o ölürse, Erthyo'nun dokuz neslini bile öldürse içindeki üzüntü son bulmazdı.


Erthyo ciğeri yırtılmış gibi nefes alıp veriyordu. Omuzları sürekli yukarı kalkıyor ve iniyordu. Mızrağı tutan eli hafifçe titriyordu. Bu yeteneğin üstüne bindirdiği yükü gösteriyordu.


Ancak yüzünde bir zafere gülümsemesi ile konuştu.


'' Önce konuşacağız. Haa.. Fuuuuu.. Haa... Fuuuu... Sanırım beni yanlışa anladın... Haaa... Fuuuuu. '' Kendisi bile bu kadar üstüne bu kadar yük bineceğini bilmiyordu. Yeteneği kullandığında, Klara'nın saf manasını bedenini terk etmişti, bu olunca yükün çoğunu kendi bedeni üstlenmek zorunda kalmıştı.


Ciğerlerine çektiği her nefes çok acı vericiydi, boğazından zorla katı bir madde giriyormuş gibi hissettiriyordu. Bedeni ise tüm suyu çekilmiş bir göl gibi kuru kalmıştı.


'' Ne konuşmak istiyorsun? '' Siyah saçlı adam katı bir tonda konuştu. Sert bir tonda konuşsa da sesindeki umudu gizleyememişti.


'' Bak... Haaaaaa... Fuuuuu.. '' Erthyo son bir defa derin bir nefes aldı. Nefesi geri verdiğinde, bedeni tekrar mızrak kadar dik hale geldi. Mızrağını sıkıca tutarken kadına döndü. '' Artık ruhumu rahat bırak, seni gerçekte öldürmek istesem bile bunu yaparken senin ruhun tarafından sıkıldığım için seninle beraber gideceğim. Daha ölmeye niyetim yok, bu yüzden ruhumu rahat bırakır mısın? ''


Kadının nazik gözleri mızrak boğazına ulaştığında kararmışlardı, geceden daha zifiri gözleri Erthyo'nun ruhuna dolanan bir ruh enerjisi göndermişti. Onu sıkarak, eğer tek bir hamle yaparsa onu da yanında götüreceğini söylüyordu.


Kadın kafasını salladı, zifiri siyah gözleri eski nazik haline geri döndü. Yaydığı cani ve korkunç aura, bir esinti ile yok oldu.


Erthyo adama geri döndü.


'' Beni nasıl anladığınızı gerçekten bilmiyorum fakat benim sorduğum hanımefendinin neden bir ölümlü olduğuydu. Benim bildiğim bir ölümlü ne kadar insanlık sınırlarına kadar antrenman yaparsa yapsın, sadece bir ölümlü olarak kalır. Hanımefendinin sahip olduğu gibi mana ile uyumlu ve büyük bir ruha sahip olamaz. ''


Sesi giderek nazikleşti ve mızrağını hafifçe geri çekti.


'' Saf merakla sadece merakımı gidermek için bir soru sordum, sınırlarımı biraz zorladığımın farkındayım fakat tepkiniz merakımı daha da büyüttü. Bu yüzden sizi kışkırtacak şekilde hareket ettim. Ancak sadece bu. ''


'' Gerçekten mi? Yani benim ne olduğumu bilmiyor musun? '' Bu sefer konuşan kadındı. Şaşırmış bir tonda sordu, sanki şehre inmiş bir köylüye bakıyordu.


'' Hayır bilmiyorum. Sadece bunu öğrenmek için sordum. Başka bir şey yok. '' Kafasını yavaşça salladı ve tüm niyetini açıkladı.


'' O zaman eşimi bırak, ben de sana açıklayayım. '' Siyah saçlı adamın baskısı ortadan kalktı, ancak hâlâ tetikte olduğu belliydi.


'' Sana neden güveneyim. O gücünle eğer eşini bırakırsam beni öldürebilirsin. '' Erthyo aptal değildi, ayrıca öldürme niyetine karşı çok hassastı. O adamın içinde tuttuğu kemik donduran ve bir yılan kadar habis öldürme niyetini hissetmişti. Eğer bu kadını bırakırsa anında ölecekti.


'' Yanında ben varken seni öldüremez. ''


Erthyo konuşmasını bitirdiğinde omzunda bir el hissetti, dönüp baktı ve onun ustası Bistora Pitti'yi gördü.


'' Yani şimdi lütfen arkadaşımı bırak. '' Rica etmesine rağmen eli hareket etmiş ve Erthyo'nun mızrağını yavaşça indirmişti.


'' Usta öyle diyorsa. '' Erthyo saygılı bir tonda konuştu. Mızrağını sırtına astı ve kenardaki bulanan kafedeki bir masaya geçti. Titreyen garsona siparişini verdi ve sessizce gelmelerini bekledi.


Üçlü bir süre kendi aralarında konuştu. Arada Erthyo'ya dönerek birbirleriyle şaşkınlıkla konuşuyorlardı. Siyahlı adam genelde kızgın ve sinirliydi fakat kadın ve Pitti onu yatıştırmaya çalışıyordu. Mana ile seslerini ilettikleri için Erthyo ne konuştuklarını bilmiyordu.


Üçlü sonunda konuşmayı bitirdiğinde çoktan birkaç saat geçmişti. Erthyo sürekli manasını ileterek çayları üç kere ısıtmıştı bile.


Üçlü, kadın ve siyah saçlı erkek karşıda, Pitti Erthyo'nun yanında olacak şekilde oturdu.


'' Öhöm... Önce ben kendimi tanıtayım. Benim adım Aven. Ölümlü soy ismi kullanmıyorum. Bu da eşim Lide. Biz ikimiz gezgin genelde evreni gezeriz fakat bu Akın sırasında yakın dostum, yani ustanı ziyaret etmeye geldik. Geçen gün seninle tanışmaya istekli bir şekilde senden gelmeni iste- ''


'' Emrettin. '' Erthyo acımadan bu adamın sözlerini kırdı. Eğer konuşmaya devam etseydi, bu adamın kendini haklı çıkarmak için saçmalayacağını hissetmişti.


'' Öhöm... Evet öyle bir şey fakat yine de gelmedin. Biz de birkaç gün etrafta dolaşmaya karar vermiştik. Ondan sonra işte bunlar oldu. ''Aven'ın kaşları çatılsa da, hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya devam etti.


'' Bazı anlaşmazlıklar yaşamış gibisiniz. Ben olan olayları dinledim ve iki tarafında kendine göre sebepleri olduğunu gördüm. Ancak iki tarafta suçlanamaz. Sonuçta Erthyo mana ile yeni iletişime geçti, bir sene daha yeni bitmek üzere. Bu yüzden Lide'nin durumunu bilemez bu durumda o suçlanamaz, ancak bunu bilmediğiniz için siz de suçlanamazsınız. Bu anlaşmazlığı Erthyo'ya bu durumu açıklayarak gidermek en iyi çözüm olacaktır. '' Pitti iki tarafı da ele alarak bir sonuca vardı.


'' Tamam o zaman. Madem durum benimle ilgili o zaman benim bunu açıklamam gerekiyor. '' Lide iki elini birbirine vurdu, neşeli bir gülümseme ile Erthyo'ya sordu.


'' Erthyo, Ölümlüler hakkında ne biliyorsun? ''


Erthyo biraz düşündü. Zihnindeki tüm bilgileri bir araya getirdi.


'' Ölümlüler, mana ile temasa geçemeyen, geçse bile 1-100 seviye arasında kalan kişilerdir. Bu tür kişilerin genelde pek bir hırsı yoktu. Güçlenmek ve daha uzun yaşamak istemezler. Tek istedikleri aileleri ile rahat bir hayattır. Genelde 80-90 yaşına kadar yaşarlar, bazı istisnalar 100 yaşını geçer. Tek bildiklerim bu kadar. '' Erthyo omuzlarını kaldırdı. Tavrı '' başka bir şey bilmiyorum. '' der gibiydi.


'' Evet, dediğin şey doğru fakat bu genel olarak bilinen ve mana kullanan kişilerin zihinlerinin bir kenarında bulunan önemsiz bir şeydir. Mana kullanıcıları için ölümlüler bir karıncadan daha değersiz ve güçsüzlerdir. Sonuçta Kan Karıncası, Kristal Sırtlı Karınca gibi tehlikeli türleri olan karıncalar vardır. Ancak '' Ölümlü '' Kelimesi tüm mana kullanıcıları için bir tabudur. Yani ben. '' Lide kendini gösterdi. Pembe dilini dışarı çıkardı ve sevimli bir yüz oluşturdu.


'' 'Ölümlü' kelimesi mana kullanıcıları arasında senin tanımına göre kullanılmaz. Onlara genelde '' Önemsiz Canlılar '' derler. Mana kullanıcıları için Ölümlü kelimesi büyük, kanlı bir savaş oluşturabilecek kadar büyük bir etkidir. Eğer birisi benim varlığımın burada olduğunu bilirse, Tarafsız Gelişim Dünyasında olsa bile gelip beni avlamak için buraya koşarlar. '' Acı bir bakış Lide'nin gözlerinden geçti, ancak bu bakış siyahlı adama döndüğünde aşırı nazik ve aşk dolu olmuştu.


'' Peki neden? Bu kadar önemli ne var sen de? Ya da senin türünde mi demeliyim. '' Erthyo'nun kafası gerçekten karışmıştı. Lide, nazik, sevecen ve güçsüz biriydi. Erthyo onu öldürmeye çalıştığında bile ezici ruhsal varlığı dışında hiçbir saldırıda bulunamamıştı. Onu bile son çare olarak kullanmak için kendini tutmuştu. Bunlara bakarak Lide aslında zararsız biriydi.


'' Benim türüm? Sanırım doğru bir ifade şekli. Şöyle açıklarsam, ben eğer mana ile etkileşime geçebilirsem Hükümdar olacağın kesin. Tek bir hamlede o seviyeye ulaşabilirim. Hatta Hükümdar seviyesinin üstündeki o ulaşılamaz seviyeye ulaşmak benim için çok kolay olacaktır. O seviyede ilerleyişim diğerlerine göre daha kolay olacak, sonunda gücüm üst seviyelerle savaşabileceğim bir derinliğe sahip olacak. '' Sesinde büyük bir tutku vardı. O'nun gibi nazik bir kadın bile bu amaç için yanıp tutuştuğu belliydi. Bu arzuya ulaşmak için herşeyini vermeye istekli olmasa da çoğu şeyi feda edebilirdi.


Erthyo kelimeleri duyunca şaşkınlıktan içtiği çayı, ağzından döktü.


Hükümdar seviyesine bu kadar kolay geçebilecek... Üstündeki ulaşılamaz seviyeye ulaşmak onun için kolay olacak, ilerleyişi diğerlerine göre daha kolay olacak ve buna rağmen üst seviyeleriyle savaşmak için derin bir gücü olacak.


Bu...


Bu... 


Bu bildiğin HİLEYDİ!!



(Bazı nedenlerden dolayı bu serideki bazı kelimeleri değiştireceğim. Değiştirdiğim kelimeleri de yorum kısmına yazdım oraya bakabilirsiniz.)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr