27.Bölüm | Kan Sarhoşu - 3

avatar
503 2

İlahi Dilek - 27.Bölüm | Kan Sarhoşu - 3


"Şu or*spu evladı nasıl bu kadar güçlü?"

Bedeni yaralar içinde olan dört numara, savaş sırasında kaçıp saklandığı binanın duvarına yaslandı ve dizlerinin üstüne çöktü.

"Ahh! Az kalsın ölecektim. Hareket edecek gücüm kalmadı."

Envanterinden yeşil bir kapta duran iksiri çıkardı ve yudumladı. İçtiği iksir yetersiz olmalıydı ki envanterinden üç tane yeşil taş çıkardı ve bedenini iyileştirmek için kullandı.

Kolları ve bacakları yara içindeydi. Kıyafetleri yırtıklarla dolmuştu ve çamur izleri ile kaplanmıştı.

Üstüne çakan şimşeklerden kaynaklanan yanık izleri diğer yaralarına oranla daha zor iyileşiyordu.

"Bu p*ç Zeus'un gücüne nasıl sahip olabildi? Şimşek kullanmakta neyin nesi?"

Ortalığı kaosa sürükleyecek şiddette bir savaşa girmişti ve neredeyse öldürülmek üzereydi.

Üstüne şimşekler yağmadan kısa bir süre önce etrafa patlayan kırmızı taşlardan fırlatarak rakibinin dikkatini dağıttı ve olabildiğince uzakta olan bir binanın içine kaçtı. 

Rakibine de kendisine verilen zarar kadar zarar vermişti ama rakibinin potansiyeli onun çok üstünde olduğu için galip gelme şansı çok düşüktü.

Bu stratejik hamleyi yapmasaydı kesinlikle ölecekti. 

İçtiği iksir ve kullandığı yeşil taşlardan sonra yaralarının büyük bir kısmı iyileşti ve hayati bir tehlike kalmadı.

***

Dört numaranın kaçmasından dolayı Karai(bir numara) büyük hayal kırıklığına uğramıştı.

"YAAAH!! Kendimi salak fantezilerime kaptırdığım için avucumun içindeki avı kaçırdım. Lanet olsun!"

Buz mavisi rengindeki saçları yavaş yavaş eski rengi olan siyah renge dönüştü.

Dört numara kadar yaralanmamış olsa da bedeninin çeşitli yerlerindeki yaralar canını çok acıtıyordu.

"Kolay olmasını beklemiyordum ama beklediğimden fazla yaralandım."

Envanterindeki iyileştirici yeşil taşlardan birkaç tane çıkardı ve kendisini iyileştirmek için kullandı.

Göbek deliğinin biraz altında bulunan yaraya baktı ve eliyle okşadı.

"Biraz daha alta isabet ettirseydi cinsiyet değiştirebilirdim."

Dört numaranın saldırılarından biri, Karai'nin göbek deliği ile cinsel organının hemen arasına isabet etmişti. Biraz daha aşağıya denk gelseydi düşündüğü şeyler yaşanabilirdi.

Kullandığı yeşil taşlar sayesinde eliyle dokunduğu yara hızlıca kapandı. 

"Bu taşlar gerçekten çok işe yarıyor. Biraz daha biriktirmeliyim."

Ufak tefek sıyrıklar dışında önemli denilebilecek bir yarası kalmamıştı. Onun canını sıkan tek şey avını kaçırmış olmasıydı.

Çok fazla gürültü yaptıktan sonra savaş alanında durmak pek akıllıca bir davranış olmayacağı için hızlıca uzaklaştı.

"Bir daha karşılaşacağız dört numara."

***

Rayomi, otelin önünde duran arabanın kapısını açtı ve arabadan indi.

Yolculuk boyunca Akura isimli polisin ve Hashida isimli adamın acıklı hayat hikayelerini dinlediği için morali biraz bozulmuştu.

Aslında böyle acıklı hikayelerden çok etkilenen birisi değildi ama arabanın içindeki ortam onunda etkilenmesine neden olmuştu.

Rayomi'nin hemen ardından Oliva'da arabadan dışarı çıktı.

"Bizi buraya kadar getirdiğiniz için teşekkürler."

"Rica ederim. Benim hikayemi dinleme kibarlığından bulunduğunuz için asıl ben teşekkür ederim."

Kafasını hafifçe eğerek nezaketli bir tavır sergiledi.

Rayomi ve Oliva otelin kapısından içeri girdikten sonra gitmesi gereken yere doğru arabasını sürmeye başladı.

Özel konuları konuşmayı pek sevmiyordu ama bu çocuklarla konuşup dertleşmek onun içini rahatlatmıştı.

Görevinin başına daha motive bir şekilde dönüyordu. Bu sefer onun nöbetinde kimsenin zarar görmesine izin vermemeye kararlıydı.

Otel odasına çıkmak için asansöre binen Oliva ve Rayomi'nin kıyafetleri çamur ve mor lekelerle kaplıydı.

Canavarların kanları genellikle mor renkte olduğu için kıyafetlerinin mor renkle kaplanmaması pek mümkün olmuyordu.

Oliva sessiz ortamı bozarak üzüntülü bir ses tonuyla konuştu.

"Hashida bey çok neşeli ve nazik birisiydi. Onun böyle acılar çektiğini duymak üzücü."

Rayomi, Hashida denilen adamı sevmiyordu ama onun için üzülmediğini söyleyemezdi.

"Yaşadığı üzücü olaylara rağmen bu kadar neşeli olması biraz şaşırtıcı aslında."

Rayomi, Hashida'nın ve Akura'nın ruh hallerini gayet iyi anlıyordu. Kendisi de onların yaşadığı şeylere benzer olaylarla karşı karşıya kalmıştı.

"Her insan üzücü olaylarla karşılaşır. Ne yazık ki hayatın döngüsü böyle ama ne olursa olsun ayakta kalmayı başarabilmek sadece güçlü insanların yapabileceği büyük bir başarıdır."

Asansör, inecekleri kata geldikleri için kuvvetli bir bip sesi çıkartarak Rayomi'nin sözünü kesti.

"Ne olursa olsun hayat devam ediyor. Geçmişi geride bırakıp geleceğimize odaklanmalıyız."

***

Jinso çeşitli lekelerle dolmuş merdivenin basamaklarını birer birer inerken telefonuna gelen mailleri kontrol etti.

"Canım, sen mi geldin?"

Seira merdivenlerden inen sevgilisine doğru koşarak geldi. 

Bulundukları yer bir binanın bodrum katı veya kullanılmayan eski bir depoyu andırıyordu. İçerisi birkaç değişik kokunun birleşmesiyle iğrenç denebilecek kadar kötü kokuyordu.

Depo yer altında bulunduğu için koku üst katlara ulaşmıyordu. Kanalizasyon sistemi için kullanılan borularda bu depo benzeri yerden geçtiği için deponun çeşitli yerlerinde havalandırma sistemleri bulunuyordu.

"Seira. Sana burayı düzenli olarak havalandırman gerektiğini söylemedim mi?"

"Evet. Dediklerini yaptım ama bu iki ceset çürümeye başladığı için havalandırma sistemleri bile bu koku karşısında yetersiz kalıyor."

Jinso, cesetlerin bulunduğu kan lekesiyle dolu alana gelerek cesetlerin bir tanesine tekme savurdu.

"Sanırım haklısın. Bunları ortadan kaldırma zamanı gelmiş. Güzelim kan kokusunu bile baskılayan bu iğrenç kokuya daha fazla katlanamam."

Cesetlere bakmaktan zevk alıyormuş gibi sırıtan kadın, sevgilisine arkadan yaklaşarak sarıldı.

"Onları bu sefer yakmalı mıyız? Yoksa yine gömecek miyiz? Yanarak kül oluşlarını izlemek istiyorum."

"İstediğini yap. Bu çöplere ayıracak vaktim yok."

Seira, sinirli sevgilisinin çenesini tutarak adamın kafasını kendisine doğru çevirdi. Sağ elindeki işaret parmağını adamın dudaklarının üstüne değdirdi.

"Neden sinirlisin? Diğer katılımcı çocuklar mı canını sıktı? Onları dert etme. Onlar bize karşı koyacak güçte değiller. Seni bu gece neşelendirmemi ister misin?"

Kadın ne derse desin adamın surat ifadesi hiç değişmedi.

"O bebeleri umursadığım falan yok. Beni rahatsız eden kişi parkta nöbet tutan polis."

"Onu da öldürmek ister misin?"

"Bugün o polisi çocuklarla beraber gördüm. Onu da öldürmemiz gerekecek gibi duruyor. Bir polisi öldürerek işleri daha da zorlaştırmak istemiyordum ama başka çaremiz yok gibi duruyor."

Seira, sevgilisinin göğsüne kafasını koydu ve yanağına dokundu. Yüzündeki iğrenç sırıtış hiç değişmedi.

"Çok eğleneceğiz."

Tık!Tık!

Deponun kilitli olan kapısından sesler geliyordu. Kapıda birisinin beklediği ve kapıyı tıklattığı kesindi ama bu onları tedirgin etti.

Normal şartlar altında buraya kimse gelmiyordu. Hatta buranın varlığından bile haberdar olan çok kişi olduğu söylenemezdi.

Belki de bir polis gelmişti. Her ihtimale karşı hazırlıklıydılar.

Jinso, göğsüne yaslanan Seira'yı hafifçe ittirdi ve kapıya yöneldi. Biraz tedirgin olmuştu ama her ihtimale karşı savaşmaya hazırdı.

Polislerin gelme olasılığına karşı temkinli davrandıkları için bu güne kadar hiç yakalanmamışlardı. Sıradan kişiler zorla içeri girdiğinde ise bir daha çıkmamalarını sağlamışlardı.

Seira her ihtimale ayak uydurabilmeleri için cesetleri beyaz bir çuvalın içine doldurdu ve çeşitli eşyalarla dolu olan alanın gerisine sakladı.

Jinso kapının kilidini açtı ve kapıyı araladı.

"Beyefendi kusura bakmayın. Az önce binanın girişinde cüzdanınızı düşürdünüz. Bende size verebilmek için cüzdanınızı aldım ve binaya girdim. Size seslendim ama duymadınız bende sizi buraya kadar takip ettim."

Kapıda bekleyen kişi bir polis değildi. Yirmili yaşlarda bir erkek, elindeki cüzdanı Jinso'ya doğru uzatmış kapıda bekliyordu. Bu korkutucu ortamdan etkilenmiş olmalı ki elleri titriyordu.

'Seira bak. Yeni avlar istiyordun ve fırsat ayağımıza geldi.'

Jinso yüzündeki tiksindirici gülümsemeye engel olamayarak karşısındaki çocuğun bileğinden tuttu ve kapıdan içeri çekti.

"AAAHHH! Ne yapıyorsun? Bırak beni"

"Seira buraya gel. Sana bir hediyem var."

"Gerçekten mi? Teşekkürler."

Kapının kapanmasıyla beraber çocuğun acıklı bağırışları da kesildi. Bağırışların yerini ürkütücü bir sessizlik kapladı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44358 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr