Bölüm 111 - Kaos Canavarı

avatar
377 1

Ejdertanrı Efsanesi - Bölüm 111 - Kaos Canavarı


Satou’ya bakan Sis Ejderhası, usulca yere inerken insan şekline büründü. Bu belli bir aşamayı geçmiş herhangi bir canavarın yapabileceği bir şeydi. Bazıları tam bir insan yerine dört kollu veya pençeleri daha açık formlar alabiliyordu.


Fakat Sis Ejderhası açıkça bilge bir adamın görünüşüne sahipti. Uzun beyaz sakalı ve ince bir çizgi kadar açık gözleri kolaylıkla dikkat çekiyordu. Yüzü ve vücudu deneyimle buruşmuş gibiydi. Saçları yoktu. Ejdertanrı adeta kafadan alıp sakala vermişti.


Yavaşça yere inerken gri gözlerinde bir şaşırma görülebilirdi. Yüzü her ne kadar ifadeden yoksun gibi görünüyor olsa da Satou’ya doğru yaklaşırken şaşkındı.


‘O zamanlar Antik Ejder Taşından aldığım hissiyat… Birebir aynısı değil ama o…’


Satou dimdik dikiliyorken bir kolu ve gözü dışında tamamen insana dönmüştü. Kolu kapkara, ejderha kolu gibi görünürken gözünün olduğu yer siyah pullanmalara sahipti.


Sis Ejderhası adım adım ilerledi ve Satou’nun teninde görülen baklava şeklindeki pullara dokundu. Satou’nun insani tarafının büyük çoğunluğu gitmiş, tamamen ejderha olması an meselesi olmuştu.


Yine de bu Sis Ejderhası’nın umurunda değildi.


Sis Ejderhası, Satou’nun göğsüne usulca dokunduğu esnada mırıldandı.


“Tantum autem lapis quem homo est lapis electus de potestate uoluntatis sicut remouere wyrm.” (Sadece taşın seçtiği kişi Wyrm'ın ağzından taşı alabilir.)


Biraz duraksadı. Bu esnada eli gümüş ışıkla parlamaya başladı.


“Estne ille electus?”(O seçilmiş kişi mi?)


Bununla birlikte Satou’nun aurası bir kez daha kabarmaya başladı. Kalbinin yanındaki çekirdek mor ışıklarla parlarken ansızın içinden turuncu bir ışık demeti dışarı sızdı. Turuncu ışık demeti, gümüş eline karışırken gümüş, altına döndü.


Bununla birlikte yaşlı adamın vücudu titredi.


“O-O olamaz, olamaz… İmkansız!”


Sis Ejderhası’nın gözleri sonuna kadar açılırken inançsızlıkla doluydu. Gri gözleri tıpkı vücudu gibi titreşiyordu. İnançsızlıkla birkaç adım geri gitti.


Bu esnada Satou’nun vücudu yere saplanmış bir kılıç gibi dimdikti. Bilinci gitmiş, bayılmış olsa da kalan iradesiyle ayakta kalakalmıştı.


Sis Ejderhası birkaç adım geriye çekildikten sonra derince nefes almaya başladı. Nefes alış verişleri sisin titremesine neden oluyordu.


Sis Ejderhası şaşkına dönmüştü. İnanamıyordu. Zamanla yaşlanan kemikleri titrerken kalbi genç bir adam gibi heyecanla atmaya başladı.


Şaşkınlığı, inançsızlığa ama en sonunda kabullenmeye dönüştü.


Sis Ejderhası elinde küçük bir sis topu oluşturdu ve havaya doğru fırlattı. Ardından havada sis biraz daha koyulaştı.



Bir süre sonra Satou kaşlarını çatmış bir şekilde gözlerini, yoğun bunaltıcı sise karşı açtı. Hoşnutsuz bir şekilde “Gerçekten de bir kâbus değil.” diye mırıldandı. Şu an anlamlandıramadığı bir şekilde yerde yatıyordu.


‘Ne olduğunu bilmediğim bir yerde fazla durmak tehlikeli.’


Her ne kadar yaşadığı durum karşısında hoşnutsuz olsa da ayağa kalkmaya çalıştı. Fakat tam o esnada sert bir ses duydu.


“Aptal! Vücudunun parçalanmasını mı istiyorsun? Yat, yattığın yere.”


Bu sesi duyunca kaşları kalkmış bir şekilde, kafasını çevirdi ve yaşlı bir adam gördü. Yine de aurasından kolaylıkla kim olduğunu anlamıştı.


“Sis Ejderhası?”


Şaşırmış bir şekilde sorarken oturur pozisyona geçti. Yaşlı adamsa kafasını kısa bir şekilde salladı.


“Erel. Nihil’in son Ejdertanrı inananı ve safkan son ejderhası.”


Erel, ona bakarken duygusuz bir şekilde ekledi.


“Senin haricinde son.”


Ardından usulca yaklaştı.


Satou’ysa karşı koymadı. Öldürmek istese o baygınken çoktan öldürmüştü. Belli ki amacı zarar vermek değildi.


Satou henüz fark etmemiş olsa da vücudunda çeşitli yaralar oluşmuştu. Son savaştan sonra tamamen iyileşmemiş kolu ve gözü zaten vardı. Bu da yetmezmiş gibi bir sürü iç yaralanma ve vücudundaki kemiklerin çoğunun çatlamasına sebep olmuştu.


Sis Ejderhası’nın mucizevî yardımı olmasa dikilebilecek kadar iyi bile olamazdı.


Satou vücudunu incelemeden önce kendini tanıtmasına şaşkınlıkla baktı.


“Son mu? Nihil’de başka Ejderha yok mu?”


Sis Ejderhası, Satou’nun sırtına yaşlı elini koyarken gümüş ışık, ikisini de sardı. Satou’nun vücudunun dışında da birkaç çatlak vardı ve bunlardan ejdere manası sızıyordu. Fakat sis ejderhası elini koyduktan sonra bu çatlaklar usulca kapanmaya başladı.


Bu esnada ifadesizce “Ejderhalar sonradan olma ve ejderha olarak doğma şeklinde ikiye ayrılır. Sonradan olmalar bazı inançlardaki göklere karşı gelme deyimini gerçekleştirir. Tabuları yıkar ve kendilerini ejder türüne çevirirler. Onlar şanslılarsa Ejderha olabilirler.” diye açıklamaya devam etmeden önce durdu. Elini çekti ve Satou’dan biraz uzaklaştı.


Ardından elini salladı ve Satou’nun yakınında bir kazan oluştu. Sis Ejderhası, kazanın içine çeşitli otlar attı ve tozlaştırıp, karıştırmaya başladı. Bu esnadaysa açıklamasına devam etti.


“Bir de bildiğin efsanelerdeki gerçek, safkan ejderhalar vardır. Her zaman güçlü olanlar. Kaderlerinde egemen olmak olanlar. Dünyaya kibirle bakma hakkına tek sahip olan tür. Maalesef Nihil’de bu tür kendi tanrılarına da kibirle bakacak kadar yozlaştı. Sonundaysa kendilerinin sonu oldular.”


Öylesine bunu dedikten sonra kazanın altında bir ateş yanmaya başladı. Ateşin ısısı yavaşça düşerken Satou, şaşkınlıkla Sis Ejderhası’nı dinledi.


Bir canlının tanrısına karşı çıkması ölümünü aramak demekti. Herhangi bir canlı belli bir tanrıya inanmak veya tapmak zorunda değildi. Umursamayabilirdi. Fakat saygısızlık etmemeli ve ona kesinlikle karşı çıkmamalıydı!


Fakat Satou’yu en çok şaşırtan artık atası olarak kabul edebileceği Ejdertanrı’ya karşı çıkmalarıydı.


“Ejdertanrı’ya neden karşı çıktılar? Ölümlerini mi arıyorlardı?”


Satou merakla bu soruyu sorarken kalbine bir anda bir ağrı girdi.


“Agh! Bu da ne?”


Ağrı katlanılabilir düzeyde olsa da sebebini anlayamamıştı. İstemsizce çekirdeğinin olduğu yere baktı ve gözlerini şaşkınlıkla genişletti.


Kaos Canavarı!


O Kaos Canavarı olmuştu!


Kaos Canavarı neydi? İnsanların uzman diye andıklarına gökyüzünden bakabileceğin bir aşamaydı! Uzmanların Ustayı geçtiği çok nadir görüldüğü bilinmeliydi. Nihil’de insanların Aziz’i geçen bilinen uzman sayısı bir elin parmağını geçmezdi. Cennetsel Aziz ise… Nihil’de sadece bir kişiydi!


Fakat Satou heyecanlandıktan sonra çabucak sakinleşti. Onların hayatına çomak sokan iki herifi hatırladı, kaşlarını çattı ve dikkatli bir şekilde çekirdeğine bakmaya başladı ve birkaç sıkıntıya sahip olduğunu anladı.


Ejderha Dönüşümü normalden çok daha farklı gerçekleşmişti. Yeryüzündeki ejder manası yoğunluğu buradaki kadar fazla olmadığından vücudunun bir seferde kaldırabileceği limite kadar biçimlenmiş bir forma bürünebiliyordu.


Fakat burada çekirdeği anormal bir şekilde ejder manasını delicesine emmiş, dönüşümünü ve gücünü kontrolden çıkartmıştı.


Elindeki o bir İmparatorun sahip olması gereken gücü net bir şekilde hatırlıyordu!


O dönüşümde İmparatorun gücünü tatmıştı! Geçici bir süreliğine de olsa gerçek bir imparator olmuştu.


İmparator neydi? Nihil’de onun bildiği, duyulmuş bir düzey değildi. Sadece söylentilerde geçiyordu. Gizli Oluşumları bilmese de Nihil’de görüp görebileceği bir güç düzeyi kesinlikle değildi.


O gücü arzuladı. O anki gücünü ve çok daha fazlasını istiyordu.


Kaderini tamamen kabullenmişti. Fakat kaderindeki güce şu an oldukça büyük bir arzu duyuyordu. Öyle ki mümkün olsa onu hemen şimdi elde etmek için her yolu yapabilirdi.


Fakat sonra Damon ve Cornel’i hatırladı. Özellikle Damon’u. Onun yolunu anladığı kadarıyla asla kolay geçmemişti. Ter, kan ve gözyaşları içeren bir yoldan geçmişti.


Ustalarını hayal kırıklığına uğratmamalıydı.


Satou’nun gözleri parlarken artık delicesine çalışması gerektiğini kabullendi. Fakat şimdilik dinlenmeliydi.


Vücudu, İmparator düzeyindeki dönüşümünü zorlukla kaldırmıştı. Sis Ejderhası onu bastırmasa belki de ölebilirdi.


İçinde Sis Ejderhası’na karşı bir minnet duydu. Fakat bunu belli etmek yerine Sis Ejderhası’nın söylediği gibi geri yattı.


Şu anda pek yapabileceği bir şey yoktu. İçindeki yoğun duygular dinmiş, yerini dinginlik almıştı. Kısa süre sonra gözlerini kapattı ve tekrar kendini uykuya verdi.


Sis Ejderhası’ysa karışıma devam ederken odayı çoktan tıbbi bir koku doldurmuştu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44446 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr