72. Bölüm - Kimlik [Düzenlendi]

avatar
1360 13

Ejdertanrı Efsanesi - 72. Bölüm - Kimlik [Düzenlendi]


“Bir. İki. Üç ve yine birisi öldü. Dört, beş, altı ve yine birisi öldü. Sıkıcı.” diye iç çekti nereden geldiği bilinmeyen ses.

“Irktanrıları varis adayları olarak düşündüklerim… Hiç biri istediğim mertebeye ulaşamadı.” diye mırıldandı.

 

"Kim tahmin edebilirdi ki o savaşın çocuklarımın sonunu getireceğini...'"

 

Tekrar iç çekti.

 

O sırada bir kükreme sesi küçük bir gezegenden yankılandı. Kükremenin şiddeti azdı fakat kudreti ilk atıldığı vakit gibiydi.

Ses şaşırmış gibi “Ha? Kibri ile bilinen çocuğumun dördüncü kez bir varisi mi seçildi?” dedi.

Ardından ekledi.

 

“Umarım bu sefer ki başarı ile zirveye döner.”

O sırada onun hemen ardından peşi sıra gelen kükremeler boşlukta yankılandı. Kimisi bir asil bir ankanın ki gibiyken, kiminki ölüm kadar dehşet vericiydi.

 

“İlkel Varlık Kun Peng, Vişhu, Ankatanrı, Altıntanrı ve İblistanrı? Hah. Daha da mirasları elde edenler var ha? Anlaşılan bu çağ oldukça… Farklı olacak. Bu kadar çocuğumun varisi ortaya çıktığına göre... Umarım beklentilerimi boşa çıkartmazsınız...” diye içten bir konuşmasının ardından boşluk tekrar sessizliğe gömüldü.


Bu boşluğa bırakın ölümsüzleri en kudretli tanrılar bile erişemediğinden bu sesin mırıldanmalarını kimse duymadı.


Kimsenin haberi olmadan tüm zamanın en büyük olayı çoktan başlamıştı!

...

 

“Ne!? Ne zaman ayrıldı? Neden bana söylemediniz?”

 

“Sakin ol Satou.”

“Sakin mi olayım!? Az önce sebebini bile bilmeden öğretmenimin ayrıldığını söylediğinizin farkında mısınız?”

Satou derin bir nefes aldı. Yuzuru ile arayı düzeltmek için güzel güzel sohbet muhabbet ederken bir anda kapı çalmıştı. Hafif bir sinirle kim olduğuna bakmak için geldiğinde ise müdire olduğunu görüp şaşırmış fakat sonradan öğrendiği şey ile iyice küplere binmişti.

 

“Tabii ki farkındayım. Lütfen içeri geçelim de öyle anlatayım.” dedi müdire tüm bu sert tepkiye rağmen soğukkanlı bir şekilde.

Müdirenin soğukkanlı tepkisi Satou’yu daha da sinirlendirse de kızları rahatsız etmemek için bağırmadı.

 

Onun yerine müdireyi takip etti. Anlaşılan müdire burayı az çok tanıyordu. Hemen misafirler için olan odalardan birisine girdi ve koltuklardan birisine oturdu.

 

Satou da hemen karşısına oturdu.

 

“Evet. Anlatın. Dinliyorum…”

 

Müdire yavaş ve dikkatli bir şekilde anlatmaya başladı.

 

“Senin bildiğin Rias Flow diye biri aslında hiç olmadı. Esas adı Elisa Dread. Kendisi Dread Klanının efendisinin üçüncü kızı. Konum olarak ailede üstün bir statüsü olsa da yetkisi neredeyse hiç yokmuş. Yani hiç bir klan üyesine bir emir veremezmiş. Fakat istediği nimetlerden faydalanabilirmiş. En azından bana anlattığı öyle.

 

Neyse konumuz bu değil. Bu klan Tigris İmparatorluğu yani bizim düşmanımız olan imparatorlukta imparatorun klanına yaltaklanarak güçlenmiş saygın bir klan.

 

Klanların ilişkisi köpek ve sahibi ilişkisi gibi. Dread klanı köpekken imparatorluk klanı sahip.
 

Bir gün bunların veliaht prensi, Elisa ile karşılaşmış. Bu prens ilk görüşte aşık olmuş ve hemen babasına yani imparatora söylemiş. İmparator önce onu böyle önemsiz bir mesela için bir güzel dövdüğünü duydum. Söylentileri ta buraya kadar geldi.

 

Neyse sonra işte imparator tabii kabul edip bir ferman yollamış. Kızlarına talip olduklarına dair.

 

Dread Klanının lideri ise kızına sormadan direkt kabul etmiş. Elisa bundan rahatsız olmuş filan fakat yine de prense bir şans vermiş.

 

İlk görüşmelerinde sorun yokmuş. Bu yüzden sorunsuzca nişanlandılar. Fakat ikinci görüşmede söylediğine göre veliaht prens ona tecavüz etmeye kalkmış."

 

Satou’nun aurası garip bir şekilde durgundu. Müdire biraz garipsedi. Fakat anlatmaya devam etti.

 

"Neyse işte bunun üzerine babasından nişanın bozulmasını istemiş. Fakat babası olacak karaktersiz kabul etmemiş. Hatta prensin yaptığının doğru olduğunu bile savunmuş. Bunun üzerine de Elisa sahte bir kimlik oluşturup buraya kadar kaçmış.

 

Bizimle karşılaştığında acıdık ve akademi de kalmasına izin verdik. Tanınmaması için gücünü bastırmasını her şeye rağmen kendini zapt etmesi karşılığında istediği gibi davranmasına izin verdik.

 

Bundan sonrasını da biliyorsun zaten. Sen geldin. İstemeden de olsa Elisa'nın parlamasına neden oldun ve onun yerini açık ettin."

 

Satou soğuk bakışlar ile müdireye baktı.

 

"Peki. Benden ne istiyorsunuz? Tüm bunları bu kadar detaylı anlattığınıza göre benden bir isteğiniz olmalı. Öyle değil mi… majesteleri?"

 

Müdire şaşırdı.

 

"Majesteleri?"

 

Satou arkasına yaslanırken dalga geçer gibi bir gülümseme yolladı.

 

"Hadi ama. Karşınızda salak yok. Madem bir isteğiniz var. Lütfen açık olun İmparatoriçe."

 

Müdirenin bakışları değişti. Aurası birden yükselip Satou’yu ezmeye çalıştı.
 

Satou’nun gülümsemesi genişledi. Onunda aurası patladı.

 

Aura çarpışması oldukça sertti. Bir tarafın aurası kış ayı gibi oldukça soğuk diğerinin ise son derece baskın, acımasız bir tiranın aurasına benziyordu.

 

Auralar korkutucu bir şekilde serbest kalsa da odadan dışarı çıkamadı. Malikane değerli bir hazine olmayı hak ediyordu.

 

Bu aura savaşında iki tarafta baskın gelemedi ve sonuç olarak ikisi de aurasını geri çekti.

 

Müdire güldü.

 

“Gücün dehşet verici bir hızla büyümüş. Etkileyici. Peki nasıl fark ettin?"

 

Satou da güldü.

 

"En başından beri farkındayım. Dışarıdan gözle fark edilmesi zor olabilir. Fakat ben fark edebilirim."

 

Müdire anlamadı. Satou da açıklama gereği duymadı. En başında dediği kapıdan içeri girdiği andı aslında.

 

Gücünün artması ile karşısındakilerin auralarını hissedebilmeye başlamıştı. İstemeden müdireyi inceleyince de aurasında garip bir benzerlik hissetti.

 

Ejderha iziydi bu. Ya da daha doğrusu ejderha-insan izi.

 

İlk başta pek anlamasa da Damon’un da yardımıyla anladı.

 

Buradan da çabucak ipleri birbirine bağladı. Akademinin en zayıf olmasına rağmen hiç saldırıya maruz kalmaması, sıradan bir akademi/tarikattan daha fazla nüfusa ev sahipliği yapabilmesi gibi.

 

Tabii düşüncesi sadece teoriydi. Teoriyi test etmenin en iyi yolu da direkt yüzleşmekti.

 

Sonucunda haklı çıkmıştı.

Müdirenin bakışları hala soğuk olsa da ifadesi tam tersine sanki çok içtenmiş gibi gözüküyordu.


Satou daha fazla uzatmak istemediğinden gülümsedi.

“Pekala. Madem bu konunun üstünde durmak istemiyorsunuz. Tabii ki öğretmenimi geri getireceğim. Fakat sizden üç isteğimi yerine getirmenizi istiyorum. Umarım yerine getirirsiniz.”


Müdire işlerin bu şekilde ilerleyeceğini tahmin etmediğinden bir an tereddüt etse de “Tabii söyle Satou.” dedi.

“İlk şartım. Kadınlarıma ne kadar değer verdiğimi biliyorsunuz değil mi? Roselia’nın krallığına destek yollamanızı istiyorum. Fakat dıştan bir yardım olduğu hiç bir şekilde bilinmemeli ve düşman krallığı yok edecek kadar değil. Sadece ben gelene kadar ayakta kalmalarını sağlayacak kadar destek yollamalısınız.”

Müdire kabul etti. İmparatorluğun kendi bünyesinde çok fazla asker vardı. Böylesine küçük bir şey rahatlıkla kabul edilebilirdi.

 

“İkinci şartım. Kölemi biliyorsunuzdur. Mor Harmoni ormanındaki yok edilen bir kabileden gelmiş. Onun kabilesini kimlerin katlettiğini ve sebebi öğrenmek istiyorum.”

 

Müdire kabul etti. Biraz uğraştıracak olsa da bu da kabul edilebilirdi.

“Son şartım ise…”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr