63. Bölüm - Krallık Savaşı [Düzenlendi]

avatar
1475 12

Ejdertanrı Efsanesi - 63. Bölüm - Krallık Savaşı [Düzenlendi]


Satou, ilk adımı atarak aracın kapısını açtı. İçeriye girdi. İçerisi bir araca göre oldukça geniş sayılırdı. Fakat bu genişlikte bir araçta sadece iki kişi vardı.

 

Birisi oldukça gizemli görünen peçeli bir kadın iken diğeri oldukça olgun bir cazibesi olan açık saçık giyinmiş bi kadındı.

 

Açık saçık giyinmiş kadın ilgi ve merak ile ona bakıyordu. Satou bu tip ilgili bakışlara pek alışkın birisi sayılmazdı. Ondan bakışlarını ondan çekti ve bir yer seçip oturdu. Kızlarda hemen sonra gelip benzer bir şekilde oturdu.

 

Söze başlayan Satou oldu.

 

“Orada da dediğim gibi sizi kurtarmamın tek nedeni sevgilimin istemesiydi. Aksi takdirde umursamadan çekip giderdim. İşte karavanın sahibi istediğin gibi konuş Roselia.”

 

Sonrasında ilgisizmiş gibi gözlerini yumdu. Tabii bunun nedeni gerçekten ilgisiz olması değildi.

 

‘Bir insan neden bu kadar açık seçik giyinir ki?’ diye içten içe şikayet etmeden duramadı.

 

Onun gibi bir yeniyetme için bu oldukça tahrik ediciydi ve -kanında etkisi ile- arzularını kabartıyordu ki muhtemelen sıradan birisi bile bu durumda ister istemez tahrik olabilirdi.

 

Bunu bastırmak içinde kendince ilgisiz gibi davranmaya karar verdi. Yine de yarı açık gözlerle etrafına bakıyordu.

 

Damon ise onun bu tavrı karşısında içten içe kıs kıs gülse de sessiz kaldı.


Kızlar ise onun ilgisiz durumuna şaşırsa da bir şey söylemediler. Muhtemelen bir iç yara aldığını düşündüler ve istemsizce Satou için endişelendiler.

 

Tahrik edici kadın gülümsedi. Gülümsemesi adeta baharda açan bir lale gibiydi.

 

Satou’nun kaşları seğirse de ilgisizliğini korudu.

 

Peçeli kadın ise bir şeyler anlamış gibi kıkırdadı.

 

“Anlaşılan kahramanımız biraz rahatsız gibi. Bu nedenle bende direkt konuya gireceğim. Bayan Liatpac, sizin de buraya geleceğinizi tahmin etmiştim. Size önemli bir mesaj iletmem..."

 

Devam edecek iken Roselia kaşlarından birini kaldırdı ve şüpheci bir ifade ile “Bir saniye, bir saniye! Siz tam olarak kimsiniz ve beni nereden tanıyorsunuz? Daha da önemlisi buradan geçeceğimizi nereden biliyordunuz?” diye sorarak sözünü kesti.

 

Peçeli kız hemen özür diledi.

 

“Kendimi tanıtmadığım için kabalığımı mazur görün lütfen. Ben Noyan bağlı krallığının prensesi Sophia Noyan. Yanda oturan teyzem Lalisa Noyan.”

 

Sophia saygı ile eteklerinin ucunu tutarak eğildi. Lalisa hareketsiz kaldı. Eğilmesine değer bulmadığı belliydi.

 

Roselia'nın yüzünde oldukça garip bir ifade belirdi ve saygılı bir şekilde “Sorun değil bayan Noyan. Asıl ben, sözünüzü kestiğim için kusura bakmayın. Lütfen devam edin.” dedi.

 

Sophia gizemli bir şekilde gülümsedi.

 

“Pekala, bayan Liatpac. Lafı dolandırmayı seven birisi olmadığımı eminim ki bildiğinizden kısa konuşacağım. Stercore krallığı ile sizin krallık yani Liatpac krallığı arasında savaş çıktı. Bende size bunu haber etmek için sizin krallığınızdan bir araç ödünç alıp sizin hiç bir şekilde krallığınıza dönmemeniz gerektiği konusunda uyarmak için gönderildim."

  

Satou bunu duyunca ilgisiz tavrını sürdüremedi.

 

“Nasıl!? Onların oğlunu öldüren benim. Neden benim krallığımı hedef almak yerine Liatpac Krallığını hedef alıyorlar?”

 

Sophia kafasını iki yana salladı ve sabırla açıkladı.

 

“Her şey o kadar basit değil. Liatpac ile Stercore arasında aslında köklerden gelen bir düşmanlık var. Siz, Alexander’ı öldüren bay Black olmalısınız?”

 

Satou başıyla onayladı.

 

“Sizin öldürmenizi fırsata çevirerek ‘haklı bir nedenle’ Liatpac’ı hedef olarak gösterdiler.”

 

Satou’nun karışık bir ifade belirdi. Krallığın ona saldıracaklarını düşünmüştü. Bunu savaş başlatmak için malzeme olarak kullanmalarını hiç beklemiyordu.

 

O, bunu düşünürken Sophia devam ediyordu.

 

“Fakat kabul etmek gerekir ki bayan Liatpac’ın krallığı eski bir krallık olmayı hak ediyor. Stercore krallığının ordusu ile kıyasıya çarpışıp dayanabilecek krallıklar sayılıdır.”

 

Sessizlik oldu.

 

Satou, şaşkınlık, suçluluk hissi ve öfke arasında gidip gelse de dışarıdan bunu ifade etmemeyi bir şekilde başarabildi.

 

Rose’un konu ile herhangi bir ilgisi olmadığından boş boş bakınsa da herkesin hal ve tavrından durumun ciddiyetini anlayabiliyordu.

 

Satou, Roselia'ya baktı. Roselia garip bir şekilde ifadesizdi. Sanki konu onunla alakası değilmiş gibi duruyordu.

 

Fakat Roselia’ya bakınca ellerini sıkıp yumruk haline getirdiğini fark etti.

 

Satou kendini iyice suçlu hissetti. Öfke ile hareket etmeseydi belki de uzun bir süre savaş çıkmazdı.

 

Satou, Roselia’nın elini tuttu, yüzünde zorla kondurduğu kendinden emin bir gülümseme ile “Olanlar senin suçun değil. Hem bak krallığına bir şey olmamış.” dedi.

 

Elinden geldiğince Roselia’yı rahatlatmaya çalışsa da kendi içinde ilk defa kendini bu kadar güçsüz hissetti. Krallık savaşlarına müdahale etmeyi bırak en ufak destek bile veremiyordu…

 

Satou’nun olumsuz hali Damon’u rahatsız etse de bir şey söylemedi. Bu tip durumlar insanı daha da güce aç yapardı. Damon da rahatsız edip güce aç olmasını engellemek istemedi.

 

Satou, Roselia’ya sarılıp onu biraz daha yatıştırdıktan sonra önündeki kadına döndü ve  kendine göre saygı ile “Pekala bayan Noyan. Başka bir şey yoksa izninizle biz gidiyoruz.” diyerek ayrılmak istediğini belirtti.

 

Burada başka bir işleri kalmamıştı. Noyan’ın kim olduğunu sormak istese de mevcut ortam uygun değildi.

 

Fakat Roselia saygılı davranınca saygısız davranmaya cesaret edemedi. Kim olduğunu öğrenmeden rahat konuşamazdı.

 

Kendini düşünmüyor olabilirdi ama sevdiklerini düşünüyordu. Roselia’nın durumu ona önemli bir ders verdi.

 

Bu nedenle şimdilik tarzı olmasa bile kendine göre saygılı davranacaktı.

 

Sophia beklenmedik bir şekilde “Draconis Akademisi tam geçiş yolumuzun üstünde bırakalım sizi isterseniz.” diye bir teklifte bulundu.

 

Satou bir an düşündü, kızlara baktı. Rose’un yüzünde isteksiz bir ifade varken Roselia’nın yüzünde herhangi bir ifade yoktu.

 

Roselia’nın halini anlayabiliyordu lakin yapabilecekleri bir şey yoktu. Rose’un da isteksiz görünmesinin nedenini biliyordu.

 

Bu yüzden kısa bir kızlara bakışın ardından elinden geldiğince nazikçe “Teklifiniz için teşekkürler. Fakat araç ile her ne kadar rahat olsa da biz gezerken kendimizi eğitiyoruz. Bu yüzden teklifinizi reddetmek durumundayım.” diyerek reddetti.

 

Sophia omuz silkip hiç bir memnuniyetsizlik göstermeyip, ilgisizce “Peki. Siz bilirsiniz.” dedi. Fakat kimse Satou’ya doğru bakarken Sophia’nın gözleri garip bir şekilde parıldadığını fark etmedi.

 

Satou ise daha fazla bir şey deme gereği duymadan kızlarla araçtan çıktı.

 

Tak!

 

Kapı kapandığı gibi tüm bu süre boyunca sessiz kalan Lalisa’ya baktı.

 

“Bu çocuk biraz ilginç… Sence de öyle değil mi teyze?”

 

Lalisa memnuniyetsiz bir şekilde konuştu.

 

“Oldukça saygısız. Her halinden içinden gelerek saygı ile davranmadığı belli oluyor.”

 

Sophia onayladı.

 

“Haklısın. Fakat fark ettin mi? Onda çok vahşi ama bir o kadarda eski görünen bir soy var.”

 

Lalisa gururla gülümsedi.

 

“Oldukça zayıfta olsa bende hissettim. Fakat bizim soyumuza kıyasla bir hiç.”

 

Sophia acı bir gülümseme ile kafasını iki yana salladı.

 

“İşte orada yanılıyorsun teyze. Soyu bizden farklı olarak…” Bir an uygun kelime bulamadı, durup devam etti.

 

“...oldukça bir saf.”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44353 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr