Bölüm 190

avatar
9247 26

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 190


Bölüm 190: Saygın Kıdemli



Hayır.” dedi Song Jia hemen, yüzü biraz kızarmıştı. Onun doğuştan gelen bir güzelliği vardı ve narin bir kişiliğe sahipti.



Ona sevgiyle bakan kadın güldü ve bir şey söylemedi.



Song Jia yumuşak sesiyle devam etti, “Sadece onun ilginç olduğunu düşünüyorum. Çok fazla insanı kızdırmış olsa da çok fazla kişi de yanında yer alıyor. Ayrıca gerçekte bir Gelişimci gibi görünmüyor. Daha çok bir bilgine benziyor.



Orta yaşlı kadın yine güldü ve yüzündeki ifade daha da nazik bir hal aldı. Sağ elini kaldırdı ve alevli bir yeşim kayış ortaya çıktı. Yeşim kayış yanarak yok olunca aniden Song Klanı dağları boyunca hafif bir sarsıntı yayıldı. Bu sarsıntı öyle ufaktı ki Gelişen Ruh aşamasının altındakiler fark edememişti. Yukarıdaki karanlık gökyüzünde ay parıldadı.



Ayın içinde hem geçmişe hem de geleceğe dair olayları tespit ediyor gibi görünen sayısız büyülü sembol ortaya çıktı. Uzun bir süre sonunda ise ortadan kayboldular. Bunun ardından orta yaşlı kadının önünde zaman sanki tersine dönmüş gibi oldu. Biraz önceki yeşim kayış sanki hiç yanmamış gibi karşısında tekrar belirmişti.



Song Jia bunu izlerken şaşkın değildi, sadece beklenti içindeydi.



Pekala.” dedi kadın parmağını yeşim kayışa bastırarak. “İlginç bulduğun bu kişinin geçmişine bir bakalım.



Parmağını yeşim kayışa bastırdığı anda havada bir ekrana görüntüler yansıdı. Bu ekranda küçük bir ülke görünüyordu ve bir oğlan pencerenin kenarında oturuyordu. Lamba ışığında bir tomar okuyordu.



Okurken yavaşça kafasını sağa sola salladı ve kendini tüy yelpazeyle yelledi. Yaz mevsimi olduğu belliydi.



Bu oğlan Meng Hao idi.



Ekran bir anda titreşti ve Meng Hao artık sade, temiz bir bilgin cübbesi giyiyordu. Evden dışarı çıktı ve biraz sinsi gözlerle bir duvarın yanında durdu. Kısa bir süre sonra karşısındaki avludan bir taşıt çıktı. Ona bakmak için boynunu uzattı ve yüzünde heyecanlı bir ifade belirdi.*



(R.N: Bu taşıt sahnesindeki olayı hatırlamak isteyenler için adres 45. bölüm.)



Sahne yine değişti ve Meng hao artık Daqing Dağının tepesinde oturuyordu. Bir iç geçirdi ve elindeki su kabağı şişesini nehre fırlattı.



(R.N: Tabii ki bu sahne her şeyin başladığı 1.bölümden.)



Daha sonra Reliance Tarikatındaydı, tuttuğu tıbbi hapı endişeli bir ifadeyle hediye olarak veriyordu.



(R.N: 5.Bölüm.)



Song Jia bu sahneyi izlediğinde yüksek sesli bir gülme krizine girmişti. Orta yaşlı kadın da gülümseyerek başını sağa sola salladı.



Daha sonraki sahne Meng Hao’nun platodaki dükkanında geçiyordu, utangaç ve çekingen gülümsemesiyle fahiş fiyatlara tıbbi hap satıyordu.* O zamana ait bir çok görüntü vardı ama aniden hızla geçip gittikleri için her şeyi anlamak zor oluyordu. Orta yaşlı kadın kaşlarını çattı, sanki düşüncelere dalıp gitmiş gibiydi.



(R.N: Meng Hao’nun 11. bölüm ve sonrasındaki kayserili esnafa dönüştüğü yerler :D )



Song Jia’nın gördüğü sıradaki sahnede Tuhaf Song bir dağın tepesinde oturuyordu ve Meng Hao ise elinde demir mızrakla koşturuyordu. Meng Hao’nun Gelişimci şehrinde Qian ve Lu ile yaptığı ticareti de izledi. Onun ardında ise yaşanan tüm kanlı olaylar ekrana geldi.



Song Jia kendini gülmekten alamıyordu. “Bu Meng Hao rezil biri… Hiç bilgin gibi değil!” Song Jia izlemeye devam etti, onun kahkahaları gözlerinin iki hilal gibi görünmesine neden oluyordu.



Görüntüler bir kez daha bulanıklaştı. Bu sefer Güney Diyarındaydı. Fakat tam o sırada yeşim kayış aniden parçalanmaya başlamıştı. Göz açıp kapayıncaya kadar yüzeyi çatlaklarla dolmuştu. Çok uzaklardan bir kadının soğuk homurdanması duyuldu.  Bu ses sadece odayı değil tüm Song Klanını doldurmuştu.



Orta yaşlı kadının yüzü şaşkınlıkla doldu ve bir ağız dolusu kan tükürdü. Hemen dehşete kapılan Song Jia’yı tuttu ve yüzünde inanamaz bir ifadeyle bir kaç adım geriye sendeledi.



Song Klanındaki bütün dağlar titredi. Bunun ardından Song Klanının gökyüzünde asılı duran ay kör edici bir ışıkla patladı. Titreme ve kararmanın yaşanması bir anlık olaydı, sanki birisi tarafından zorla bastırılmış gibiydi.



O sırada, Song Klanının sonsuz gibi görünen dağları titremeye devam etti ve ardından dağlar sanki inanılmaz bir güç tarafından bastırılıyormuş gibi 6 santim boyunca yere battı.



Bu 6 santim bir uyarı niteliğinde gibiydi, birinin bir çeşit güç gösterisi gibiydi. Bu kişi sanki istersem Song Klanının tüm dağlarını silip süpürebilirim mesajı veriyordu.



Aynı sırada bütün Gelişen Ruh Gelişimcileri titremeye ve kan tükürmeye başladı. Song Klanı dağlarının derinliklerinde, Tao Stoklarının bulunduğu konumun yakınından bir kükreme sesi yükseldi. Bu ses dışarıya yayılmadı ve sadece belli kişiler onu hissedebildi.



Song Klanı dağlarının en derin, en ıssız bir yerinde bir taş sütun vardı. Bu sütunun tepesinde ise bir ceset, daha doğrusu yarım bir ceset yer alıyordu. Cesedi alt kısmı görünmüyordu. Cesedin gözleri aniden açıldı ve bunun üzerine Tao Arayışı aşamasının zirve  aurası dışarı doğru patladı. Ceset titredi, sanki Song Klanını ezen muazzam gücün karşısında ayağa kalkamıyordu gibiydi.



Saygın Kıdemli, öfkenize hakim olun. Güney Diyarının Song Klanı bir hata içinde…



Eğer hatalı olduklarını biliyorsan, bunu düzelt.” Bir kadın sesi geldi. kadının sinirlendiği belliydi. “Senin Song Klanın kızlarını evlendirme geleneğine mi sahip? Onun bir hizmetçi olmasını öneriyorum.



Ceset tereddüt etti. “Saygın Kıdemli…



Bu da neydi? Biliyorsun, Doğu Topraklarının Song Klanı bu onuru elde etmek için yanıp tutuşuyor ama bunu başaramıyorlar. Gerçekten de beni reddetme cüretinde mi bulunacaksın?” Kadının sesi ona iletildiğinde Song Klanının bütün dağları aniden sarsıldı ve bir kaç santim daha yere battılar.



Ceset hemen hiç tereddüt etmeden konuştu, “Saygın Kıdemli, istediğiniz gibi yapacağız!



Kadının sesi yok olup gitti. Tam o sırada başkentte Song Jia’nın yüzü kireç gibiydi. Onun yanındaki annesi ise nefes nefese kalmıştı ve ağzından kan sızıyordu.



Jia’er, bu kişi kızdırılmaması gereken biri. Bu kişi…” Daha sözünü bitiremeden vücudu şiddetle sarsılmaya başladı. Sanki Kutsal Duyu onun zihnine giriyor gibiydi. Konuşmasına devam etmedi, ve en sonunda soluk yüzlü Song Jia’ya karmaşık duygularla baktı.



Song Klanında yaşanan bu olaylar Meng Hao ve diğerlerinin dikkatinden kaçmamıştı. Yerin sarsılması herkesin yüzünde bir değişime neden olmuştu, bu durum özellikle Gelişen Ruh tuhafları için geçerliydi.



Tuhaf Song’un vücudu titredi ve bir ağız dolusu kan tükürdü. Vücudu titremeye devam etti ve ikinci ağız dolusu kanı tükürdü, ardından da üçüncüsü geldi. En sonunda toplamda yedi ağız dolusu kan tükürmüştü. Bir an sendeledi, yüzü soluk ve dehşetle doluydu.



Tüm Song Klanında yedi ağız dolusu kan tüküren tek kişi oydu.



O sırada meydanda bir kadının hayali görüntüsü ortaya çıkmıştı fakat kimse onu görememişti. Orada dururken Song Klanının en güçlü Tao Stoğu olan Zirve Tao Arayışı aşamasındaki ceset haricinde herkese karşı görünmez haldeydi.



Kadın ortaya çıktığı anda bakışları Meng Hao’ya dikilmişti. Bu bakışları nezaket, hassas bir şefkat ve aşkla doluydu.



Uzun bir süre geçtikten sonra meydandaki durum tekrar normale döndü. Herkes şok olmuştu ve havada ölümcül bir sessizlik vardı. Gelişen Ruh Gelişimcileri etrafa soluk yüzlerle bakıyorlardı.



Tuhaf Song’un yüzü bir cesedin yüzü gibi bembeyazdı; tam anlamıyla dehşete kapılmıştı. Biraz önce neler olduğundan ya da tüm Song Klanının sallanmış olduğundan haberi yoktu.



Hızla nefeslenirken ağzındaki kanları sildi. Aniden zihni bir sesle doldu ve vücudu titredi. Bu ses onu saygıyla doldurmuştu; bu sesin sahibi Song Klanının Ruh Bölme aşamasındaki Patriğinden başkası değildi.



Bunun, Tao Stoğu cesedinden emir alan Ruh Bölme Patriğinin Kutsal İradesine ait bir ileti olduğu çok belliydi. Song Klanının bütün Gelişen Ruh Gelişimcileri aynı mesajı almıştı.



Meng Hao’ya dokunmayın!



Meydanı kaplayan sessizlik Wang Tengfei’nin sesiyle bozuldu. “Meng Hao, bugün benimle savaşmayı reddetmeye hakkın yok!” Bir anda ileri fırladı ve ona doğru uzun adımlarla yürürken Gelişim Merkezinin gücü dışarı doğru patladı. Bu güç Erken Temel Kurulum aşamasının giderek üstüne çıkıyordu. Wang Tengfei’nin Tao Sütunları Orta Temel Kurulum aşamasının enerjisiyle uğulduyordu.



Wang Tengfei’nin gelişini izleyen Meng Hao’nun gözleri titreşti. Wang Tengfei’nin sağ eli yukarı kalktı; siyah filizler yükseldi ve parmağının etrafını sardı. Gözleri sakindi.



Zhao Ülkesinin Reliance Tarikatında bana ait olan şeyleri çaldın ve İç Tarikat pozisyonumu elimden aldın. Güney Diyarında ise onuruma leke sürdün. Gerçekten de Wang Tengfei’nin baş düşmanı olmaya layık olduğunu mu düşünüyorsun?” Saçları çılgınca etrafta uçuşmaya başladı ve zehir parmağından gizemli bir siyah parıltı yayılmaya başladı. “Sen Wang Tengfei’nin baş düşmanı olmaya layık değilsin. Eskiden bir böcektin ve bugün hala bir böceksin! Bugün, benim zehir parmağım için bir kan kurbanı olacaksın!” Wang Tengfei’nin bu sözleri tüm meydan boyunca yankılandı.



Bitti mi?” dedi Meng Hao sakince. Uzun adımlarla ilerledi, sağ elini kaldırdı ve onu ileri doğru sapladı. Dört Yetkin Tao Sütunun gücü avucunda toplanmıştı. Tek bir zerresi bile dışarı sızmıyordu. Wang Tengfei’ye doğru vururken bir gürleme sesi havayı doldurdu.



Meydan gümbürtü sesiyle dolarken etraftaki Gelişimciler tamamen meydana gelen olaya odaklanmıştı. Tehditkar Wang Tengfei’ye tuhaf ifadelerle bakanlar sadece Han Bei, Li Shiqi ve Chen Fan idi.



Şişko ise son derece gergindi. Altın Ayaz Tarikatından iri yarı adam onu tutmasa o da Meng Hao ile birlikte dövüşe dahil olacaktı.



Gürleyen seslerin arasında Wang Tengfei geriye doğru yuvarlandı, ağzından kanlar sızıyordu. Biraz önceki avuç darbesi aslında bir saldırı değil, bir tokattı. Bu tokatın sesi çınlarken Wang Tengfei’nin bazı dişleri dökülmüştü. Yüzünde şaşkın bir ifadeyle geriye doğru devrilmişti.



İmkansız….”



Meng Hao onun peşinden uzun adımlarla devam etti, yine eliyle tokat attı. Bir gümbürtü sesiyle birlikte Wang Tengfei’nin ağzından daha fazla kan geldi. Bu seferki tokat suratının diğer tarafına inmişti.



İmkansız!” Wang Tengfei’nin yüzü soluktu ve gözleri şaşkınlıkla değil çıldırmış bir öfkeyle doluydu. Artık ne şaşırabiliyor ne de dehşete düşüyordu. Yaşadığı aşağılanma bütün duyguların alıp götürmüştü. Meng Hao’ya canice baktıktan sonra kükredi.



Aynı sırada Wang Xifan ileri doğru bir hamle yapmaya yeltendi, Wang Klanından gelen Gelişen Ruh Gelişimcisinin de kaşları çatılmıştı.



Ama o anda Tuhaf Song’un gözleri titreşti. Gözlerinde rahatsız ve inanamaz bir ifadeyle o ikisini engellemek için harekete geçti.









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr