Bölüm 184

avatar
8839 25

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 184


Bölüm 184: Yedi İmha



Bu Li isimli adamın ne Meng Hao’nun Zhao Ülkesindeki şöhretinden, ne de hala Mor Felek Tarikatında duran demir mızraktan haberi vardı….



Meng Hao’nun vücudu bir anda titreşerek Li’ye doğru fırladı. Sağ elini kaldırdı ve hızlı bir büyü işareti oluşturarak bir Alev Ejderhası ortaya çıkarttı.



Bu Alev Ejderhası çok büyük değildi, sadece otuz metre uzunluğundaydı ve rengi normal değildi. Rengi ateş rengi yerine kapkaraydı ve iki tane kanadı vardı. Bu Uçan Yağmur Ejderiydi.



Meng Hao’nun Gelişim Merkezinin gücü onun içinde toplandı ve bir damlası bile dışarı sızmadı. Sadece Meng Hao’dan çok çok daha güçlü, daha yüksek durumda olan biri onun içindeki hafif Gelişim Merkezi dalgalanmalarını hissedebilirdi.



Dışarıdan bakınca Ejderha Orta Temel Kurulum ya da daha aşağı seviyedeki bir güç tarafından üretilmiş gibi görünüyordu.



Savaş Arenasının dışındaki Gelişimcilerin yüzlerinde alaycı gülümsemeler belirmişti. Bu sahne onları belli ki çok eğlendiriyordu.



Chen Fan ise içten içe sızlandı. Hiçbir şey söylemedi ama gözleri donuktu ve o an aklı uçan hançerinde değil Savaş Arenasındaydı, Li isimli adamın hangi ölümcül hamleyi kullanacağını söylemek zordu.



Zhou Shanyue de tüm bunları yüzünde bir gülümsemeyle izliyordu. O sırada aşırı mutlu görünüyordu. Zhou Shanyue, Chen Fan’ı Tek Kılıç Tarikatına geldiğinden beri hiç sevmemişti. Babasının bu yabancıya kendisinden daha iyi muamele ettiğini düşünmüştü hep.



Babasının Chen Fan’a verdiği uçan hançerin ise kendi hakkı olduğunu düşünüyordu. Bu hançer nasıl başkasına verilebilirdi? Ve nasıl olurda o bu neslin Yedi Tek Kılıç Çocuklarının arasına giremezdi?



Bunun nedenini anlayamasa da, babasına yakınmaya da cüret edememişti. Bu durum onun Chen Fan’a karşı güttüğü düşmanlığın gittikçe artmasına neden olmuştu.



En sonunda bugün bu fırsatı yakaladım. Chen Fan. Ahh, Chen Fan, uçan hançer sonunda benim olacak. Seni değersiz insan. Gerçekten benimle mücadele etmeye nasıl cüret edesin!?” Yüzünde beliren gülümseme artık kahkahaya dönüşmüştü.



Savaş Arenasında ise Li isimli adam kahkaha atıyordu. Meng Hao’nun Alev Ejderhası'nın gelişini izlerken yüzünde kibirli bir ifade vardı. Alaycı bir şekilde gülümsedi.



Önemsiz bir Tarikattan gelen bir barbar Gelişimci... dedi gururlu bir şekilde. “Burada olmayı bile hak etmiyorsun. Büyün çok basit! Gerçekten benim karşımda kıytırık bir Alev Ejderhası sanatı mı kullanıyorsun? Orta Temel Kurulum aşamasına kısıtlanmış halimle bile seni kolayca öldürebilirim.” Elbise kolunu fiskeledi ve Orta Temel Kurulum gücü dışarı doğru patladı. Elini kaldırdı ve avucunun iki kenarında ay ve güneşin hayali görüntüsü belirdi.



Ay ve güneşin bu hayali görüntüleri iki tane ışıltılı kılıç aurasına dönüştü ve Li’nin elini sallamasıyla birlikte havada çığlıklar eşliğinde Alev Ejderhası'na doğru fırladılar.



Bunu görünce çevredeki Gelişimcilerden bir tezahürat dalgası yükseldi.



Tabii ki tüm bunları tarif etmek zaman alsa da aslında anlık şeylerdi. Güneş ve Ay görüntülerinin kılıçları Alev Ejderhası’yla sertçe çarpıştı ve bunun ardından beklenmedik şekilde eğilip yamuldular.



Ay kılıcı Alev Ejderhası'na direnmeye çalışırken bir gümbürtü koptu. Kılıç sanki bir dağı hareket ettirmeye çalışıyormuş gibi çaresizdi. Kılıç aniden paramparça oldu. Parçalar daha etrafa bile dağılamadan Alev Ejderhası'nın sıcaklığıyla küle dönüştüler.



Aynı sırada Güneş kılıcı da yerle bir olmuştu. Buna karşın otuz metrelik Alev Ejderhası'nda en ufak bir hasar yoktu. İvmesini artırarak Li isimli adama doğru ilerliyordu.



Fakat ilerlerken bir yandan da vücudu genişlemeye başladı. Otuz metreden doksan metreye, daha sonra yüz elli metreye… Göz açıp kapayıncaya kadar üç yüz metre uzunluğa ulaşmıştı!



Bu Alev Ejderhası'ndan yayılan gizemli bir güç muazzam bir Alev Denizi şekline bürünmüştü. Bu, Alev Ejderhası'nın aurasıydı. Ejderha’nın devasa kanatları açılınca bütün gökyüzünü kaplamış, Savaş Arenasının alevlerle sarmalanmasına neden olmuştu.



Tüm bunlar çok çabuk meydana geliyordu ve Li isimli adamın bunları öngörmesine imkan yoktu. Bu durum Zhou Shanyue ve afallamış halde duran diğer izleyiciler için de geçerliydi.



Bir gürleme sesi havayı doldurdu ve Savaş Arenası sarsıldı. Bu gücü içerde tutmaya çalışan Savaş Arenasının kalkanında dalgalanmalar meydana geldi.



Bu gürleme sesiyle birlikte Meng Hao da aniden ileri fırlayarak yıldırım hızında saldırıya geçti. Li’nin yüzü bembeyazdı ve inanamaz bir ifadeyle doluydu. O sırada dokuz tane yeşim kayış ortaya çıkarak Li’nin etrafında süzülmeye başladı, onu Alev Denizinin muazzam gücüne karşı savunan koruyucu enerji yayıyorlardı.



Dokuz yeşim kayışın koruyucu gücünün sıradan olmadığı çok belliydi. Fakat, Meng Hao ona doğru hızını hiç kesmeden ilerlemeye devam etti. Bir anda dokuz yeşim kayışın oluşturduğu kalkana sertçe çarptı.



Acınası bir bağırışla birlikte başka bir gürleme sesi daha yankılandı. İzleyicilerin şaşkın bakışları arasında alevler sönmeye başlamıştı. Li isimli adam ipi kopmuş bir uçurtma gibi geriye doğru savruldu, ağzından kanlar sızarken gözleri şaşkınlıkla doluydu.



Alev Denizi’nin içinden çıkan Meng Hao’nun yüzü sakindi. Gülümserken hala yüzünde o utangaç bakış vardı.



Zhou Shanyue tüm bunlar olurken nefessiz kalmış ve ardından şaşkınlığa uğramıştı. Chen Fan da Meng Hao’ya inanamaz gözlerle bir bakış atmıştı.



Şaşkın kalabalığın sessizliğinin arasında orta yaşlı Li’nin vücudu hareket etmeyi kesti. Yüzünde sert bir ifade belirdi ve ardından elini alnına bastırdı.



Aniden vücudu titredi ve ardından Temel Kurulumun vücudu Temel Kurulumun büyük döngüsünün gücüyle doldu. Hemen Sahte Nüve aşaması gücü dışarı doğru patladı.



Bu güç, biraz önce ortaya koyduğundan çok çok daha fazlaydı. Alev Denizinden uzun adımlarla çıkan Meng Hao’ya bakan gözlerinden ölümcül arzusu fışkırıyordu. Bir kez daha yüzü kibirli bir bakışla doldu.



Gelişim Merkezimin gerçek gücüyle katledilmeyi hak ettin!



Meng Hao’nun ifadesi her zamanki gibiydi. Utangaç bir şekilde gülümsedi ve hiçbir şey söylemedi. Bu gülümsemeyi gören Li’nin içinde güçlü bir nefret hissi uyanmıştı. Hemen ileri doğru fırladı, elini depolama çantasına doğru uzattı ve bir kılıç çıkarttı.



Bu azure renkli kılıç onun kafasının üstünde hızlıca dönerek bir balina formuna büründü. Balina Li’nin Geç Temel Kurulum gücünü emerken havayı bir uğultu sesi doldurdu. Aniden kılıcın çift görüntüleri ortaya çıktı ve bu çift görüntüler yedi taneydi!



Konuşma uğultuları havayı doldurdu.



Yedi İmha! Kıdemli Kardeş Li ölümcül bir hamle kullanıyor!!



Bu, Temel Kurulum aşamasının en güçlü duruşlarından biridir, Yedi Tek Kılıç Çocuklarının derin bir büyüsüdür….



Chen Fan’ın ifadesi de değişmişti. “Tek Kılıcın Yedi İmhası!” Tam ileri doğru adım atacakken Zhou Shanyue güldü ve kolunu uzatarak onun yolunu kapattı.



Küçük Kardeş Chen, Savaş Arenasındaki karşılaşmalara müdahale emek yasaktır. Tarikatın kurallarını çiğnemeyeceksin değil mi?



Dövüşü izleyen öğrenciler aralarında tartışırken Savaş Arenasındaki Li’nin saçları delice uçuşmaya başlamıştı. Hemen bir büyü işareti yaptı ve bir hortum peyda oldu. Ardından hortumla azure kılıç bütünleşti ve hava bir gürleme sesiyle doldu. Li parmağını sallarken yüzünde vahi bir ifade belirmişti.



Azur kılıç havayı yarar gibi ilerleyerek inanılmaz bir hızla Meng Hao’ya doğru yöneldi.



Bu saldırı, Temel Kurulumun büyük döngüsünü tamamlayan bir Gelişimcinin yapabileceği en güçlü hamleydi ve aynı zamanda Tek Kılıç Tarikatının en güçlü sanatlarından biriydi. Li isimli adamın bu saldırıyı yapması, rakibine ölümcül bir darbe vurmak istediğini net bir şekilde gösteriyordu!



Bu saldırıyı Yedi Çocuktan biri olmak için kullanmayı planlıyordum. Bugün… Bu saldırıyı ilk kez sana karşı kullanacağım!” Kılıç tiz çığlıklar eşliğinde ilerlerken adamın sinsi sesi yankılandı. Kılıç ve onun yedi çift görüntüsü Meng Hao’nun üzerine doğru kapandı….



Tam o sırada Meng Hao’nun gözlerinde bir gülümseme belirdi.



Büyülü teknikler anlamında ben hala biraz eksiğim…” diye kendi kendine mırıldandı. Aniden elini ileri doğru uzattı. O anda her şey sallandı ve yaklaşan kılıç aniden duraksadı.



Ardından Meng Hao bir adım ilerledi ve elini ikinci kez ileri uzattı, onun ardından üçüncüsü geldi ve daha sonra dördüncüsü. Her seferinde bir adım atıyordu. Beşinci saldırıya ulaştığında artık kılıca ulaşmıştı. Meng Hao’nun önünde devasa bir hayali el belirirken yeryüzü sarsıldı. Bu el kılıca doğru fırladı.



Ç.N: Meng Hao’nun kullandığı bu tekniğin nereden geldiğini unutanlar 149. ve sonraki bölüme tekrar göz atabilir.



Aynı sırada Meng Hao’nun Ruhsal Duyusu da patlamıştı. Meng Hao daha Erken Temel Kurulum aşamasındayken sahip olduğu Ruhsal Duyu Geç aşamadaki Gelişimcileri bile şok edebilecek düzeydeydi. Ama şu an fazladan bir Tao Sütununa daha sahipti. Ruhsal Duyu devasa hayali elle bütünleşti. Devasa el azure kılıca sertçe çarptığında muazzam bir gümbürtü koptu.



Azure kılıç sarsıldı. Etrafındaki çift görüntüler birer birer ortadan kayboldular. Tüm bunları tarif etmek zaman alsa da aslında bir anda olup bitiyordu. Çift görüntülerin çözülmesinin ardından hakiki kılıcın yüzeyinde çatlaklar belirmeye başladı.



Hayali el kılıcı geçti ve ardından Li’ye doğru yoluna devam etti. Adamın bunu atlatmasına imkan yoktu, devasa el doğrudan vücuduna çarptı.



Adam ağzında kanlarla geriye doğru sendeledi, yüzü bembeyazdı. Bu sırada Meng Hao’nun beşinci adımı doğrudan azure kılıcın üzerine yerleşti.



Bir çatlama sesiyle birlikte kılıç tamamen ikiye ayrıldı.



Kaybettin… Şimdi ödeme zamanı.” dedi Meng Hao. Elbise kolunu fiskeledi ve azure kılıcın iki parçasını Li isimli adamın ayaklarının dibine gönderdi. Bunun üzerine adamın beti benzi atmıştı ve bir ağız dolusu kan daha tükürdü. Aurası zayıflamış gibiydi. Yüzünde inanamaz ve acı dolu bir ifadeyle Meng Hao’ya baktı.



O… Kaybetmişti!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr