Bölüm 185

avatar
9369 24

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 185


Bölüm 185: Song Klanındaki Toplantı



Savaş Arenasının dışına bir sessizlik çökmüştü. Yüzlerce öğrenci Meng Hao’ya yüzlerinde inanamaz ve şok olmuş bir ifadeyle bakıyordu. Fakat saniyeler ilerledikçe gözleri yoğun bir korkuyla doldu.



Gelişim dünyasında güçlü olan her zaman saygı görürdü. Meng Hao’nun Orta Temel Kurulum gücüyle Temel Kurulumun büyük döngüsünü tamamlamış birini yenmesi herkesin üzerinde derin bir etki bırakmıştı. Korkuları bir anda saygıya dönüşmüştü. Artık Meng Hao’ya saygı duyuyorlardı.



Kimseden çıt çıkmıyordu. Meng Hao bu sessizliğin içinde Savaş Arenasından ayrıldı, yüzünde hala utangaç bir ifadeyle Chen Fan’a doğru yürüdü.



O sırada Chen Fan’ın ağzı açık kalmıştı. Fakat ardından yüzünde bir gülümseme belirdi ve kahkaha atmaya başladı. Bu kahkaha sessizliği paramparça etmiş ve bir anda karmaşa patlak vermişti.



Kim bu herif!?



Orta Temel Kurulum aşamasında olmasına rağmen onu yendi! Böyle bir Gelişim Merkezi… Böyle bir güç… O sıradan biri olamaz!



O… Sanki bir Tao Çocuğu gibi! Biraz önce kullandığı büyü bir yerden tanıdık geldi. Sanki Siyah Elek Tarikatının 19 Siyah Bulut Saldırısı gibiydi…



Tartışma sesleri her yeri doldurmuştu. O sırada Zhou Shanyue sendeleyerek bir kaç adım geriledi. Kafasını kaldırarak Meng Hao’ya dikkatlice baktı, ilk defa ona dikkatlice bakıyordu. Daha önce dikkatini çeken kişi hep Chen Fan olmuştu. Gözleri şu an yoğun bir öfke ve nefretle doluydu.



Seni utanmaz, aşağılık herif! Sen üçkağıtçısın!! Gelişim Merkezinin ne kadar güçlü olduğunu bilmene rağmen zayıfmış numarası yaptın! Daha önceki dövüşlerden sırf bu yüzden kaçındın!! Senin utanmazlığının bir sınırı yok!!” Zhou Shanyue dişlerini gıcırdattı ve Meng Hao’ya lanetler yağdırdığı sırada Savaş Arenasındaki orta yaşlı Li’nin yüzü bembeyazdı. Acı acı gülümseyerek Meng Hao’ya nefret ve diğer duygularla karışık bir bakış attı.



Hala anlayamamıştı. Açık bir şekilde oyuna getirilmişti. Olayın tamamen kontrolü altında olduğunu düşünmüştü fakat sonuçta rakibi onu kolayca kandırmıştı.



O sırada bahis için ortaya koyduğu, kendine ait olmayan Ruh Taşlarını düşündü. Bu taşları çevredeki Gelişimcilerden borç almış ve fazlasıyla geri ödeyeceğini söylemişti. Yüzü şu an daha da soluk bir haldeydi.



Meng Hao hafifçe öksürdü. Mahcup bir ifadeyle konuştu, “Benimle karşılaşmak isteyen sizdiniz.” Zhou Shanyue titredi. Elbise kolunu fiskeledi ve oradan ayrılmak için arkasını döndü. Sözünden dönmeye ve yeşim kolyeyi vermemeye karar vermiş gibiydi.



Bunun üzerine Chen Fan soğukça homurdandı. “Küçük Kardeş Zhou, bahis için ortaya koyulanlar Tek Kılıç Tarikatının itibarının yanında hiçbir şeydir. Sakın bana sözünden döneceğini söyleme!?” Bir anda çevredeki Gelişimcilerin bakışları Zhou Shanyue’ye yöneldi.



Onların hepsi de Tek Kılıç Tarikatı öğrencileriydi. Yetenek anlamında belki diğerlerine göre iyi olmayabilirlerdi ama Tarikata girdikleri günden beri dürüstlük düsturu kalplerine işlenmişti. Verilen söz bozulamazdı.



Zhou Shanyue yüzlerce bakışın üzerine çöktüğünü hissetti ve ifadesi titreşti. Ayağını öfkeyle yere vurdu. Kalbinde bir acıyla Kaya Kurtarıcı Yeşim Kolyeyi çıkarttı ve Meng Hao’ya doğru fırlattı. Ayrıca biraz da kendi kanından gönderdi.



Meng Hao’ya bakan gözleri öfke ve utançla doluydu. Eğer elinde olsa onu yüzlerce kez öldürürdü. En sonunda vücudu bir ışık ışınına dönüşerek uzaklara doğru havalandı.



Meng Hao tekrar hafifçe öksürdü. Böyle bakışlara yabancı değildi, aslında alıştığı bile söylenebilirdi. Onun hevesli bakışları Li’nin depolama çantasına gitmişti. Onun içinde Li isimli adamın ortaya koyduğu on binlerce Ruh Taşı vardı.



Soluk yüzlü Li, ister istemez aldığı o kadar borcu nasıl geri ödeyeceğini düşünmeye başlamıştı. Yüzlerce kişiye borçlanmıştı ve yüzü iyice kararmıştı.



Chen Fan en ufak bir nezaket göstermeden oraya yürüdü ve depolama çantasını aldı. Li onu durduramazdı. Yapabildiği tek şey acı acı gülümsemek oldu. Tam Chen Fan arkasına dönüp gidecekken Meng Hao tekrar öksürdü.



Kıdemli Kardeş, on binlerce Ruh Taşı değerinde olan bir kılıç da vardı.” Meng Hao hiç unutur muydu? Ruh Taşlarına olan ilgisini düşününce, bir Tarikata girme arzusu da dahil diğer şeyleri unutabilirdi ama Ruh Taşıyla ilgili meseleleri asla unutmazdı.



Kılıç?” dedi Chen Fan soluk yüzlü Li’ye elini uzatarak.



Yüzünde acı bir ifade olan Li kılıcı çıkarttı. Onu verirken kalbi titredi, sanki vücudundan bir parçayı veriyormuş gibiydi. Onu Chen Fan’a teslim etti ve ifadesi çok acıydı.



Ardından Meng Hao’ya canice bir bakış attı, gözlerindeki nefret giderek büyüyordu.



Cidden hiç utanman yok!” dedi dişlerini sıkarak. Elbise kolunu fiskeledi ve oradan ayrıldı.



Chen Fan soğukça homurdandıktan sonra hemen bütün kazancı Meng Hao’ya götürdü. Ardından yüzlerinde gülümsemeyle evlerine döndüler.



Küçük Kardeşim, bu sefer kazandık. Ama bir dahaki sefer...” dedi hevesle. “Böyle bir şey yapmamalısın. Bu son derece tehlikeli ve ayrıca şimdi o ikisine çok dikkat etmen gerekecek.



Meng Hao başını aşağı yukarı salladı, Chen Fan’ın sadece onun için endişelendiğini biliyordu. Gülümseyerek konuştu: “Kıdemli Kardeş, Ruh Taşlarını ben alıyım, yeşim kolye de sende kalsın, ne dersin?



Chen Fan bir an düşündükten sonra cevapladı, “Hayır ona ihtiyacım yok. Sen al. Kıdemli Kardeşini dinle. Her şeyi sen al. Burası benim Tarikatım olduğu için istediğim her şeye sahibim. Yeşim kolye konusunda ise… Şöyle yapalım: Şimdilik sende kalsın, ama Usta kapalı meditasyondan çıktıktan sonra geri ver. Ne de olsa, o zaman Tarikatın bir üyesi olacaksın.



Meng Hao onu kolyeyi almak için ikna etmeye çalışsa da almayı kesin bir şekilde reddediyordu. En sonunda bütün kazanç Meng Hao’ya kaldı ve Chen Fan da biraz alkol çıkarttı. İki Kardeş oturup içmeye ve Reliance Tarikatı hakkında konuşmaya başladı.



Bir kaç gün geride kaldı ve Chen Fan’ın Ustası hala kapalı meditasyondaydı. Song Klanındaki ziyafetin zamanı yaklaşıyordu. En sonunda bir şafak vakti Tek Kılıç Tarikatı çan sesleriyle doldu.



Dağların dibinde kısıtlayıcı büyülerle kaplı olan bir yer vardı. Şu an insanlar dört bir yandan o bölgeye doğru uçuyordu.



Bu insanlar arasında Chen Fan ve Meng Hao da vardı.



Oraya yaklaştıklarında Meng Hao’nun ilk dikkatini çeken şey dokuz taş sütunla çevrili olan devasa bir ışınlanma portalıydı. Ondan çok uzak olmayan bir yerde ise gri cübbeli yaşlı bir adam bacaklarını çaprazlamış hareketsiz oturuyordu.



O portal koruyucusu.” dedi Chen Fan sessizce. “Onun tek görevi ışınlanma portalına bekçilik yapmak.” Meng Hao başını aşağı yukarı salladı, bakışlarını çevirerek etrafa bakınmaya başladı.



Orada Chen Fan ve Meng Hao dışında üç kişi daha vardı. Hepsinin üzerinde Tek Kılıç Tarikatının Taoist cübbeleri vardı ve sırtlarında büyük kılıçlar bağlıydı. Meng Hao onlara bakınca onlarda ona karşılık olarak hafifçe başlarını salladılar.



Meng Hao yüzünde bir gülümsemeyle ellerini kenetledi ve onları selamladı. Karşılığını ise gülümsemeyle aldı.



Meng Hao aralarında herhangi bir konuşma geçmemesine rağmen onların kendisini tanıdığını söyleyebilirdi. Belli ki Li ile yaptığı dövüşten sonra geçen bir kaç gün boyunca Tek Kılıç Tarikatında kazandığı itibar ufak değildi.



Zaman geçtikçe daha fazla insan toplanmaya başladı. Bir tütsü çubuğunun yanma süresi kadar zaman geçtiğinde on sekiz civarı insan toplanmıştı. Bu insanların hiçbiri yaşlı değildi, çoğu otuzlu yaşlarındaydı ve bazıları ise yirmili yaşlarında görünüyordu.



Her biri canlılıkla doluydu ve sıra dışı bir görünüme sahiptiler. Üstelik hepsi Temel Kurulum aşamasındaydı ve aralarından iki kişi ise Geç Temel Kurulum aşamasına ulaşmıştı.



İnsanlar oraya geldiklerinde Meng Hao’ya bir bakış atıyorlardı. Bazıları başını sallıyor, kimisi de basitçe onu görmezden geliyordu.



Biraz sonra Kıdemli Fan gelecek.” diye fısıldadı Chen Fan. “Bizi ışınlanma portalıyla Song Klanına götürecek. Bu Kıdemli Kardeşin sana bir sevgili yapmak için elinden geleni yapacak!” Chen Fan bir yandan kıkırdarken ifadesi oldukça ciddiydi.



Meng Hao şaşkın şaşkın bakakaldı. Chen Fan bu mevzuyu ikinci kez dile getirmişti. Song Klanına yapacakları bu seyahat ile ilgili Meng Hao’nun içinde tuhaf bir his vardı.



Zaman geçti ve en sonunda gökyüzünde onlarca metre genişliğinde bir ışık ışını belirdi. Bu ışın bir anda oraya vardı ve bol bir Taoist cübbesi giyen yaşlı bir adama dönüştü. Adamın yanakları kırmızıydı ve kafası uzun, beyaz saçlarla doluydu. Elinde içinde alkol olan bir su kabağı vardı ve sırtında ise büyük, simsiyah bir kılıç bağlıydı.



Adamın tüm vücudu buram buram alkol kokuyordu. Cübbesi kırış kırış ve pislik içindeydi. Arada bir geğiriyordu.



Selamlar, Kıdemli Fan!” dedi Chen Fan ve diğerleri, hemen ellerini kenetleyerek onu selamladılar. Tabii ki Meng Hao da onları taklit etti.



Pekala küçük veletler. Bakalım aranızdan biri evlilik çağında olan Song kızını alarak Tek Kılıç Tarikatı atalarımızı onurlandırabilecek mi…” Yaşlı adamın dolgun sesi çınlarken Meng Hao’yu ve hatta yeri bile salladı.



Atalarımızı onurlandırmak” sözlerinde özellikle sesini yükselmiş, gözlerini açarak yavaşça başını sağa sola sallamıştı. Sanki bu ifadenin biraz uygunsuz olduğunu fark etmiş gibiydi. Fakat, hiçbir şey söylememişti.



O kesinlikle Nüve Formasyonu Gelişimcisi değil.” diye düşündü Meng Hao derin bir nefes alarak. Daha önce Gelişen Ruh Gelişimcileri görmüştü ve görünüşe göre… Tıpkı bu adama benziyorlardı! Gelişen Ruh aşaması!



Chen Fan ileri çıktı. Ellerini tekrar kaldırarak saygıyla onu selamladı ve konuştu: “Kıdemli Fan, bu benim eski Tarikatımdan bir öğrenci, benim Küçük Kardeşim…



Anladım. Problem değil. Geri döndüğümüzde bana ustanın alkollerinden bir kaç şişe getirmeyi unutma yeter.” Yaşlı adam Chen Fan’ın omuzuna hafifçe vurdu. Meng Hao’ya bir bakış attıktan sonra uzun adımlarla ışınlanma portalına yürüdü.



Meng Hao bir an tereddüt ettikten sonra konuştu: “Kıdemli Kardeş, Song Klanına yapılacak bu yolculuk…



Chen Fan hemen cevap verdi. “Song Klanının acilen bir damada ihtiyacı var, bu yüzden beş Tarikatı ve diğer iki Klanı davet ettiler. Küçük Kardeşim, eğer elindeki kartları doğru oynarsan bir şansın olabilir. İster Tek Kılıç Tarikatına katıl, isterden Song Klanının bir üyesi ol, her iki durumda da Gelişim Pratiği için uygun bir temele sahip olacaksın.” Ardından Meng Hao’nun kolundan tuttu ve onu ışınlanma portalına doğru sürükledi.



Meng Hao ise bir an tereddüt ettikten sonra kararını verdi. “Tek Kılıç Tarikatı insanları yanımda, bu yüzden et peltesinin kimliğimi değiştirmesini sağlamaya çalışamam. Bu gerçekten istediğim gibi işlemeyecek. Pekala, Song Klanına gittiğimizde kaçmak için bir bahane bulacağım.









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44238 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr