Bölüm 81: Patriğin Ölümsüzler Mağarası

avatar
10324 27

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 81: Patriğin Ölümsüzler Mağarası


 

Bölüm 81: Patriğin Ölümsüzler Mağarası




Patriğin meditasyon alanında, Zhao Ülkesi uzmanlarının hepsi Chen Fan tarafından geride bırakılan dikili taşa bakakaldı. Büyük bir hevesle içeriği yeşim kayışlara kopyaladılar.



Bu dikili taş, Yüce Ruh Yazıtı!



Onu almanın bu kadar basit olacağını hiç düşünmemiştim! Haha! Temelimi kurmuş olsam da bu yazıtla ikinci Çekirdek Denizimi şekillendirebilirim. Bu Qi Yoğunlaştırma el kitabıyla Kırık olan Temelimi Çatlağa yükseltebilirim. Hatta Kusursuz Temel bile yapabilirim!



Lord Esin yaklaştı, onu gururlu yaşlı kadın takip etti. “Hayır...” dedi kadın. “... Yazıtın sadece yarısı burada…” Gerçeği tek bir bakışla anlayabilmişti.



Lord Esin ileriye adımlamaya devam etti, gözleri tuhaf bir ışıkla parlıyordu.



Aniden, dikili taş sanki bu kadar kişinin bakışlarını dayanamamış gibi çatlamaya başladı. Çatlaklar yayılırken çatırtı sesleri duyulabiliyordu. Herkes bunu şok içinde izliyordu.



Çatlaklar yayılırken altın harfler zayıfladı ve başka bir harf dizisine dönüştü, bunlar soluk ve zar zor okunabilir haldeydi. Bu harfler Yüce Ruh Yazıtı Qi Yoğunlaştırma el kitabının ikinci yarısıydı.



Herkes daha metni okumayı bitiremeden bir gümleme sesi çınladı ve dikili taş patlayarak sekiz parçaya bölündü.



Parçalar çeşitli yönlere doğru savrulurken sekiz çok renkli ışık ışını görülebiliyordu.



İzleyenler şok oldu, ama hemen dağıldılar. Altı Nüve Formasyonu Tuhafının yanı sıra Lord Esin farklı farklı parçaların peşine gittiler. Sekizinci parça ise on civarı Temel Kurulumu uzmanına kalmıştı.



Bir anda bir kaos ortamı patlak verdi. Dağılmalarının ardından bu yeni gelenler Patrik Reliance’ın meditasyon alanının büyülü eşyalar, Ruh Taşları ve tıbbi haplarla dolu olduğunu keşfetti. Bu da elbette onların üzerinde bir heyecan yarattı. Fakat ne yazık ki bütün eşyalar kısıtlayıcı büyülerle korunuyordu. Büyüleri açılmaya zorlamadıkları takdirde eşyalar dokunulmaz durumdaydı.



Aniden, meditasyon alanında kükreme sesleri patlak verdi. İçeride bir çok figürle birlikte gri bir ışık ortaya çıktı. Bu figürler çıldırmış gibi davetsiz misafirlere doğru hücum ettiler.



Meng Hao ise kaos patlak verir vermez bir tane Vorpal Yeşim Kan Kristali çıkartmış ve bir kenara çekilmişti. Buraya geçen sefer geldiğinde çok sayıda Kan Kristali kullanmıştı, ama en sonunda onlardan iki tane kalmış ve onları depolama çantasına tıkıştırmıştı. Bu Kan Kristallerinden birini çıkarttığında çıldırmış otonomlar aniden ortaya çıkarak onun yaklaşmasına izin vermemişlerdi.



Herkesi buraya getirdim. Bakalım şimdi Patrik Reliance onlarla nasıl ilgilenecek.” Meng Hao’nun gözleri soğukça parladı. Bu insanlara karşı en ufak bir iyi hissiyatı yoktu. Yüzünde soğuk bir gülümsemeyle onların dikili taş parçalarını takip edişini izledi. Onların ölüşünü görmek için sabırsızlanıyordu.



Tabii ki, dikili taş sahteydi. Bir yıl önce ortaya çıktığı an Meng Hao bunu anlamıştı. Dikkatli bir şekilde, yavaşça ileri doğru yürüdü, diğer Gelişimcilerden kaçınıyordu. Patrik Reliance’ın  meditasyona oturduğu kesin yeri bilmiyordu. Fakat tek bildiği şey Patrik ona yardım ederek vücudundaki zehri yok etmeden önce buradan çıkamayacaktı.



Aynı zamanda, Patriğin bahsettiği ödül de vardı.



Kısa bir süre sonra, Meng Hao durdu ve etrafına baktı. Gürlemeler havayı dolduruyordu ve patlamalar zemini sallıyordu. Uzaklara baktığında onurlu yaşlı kadının saçlarının dağılmış bir halde olduğunu ve karşısındaki parlak kalkanı yıpratmak için arka arkaya büyülü sanatlar kullandığını gördü.



Parlak kalkanın içinde dikili taş parçalarından biri vardı.



Yaşlı kadın Nüve Formasyonu aşamasındaydı. Onun saldırıları etrafındaki her şeyin çılgınca sallanmasına neden oluyordu. Onun büyülü sanatları arka arkaya gümüş bir nehir gibi ateşleniyor, etrafındaki her şeyin donarak buza dönüşmesine neden olan, kemiklere işleyen

bir soğukluk gönderiyordu. Nehrin içinde, yeraltının sarı kaynaklarından sayısız ruhun iniltili feryatları duyulabiliyordu. Sanki nehrin kendisi dokuz cehennemden kaynak alıyor gibiydi.



Kadın elbise kolunu fiskeledi ve bir dağın kasvetli görüntüsü ortaya çıktı, bu dağ parlak kalkana doğru güç kullandı. Yıldızlardan oluşmuş gibi görünen bu dağ, alev alma noktasına kadar katılaştı ve ardından siyaha döndü. Renginin siyah olmasına karşın parlak bir ışık yaydı.



Muhteşem bir görüntüyle birlikte nehir ve dağ birbiriyle iç içe geçmeye başladı.



Meng Hao derin bir nefes aldı. Kadının etrafını saran gümüş şeritler sanki ona gökleri ve yeri yok etme gücü varmış havası veriyordu. Bu kadın Meng Hao’yu bir karıncanın üzerine basıyormuş gibi ezebilirdi. Bu cehennemden gelen nehire ya da yıldızlardan oluşmuş dağa ihtiyacı yoktu.



Demek bu Nüve Formasyonu…” Meng Hao dikkatlice izledi, aynı zamanda biraz daha uzağa hareket etti. Yaklaşmaya cüret edememişti.



Kadının kükremesiyle birlikte bir patlama yankılandı. Uzağında olmasına rağmen Meng Hao’nun vücudu yine de sarsıldı ve kan tükürdü. Bunun ardından daha da uzağa çekildi ve bu arada kadının ağzından yuvarlak bir hap tükürmesini izledi. Bu hap üç rengin iç içe geçmesiyle oluşmuştu. O ortaya çıktığı anda Meng Hao sanki dünyadaki her şeyin paramparça olacağı hissiyatına kapıldı. Onun gözünde bu çok renkli hap sonun başlangıcına benziyordu.



Parlak hap kalkana doğru fırladı, bunu üzerine devasa bir patlama çınladı. Meng Hao solgun yüzüyle geriye çekilmeye devam etti.



Bir Nüve Formasyonu Gelişimcisi beni göz açıp kapayıncaya kadar bu dünyadan silebilecek bir güçte!” Geriye doğru çekilirken bir yandan da Wang Klanından Tao Koruyucusu Wang Xifan’ı hatırladı.



Şu an Qi Yoğunlaştırmanın dokuzuncu seviyesindeyim. Ama onuncu seviye bile olsam… Nüve Formasyonu Gelişimcilerinin bir zerre savaş büyüsüne karşı bile zayıf bir halde olurdum!” Geri çekilmeye devam ederken kadını izledi.



Tüm bu insanlar yüz yaşının üstünde. Tecrübe ve bilgelik anlamında onlara rakip olamam… Şu ana kadar planlarımın yolunda gitmesi iyi bir şey, aksi taktirde…” Meng Hao bunu düşününce, kalbi korkuyla titredi.



“Nüve Formasyonundan sonra Gelişen Ruh aşaması geliyor. Kim bilir onlar ne kadar güçlüdür…” Bunu düşününce kalbi güm güm attı ve daha hiç tanışmadığı Tuhaf Song’u düşündü.



Patrik Reliance’ın Gelişim merkezi ne acaba? Daha önce Tarikat Liderinin bundan bahsettiğini hatırlıyorum. O Ruh Bölme aşamasındaymış… Bu Gelişen Ruh Aşamasının bile üstünde!” Meng Hao nefessiz kaldı ve gözlerinde kıskanç bir bakış belirdi. Kalbi inatçılıkla doldu. Daha güçlü olmayı arzuladı. Çünkü biliyordu ki yalnızca güçlü olduğu zaman diğerleri onu bir böcek gibi ezemedi. Yalnızca güçlü olarak arzularını ve hayallerini gerçekleştirebilirdi.



Basitçe söylemek gerekirse, sadece güçlü olarak Gelişim dünyasında hayatta kalabilirdi!



Nüve Formasyonu gelişimcisi gücünü serbest bırakırken Meng Hao bunu korkuyla izledi. Patriğin meditasyon alanını devasa patlamalar doldurdu. Bu patlamalar sadece tek bir yerden değil, yedi ayrı yerden yükseliyordu. Tüm alan gök gürültüsü gibi seslerle dolmuş ve çeşitli koruyucu büyüler parçalanmaya başlamıştı.



Nüve Formasyonu Tuhaflarının yarattığı patlamalar sanki tüm mekanın çökmesine neden olacak gibiydi.



Patrik sadece Zhao Ülkesi uzmanlarını buraya getirmemi söyledi. Bunun ardından ne yapacağımı söylemedi…” Meng Hao tereddüt etti ve bir kaçış yolu düşündü. Ama daha sonra devasa bir kükreme sesi duyuldu ve uzaklardan bir ışık ışını fırladı.



Bu mesafeden ışın çok kalın görünmüyordu. Fakat, Meng Hao onun aşağı yukarı otuz metre çapında olduğunu söyleyebilirdi. Işın, sahip olduğu güçle Ölümsüzler Mağarasının üstünü doldurdu.



Işık ışınının geldiği yönden bir kahkaha yankılandı ve Meng Hao Lord Esin’in sesini tanıdı. Belli ki kalkanı kırmış ve dikili taşın bir parçasını elde etmişti.



Daha sonra, başka bir gümleme sesi çınladı ve başka bir ışık ışını yukarı doğru havalandı. Bu ışın onurlu yaşlı kadının olduğu yönden gelmişti. Kadın darmadağın olmuş saçlarıyla kalkanı parçalamayı başarmıştı. Ardından ileri doğru adım attı ve dikişi taş parçasını aldı.



Bu sırada, kapalı meditasyon alanında, Patrik Reliance’ın gözleri parladı ve nefesi hızlandı. Vücudu sıska ve buruşmuş haldeydi ve önünde yayılmış olan yedi tane yağ lambasına bakıyordu. İlk bakışta onlar rastgele dağılmış gibi görünse de, dikkatli incelendiğinde gizemli örüntü şeklinde tertip edildiği çok net belli oluyordu.



Şu an bu lambalardan iki tanesi sönmüştü. Diğer beş tanesi ise zayıfça titreşiyordu.



Çocuk bir kay ay geç kaldı. İyice sinirlenmeye başlamıştım. Ama en nihayetinde, o insanları buraya getirdi!” Yağ lambalarına bakan gözleri heyecanla doluydu.



Söndürün, lanet olasıcalar! Bu insanlar çok zayıf. O kadar vakit geçmesine rağmen daha iki tane mühür lambası söndürebildiler. Nüve Formasyonu seviyesindeki insanlar onları halledebilsin diye, kendi Gelişim merkezi gücümü onları zayıflatmak için harcıyorum. Lanet olsun! Benim eğitimlerim olmadan şu Zhao Ülkesi veletleri nasıl Gelişime çalışacaklarını bilmiyorlar. Bir zamanlar, ara sıra gider onları pataklardım. O insanların Gelişim merkezleri çok daha iyiydi.” Eski günleri düşününce Patrik Reliance iç geçirdi. Kapalı meditasyon alanından çıkma arzusu daha da güçlendi.



Şu insanların Gelişim merkezlerini özümseyip hafızalarını perdahladıktan sonra, bir aydınlanma elde ederek ikinci bölünmeyi başarabilirim. Daha sonra da ana planımı uygulayabilirim! Lanet olsun! Her bir bölünme için Tao aydınlanmasına ihtiyacım var. Başarılı olmamla birlikte bölünme devam edebilir. Ama bunun ardından son derece zayıf bir halde olacağım. Biraz iyi talihe sahip olup yenilenemezsem, bu bölünme beni ölüme götürebilir ve Tao ile bir yapabilir.” Patrik Reliance dişlerini gıcırdattı. Ama ana planı aklına gelince gözlerinde umutlu bir bakış parladı. Bu yıllar boyunca varlığını sürdüren bir bakıştı.



Bu sırada bir patlama gürledi ve önündeki başka bir lamba söndü. Patriğin gözlerindeki beklenti daha da büyüdü.



Meng Hao ise meditasyon alanının dışında korkuyla titriyordu. Artık etrafa yürümüyordu. Onun yerine kendini uzak bir köşede saklamıştı ve yüzünde ihtiyatlı bir bakış vardı.



Patriğin ortaya çıkmasını bekliyordu, bu insanların işini bitirmesini ve ardından vücudundaki zehri yok ederek ona ödülünü vermesini umuyordu.



Kısa bir süre sonra başka bir gürleme daha çınladı. Lord Esin ve onurlu kadın diğerlerine katılmıştı. Kalan kalkanlar da kısa sürede kırıldı. üçüncü, dördüncü ve beşinci kalkan kırıldı… Bir tütsü çubuğunun yanma süresi kadar zamanda gök gürültüsü gibi patlamalar sürekli çınladı. Daha sonra yedi ışık sütunu havaya doğru fırladı.



En sonunda, yedi Nüve Formasyonu Gelişimcisi ışık ışınına dönüşerek son kalkan üzerinde birleştiler. Orada aynı zamanda başından beri Temel Kurulumu Gelişimcileri vardı.



Tüm bu güçlerin toplanmasıyla on nefeslik süre sonunda, bir patlama sesi her yeri sallayarak sekizinci sütunun ışığı yukarı doğru tırmandı. Tüm Ölümsüzler Mağarası sanki çökmenin eşiğinde gibi görünüyordu.



Tam o anda, gürlemeler ve sallantıların ortasında, yerde devasa bir çatlak ortaya çıktı. Gürleme sesi daha da yoğunlaştı. Zemin dalgalanır gibi oldu, sanki bir hiçliğe çökecek gibiydi.



Zhao Ülkesi uzmanları bu ani olaya şok içinde baktılar. Havaya uçtular ve çöken zemini izlediler. Bir anlık sürede sallantı dindi. Bunun ardından bütün moloz ve çatlakların devasa bir… Yüze büründüğünü fark ettiler!



Bu yüz Patrik Reliance’dan başkasına ait değildi!

 

Fullbringer Notu: Emmikle! Emmikle! Emmikle!

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr