Bölüm 80:Meng Hao’nun Planı

avatar
10047 26

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 80:Meng Hao’nun Planı


 

Bölüm 80:Meng Hao’nun Planı



Yoldaş Taoist, sinirlenmene gerek yok.” dedi Lord Esin gülümseyerek. “Bu küçükler arasındaki ufak bir mesele, neden sadece onları izlemiyoruz?



Tam bu sözler konuşulurken Liu Daoyun’dan acınası bir çığlık daha yükseldi. Meng Hao ileri adım attı ve bir kılıç darbesiyle birlikte onun sol kolunu bedeninden ayırdı. Her yere kanlar fışkırdı. Meng Hao’nun depolama çantasından daha fazla uçan kılıç çıktı. Birer birer rakibine saplandılar. Her yer kan gölüne döndü. Bir anlık sürede Liu Daoyun’un vücudu onlarca kılıç tarafından delinmişti.



Meng Hao ona doğru eğilerek sessizce konuştu, “Eğer sana bugün öleceksin dediysem, bugün ölmek zorundasın.



Liu Daoyun’un gözleri umutsuzlukla dolmuştu. Ağzından kanlar fışkırdı.



Dört Temel Kurulumu Gelişimcisi bu sahneyi şok içinde izledi. Özellikle Meng Hao’nun öfkeli ifadesi onları hayrete düşürmüştü.



Yeter!” dedi Soğuk Rüzgar Tarikatının Nüve Formasyonu Tuhaflarından biri, yüzü son derece çirkindi. Parmağını salladı ve aniden bölgedeki ruhsal enerji çalkalanarak harekete geçti ve Meng Hao’ya hücum etti. Onun vücudunu sararak kendi ruhsal enerjisini dokunulamaz bıraktı, aynı zamanda onu Liu Daoyun’dan uzaklaştırdı.



Meng Hao ondan uzağa çekilirken, Liu Daoyun’un gözlerinde ağır yaralarına rağmen umut belirdi.



Bom.” dedi Meng Hao sakince, gözlerinde öldürme arzusu parlıyordu.



Bu kelime ağzından çıktığı anda Liu Daoyun’a saplanmış olan onlarca uçan kılıç aniden infilak etti. Her yöne doğru kan donduran bir feryat yankılandı. Liu Daoyun’un vücudu paramparça olmuştu. Kafası bile zarar görmemiş halde kalmayarak etleri dört bir yana dağıldı.



Temel Kurulumu uzmanlarının göz bebekleri nokta kadar büzüldü. Önce kan gölüne daha sonra Meng Hao’ya baktılar, onun yüzü ifadesizdi. Bu anı hayatlarının sonuna kadar unutamayacaklardı.



Özellikle Meng Hao’nun saldırı hızı ve sesindeki kararlılık unutulamaz kısımlar olacaktı. Görünüşte onun düşünme yolu sıra dışı değildi. Soğuk Rüzgar Tarikatından olmayan herkesi kendi yardımcısı durumuna sokmuştu. Bu tüyler ürpertici sonuç onun gerçekte ne kadar inatçı olduğunu dışa vurmuştu.



Herkes böyle bir planı düşünebilirdi, ama çok az kişinin bunun yapmaya yüreği yeterdi. Bugün itibariyle, Meng Hao’nun ilk gerçek öldürmesine şahitlik etmişlerdi!



O öldü, beni artık serbest bırakabilirsiniz.” dedi Meng Hao, sesi kayıtsızdı.



Havada süzülen Nüve Formasyonu Tuhafları Meng Hao’ya doğru bakış attılar. Onun bu öldürme azmi onların kalbinde derin bir etki bırakmıştı.



Lord Esin bile uzun bir bakış atmıştı. Biraz önce yaşananlar Meng Hao’nun zalimliğinin ne boyuta ulaşabildiğine dair ufak bir ipucu vermişti.



O an Meng Hao’yu bağlamış olan Soğuk Rüzgar Tarikatı Patriğinin yüzünde sert bir bakış vardı. Meng Hao Liu Daoyun’u onun gözleri önünde öldürmüştü, hatta araya girmesine rağmen bunu yapmıştı. Bu yüzden itibarı zedelenmişti. Patrik, sadece tek bir düşüncesiyle Meng Hao’nun rakibine yaptığı gibi onu paramparça edebilirdi. Ama etraftaki Gelişimcilerin yüz ifadelerine bakınca, böyle bir seçeneği yoktu.



Soğuk bir homurdanmayla elbise kolunu fiskeledi ve Meng Hao’yu tutan görünmez bağ ortadan kayboldu. Ama Meng Hao’ya yine de gizli bir saldırı yapmış ve kan tükürmesine neden olmuştu. Ardından Meng Hao ona soluk bir yüzle baktı ama gözleri karanlık bir bakışla parlıyordu.



Liu Daoyun sürekli benimle alay etti ve beni öldüreceğine ant içti.” dedi Meng Hao, biraz önce onu yaralayan Tuhafa bakıyordu. “Bu küçüğünüzün ilk saldıran kişi olmaktan başka şansı yoktu. Siz eski kuşakların olayı tarafsız bir şekilde yönetmenizi talep ediyorum. Zamanı geldiğinde, Soğuk Rüzgar Tarikatı üyelerinin panzehir hapını saklayabileceğinden korkuyorum. Siz büyüklerimden rica etsem hapı çıkartabilir misiniz, böylece gönül rahatlığıyla Ölümsüzler Mağarasını açabilirim?



Dört Temel Kurulumu uzmanın gözleri aniden Meng Hao’nun ne kadar zalim ve hain olduğunu görünce parladı.



Nüve Formasyonu Tuhafları çok deneyimli kişilerdi ve Meng Hao’nun sözlerini duyunca gözleri titreşti. Onun aklından geçenleri anında anlamışlardı ve kaşlarını çatarak Soğuk Rüzgar tarikatının Nüve Formasyonu uzmanlarına baktılar.



Onların suratları buz gibi soğuktu.



Böyle entrikacı bir kalple, Zhao Ülkesinin gerisinde kalmak zoruna gidebilir.” dedi Lord Esin. “Bir tane hizmetçi açığım var, Meng Hao. Bunu düşünmelisin.” Meng Hao’ya bakarken gözleri ışıldadı. Onun gülümsemesi, uzun cübbesindeki gizemli bir karenin ortasında yer alan tek göz simgesi gibi sert ve gizemliydi.



(FN: İllumemati çalışıyor. Meng gardaşımızı zorla aralarına katmak istiyorlar. #DirenMengHao)



Soğuk Rüzgar Tarikatından kırmızı suratlı adam homurdandı. Üç büyük Tarikat genelde iyi geçinemezdi ve o an etrafındaki Gelişimcilerin ona parlak gözlerle baktığının farkındaydı. Daha fazla karmaşa çıkmasını istemedi, ama içten içe Meng Hao’yu ölü bir adam olarak işaretlemişti. Sağ elini salladı ve beyaz renkli bir tıbbi hap ortaya çıkarak Meng Hao’ya fırladı.



Bu hap hoş bir koku yayıyordu. Meng Hao antik yeşim kayıştan öğrendiği bilgilere göre onun Soğuk Ceset Hapının panzehiri olduğunu anlayabilmişti.



Meng Hao hapı tuttu. Ama yutmak yerine depolama çantasına attı. Daha sonra derin bir nefes aldı ve Doğu Dağının zirvesine doğru yöneldi.



Büyük Tarikat üyeleri ise onu dikkatlice izledi, sıra dışı bir hareket yapmayı denerse harekete geçmeye hazırladı. Lord Esin onların yanına uçtu, parlayan gözlerle Doğu Dağına baktı.



Meng Hao doğrudan zirveye süzülmedi. Tuhafların biraz sabırlı olması gerekecekti. Meng Hao Doğu Dağının yolunda yürüdü, Wang Tengfei’nin Ölümsüzler Mağarasını geçti. Aynı zamanda Kıdemli Kardeş Chen ve Kıdemli Kız Kardeş Xu’nun mağaraları da gözüne çarptı. Geçmişe dair anılar zihninde yüz üstüne çıktı ve bir iç geçirdi.



En sonunda kendisine ait olan Ölümsüzler Mağarasının önünde durdu. Ona sessizce baktı ve ardından hareket ederek en sonunda Doğu Dağının zirvesine, Reliance Tarikatının ana tapınak binasına ulaştı.



Akşam güneşi binanın üzerine vurunca, onu oldukça gururlu gösteriyordu. Meng Hao uzun adımlarla içeriye girdi. Gözleri içerideki heykellerin üzerinde gezindikten sonra Patrik Reliance’ın üzerinde durdu.



Patrik Reliance davetsiz misafirleri korkuttuğu o gün Meng Hao’ya Ölümsüzler Mağarasını gizli açma yöntemini anlatmıştı. Şimdi, bir yıl sonra Meng Hao en sonunda geri dönmüştü.



Belirlenen yıl aslında çoktan geçmişti. Meng Hao Patrik Reliance’ın heykeline yaklaşırken Zhao Ülkesi uzmanları onu arkadan takip ettiler.



Meng Hao derin bir nefes aldı, daha sonra sağ elini kaldırdı ve parmağını heykelin belli bir noktasına bastırdı. Her saniye aynı yere parmağını bastırıyordu. Bu işlemi defalarca tekrar etti, ta ki 179. sefere kadar. Aniden, tapınak binası titremeye başladı. Heykeller şiddetle sarsıldı ve ardından parçalanarak tüm binanın içini çöküntüyle doldurdu. Daha sonra, Patrik Reliance’ın heykelinden parlak bir ışık yükseldi, bütün moloz ve enkazı süpürerek geriye sadece heykelin kendisini bıraktı.



Heykelin altında taş bir platform vardı. Etraftaki gelişimcilerin gözüne bu çarpınca, bu gözler beklentiyle parladı.



Heykel inanılmaz bir güç yayıyordu ve gözleri sanki canlıymış gibi parlıyordu. Bu Zhao Ülkesi uzmanlarının daha da heyecanlanmasına neden oldu, fakat hiçbiri heykele yaklaşmaya cesaret edemedi.



Meng Hao bir kaç adım geriledi, daha sonra ellerini kenetledi ve içten bir şekilde başını eğdi, “Öğrenciniz Meng Patriği derin uykusunda rahatsız etmek istiyor. Patrik, lütfen Ölümsüzler Mağaranızın kapısını açabilir misiniz?” Meng Hao başını kaldırdı ve gözleri parladı. Zhao Ülkesi uzmanlarına arkası dönük bir şekilde dudaklarıyla karmaşık kelimeler mırıldandı.



Birleş!



Bu kelime ağzından çıktığı anda, heykel titreşmeye başladı ve daha da parlak bir ışık onun gözlerinde parladı. Işık daha da yoğunlaştı ve vahşi bir rüzgar tozu dumana kattı. Zhao Ülkesi uzmanlarının yüzünde büyülenmiş gibi bir ifade vardı.



Heykelin üzerinde çatlaklar oluşmaya başladı. Bir kaç nefeslik süre sonunda, bir gümleme sesiyle patladı ve parçaları dört bir yana doğru savruldu. Şu an, Heykelin üzerinde bulunduğu taş platform kör edici bir ışıkla parlamaya başlamıştı.



Dönen büyüden kaynaklanan kör edici ışık Zhao Ülkesi uzmanlarının nefesini kesti. Böyle büyülere aşina olan birisi hemen bu büyünün, bağı çözülen bir mühür büyüsü olduğunu söyleyebilirdi.



Gök gürlemesi gibi bir ses yankılandı ve gökyüzüne doğru geniş ışık ışını fırladı. Ardından ışın etrafında bükülerek devasa bir halka şeklini aldı.



Halkanın içi bulanıklaştı ve sonra başka bir yere geçit olan bir burgaca dönüştü.



Işık halkası şekillendiği anda, Meng Hao havaya doğru sıçrayarak ileri fırladı. Bir anda halkanın içinde kayboldu. Onun arkasında, Zhao Ülkesi uzmanları tereddüt ettiler, yüzleri bükülmüştü.



Temel Kurulumu öğrencileri, ilk siz gidin,” dedi Lord Esin. Altı Nüve Formasyonu Gelişimcisi başlarını kabul eder gibi salladılar ve ondan fazla Temel Kurulumu Gelişimcisi dişlerini gıcırdatarak ileri doğru uçtular.



On civarı nefeslik sürenin ardından Lord Esin ve Nüve Formasyonu Tuhafları birbirlerine baktılar. Üç büyük Tarikattan birer kişi ilerledi. Onlar girdikten sonra, geriye kalan Tuhaflar ve Lord Esin de takip etti.



Burgaca girdikleri anda, zihinleri döndü ve solunumları zorlaştı. Etrafa bakınca gözlerine ilk çarpan şey devasa bir dikili taştı. Üzerine altın harfler kazınmıştı. En üstte yer alan kelimeler onların gözlerini aniden parlattı.



Yüce Ruh Yazıtı!!



Fullbringer Notu: Patrik İllumematici elemanı emmiklesin artık.



 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr