Bölüm 544

avatar
6567 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 544


Bölüm 544: Duygu Bölme Tao’su


Meng Hao’nun ifadesi sakindi. Zaman Çarkıyla bizzat ilgilenmek için zamanı yoktu. Üç flamalı bayrağı onu kontrol etmesi için bıraktı ve ardından dönerek elini kaldırdı. Parmağını ucu parlak kızıla döndü.


Ardından kırmızı bir totem dövmesine dönüştü. Bu daha önce Ji Klanı Kan Klonuna bakarak yapmış olduğu Su-tip totemiydi. Onu özümsedikten ve Kan-tip toteme dair aydınlanma elde ettikten sonra klon kaybolmamıştı. Aksine Meng Hao onu tamamen bastırarak kendi vücudunun içinde tutmuştu.

 

Şimdi ise hiç tereddüt etmeden Kan Klonunu serbest bıraktı. Parmağından kanlı bir parıltı yayıldı ve havaya fırlayarak Ji Klanı Kan Klonuna dönüştü. Klon ortaya çıktığı anda vücudu gökyüzüne yükselen kanlı bir ışıkla patladı. Kafasını sanki saldırmayı planlıyormuş gibi Meng Hao’ya çevirdi. O anda Meng Hao soğukça güldü.

 

Bu gülme sesi Kan Klonunun vücuduna dalgalı titremeler gönderdi, vücut sanki dengesiz gibiydi. Aslında Meng Hao klonu vücudunda baskıladığı zaman ayrıca üzerine çok sayıda kısıtlayıcı büyü de damgalamıştı.

 

Kan Klonunu yüzünde bir an mücadele ifadesi belirdi. Ardından döndü ve uluyarak Patrik Huyan’a doğru fırladı. Görünüşe göre Meng Hao’ya karşı yaşadığı hüsranın acısını Patrik Huyan’dan çıkarmak istiyordu.

 

Kan Klonu ortaya çıktığı anda Patrik Huyan yine hayrete düşmüştü. Meng Hao’nun arka arkaya gelen sarsıcı yöntemleri karşısında içten içe titremeye başlamıştı. İlk önce Yedi Animalı Ruh Dönüşümü, ardından Zaman Kılıç Formasyonu ve üç flamalı bayrak ve şimdi de Kan Klonu. Tüm bunlar Patrik Huyan’ın içten içe etkilenmesine neden olmuştu.

 

Kan Klonu kükremeler eşliğinde yaklaşıyordu. Kan Mastifiyle birlikte Patrik Huyan’ı aslında iki taraftan sıkıştırmışlardı. Patrik Huyan’ın yüzü düşmüştü. Sağ elini kaldırdı ve önüne doğru doğrulttu. Aniden Kan Klonu patladı ve bir an sonra tekrar yeniden şekillendi.

 

“Lanet olsun! O da ecelsiz iradesine sahip!!” Patrik Huyan’ın yüzü düşerken aynı esnada Kan Mastifi ona arkadan saldırdı. Patrik kaçınabilecek bir pozisyonda değildi; mastifin keskin dişleri vücuduna saplandı ve bir yara açılarak kanların fışkırmasına neden oldu.

 

Aynı esnada Meng Hao’da harekete geçmişti. Ona doğru yaklaşırken aniden bir kutsal beceri ortaya çıkarttı.

 

“Bir yüz olmadan, tek bir kelime, savaşın alevleri bütünleşsin!” Bu sözlerle birlikte altmıştan fazla devasa yüz ortaya çıktı. Hepsi üst üste geçtiler ve altmış dört tane büyük döngü Gelişen Ruhun gücüyle, bir Ruh Bölmeyi bile sarsabilecek gücün desteğiyle bir kutsal beceriye dönüştüler.

 

Yüzün gözleri açıldı ve ağzı hareket etti. Patrik Huyan’ın zihninde gürleme sesleri yankılanmıştı. Aniden vücudundan siyah duman akıntıları yükseldi, toplamda altmış dört tane vardı. Akıntılar havada yükselerek Meng Hao’nun kutsal becerisine yaklaştılar.

 

Bir adam, bir klon, bir köpek Ruh Bölmeye arşı savaş veriyorlardı!

 

Patlama sesleri dört bir yanda yankılandı. Patrik Huyan’ın aurası genişleyerek devasa bir burgaca dönüştü ve Meng Hao, mastif ve klon ile çarpıştı.

 

Bölge gürültüyle doldu ve denizin yüzeyinden devasa dalgalar yükseldi. Havanın kendisi bile kırılmanın eşiğinde gibiydi. Patrik Huyan kızmıştı. Ruh Bölmeye ulaştığından beri hiç böyle kötü bir durumda kalmamıştı. Ruh Bölme Alanı parçalanmış, Zaman çarkı çalınmıştı. Hepsinden öte rakibi… sadece büyük döngü Gelişen Ruh aşamasındaydı. Yanında bir Ruh Bölme Ölümsüz Canavar olsa da ve hatta garip bir Kan Klonuna sahip olsa da bu Patrik Huyan için yine de büyük bir aşağılanmaydı!

 

“Benim Tao’m….” dedi Patrik Huyan. Derin bir nefes alarak bütün duygularının ortadan kaybolmasını sağladı. Tamamen sakinleşmişti.

 

“Benim Tao’m duygu bölmesidir…”

 

“İnsan duygularından bahsedeceksek bir insanın aile sevgisi en güçlü olandır. Aile sevgisini Bölerek bir insan bir ömür Tao’su bölebilir.” Dondurucu, duygusuz bir soğukluk bir anda Patrik Huyan’dan yükseldi. Bu soğukluk hissizdi, adeta… yedi duygu ve altı keyif için bir cenaze gibiydi.

 

“Benim ebeveynlerim ben gençken öldüler,” diye mırıldandı Patrik Huyan, “bu yüzden onları Bölmeme imkan yoktu. Sevgilime karşı olan hislerin benim için gözden çıkarılabilirdi, bu yüzden o Bölme de işe yaramayacaktı…. Sadece oğullarıma olan hislerim benim duygu bölme Tao’m ile uyumlu olacaktı.”

 

“Benim İlk Bölmem hislerin Tao’suydu. benim tek bir oğlum olduğu bilinen bir şey. Fakat bilinmeyen ise aslında toplamda dokuz tane oğlum olduğu. Sekiz oğlumu duyguları söndürme Tao’mu yaratmak için kendi ellerimle öldürdüm!”

 

“Bütün umutlarımı son oğluma, Huyan Qing’e bağlamıştım ve onun için her şeyi yaptım. Bütün baba şefkatimi ona yoğunlaştırdım. Bu sevgi zirveye ulaştığında onu öldürecek ve sonuçta son derece şiddetli bir acı çekecektim. Ancak böyle bir hüzün ve acı hissederek İlk Bölmemi tamamlayabilir ve tamamen duygusuz olabilirdim!”

 

“Oğlumu öldürerek Tao’mu mahvettin! Sana karşı hissettiğim nefreti başka hiçbir şeye karşı hissetmiyorum!”

 

“Benim Tao’m… bir duygu Bölmesidir!” Patrik Huyan’ın aurası bir anda patlama yaşadı.

 

Onun Ruh Bölme İhtisası, İlk Bölmesi, duyguydu!

 

Bu duygudan kasıt romantik aşk yada arkadaşlık değildi. Aksine duyguların en güçlüsü olan kan bağın olan kişilere karşı hissettiğin sevgisiydi!

 

Patrik Huyan Ruh Bölmeden önce duygusal ve sevgi dolu bir insandı. Fakat daha sonra… Tao’su uğruna kendi oğullarını katletmeyi seçmişti. geriye kalan tek oğlu Huyan Qing idi.

 

Onun bu Ruh Bölme Tao’su seçimi aslında Soğuk Kar Klanından Patrik Hanxue’ye benziyordu. Fakat en nihayetinde Patrik Hanxue Bölmeye devam etmemeyi seçmişti. Fakat diğer taraftan Patrik Huyan daha azimliydi.

 

Bütün babalık şefkatini oğlu Huyan Qing’e yoğunlaştırmıştı. Sanki benliğindeki bütün aile sevgisini her bir zerresine kadar toplayarak sadece Huyan Qing’in üzerine aktarmış gibiydi.

 

Patrik Huyan onun keyfine göre yaşamasına izin vermiş ve her şeyi hoş görmüştü. Ona sonsuz bir baba sevgisi göstermişti.

 

Ancak bu yolla acıyı bölebilir, kalbini bölebilir ve gerçek anlamda ilk Bölmeyi tamamlayabilirdi. Aile sevgisini tüketerek… duygu yok etme Tao’sunu şekillendirebilirdi!

 

Ama şimdi Huyan Qing başkası tarafından öldürülmüştü. Patrik Huyan onu öldüremediği için İlk Bölmesi tersliği düzeltmek için çok fazla zaman harcamadığı sürece kusursuz bir şekilde tamamlanamayacaktı.

 

En kolay yöntem Huyan Qing’i öldüren kişiyi katlederek intikam almak olacaktı.

 

Ama bu yeterli değildi. İhtiyacı olan şey… bütün babalık sevgisini dışa vurabileceği ve kendini bütün dünyevi arzulardan azledebileceği bir kan banyosu olacaktı.

 

“Duyguları bölmek,” dedi düşük bir tonla. Bir anda bölgedeki her şey son derece soğudu. Duygusuz bir İhtisas Patrik Huyan’dan dışarı patladı.

 

Bu Ruh Bölme aşamasının eşsiz bir kutsal becerisi olan İhtisas idi!

 

Patrik Huyan’ın İhtisası sadece bir duygu yok edişiyle varlığını sürdürebilirdi. Herhangi bir duygu yada hırs zerresi içinde sönecek ve dağılacaktı. İhtisas yayılırken kan Klonu titredi. Ama bir an sonra kendine tekrar geldi, çok fazla etkilenmemiş gibiydi. Bunun nedeni… o doğası gereği duygusuz bir varlıktı.

 

Fakat mastif şiddetle titremeye başladı. Etrafını saran kanlı ışık titreşmeye başladı. Onu dolduran ecelsiz iradesi karşı koymaya çalıştı ama belli ki buna muktedir değildi. Mastifin titremesi giderek şiddetlendi e vahşi kükremeler koparttı.

 

Fakat en çok etkilenen Meng Hao olmuştu.

 

Meng Hao’nun zihni gürlemeyle doldu. Kafasındaki bütün deliklerden kan sızdı. Gözleri karmaşayla parladı. Aniden zihninde görüntüler belirmeye başladı. Çocukluğu ve ailesi. Şişko ve diğerleriyle olan arkadaşlığı. Xu Qing ve Chu Yuyan arasında var olan bulanıklık. Hap Şeytanına karşı hissettiği usta ve çıraklığın duygusal bağı.

 

Tüm bunlar zihnini tamamen doldurdu ve bir bıçağa dönüşerek zihninde asılı durdular.

 

Aniden kafasının içinde kadim bir ses yankılandı.

 

“Duygularını böl ve varlığını sürdür….”

 

“Duygular engeldir, onlar senin hayat alevini söndürürler….”

 

“Onları böl….”

 

“Onları böl….”

 

Ses sanki gizemli bir güç barındırıyor gibiydi ve Meng Hao’nun tüm vücudunun titremesine neden oldu. Sanki ruhu paramparça oluyormuş gibi hissetti. İster istemez bir acı çığlığı attı.

 

Aynı sırada zihnindeki bütün görüntüler, bütün insanlar, bozulmaya başladılar ve Meng Hao’nun zihnini ateşe veren siyah alevlere dönüştüler. Meng Hao acı hissetti… sanki ailesi gözlerinin önünde ölüyor ve onları kurtarmak için hiçbir şey yapamıyormuş gibi bir acıydı bu!

 

Sanki sevdiği kadın ona soğukça arkasını dönerek gidip başkasına sarılıyormuş gibiydi!

 

Sanki en sevdiği arkadaşı suratında sinsi bir gülümsemeyle onun arkasından bıçaklıyormuş gibiydi!

 

Bu acı tüm duyguların zirveye yükselerek şekillendirdiği bir acıydı!

 

Acı siyah alevlere dönüşerek Meng Hao’nun ruhunu yakmaya başlamıştı.

 

“Onları böl…. Duyguları böl ve varlığını sürdür. Reddedersen… ruhun yok olacak.” Ses zihninde yankılanırken vücudu titriyordu. Sanki bir illüzyonun içinde gibiydi ama gerçekle hayal arasındaki farkı algılayamıyordu.

 

Meng Hao’nun gözlerinden kafa karışıklığı belli oluyordu. Ağzından kanlar sızıyordu. Kontrolünü kaybederek yere, Mor Denize düştü.

 

Patrik Huyan’ın duygusuzluk İhtisası hem duyguların hem de acının bölünmesiydi. Düşmanın duygularını bölüyor, ruhunu eziyor ve etten vücudunu bertaraf ediyordu. Patrik Huyan’ın duygularıyla yüzleşmek insanı sadece ölüme götürürdü.

 

İhtisasın taleplerine boyun eğmek onun bir kuklası olmak demekti. Boyun eğmeyi reddedersen vücudun ve ruhun ölüme sürüklenecekti.

 

Meng Hao Mor Denizin derinliklerine doğru batıyordu. Bu sırada zihni geçmişten bir çok görüntüyle doluydu. Neşe, hüzün, ayrılıklar ve yeniden kavuşmalar. Acı. İhanet. Hepsi de bir acı çemberi gibi dolanıyordu.

 

Meng Hao’nun vücudu denizin zeminine çarptığı anda gözleri açıldı. O anda gözleri berraktı. Fakat bu yorgunlukla dolu bir berraklıktı.

 

“Duygular… engel değildir,” diye mırıldandı. “Duygular… hayatı tamamlayan şeylerdir.” Gözlerini kapattı. Bunun akabinde Mor Deniz kükremeye başladı ve yüzeyi çalkalandı. Havada titremekte olan mastifin gözleri kıpkırmızıydı. Kan Klonu ise bundan neredeyse hiç etkilenmemişti. Fakat Patrik Huyan’a yaklaştığında aniden gözleri karmaşayla dolmuştu.

 

Havda süzülen Patrik Huyan’ın yaydığı İhtisas tüm bölgeyi dolduruyordu. Tam o anda Mor Deniz kükremeye başlayınca Patrik Huyan’ın kaşları kırıştı.

 

O kaşlarını çatarken Mor Denizin suları bir araya toplanmaya başladı. Aniden devasa bir kafa ortaya çıktı, daha sonra bir vücut ve ardından iki tane bacak. Son derece kısa bir sürede Mor Denizin içinden sudan yapılma bir dev yükselmişti.

 

Bu dev her anlamda Meng Hao’ya benziyordu. Kapalı olan gözleri bir anda açıldı. Gözleri ışıl ışıl parlayan dev sağ elini havaya kaldırdı. Sulardan şekillenmiş olan devasa elini yumruk yaptı ve ardından Patrik Huyan’a doğru savurdu.

 

Deniz boyunca muazzam bir gümbürtü koptu. Patrik Huyan’ın yüzü düşmüş ve aniden geri çekilmeye başlamıştı. Yumruktan kaçınmış olsa da İhtisası tamamen parçalanmıştı.

 

“Duygusuzluk mu? Sen gerçekten de duygusuz bir şeye mi dönüştün…. Hayır! Bu sen değilsin! Bu Mor Denizin kendisi!! O gerçekten de… gerçekten de Mor Deniz ile bütünleşmiş. Bu… bu….” Patrik Huyan’ın gözleri inanamaz bir ifadeyle kocaman açılmıştı. Onun İhtisasının içinde yalnızca duygusuz varlıklar durabilirdi. Mor Deniz Devi da böyle duygusuz bir yaratıktı. Ne de olsa Mor Deniz esasen ölüydü.

 

Ölümle birlikte sadece vücut değil, duygular da ölürdü.

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44343 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr