Çeviri: Lúthien Düzenleme: LordVioleGrace

"Abla! Hata ettim! Gerçekten yanlış yaptım! Hiçbir şey bilmiyorum! Ben sadece diğerlerinin ayak işlerini yapan bir kimseyim. Patron ne derse onu yaparım! Anlaşmazlıkları çözerken, üçüncü tarafları dahil etmemelisiniz. Bütün bu olanların benimle ilgisi yok... " Sıçan yüzlü adam bu noktada korkudan tutulmuştu ve silahın ona doğrultulduğunu görünce hayatı için yalvarmaya başlamıştı.

"Ona dokundun." Kadının ifadesi değişmemişti.

O bakışI! Onu gerçekten öldürmek istiyordu!

"Dokunmadım! Ben dokunmadım! Sadece kızın ellerini tuttum ... hayır, hayır, hayır ... yanlış ifade ettim kendimi... lütfen beni bağışla ... lütfen ... " Bu durumdayken adamın bacakları çok kötü titriyordu. Pantolonunun kasıklarından kokmuş, sarı sıvı damlıyordu. O kadar korkmuştu ki altına işemişti.

Ning Xi'nin adamın saçmalamasını dinlemeye hiç sabrı yoktu. Aksine, gözlerindeki öfke adamın yalvarmalarından dolayı daha da artıyordu. Kafasında o adamın Zhuang Keer'i ittiği ve ona tecavüz edilmesine yardım ettiği sahne tekrarlanıyordu. Bu sahne ... beş yıl önceki sahne ile yavaş yavaş örtüşüyordu ...

Baş ağrısından neredeyse kafası ikiye ayrılacakmış gibi hissetti. Aynı zamanda, kendini daha fazla tutmakta zorlanıyordu ...

Ning Xi parmağını tetiğe getirdi. Ve hemen sonra tetiği çekmek üzere basıncını yavaşça artırdı.

O anda, bir çift yumuşak ve ılık kol onu arkadan kucakladı ve karışmış kafasını açtı. "Xiao Xi! Yeter! Yeter! Sakin ol! Ben iyiyim! Ben iyiyim! Bana bak! Xiao Xi! Sakin ol tamam mı? Xiao Xi, Xiao Xi..."

Kızın endişeli ve korkmuş sesini kulağında hissetti.

Ning Xi'nin sert omurgası yavaş yavaş yumuşadı ve gözlerindeki kanlanma da yavaşça sönmüş ve loş bir sükunete dönüşmüştü.

Ning Xi silahını bırakır bırakmaz gangsterler çabucak fırsatı değerlendirip kaçtılar.

Ning Xi göz ucuyla, onlara bir göz attı ve kollarında bir kutu tutan adamın ayağından birinin yakınında ateş etmek için elini kaldırdı. Adam haykırdı ve öylesine korkmuştu ki neredeyse öldü öldü dirildi. Kutuyu kıza saygıyla teslim etti, sonra tökezledi ...

Kendi kendine, "Kahretsin! Beş milyonu verdik! Neyse boşver! Canım daha önemliydi. "

Bu kutu Zhuang Keer'in gece gece topladığı beş milyondu.

"Parayı geri aldık. Xiao Xi, hemen burayı terk edelim! " Zhuang Keer başka bir şey olacağından korkuyordu, bu yüzden çabucak böyle söyledi.

"Siz gidin, burayı temizlemem gerek." dedi Ning Xi.

"Ama sen..." Zhuang Keer, onu yalnız bırakmak konusunda endişeliydi.

"Git." Ning Xi'nin bakışları, Zhuang Keer'in omzunu okşarken nazik ama kararlıydı, sonra bakışlarını Zhuang Rongguang'a çevirdi. "Buraya gel, kız kardeşini tut!"

"Ah ..." Zhuang Rongguang bir telaşa girdi ve çok aceleyle yürüdüğü için, altın zincir kolyeli adamın vücuduna çarptı ve az kalsın düşüyordu. Zhuang Keer'e yanına gitti ve onu dikkatlice depodan dışarı çıkardı.

Ning Xi polisi aramadan önce olay yerindeki tüm izlerini temizledi.

Genellikle, böyle bir durumda, polis sadece orada bir çetenin kavga çıkarıp ölümcül bir savaş verdiklerini düşünürdü. Ayrıca, onlarla mücadele ederken o üç liderin çok da bilinen bir çete olmadığını fark etti. Altın Üçgen diye anılan uyuşturucu ticaretinin en içinde olan insanlardı bunlar, büyük olasılıkla kırmızı bültenli firarilerdi ...

Zhuang Rongguang bu tür insanları nasıl kışkırtmıştı?

Ning Xi daha fazla düşünmedi. Hemen olay yerinden çıktı ve gece karanlığında kayboldu ...

...