Çeviri: Godctia Düzenleme: LordVioleGrace

Açıkçası Lu Tingxiao psikolojide ustalaşmıştı. İlk başta asla kabul etmeyeceği bir istekte bulunmuş ardından işleri kolay hale getiren gerçek isteğini belirtmişti.

Başkan Nakanın başka çaresi yoktu. "5 tank artı 2 savaş jeti ve 300 silahlı adam. Bu güç tüm Philadelphia’yı silip süpürmeye yeter. Sorun yok değil mi Bay Lu?"

Lu Tingxiao "Hayır yok." dedi.

Başkan Naka’nın perişan ifadesine bakınca Lu Tingxiao, "Endişlenme Bakan Naka, eğer bir kayıp olursa tazminatı karşılayacağım, aslında daha önce söylediğim gibi barışçıl yollardan çözmek için elimden geleni yapacağım." dedi.

"Sözünüze güveniyorum Bay Lu. Elinizden geleni yapın." Başkan Naka adamına kapıyı açtırdı ve Lu Tingxiao ile helikoptere binerek en yakındaki askere üsse uçtu.

Philadelphia’da.

O anda, kaslı bir grup adam Augustine’i Philadelphia’nın banliyölerine götürüyorlardı.

Yüzden fazla adamları 20 kişiye düşmüş ve kıyafetleri paramparça  olmuştu.

Feng Xiaoxiao’nun ve Tang Ye’nin hala şüpheleri vardı bu yüzden 70-80 adamlarını esir almış silahlarına el koymuşlar ve fidye için Augustine’i serbest bırakmışlardı. Feng Xiaoxiao insanların kıyafetlerini bile çıkarttırmıştı!

Augustine’in pantolonun alt kısmı Tang Ye’den aldığı darbeler yüzünden kan kırmızısıydı.

"Şeytan, Tang Ye, sizi mahvedicem!" dedi Augustine gözlerinde ışıldayan bir öfkeyle. Eğer bakışlar insanları öldürebilseydi Şeytan, Tang Ye ve diğerleri çok daha önceden ve defalarca ölürlerdi. Neyse ki dikkatle bakmak öldürmek bir yana sakatlayamıyordu bile.

"Patron, şimdi ne yapalım? Philadelphia polis kuvvetleri bir avuç işe yaramaz lağım faresi. Hayalet görmüş gibi Şeytana baktılar ve deliler gibi kaçıştılar. Bize ihanet ettiler!" diye sordu dikkatlice Augustine’i taşıyan adamlardan bir tanesi.

Aslında, herkes onlara ihanet edenin Augustine’den başkası olmadığını biliyordu. Şeytanın karısına olan ısrarı olmasaydı kimse şu an bu durumda olmayacaktı.

Augustine’in alt bölgeleri Tang Ye tarafından mahvedilmişti. Augustine’in yaşaması için Tang Ye ve Feng Xiaoxiao yaralarını iyileştirmesi için doktor getirmişlerdi yanlarında, hatta yaralarına pansuman yapıp ağrı kesici iğne yapmıştı!

Kesilen kulağıyla karşılaştırılınca, alt bölgeleri çok daha önemliydi!

"Onlara milyonlarca kat kötüsünü yapıcam! Şeytanı Tang Yeyi ve diğerlerini geberticem. Beni duyuyor musun? Hepsi geberecek!!!" diye kükredi Augustine.

Bunu duyunca adamları kafalarını salladı. Şeytan saygın bir kişilikti ve lakabı Gece Kralıydı. Şeytanın adamı, Tang Ye bile tek başına Augustine’i öldürebilirdi kolayca. O zaman Augustine intikam ile nereye varmaya çalışıyrordu ki?

Augustine’in aklında şimdiden bir plan vardı. Önce kıdemlileri bilgilendirecekti bunun hakkında; onlar kesenlikle ölmesine izin vermezlerdi! O zamana kadar...

Aniden gökten keskin gürültüler geldi ve gece aydınlandı.

İki savaş uçağı Philadelphia semalarında daire çiziyorlarken, dev bir ışık her köşede birini arıyordu.

"Helikopterden nereden çıktı?"

"Helikopter mi...? Çıkardığı ses çok garip. Kahretsin, bu askeri savaş jeti!!!

Kimin bağırdığı belli değildi ancak millet bunu duyunca daha dikkatli baktılar ve yüzleri soldu. Aslında iki tane savaş jetiydi. Hatta bunlar Amerikan savaş jetleriydi!

"Neler oluyor? Amerikan savaş jetlerinin Philadelphia’da ne işi var?!" diye sordu adamlardan birisi soğuk soğuk terleyerek.

Kendi kendine, "Amerikan hükümeti Philadelpiha’daki mafyaları temizlemek istiyor olabilir mi?!" diye düşündü.

Ancak, grup aktivitelerine bakıldığında Amerikan hükümetinin dikkatlerini çekmiş olmalarına imkan yoktu. Ayrıca Amerikan hükümeti zaten bir savaştaydı şu an nasıl askeri kaynaklarını Philadelphia’da israf edebilirlerdi ki?

Bu...bunlar kesinlikle Amerikan savaş jetleriydi bu konuda yanılmıyorlardı!

"Askeri tanklar!"

Birkaç nefeste, bir sürü büyük tank ortaya çıktı. Büyük topların namluları onlara dönmüştü ve tek düşünebildikleri şey ateş edilirse neler olacağıydı...

Havada iki Amerikan savaş jeti ve yerde beş tank vardı.

Augustine ve diğerleri o an kaskatı kesilmişlerdi şaşkınlıktan. Neler olduğunu öğrenmek için can atıyorlardı.