Çeviri: Deantrbl Düzenleme: LordVioleGrace

Yaklaşan parfüm reklam çekimi nedeniyle, Ning Xi'nin Los Angeles'ta bir süre kalması gerekiyordu.

Bu fırsatı değerlendirerek, yapması gereken çok önemli bir şey vardı ...

Birisini ziyaret etmek istedi.

Ning Xi, Los Angeles yakınlarındaki St. Bernard şehrine gitti.

Kimse onu böyle bir alanda tanıyamazdı, bu yüzden kendini gizlemeye, hatta herhangi bir makyaj yapmaya zorlamadı. Sade ve rahat bir beyaz tişört ve kot pantolon giymişti.

Bernard City, düşük gelirli grupların toplandığı ve şehrin kaçakçılarının ana yolu olduğu şu ana kadar beş yıl boyunca en tehlikeli M ülkesi seçildi; tüm ülkede en şiddetli bölge olarak kabul edilmişti.

Ning Xi, sürücü oraya gitmeden önce normal ücretin iki katını ödemek zorunda kaldı. Aslında, sadece her iki kentin sınırına kadar sürdü ve ilerlemeye devam edemedi. Ning Xi'nin arabadan inmesini bekledi, sonra hemen gazladı.

Terk edilmiş harabeler, çoğu yerin kısa, harap binalar ve terk edilmiş depolama alanları ile dolu olduğu kenti büyütmüştü. Kara sokaklarda, karaborsa olayları ortak bir manzaraydı ...

Bununla birlikte, eğlence endüstrisi patlıyordu. Geceleri saat geç olmasına rağmen, hala çok canlıydı ve her yer, içme, oyun ve kumarın ilgi odağıydı.

Kaldırımlardaki yayalar çoğunlukla vahşi görünümlü dövmelerle kaslı adamlardı ve onlar gezen herkese acımasızca bakıyorlardı. Öte yandan kadınlar, kıvılcımlarını, seksi bedenlerini, yüzlerini dumanlı gotik bir makyajla kaplı olarak göstermek için mümkün olduğunca az giyerlerdi.

Ning Xi gece geç saatlerde St. Bernard'ın içine girdiğinde, bir kız öğrenci olarak masum gibi giyinmişken, bu kana susamış kurtlar arasında yürümekte olan küçük beyaz bir tavşandı.

Yol tarafında, bir çift göz, aniden kendi topraklarına giren bu yabancıyı değerlendirdi.

Ning Xi'nin ağzında bir lolipop vardı ve kulaklıkları vardı. Sokaklarda normal, güvenli bir kaldırım üzerinde yürüyormuş gibi yürüdü.

Ne kadar kaygısız olduğundan, mahalleye aitmiş gibi görünüyordu. Onu izleyen gözler sadece değerlendiriyorlardı ve hiç kimse hata bulmak için ona gitmedi.

Sonuçta, eğer St. Bernard'da gece gibi bu kadar geç görünmeye cesaret ederse, o gerçekten bir çocuk olsa bile, kesinlikle normal biri olmayacaktır. Muhtemelen arkasında çok fazla güç vardı ve en kibar çatışmalar, onu alan kişi için ölümcül olacaktı.

O, karmaşık gecekondulardan oluşan bir labirentte yürüdü, sonra etrafındaki alanın görünümü genişlemeye başladı. Şehir merkezinden uzak değildi ve daha yakın olan merkez bölgeye yaklaşmıştı, daha moderndi.

Bernard'ın en saygın figürünün yaşadığı yer burasıydı.

Oraya gittiğinden beri sadece bir yıl aradan sonra, değişiklikler çok kayda değer değildi. Belleğine dayanarak, Ning Xi kısa zamanda diğerlerinden bağımsız olarak duran bir binaya ulaştı.

Bu bina kalın bir ormanla çevrilmişti, masalsı bir dünyada cadı sarayı gibi karanlık görünüyordu.

Bina ışık yanmadığından karanlıktı. Uyuyorlar mı? Yoksa etrafta değiller mi?

Ning Xi, bina kapısına ulaşmak için avlu girişini itti ve kapı zilini çaldı. Gece zil çalması son derece ani olmuştu.

Bir süreliğine bekledi, ama hiç cevap yoktu.

İki kez daha çaldı ama içerisi sessizdi ve kimse kapıyı açmadı.

Ning Xi kafasını kaşıdı, sonra pencerelerin altındaki saksılara baktı ve üçüncü saksıyı saydı. Sonra, üçüncü saksının altındaki anahtarları hissetti.

Haih ... anahtarların saklandığı bu yer ... hiç değişmemişti ...

Anahtarları aldığında, Ning Xi girmek için kapıyı açtı.

Evin ışıklarını yakıp söndürdü, sonra tüm evin içine bakmak için yürüdü; aslında o evde değildi.

Ning Xi, telefonundaki saate baktı, sonra oturma odasındaki kanepeye oturdu. Sahibi dönene kadar orada beklemeye karar verdi.