Çeviri: Deantrbl Düzenleme: LordVioleGrace

Ning Xi, oyun konsolundan, dergilerden ve aperatiflerden oluşan konsolun ortasına oturdu.

Bir süre sonra, Cheng Feng, Shi Xiao, Xiong Zhi ve birkaç kişi onun yanından geçti.

Daha önce hiç kimsenin görmediği Ning Xi, oturma odasında böyle sevimli bir kız olduğuna şaşırmıştı. Shi Xiao ve Xiong Zhi’nin ağzı, onun dergileriyle birlikte kanepede otururken ona itaatkar bir şekilde oturduklarını gördüklerinde açık kaldı…

Ning Xi şu an için eğlence havasında değildi, bu yüzden Lu Tingxiao'ya baktı ve tartışmasına çok odaklandığını gördü. Hızlı bir şekilde bir kısa mesaj gönderdi: [Yun, seni piç !!!!!!!!!!]

Öfkesini ifade etmek için çok fazla ünlem işareti eklemişti.

Bir cevap hızlıca geri geldi.

[Havuç Yun: Tekrar söylemeye cesaret et!]

Şimdi bir tehdit, ha? Buna nasıl cüret edersin!

Ning Xi ekranına dokundu: [Dilediğiniz gibi! Y u n , s e n i  p i ç ! ! !]

[Havuç Yun: Ning Xi! Belanı mı arıyorsun ?!]

Bu mesajı gördüğünde Ning Xi öfkeyle kaynıyordu. O şöyle yanıtladı: [Şimdi yaptığınız şeyden utanıyorsunuz? Onu şahsen kazanamayacağını biliyordun, bu yüzden sürpriz bir saldırı kullandın! Ne kadar alçak bir hareket! Sana piç demek diğer piçlere hakaret olur!]

Bir sonraki cevap yaklaşık 10 saniye sonra geldi: [Bir sürpriz saldırı mı?]

Ning Xi hızlı bir şekilde yanıtladı: [Sen olmasaydın başka kim olurdu ?! Bana Firo ve Alice'in senin adamın olmadığını söyle!]

Bir cevap neredeyse anında geldi: [Havuç Yun: Siz kavga mı ettiniz?]

[Emin ol! Eğer zekam ve cesaretim olmasaydı, ölürdüm! Ve konuyu değiştirmeye çalışmayın, ana nokta bu değil!]

[Havuç Yun: Canım, tabii ki ana nokta.]

...

Aynı zamanda, Las Vegas'taki bir yeraltı barında.

Göz kamaştırıcı ışıklar ve gürültülü müzik patlaması altında sarhoş insanlar dans havuzunda gece dans ediyorlardı.

Yakışıklı, sarı saçlı, mavi gözlü bir adam, gözlerinden yayılan bir ışıltı ile lüks bir kulübenin ortasında dev kristal disko topu altında oturdu.

Sıcak, cimri giyimli kızlardan büyük bir kalabalık onu kuşattı ve mutlu bir şekilde içkilerini içtiler, gerçekten görkemli bir şölendi ...

Siyah saçlı Asyalı bir adam büyük bir kanepede oturuyordu. Altın çerçeveli gözlük takıyordu, üzerinde bir çift mavi kulaklık vardı ve önündeki dizüstü bilgisayarında çalışıyordu. İnsanlara yakınında kimseyi istemediğinin izlenimini veriyordu.

Barda herşeyin çılgın olsa da, herkes onu görmezden geldi. Sarışın İtalyan adamın masasına göre keskin bir kontrast oluşturdu.

Bir süre sonra, siyah saçlı adam dizüstü bilgisayara saygılı bir şekilde başını salladı, ardından İtalyan erkeğine doğru yürüdü ve sakin bir ses tonuyla “Bay Augustine, Firo emirleriniz altında hareket etti mi?” dedi.

Sarı saçlı mavi gözlü İtalyan adam sarhoş bir şekilde baktı, "Mmhmm ... Firo ... oh evet, bunlar benim emirimdi! Sorun nedir, sevgili dostum?"

Siyah saçlı adam, “Aslında olmamanız gereken birine karşı gittiniz” dedi.

"Karşılaşmamam gereken biri mi?" adam sordu, hala kafası karıştı. Ancak, aklına bir şeyler gelmiş gibi görünüyordu ve bir şey fark etmişti. "Bu kadını kastediyorsun ..."