Çeviri: Punchie Düzenleme: LordVioleGrace

(Öğleden sonra Platinum Palace No.8’de)

Lu Tingxiao ve Lu Jingli büyük masada oturan sadece iki kişiydi.

"Küçük Kraliçe de yengem de seni yalnız bırakıp ortalıktan kayboldu. Ne kadar düşünceli olduğumu gör işte, seninle yemek için özel olarak geliyorum!" Lu Jingli iç çekti, evin çok soğuk olmasından nefret ediyordu bu yüzden televizyonu açmak için koştu.

Tabii ki açtığı şey eğlence sektörü magazin kanalı olurdu.

Su Yimo’nun son filmi The Sea of Stars ile ilgili haberler yayınlanıyordu. Birçok yıldızın olduğu büyük bir fırsattı.

Su Yimo, WECOUTURE tasarımlı buz mavisi, yüksek kaliteli, özel sipariş bir elbise giymişti. Tanrıça havası yayıyordu. "Ulusal Tanrıça” ünvanını taşımaya layıktı.

Fakat Lu Jingli, Glory World’ün patronu olarak, ona kaşlarını çatarak bakıyordu. "Emrinde birçok kaynak var ve seçme şansı olan birçok senaryo var, sonunda neden her zaman bu tür bir şeyi seçiyor? Her zaman bir tanrıça, yakında profesyonel bir tanrıça olacak. Klişeden ayrılamaz mı artık... ah, bu arada Su Yimo ile aranda öyle bir ilişki olduğunu sanan şirkette çok fazla insan var. Yengem de muhtemelen duymuştur. Ona açıkladın mı? Dramatik yanlış anlaşılmalara mahal verme!"

Lu Tingxiao sakin görünüyordu. “Evet.”

"Ne, çok mu etkiliydi?" Lu Jingli televizyondaki ekran değişip de Ning Xi’nin yüzü göründüğünde dünkü telefon konuşmasını tahmin etmeye çalışıyordu…

"Vay canına! Yengem! Bak bak!" Lu Jingli birden tüm dikkatini televizyona verdi.

Lu Tingxiao yemek çubuklarını koydu ve başını ekrana çevirdi, ifadesi nazik ve ciddiydi.

"Bu sabah, muhabirlerimiz herkesin son zamanlarda konuştuğu The World setini ziyaret etti ve harika bir an yakaladı...”

Sunucu tanıttıktan sonra, arkasındaki ekrandaki görüntü değişti.

O sırada sayısız karmaşık duygu Ning Xi'nin yüzünde belirdi. Sonunda derin bir nefes aldı, "Sen... boş ver, istediğim gibi yap… ama sakın seni korumamı bekleme!"

Jiang Muye, Ning Xi'nin yüzündeki kanı silmek için hafifçe elini uzattı. Gözleri duygu ve aşk doluydu: "Changge, ben senin erkeğinim. Seni koruyan ben olmalıyım."

"Öhöm öhöm öhöm…" Kim başta böyle bir sahne göstereceklerini tahmin edebilirdi ki? Lu Jingli hemen ağabeyini rahatlattı. "Ağabey, bu sadece oyunculuk. Gerçek değil, gerçek değil.”

Fakat bitmedi.

Sahne hemen Ning Xi’nin Jiang Muye’nin oklar tarafından parçalanmış bedenini tuttuğu sahneye geçti. Gözlerindeki sevgilisini kaybetmesinin umutsuzluğu, sanki izleyenler hissediyormuş gibiydi…

Lu Jingli gizlice ağabeyinin karanlık, katı yüzüne baktı ve boş bir gülümsemeyle vurguladı: "Ah, yengemin oyunculuğu harika! Harika!"

Fakat sonunda, bu televizyon ondan nefret ediyor gibiydi. Bunu söyler söylemez ekrana muhabirlerin Ning Xi ile röportaj yaptığı görüntü geldi.

"O zaman Ning Xi, sen ne tür erkeklerden hoşlanırsın? Ya da ideal bir eş için kriterlerin neler?  Bize biraz bahseder misin?”

"İdeal eş için kriterlerim; benim yaşlarımda olmalı, ortak hobilerimiz olmalı ve benzer görüşlere sahip olmalıyız!"

…

Lu Jingli sessizce parmaklarını saymaya başladı.

Benzer yaş: ağabeyi Ning Xi’den sekiz yaş büyüktü ve neredeyse üç nesillik fark vardı. Ne kadar bakarsa baksın, yaşları kesinlikle benzer değildi.

Ortak hobiler: bu konuda daha büyük bir fark vardı…

Benzer görüşler: daha önceden, Ning Xi’nin ağabeyini ana reddetme nedeni buydu: "Farklı görüşlere sahip insanlar birlikte olamaz"

…

Diğer taraftan Jiang Muye, Ning Xi’nin üç eş kriterine de uyuyordu...