Bölüm 123.1 : Ya Damatlık Ya Bedbahtlık! (1)

avatar
5448 8

Heavenly Jewel Change - Bölüm 123.1 : Ya Damatlık Ya Bedbahtlık! (1)


Çevirmen : Clumsy 

 

“Zhou Küçük Şişman, nerelisin?” diye sordu Shen Bu.

 

Zhou Weiqing başını eğip saygı, telaş ve tevazu karışımı bir tavır takındı. “ZhongTian Şehrindenim.” ZhongTian İmparatorluğu sınırlarında aşina olduğu tek şehir ZhongTian Şehriydi ve bir ZhongTian İmparatorluğu vatandaşı olarak görünmek istiyorsa tek seçeneği, bu şehri dile getirmekti.

 

Shen Bu, dudaklarını büzerek cevap verdi: “Başkenttensin yani! 4-Cevherli bir Cennetsel Cevher Ustası olarak neden Düello Köşesine geldin? Amacın On Altıncı Alayın başına bela olmak mıydı?” Bunu söylerken önündeki masaya sert bir şekilde vurmuştu.

 

Eğer hem kendisi hem de kardeşi bu düzenbaz tarafından zorbalığa uğramamış olsaydı, onun dürüst ve acınası görünümüne kanabilirdi. Ama kardeşinin kıyafetlerini yırtışını, kendisinin üzerine oturuşu ve boğazını sıkışını hatırladıkça içinde yükselen öfkeye mani olamıyordu.

 

Son birkaç saatini kardeşini yatıştırmaya çalışarak geçirmişti.

 

Shen Bu ve Shen Yi’nin ebeveynleri, onlar çok gençken vefat etmişti ve kardeşler, güçlü bir Cennetsel Cevher Ustası tarafından evlat edinilmişti. İki kardeş birbirine çok yakındı ve birbirlerinin tek gerçek akrabası olarak bağları çok sağlamdı. Sonunda kardeşini sakinleştirmeyi başaran Shen Bu, uzun bir müddet boyunca Zhou Weiqing hakkında ne yapacağını düşünmüştü. Tabii ki onu bu kadar bekletmek de küçük bir intikam göstergesiydi.

 

“Ahh, hata ettim! Komutanım, nasıl bela çıkarmaya gelmiş olabilirim?! Orduya katılıp savaşmak ve düşmanlarımızı öldürmek istiyorum!” Zhou Weiqing, yüzüne yanlış anlaşılmış bir genç ifadesi yerleştirmişti. “Tian Bei Şehrinden geçerken Düello Köşesinden bahseden askerlerimize rastladım. Eğer orada kazanırsam rütbe alabilecektim. Asil ailemi kötü zamanlarda kaybettim…Yoğun çabalar sonucunda belli bir noktaya kadar yetişim yapabildim ve bir asker olarak aile ismimi yeniden onurlandırmak istedim. Hiç başınıza bela açmak ister miydim?”

 

“Düello Köşesi hakkında hiçbir fikrim yoktu, yalnızca talimatlara uydum ve dövüştüm. Sizin Alay Komutanı olduğunuzdan da haberim yoktu! Bilseydim size asla meydan okumazdım!  Daha önce hiç sizin kadar güzel bir Alay Komutanı görmemiştim… bu yüzden anlamamış olmalıyım. Hem kazanmış olsam bile yalnızca hileli ve şanslı bir galibiyetti!”

 

Zhou Weiqing, kendisini affettirmek için bildiği tüm numaraları sergiliyordu. Başka bir şansı yoktu; sonuçta birkaç yılını kızın komutası altında geçirecekti. Buradan ayrılıp başka bir yere geçebileceğini söylemiş olsa da, bu son tercihi olurdu. Her halükarda oyunculuk yeteneğine güveniyordu ve bir sorun çıkmadan bu işi halledebilirdi.  

 

Zhou Weiqing’in biraz başarılı olduğuna şüphe yoktu ve Shen Bu’nun ifadesi hafifçe yumuşamıştı. Pasif bir şekilde sordu: “Zhou Küçük Şişman, kaç yaşındasın?”

 

Zhou Weiqing cevapladı: “On yedi yaşındayım.”

 

“Ne!? Daha on yedi yaşında mısın?!” Shen Bu’nun bakışları şaşkın ve kuşkuluydu.

 

Zhou Weiqing süklüm püklüm bir tavırla, yüzünü ovuşturarak cevap verdi: “Erken olgunlaştım, o yüzden daha büyük gösteriyorum.”

 

Onun kaderine sızlanışını izleyen Shen Bu, kahkaha atmamak için kendisini zor tutmuştu. “Gerçekten sadece on yedi yaşında mısın?!” Zhou Weiqing, görünüş olarak 22-23 gösteriyordu. Ayrıca 17 yaşında Düşük Seviye Zun Aşaması Cennetsel Cevher Ustası olabilenlere mutlak bir deha gözüyle bakılırdı. Shen Bu şu anda 28 yaşındaydı ve 6-Cevheriyle ordudaki genç jenerasyonun en iyilerindendi.

 

Zhou Weiqing başını defalarca sallayarak karşılık verdi: “Daha on yediyim! Yaşım hakkında yalan söylememe gerek yok sonuçta.”

 

Shen Bu, arkasına yaslanarak ilgili bir şekilde bakmaya başladı: “Az önce çok güzel olduğumu söylemiştin, değil mi?”

 

Zhou Weiqing hemen başını salladı ve cevap verdi: “Tabii ki Komutanım! Baş döndürücü güzelliğiniz kazları uçurur, balıkları diplere daldırır, çiçekleri utancından kurutur ve yüzünüz ayı gölgede bırakır! O kırılgan genç güzelliklerin yanında kahraman, cesur havanızı, her zerrenizdeki askerliğin gücünü tarif etmenin imkânı yok. İnsanların arasında bir anka kuşusunuz adeta!”

 

Shen Bu bir humph sesinden sonra şöyle dedi: “Yeter, tamam. Aralıksız yağcılığına daha fazla dayanamayacağım. Güzel olduğumu söylüyorsun… Peki kardeşim hakkında ne düşünüyorsun? O benden daha da güzel, değil mi?”

 

Shen Bu doğru söylüyordu. İki kardeş birbirine çok benziyor olsa da Shen Yi, daha narin ve genç bir kız olarak güzelliğinin doruğundaydı.

 

“Kardeşiniz de kesinlikle çok güzel.” Zhou Weiqing bu kez kısa kesmişti, çünkü Shen Bu’nun ne yapmaya çalıştığından emin değildi.

 

Shen Bu, başını sallayarak konuştu: “Pekiyi. Madem öyle, lafı fazla dolandırmayayım. Gücün kesinlikle etkileyici; bu yaşta 4-Cevhere ulaşmanın yanı sıra Rüzgar Nitelikli Yeteneklerin de oldukça yüksek dereceli. Yalnızca Kasırga Vuruşu ve Rüzgarın Prangalarını tanıyabildim, diğer ikisini hiç duymamıştım. Bugünkü performansına mükemmel diyebilirim. Kurallar gereği Tabur Komutanı olacaksın. Alay Komutanı olsam bile bunu değiştiremem.”

 

Zhou Weiqing, mutlu bir surat ifadesiyle dinliyordu. Ama kalbinde şöyle bir düşünce vardı: Bir noktada ‘Ama’ gelecek gibi görünüyor…

 

Ve düşünceleri çok geçmeden onaylandı.

 

“Ama... performansın baş döndürücü olsa da biz iki kardeşi fazlasıyla utandırdın. Ayrıca kardeşimin kıyafetlerini kasıtlı olarak yırtarak onun onurunu ve saygınlığını zedeledin. O 23 yaşında ve Tabur Komutanı olmasına rağmen naif, genç bir kız. Az önce geç kalmamın sebebi de onun intihar etmesine engel olmaktı. Ben utandırılmayı göz ardı edebilirim. Ama kardeşime yaptığın şeyin bedelini ödemek zorundasın. Burada baş başayız ve sana bunu söylemekten çekinmeyeceğim; On Altıncı Alayda bir Tabur Komutanı olsan bile senin icabına bakmam zor olmayacaktır.”

 

Shen Bu’nun sözleri tehdit ediciydi ve gözlerindeki soğukluk artarken, sahnede yaydığı baskıyı geri kazanmaya başlamıştı.

 

Zhou Weiqing kaşlarını kaldırdı ve küçük düşürücü rolüne bir son verdi. “Ee… Alay Komutanı, ne istiyorsun?”

 

Shen Bu iki parmağını kaldırdı. “İki seçeneğin var: İlki Tabur Komutanı olarak Külhanbeyi Taburuna atanman ve bir daha asla sıradan ordu düzenine dönememen, orada yaşaman ve ölmen. Hmm, orada emekli bile olamazsın herhalde. Öğretmenim kuzey ordularının komutanı olur ve ona Shen Yi’ye zorbalık ettiğini anlattığım sürece sonsuza dek Külhanbeyi Taburunda kalacağına hiç şüphe yok.”

 

Zhou Weiqing anlık olarak afalladı ve dövüşmüş olduğu Yeşil Kurt’u anımsadı. Kafası karışmış ve meraklı bir şekilde sordu: “Alay Komutanı, neyin nesi bu Külhanbeyi Taburu?”

 

Shen Bu soğuk bir gülümsemeyle yanıtladı: “Külhanbeyi Taburu, adından da anlaşılacağı üzere, ordudaki külhanbeylerini ve düzenbazları ifade ediyor. Onlar kuzeydeki Alayların en baş belası askerleri, hepsi pislik, faydasız düzenbazlar. Külhanbeyi Taburu bizim dışımızda 4. 7. ve 8. Alayların askerlerini içeriyor ve toplamda bine yakın kişiden oluşuyor. Bu Tabur sınıra en yakın topluluktur ve arkasında 3 Alay vardır. Bir düşman saldırısında ilk darbeyi yiyen Külhanbeyi Taburu olur. Yalnızca büyük suçlar işleyen kişiler o tabura gönderilir. Yeterli silahları yok, en kötü çadırlara ve yemeklere sahipler. Ayrıca en kötü düşmanlarla da onlar yüzleşiyor. Eğer orada Tabur Komutanı olmak istersen seni durdurmayacağım.”

 

Zhou Weiqing gergin bir şekilde sordu: “Bu Külhanbeyi Taburu askerleri… ordu kampında özgürce dolaşabiliyor mu?”

 

Shen Bu yanıtladı: “Savaş olmadığında sıradan askerlere haftada bir gün izin verilir. Külhanbeyi Taburu askerleriyse ayda bir kez izin alıyor ve kamp sınırlarını terk etmeleri yasak. Aksi takdirde işgalci kabul edilip öldürülürler.”

 

Zhou Weiqing hayretler içerisindeydi. “Bu çok gaddarca! Külhanbeyleri de insan! Düzenbazların da hakları var!”

 

Shen Bu soğuk bir kahkaha attı: “Tabii ki var. Ama onların işlediği suçlardan da haberdar olmalısın. Kendin de gördün, ZhongTian İmparatorluğu Ordumuz kadınların askere katılmasını kısıtlamıyor. Bu piçlerin bazıları da kadın askerlere karşı ciddi hareketlerde bulunuyor; cezalandırılmaları gerektiğini düşünmüyor musun? Hırsızlar, görevden kaçanlar, asker kaçakları, dolandırıcılar…  Hepsi Külhanbeyi Taburunda. Aslında onları idam etmeyerek bile merhamet göstermiş oluyoruz. Her halükarda, anlatmak istediğim şey, Külhanbeyi Taburunun tüm ordudaki en kötü yer oluşu. Tugaylar oraya 11 Komutan gönderdi ama bir tanesi bile bir aydan fazla dayanamadı. Gönderilen kişilerin pek çoğu güçlü Cevher Ustalarıydı ama dördü hafif, altısı ağır yaralı olarak geri döndü.”

 

Zhou Weiqing, “Peki ya sonuncusu?” diye sordu.

 

Shen Bu’nun gözlerindeki soğuk yoğunlaşmıştı. “Sonuncusunun attan düşerek öldüğü söylendi. Ama o Tabur Komutanı da senin gibi 4-Cevherli bir Cennetsel Cevher Ustasıydı, gerisini sen düşün. Bu olaylardan sonra Külhanbeyi Taburu yıllarca Komutansız kaldı, Bölük Liderlerini bile aralarından seçtiler. Taburlarının bir takma adı daha var, ‘Şeytanların Taburu’.”

 

Zhou Weiqing bir müddet düşündükten sonra yeni bir soru yöneltti: “Külhanbeyi Taburundakiler sonsuza dek oraya mı mahkum?”

 

Shen Bu pasif bir şekilde yanıtladı: “Ordunun emeklilik yaşı olan 60a gelebilirlerse emekli olabilirler. Aksi takdirde kalabilecekleri tek yer Külhanbeyi Taburu. Hatta birkaç ayda bir farklı Tugaylardan Külhanbeyi Taburuna yeni suçlular gönderilir. Ama Külhanbeyi Taburu yıllar boyunca bin asker civarında kaldı. Oradaki ölüm oranı hiçbir toplulukta yok.”

 

Zhou Weiqing şöyle demeden edemedi: “Madem böyle bir muamele görüyorlar, neden kaçmıyorlar ki? Ya da daha kötüsü…düşmana çevrilmiyorlar?”

 

Shen Bu bir kahkaha attı ve Zhou Weiqing’e duyduğu en aptalca şeyi söylemiş gibi baktı. “Nereye kaçacaklar ki? İki ordu arasında bir kilometrekarelik bir alan var. Ve seyrek çimler dışında hiçbir bitki örtüsü ve yemek yok. Külhanbeyi Taburuna günlük yemek ve su gönderiliyor, onlar da ancak ihtiyaçlarını karşılayacak kadar. Nasıl kaçabilsinler? Düşmana teslim olmaya gelince, sanırım düşmanımızı pek araştırmamışsın. WanShou İmparatorluğunun savaşmasının ana sebebi besin eksikliği. Bulabildikleri tüm gıdayı halka gönderiyorlar; düşman için kaynaklarını ziyan etmezler. Bu şartlar altında tekrar soruyorum, Külhanbeyi Taburu nasıl kaçabilir ki?”

 

#Külhanbeyi Taburu ve 'düzenbazlar'. Weiqing'in 'düzenbazların da hakları var' dediği kısımda çok eğlendim. Bin küsür pislik ve Weiqing nasıl olur dersiniz? 
Tabii henüz ikinci seçeneği duymadık. Belki de keratamız o seçeneğe yönelecektir.
Öğrenmek için okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44421 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr