Bölüm 118: ---------------

avatar
5732 4

God and Devil World - Bölüm 118: ---------------


God and Devil World Bölüm 118: -------------------

Çeviren ve Düzenleyen: Arthas

Chi Yang’ın ifadesi oldukça sakindi. Yue’nun kaçırılması onu çok gergin bir duruma soksa da kendini kontrol edip durumu mantıklı bir değerlendirmeye alabilmişti. Sonuç ise şu anki gücü ile yapabşleceği bir şey olmadığıydı.

Lu Wen kasabadan dışarı doğru koşarken “Sen onu bulmak için gitmiyorsan, ben gider bulurum!” dedi.

(Arthas Notu: Allah için git seriden.)

Lu Wen daha çok gençti ve duygularını kontrol edememesi doğaldı. Yue’nun onun tanıdığı tek kişi olduğu gerçeğini sayarsak kendisini ve adamlarını onu aramak için tehlikeye atacağını tahmin etmek zor değildi.

Chi Yang’ın kaşları kırıştı, “Zhang Zheng, Lei Yi, durdurun onu.”

Chi Yang’ın arkasında duran iki görevli yolu kapatmak için ileri fırladı.

Lu Wen, yolunu kesenlere dik dik bakıp “Yolumdan çekilin!”dedi.

Lu Wen grupta patronun eşi konumuna en yakın kişiydi. Yue ve Chi Yang dışında çok az kişi onun isteklerine hayır demeye cesaret edebilirdi.

Lei Yi gülse mi ağlasa mı bilemeyeceği bu durumda “Bayan Lu, lütfen bizi de anlayın, biz sadece emirlere uyuyoruz.” dedi.

Lei Yi ve Zhang Zheng direkt Chi Yang’ın astlarıydı, bu yüzden Chi Yang’ın emirlerine uymak zorundaydılar. Chi Yang dışında onlara emir verebilecek tek kişi malum kişiydi, başka kimseden emir almazlardı.

Lu Wen, Chi Yang’a dönüp “Chi Yang! Bu da ne demek?!” dedi.

Chi yang düz bir şekilde “Lu Wen, benim görevim Taştan At Kasabasını korumak, mevcut operasyonları yönetmek ve özellikle senin ve Gou Yu’nun güvenliğini sağlamak. Eğer Yue’yu aramak için dışarı çıkarsan seni bekleyen tek şey acı bir ölüm olur. Lei Yi ve Zhang Zheng, bu bayanlara evlerine kadar eşlik edin ve kaçmalarına izin vermeyin. Benim veya Yue’nun emri olmadan dışarı çıkamasınlar.” dedi.

(Arthas Notu: Chi Yang adamdır aksini iddia eden Lu Wen’dir.)

Lie Yi saygılı bir tonla “Bayanlar önden.” dedi.

Gou Yu, Lu Wein’in kıyafetini hafifçe çekerek “Kız kardeş, Chi Yang bizim iyiliğimiz için öyle söylüyor, onun için işleri zorlaştırmak istemiyiz.”dedi.

Lu Wen, Chi Yang’a delici bakışlar attıktan sonra korumalarını takip etmeye başladı.

Chi Yang, Lu Wen ve yanındakiler ayrıldıktan sonr Liu Yan’ı çağırması için birkaç kişi gönderdi.

Liu Yan hafif bir merakla “Chi Yang, neden beni çağırttın?”diye sordu.

Chi Yang sözde onlarla aynı statüde olsa da hâlâ ikinci adamdı. Yue’nun yokluğunda tüm yetkiler ondaydı.

“Adamlarını ve PSA’yı al ve Kaptan Yue’yu aramak için batıya doğru git. Eğer onun hakkında bir bilgi bulabilirsen veya bulamazsan beni bilgilendirmek için belirli aralıklarla birini gönder.”

PSA ellerindeki en güçlü araçtı. Zpt90 25 mm’lik topu ile mutant deniz yılanının derisini bile kolaylıkla delip geçiyordu.

Liu Yan kafasını sallayıp görevinin başına gitti.

Chi Yang, Liu Yan’ın da ayrıldığını gördükten sonra kendi kendine “Yue, umarım iyisindir.”diye mırıldandı.

Chi Yang direkt kendisi çıkıp Yue’yu aramak istiyordu fakat şuan Taştan At Kasabası çok kritik bir durumdaydı, herhangi bir uyumsuzluk olmamalıydı.

Chi Yang, Yue’nun ardında bıraktığı çeşitli ağır yükümlükleri sırtlanmak zorundaydı. İnsanları örügtleyip kasabanın yanındaki nehirlerden deniz yılanlarını temizlemekte bunlardan biriydi.

 

 

Yue, White Bones ve Greenie, kuşun yuvasından ayrılır ayrılmaz yoğun bir ormana girmişti.

Yeşil tütlü kartal da diğer kuşlardan farklı değildi. Yavru kuş uçamasada bacaklarını kullanıp penguen yürüyüşü yapabiliyordu.

(Arthas Notu: Beş metre kanat açıklığıyla uçamıyor mu şimdi? Wtf?)

Hayat Kurtaran Bitki, Yue’nun yarasını tam iyileştirmemişti, öyle yaralanan birinin yürümesi mümkün olmazdı. Fakat Yue’nun sınırları aşan vitalitysi ile yürüyebiliyordu.

Ayrıca güçlü bir strenghti de vardı, bu sayede yarası kötüleşmeden ilerleyebiliyordu. Buna rağmen her adımda keskin bir acı göğsünden tüm vücuduna doğru yayılıyordu. Her adımla birlikte sıcak kan boğazına kadar yükseliyordu

Yue yürürken “Şimdi Deniz Kızı Prensesini çok daha iyi anlıyorum.” Diye düşünüyordu.

Birden bire ormanda bir silah sesi yankılandı. Yue’nun kalbi bu sesle birlikte hoplamıştı. “İnsanlar?!”

Bu ormana en ufak bir aşinası olmadığını da göz önüne alınca o insanlar onun tek kurtuluş yoluydu.

Fakay Yue sesin geldiği yere varınca gördüğü tek şey beş insan cesedinin üzerinde dolaşıp onları mideye indiren altı mutant maymundu.

Yue, çıkış yokunu yiyen maymunları görünce gözleri yoğun bir öldürme arzusu ile parladı. White Bones’a hepsini öldürme emrini vermişti bile.

White Bones, maymunlara kirişinden fırlamış bir ok hızıyla atıldı.

Maymunlar da kendilerine gelen White Bones’a tepkisiz kalmayıp savaş çığlıkları ile ileri atıldılar.

White Bones baltasını sallarak bir maymunu bel hizasından ikiye böldü.

Kalan beş maymun arkadaşlarının doğranmasını fırsat bilip tüm güçlerile White Bones’a saldırmalarına rağmen en ufak bir çizik bile bırakamadılar.

Maymunlar White Bones’a saldırırke White Bones’ta vücudunun çeşitli bölgelerinden kemik dikenler fırlatıp onlara saldırıyordu.

Fakat maymunların vitalitysi çok güçlüydü ve White Bones ile canları pahasına savaşmaları onları daha zorlu bir rakip yapıyordu.

Greenie tüm bu süre boyunca Yue’nun yanında durup durumu gözlemledi. En sonunda ileri çıkarak yıldırım hızı ile maymunların kafasını teker teker deldi.

Maymunlar toplamda bir beyaz hazine kutusu ve birkaç düzine Hayatta Kalma Parası düşürmüştü. Hazine kutusu da boştu.

Yue kafasını sallayıp etrafı incelemeye başladı.

Çok geçmeden belli bir yönde ilerleyen bir kan izine rastladı. Arkasındaki Greenie ve White Bones ile kan izlerini takip edince dağın içine kurulmuş küçük bir köy gördü.

“Orada dur! Sen kimsin?!”

Yue ve arkadaşları köye yeni varmıştıki biri elinde ev yapımı bir arbalet, diğeri ise büyük bir bıçak tutan iki kişi onları durdu.

-----------------------------------------------------------------------------------------

Bölüm ismi: Küçük Köy






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44354 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr