Bölüm 187: Kaos

avatar
3259 4

God and Devil World - Bölüm 187: Kaos


Çeviren: Arthas

Düzenleyen: Hedera

Yue, Özelleştirilmiş Bölgeye doğru sürerken bölge sınırını korumakla görevli iki kişinin çoktan öldüğünü gördü. Kalplerinin olması gereken yerde büyük boşluklar vardı. Hiçşüphesiz bu bir Avcı’nın işiydi.

Özelleştirilmiş Bölgede yaşayan insanların çoğu ölüm korkusunu Kıyamette bile tatmayan insanlardı. Güvenli bölge sandıkları yere bir canavarın girdiğini öğrenince paniğe kapılıp dışarı çıkmaya çalışmışlardı. İlk defa hayatla dolu Özelleştirilmiş Bölge bu kadar boş ve cansız duruyordu.

Bu kaos ortamında insanlar dışarı çıkabilmek birbirlerini eziyordu. Aralarında bazıları bir iki seviyelik gelişimciydi ve bu avantajlarını en öne geçmek için kullanıyordu. Kadınların ve çocukların çoğu yere düşmüştü. Herkes paniklemiş kendinden başkasını düşünmez olmuştu.

“S*kerler!”

Özelleştirilmiş Bölge insanları bu şekilde davranmaya devam ederse Avcı öldürecek kimseyi bulamayacaktı.

Yue hiç tereddüt etmeden Korku Sanatları yeteneğini kullandı. Bu yetenek insanları yerlerine mıhlayacak kadar korkutuyordu. Yue’nun bedeninden kudretli bir ruhsal güç yayıldı ve birbirlerini ezen insanlara etki etmeye başladı.

“Kapayın çenenizi! Şimdi herkes sıraya girsin ve düzenli bir biçimde bölgeden ayrılın!”

Korku Sanatları sayesinde Avcıdan daha çok Yue’da korkan insanlar emirleri dinleyip sıraya girmeye başladı.

Yue ilerlemeye başladığı zaman yanından geçtiği insanlar inanılmaz bir korku hissediyordu. Bu korku normalde Yue gibi  birinden emir dinlemeyecek insanları hizaya sokuyordu.

Herkes Özelleştirilmiş Bölgeyi terk ettiğinde Yue, kanla kaplanmış bu Avcıyı aramaya başladı. Avcı kaçamayan insanları takip edip öldürüyordu. Kıyamet, Özelleştirilmiş Bölgeye dokunmadığı için burada yaşayan insanlar ne savaşacak ne de saklanacak yeteneği sahip değildi. Avcı, şişman kuzuların arasında dalmış aç bir kurt gibi öldürüyordu.

Avcı dilini fırlatarak bir çocuğun göğsünü deldi.

Küçük çocuk(erkek) on yaşından büyük değildi ve korkusu gözlerinden okunuyordu. Yere düşmeden önce birkaç saniye göğsündeki deliğe bakakaldı.

“S*kerler!”

Sahneye tanık olan Yue’nun kalbi soğudu. Hemen İğneyi çıkartıp ateş etti.

Avcı normal zombilere nazaran zeki bir varlıktı. Yue’nun daha önce sayısız zombi ve Avcı öldürdüğünü görmüştü. Hemen arkasını dönüp kaçmaya başladı. Yue’nun dikkati küçük çocuğun cesedi ile dağılmışken gözden kayboldu.

Yue, Avcının kaçtığının gördüğü anda hızlanmaya başladı.

Eğer Avcı ona saldırıya geçseydi çok daha iyi olurdu fakat kaçmayı seçmişti. Oldukça hızlı gerçeğini de ele alınca hareket halindeki bir Avcıyı vurmak Yue için kolay bir şey değildi.

Yue tüm hızını kullanarak Avcıyı takip ediyordu. Çevikliği 69 puana ulaşmıştı. Bu kadar  yüksek hızla arayı kısa sürede kapattı. Eğer Avcı sürekli yönünü değiştirmeseydi çok önceden yakalamış olurdu.

Yue bir ara sokağa girdiği anda Tehlike Hissi onu uyayararak kenara çekilmesini sağladı. Yue daha yeni yana kaymıştı ki kafasının yanından bir dil geçti ve yere saplandı.

Avcı sokağa girer girmez bir duvarın üstüne tırmanmış ve Yue’ya ani saldırı yapmak istemişti.

Dil kendisine çarpsa bile koruyucu katmanları geçemezdi fakat savaş sürerken bilerek yara almak mantıklı bir şey değildi.

Yue’nun gözleri daha da soğurken sol eliyle yerdeki dili kavradı ve Avcının soluna doğru geri fırlattı. Ardından İğne ile biraz daha sağa nişan alarak ateş etti.

Dilden kaçınmak isteyen Avcı sağa kaçınırken Yue’nun İğnesine yakalandı. Büyük bir patlama sesiyle Avcının kafası patladı. Kafasız vücut yavaşça yere düştü. Cesedin yanında bir yeşil hazine kutusu duruyordu.

Yue cesede doğru ilerlerken “Ekipman kazanma şansımız gittikçe düşüyor gibi duruyor.”diye düşündü.

Ji Qing Wu ile avcılarla ilk karşılaşmalarında iki avcıdan bir yeşil hazine kutusu bir tane yetenek kitabı düşmüştü. Şimdi ise Yue on tane Avcı öldürmüştü fakat sadece iki yeşil hazine kutusu düşmüştü. Geri kalanlar beyaz hazine kutusu vermişti.

Kısa süre sonra özel polis kuvvetleri alana girip düzeni yeniden sağladı.

Long Hai Kampının güçleri ağırlıklı olarak üç kapıya dağılmıştı. Aksi hâlde Avcı bu kadar kolay Özelleştirilmiş Bölgeye giremezdi.

“Yardım edin! Yardım edin! Ben Sekreter Zhang’ın eşiyim! Bana böyle davranamazsın! Yardım edin, ölmek istemiyorum!”

“Ben o Avcı canavarı tarafından yaralanmadım! Evde yemek yaparken oldu! Ben bir delegeyim! Siyasi dokunulmazlığım var!”

“Ben Ning Şirketler Zincirinin Yönetim  Kurulu Başkanıyım! Chen Jianfeng benim arkadaşım! Bana dokunursanız canlı canlı derinizi yüzdürürüm!”

“…..”

Özel polis güçleri hemen üstlerinden gelen emirler doğrultusunda yaralıları toplamaya ve belli bir bölgeye götürmeye başladı. Eğer bu insanların belli bir statüleri olmasaydı görüldükleri anda vurulurlardı. Fakat bunların hepsi bir yerlerinde gümüş kaşıkla doğmuş insanlardı ve üstleri ile yakın ilişkileri vardı. Onları tutuklamaları bile bir gelişmeydi.

Emir üstlerinden gelse bile bazıları yüksek sesle çığlık atıyor, bazıları yaralarının nedenini açıklıyor bazıları ise onları tehdit ediyordu. Tüm alan yeniden kaosun eline düşmüştü.

Özel polis güçlerinin kaptanı derin bir nefes aldıktan sonra “Herkes sakin olsun! Sadece yaralarınızı inceleyeceğiz, eğer zombiler tarafından olmadığı onaylanırsa gitmekte özgür olacaksınız!”diye gürledi.

Eğer bu insanlar normal kişiler olsaydı polis güçleri bu kadar dil dökmekle uğraşmadan şiddete baş vurmuş olurdu fakat normal kişiler değillerdi. Herhangi bir ters hareketlerinde hayatları bitebilirdi.

Bir anda bir silah sesi yankılandı.

Polis güçlerinin kaptanı silah sesine doğru döndüğünde Yue’yu 54 tip tabancasıyla beyaz bir köpeğin kafasında büyük bir delik açarken buldu.

“Kıymetlimm! Ah olamazzz!”

32-33 yaşlarında beyaz tenli bir kadın köpeğinin vurulduğunu görünce o tarafa doğru koştu.

(Arthas Notu: İngilizce çevirmenin kadını golluma benzetmesine katılıyorum.)

Kadının gözleri kan kırmızısına dönerken öfkeyle Yue’ya döndü “Seni…. Seni şeytan! Benim kıymetlimi öldürdün! Seni asla affetmeyeceğim!”dedi ve tokat atmaya çalıştı.

Köpeğine çok değer vermiş ve kendi kızı gibi büyütmüştü. Kıyametten sonra bile çoğu insanın bulamadığı yiyeceklerle beslemişti. Köpeğini beslediği yiyecekler için birbirini öldüren insanlar vardı.

Yue tüm gün savaşmıştı ve oldukça agresif bir haldeydi. Köpeği için yakınan bir kadını çekemezdi.

“S*ktir git başımdan. Köpeğin enfeksiyona yakalanmıştı. Öldürmeseydim, o *çok* değerli köpeğin seni ve buradaki herkesi öldürecekti.”

Bu gereksiz insanları kurtarmak için buraya kadar gelmişti ve kadın utanmazca ona bağırabiliyordu. Üstüne üstlük kadın tokat atmak için elini kaldırdığında daha fazla sakin kalamayıp kendini sınırlamadan kadına tokadı bastı. Tokadın etkisiyle kadın birkaç dişini kaybederken yüzü de şişmişti.

Kadın köpeğinin ölmesine mi yoksa tokadı yemesine mi şaşırsın bilemes bir halde yerdeydi. Ardından durumun farkına varıp polis kaptanını göstererek “Zhang Jie! Eğer polis kaptanı olmaya devam etmek istiyorsan bu p*çi tutuklamak zorundasın!”dedi.

Polis kaptanı bir süredir kim olduğunu çözmek istiyormuşcasına Yue’ya bakıyordu. Adamlarından biri kim olduğunu söyledikten sonra yüzü kireç beyazına döndü ve fısıldayarak “Leydi Shi, bu kişi Taştan At Kasabasının Lideri Yue Zhong!”dedi.

Zhang Jie sözlerini bitirince kadının da yüzü beyaza döndü. Ama sonradan toparlanıp zehirli gözlerle Yue’ya bakıp “Ne olmuş öyleyse! Sırf Taştan At Kasabasının Lideri diye istediği kişiye vurabilir mi? Bir kadına vurduktan sonra kendine hâlâ erkek diyebiliyor musun? Şuan Long Hai Kampındasın, eğer cesaretin varsa gelip beni öldürürsün.”dedi.

Kadın Long Hai Kampının Baş Sekreterinin eşiydi. Yue onu burad öldürürse Long Hai Kampı tamam deyip geçmezdi. Yue eğer Long Hai Kampıyla çalışmak istiyorsa onu öldüremezdi.

Yue boş boş baktıktan sonra gülümseyerek “Eğer isteğin bu yöndeyse… sana istediğini vereyim.”dedi.

Zhang Jie silahını çekerek kadının önüne geçti. Soğuk soğuk terliyordu çünkü arşısındaki adamın tek darbesi onu öldürebilirdi. Fakat işi buradaki insanları korumaktı. Yue’nun elini kolunu sallayarak birini öldürmesine izin veremezdi.

Yue da Zhang Jie ile aynı anda harekete geçmişti. Zhang Jie önüne geçince ise baştan savma bir tekme savurarak polis kaptanını birkaç metre öteye fırlattı.

Zhang Jie yere yeni çarpmıştı ki hemen ayaklandı.

“Lanet olsun!”

“Kurtarın beni! Kurtarın beni!”

Bu sırada kadınlardan biri delicesine yardım çığlığı atmaya başladı.

Zhang Jie kafasını çevirince bir mutant kedinin kadına delicesine saldırdığını gördü. Her darbesinde kadından daha büyük bir parça koparıyordu.

Kadının gözleri korkuyla dolup taşarken kediden uzaklaşmaya çalışıyordu. Fakat dengesini kaybetti ve yere düştü. Artık kediden kaçmak için şansı kalmamıştı.

Düşen kadının yakınında bulunan insanların hepsi kaçışarak alanı boşalttı. Aralarından hiç biri kadına yardım etmek istemiyordu. Yanlışlıkla yaralansalar bile zombiye dönüşürlerdi. Kimse tam tanımadığı bir kadın için bu kadar tehlikeli bir şeyi yapmaya kalkışmazdı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44343 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr