Bölüm 17 - NEFRET

avatar
385 1

Fantocity Season 1 : Paralel 2 - Bölüm 17 - NEFRET


(Bölüm Müziği : youtube.com )

  Ares.. boşlukta düşünüyordu. Yapayalnız...

"Ben kimim?"
"Burada ne arıyorum?"
"Hangi Dünyada öldüm?"
"Hangi Zamandayım?"
"Neredeyim?"

Düşündükçe gözü daha da kararıyordu, düşünceleri giderek kendi zihnini ele geçirmeye başladı.

"Tüm bu sorular, bir yere kadar umurumda. Peki... neden?"

"Ölmek istemiyorum."
"Bu şekilde yaşamak istemiyorum."
"Ben ne istiyorum?"

  Ares gözlerini yavaşça açtı ve sonsuz boşluğa doğru baktı.
"Annem hep bizi hayatta tutan şeyin azmimiz olduğunu söylerdi, yaşama içgüdümüz. Çabamızın."
"Bir durumu, bir duyguyu, bir zamanı ancak azimle değiştirebilirsin."
"Azimli olmak nedir?"
"Azim nedir?"

Düşünceleri başını ağrıtmaya başlamıştı. Gözleri gittikçe daha da karardı. Mavilikten yavaşça koyu maviye doğru kaydı. Göz bebeği, her düşünüşünde daha da çılgınca ve düzensiz hareket ediyordu.

"Azim her şeyse, bunu nasıl güçlendiririm?"
"Düşmanlarımın önümde diz çökmesini istiyorum."
"Yalvarmalarını dinlemek istiyorum."
"..."
"Dostlarımın bile."

Gözü biraz daha karardı. Elini baktığı yere doğru kaldırdı. Kalbi çılgın bir hızda atıyor ancak bunu umursamayacak kadar düşüncelerine odaklanmıştı.

"Bu ellerin acımasını hissetmekten bıktım artık."
"Bu ellerin kanamasını görmekten bıktım artık."

Gözünün önüne sürekli elini o şekilde tuttuğu bir çok acı dolu anısı geliyordu. Avuç içini kendine doğru çevirdi.

"Bu eller... yeterince acı çektiler."
"..."
"Peki acı hissettirmek?"
"Güzel bir his mi?"


Ares'in gözü siyaha yakın bir hal aldı. Ruhunda bir şeyler alevlenmiş gibiydi. Kalbinde, göğsünde bir ağırlık hissediyordu.

"Güzel olmalı.. ki herkes bunu istiyor."
"Bunu yapıyorlar.."

Ares'in ruhu, kalp şeklinde gözünün önüne geldi. Sapsarı bir kalp, yavaşça siyaha doğru dönüyordu.

"Oyunu böyle oynuyorlarsa.."
"Kuralları bozmaya geldim."

Her sözünde, gözü biraz daha kızarmaya, ruhu biraz daha kararmaya başladı.

"Sevgi nefreti yenemiyorsa..."
"Kaos getirmeye geldim."

Artık Ares'in gözündeki damarlar görünmeye başlamış, kendiliğinden akan göz damlaları yere düşmeden buharlaşmaya başlamıştı. Elini güçlü bir şekilde sıktı.

"Zincirdeki zayıf halkaysam..."
"Zinciri kırmaya geldim."

Her cümlesinde başka bir anısı aklına geldi. Ruhu ve bedeni ise bu nefreti zar zor kaldırır haldeydi.

"Ben yaşamıyorsam..."
"Ölümü kıskanılır hale getireceğim."

Gözünün önüne bir anlığına kız kardeşinin gülüşü geldi.

"Bu ellerle..."
"Bu bedenle.."
"Bu azimle..."

Ve kız kardeşinin ölümü...

"Acı içinde hepsini kıvratacağım."
"Son dualarını ise.."

"Kendi ölümlerine yalvarmaları için yapacağım."

Ares'in ruhu, simsiyah gözleri ise kırmızı bir şekilde parlamaya başladı.

"Ve, nereden başlayacağımı çok iyi biliyorum."
Ares, bomboş gökyüzünü terk etti.



Garethy, bıçağını Ares'in bilinçsiz bedenine saplayacakken Ares, bıçağı havada tuttu. Garethy'e kırmızı ve nefretten parıldayan gözleriyle yerden baktı. Garethy, Ares'in gözlerinde nefret, acı ve kaosu ilk bakışta gördü. Ares, elini sıkarak bıçağı parçaladı. Elinden litrelerce kan boşalıyor, bunu umursamadan yavaşça ayağa kalkıyordu. Garethy bir anda kesildi. Bacakları korkudan hareket etmiyordu. Ares, kafasını eğip yavaşça fısıldadı :
"Gel..."

Garethy kendi kendine:
"Gel... mi? Nasıl yani? Gücümü aşağılamaya mı çalışıyor? Sana nelere sahip olduğumu göstereceğim." diye fısıldadı.

Garethy, arkasından bir tabanca çıkarıp onlarca kez Ares'e atış yaptı. Ares, yavaşça kafasını yukarıya kaldırdı. Saçları, sol gözünü kapatıyor ancak sağ gözü alevler içinde kıpkırmızı yanıyordu. Mermiler odanın o köşesinde büyük bir patlama yarattı. Garethy'nin sevinci yüzüne yansıdı.

Garethy arkasından :
"Sana gel.. dedim. Tüm gücünle." diye bir ses duydu. Neşesi bir anda korkuya döndü. Kafasını titreyerek ve yavaşça arkasına doğru döndü. Gözü, Ares'in kanlar içerisindeki gözünü görünce odanın diğer köşesine doğru fırladı.

"Pekala, hadi bununla baş et!" diye bağırdı Garethy. Elinden bir telefon çıkarıp yere bıraktı. Yer, deprem gibi sallanmaya başladı. Yerin altından kocaman solucanımsı, dişleri aşırı ve keskin bir canavar çıktı. Ağzının içinde bir ağız, diğer dişleri insanı tek hamlede yutmaya yeter gibiydi. Derisinin aşırı kalın olduğu, dışarıdan bile rahatça görünebiliyordu. Ares bu canavarı bir yerden hatırladı. Aklına, köylerine baskın olan zaman geldi. Evet, o canavar oradaydı. Onu hemen tanıyıverdi. Garethy, kendinden emin bir şekilde :
"Hadi bakalım, bunu da yok et! Bakalım o yardımcı ruhun, ruh yiyici karşısında ne yapabilecek?"

Ares, sağ gözünü canavarın yüzüne dikti. Canavar, sağ ve solundan çıkan iğneleri Ares'e fırlattı. Ares hızlı bir hamleyle canavarın arkasına geçti. Canavar'ın başına elini değdirdi ve Garethy'e bakarak şunları söyledi :
"Beni o zayıf ruhlarla karıştırma.." sözlerinin ardından canavar içeriden patlayarak binlerce parçaya bölündü. Parçaları salonun her yerine dağıldı. Arkası dönük bir şekilde yere inen Ares, kafasını arkaya doğru yukarıdan çevirerek Garethy'nin korku dolu yüzüne baktı.

Bu his.. Garethy'nin yüzünde çıkan bu ifade.. Bu duygu... neydi böyle? Azim miydi? Sevinç miydi?
...
Hayır.
Bu, nefretti.
Bu, adaletti.
Bu... intikamdı...
Ares, yıllardır hasret olduğu bu duyguyu zihninin bir köşesine kazıdı. Arkasını dönüp Garethy'e tekrardan baktı. Garethy, yerde şok olmuş şekilde titreyerek duruyordu.

Ares, yumruk şeklindeki elini, Garethy'e doğru tuttu. İşaret ve orta parmağını Garethy'i gösterecek şekilde açtı. Garethy'nin düştüğü zemin, gittikçe kırmızılaşmaya başladı. Garethy hızlıca herden kalkmaya çalıştı ancak Ares gözünü Garethy'e dikti ve vücudunu kıpırdatmasına izin vermedi. Garethy ne kadar uğraşsa da bir güç onu yere doğru itiyor gibiydi.

Garethy : B-b-beni öldü-rürsen.. içimdeki c-c-canavar ortaya çıkar ve koruyucu ruhum asla peşini bırakmaz!

Ares : Bu ruh mu? dedi.

Garethy'nin zaten şok olmuş gözleri, Ares'in diğer elindeki koruyucu ruhu görünce daha da açıldı. Ares, ruhun halsiz bedeninin önündeki kalbin altına elini getirdi ve elini yavaşça yumruk haline getirip sıktı. Her sıkışında, ruhun çığlıklarla dolu bağırışlarını dinledi. Garethy onu bırakması için Ares'e yalvarmaya başladı. Ağlayarak, önünde eğilerek ruhu bırakmasını istiyordu. Ares, kanla karışık kıpkırmızı ve yanmakta olan gözünü Garethy'den bir an olsun ayırmadı. Elindeki ruhu biraz daha sıktı. Ruhun kalbi dışarıdan parçalanmaya başladı. Ares'in kulağı, hiç duymadığı güzellikte acı melodiler; bağırış, ağlayış ve yakarış kaplı müzikler dinliyordu. Bu müzikler, Ares'in karanlık ruhunu bir nebze olsun sakinleştirmeye yetmedi. Elindeki kalbi, Garethy'nin önüne yönlendirdi. Diğer elinin işaret ve orta parmaklarıyla Garethy'i kontrol etmeye başladı. Garethy'e arkasındaki bıçağı aldırdı. Garethy "NAPIYORSUN!!?" diye bağırmaya başladı. Ares, ruhu Garethy'nin önüne koydu ve Garethy'nin bıçağını ruhun kalbine doğru götürdü.

Ares : Sevdiğin birini kaybetmenin verdiği acıyı tatmak, senin için yaşayacağın duyguların en güzeli olacak. Benim içinse bir ziyafet

Garethy ne kadar yalvarsa da Ares, eliyle yönlendirdiği Garethy'i bıçağını ruhun kalbine saplamasını sağladı. Ruh, korkunç bir acı ve buna bağlı bir yakarış yaşadı. Garethy de acı içerisinde bağırmaya başladı. Ruh, yavaşça yok olup giderken Ares, bir nebze mutlu değildi. Garethy, tozlaşmaya başlayan ruha doğru ellerini attı. Sarılmaya çalıştı ve ruh orada paramparça oldu. Ares, bir an bile gözünü onlardan ayırmadı. Garethy büyük bir hızla arkasından diğer bıçağını aldı ve Ares'e doğru hücum edercesine koştu. Ares bir anlık hareketiyle kenara kaydı ve Garethy'nin bıçağı, Garethy'nin diğer yardımcı ruhuna saplandı. Acı içerisinde eli kolu bağlı ruh, kıvranmaya başladı. Garethy, kendi elleriyle öldürdüğü diğer ruha baktı. Acı içerisinde ne kadar bağırırsa bağırsın bir çare bulamayan Garethy, o ruhun da toz olmuş bedenini toplamaya çalıştı. Ruh parçalandı ve yok oldu. Garethy dizlerinin üstüne çöktü. Ares, Garethy'nin arkasından yavaş yavaş ona doğru yürümeye başladı. Garethy, artık yüzünü hissedemiyor, bedenini hareket ettiremiyor; yalnızca Ares'in ona doğru yaklaşan ayak seslerini duyabiliyordu. Her bir adımda, ses ona daha da yaklaşıyor, Garethy'nin içindeki korku git gide artıyordu. Ares, Garethy'nin diz çökmüş bedeninin önüne geçti. Saçından tuttu ve gözüne yaklaştırdı.

Ares : Bilirsin, ben iyi kalpli biriyim. Bu konuda bir sıkıntın var mı?

Garethy, çaresiz ve o anki duygularının anormal hareketlerinden dolayı yalnızca kafasını "Evet" niyetinde sallayabildi.

Ares : Bu yüzden hiç merak etme. Bedenini öldürdükten sonra acı çekmemen için ruhunu da toza çevireceğim.

Garethy'nin içindeki korku katlanarak artmaya devam etti. Bedeni bu korkuyu zaten kaldıramıyordu ancak bir şekilde yaşamaya devam ediyordu.

Ares : Ancak ölmeden önce, yaptıklarının cezasını, adaleti bizzat ben sana getireceğim. dedi ve Garethy'nin üstüne bina yıkılmaya başladı. Binanın parçaları Garethy'nin bedenine tek tek girmeye başladı. Acı içerisinde bağırıyordu. Bedeni tam ölecekken kendini bir anda yaraları temizlenmiş şekilde gökyüzünde buldu. yüz üstü yere doğru düşüyordu. Ares ise onun karşısında uçuyordu. Etrafına, şu ana kadar anlaştığı tüm ruhlar geldi. Hepsinin kalpleri teker teker parçalanıyor ve yavaşça toza dönüşüyordu. Garethy'nin gözünde yaş, ağlamaya yetecek enerjisi kalmamıştı. Ares, parmak şıklatmasıyla Garethy'nin etrafında yüzlerce bıçak döndürmeye başladı. Tüm bıçaklar, Garethy tarafından öldürülen insanların aletleriydi. Onların ruhları, bıçakları tutuyordu. Ares başını yavaşça öne doğru eğince ruhlar ardı ardına Garethy'e darbeler indirmeye başladılar. Bedeni ne zaman çökse ve ruhu ortaya çıkıp parçalansa, Ares gözündeki alevi büyütüp Garethy'nin ruhunu tekraran birleştiriyor ve bedeninin içine zorla sokuyordu. Her yeri delik deşik olmuş bedeninden bir tek göğsü ve kafasının yarısı kalmıştı. Harap olmuş bedeni yere doğru düştü. Ares ise yukarıdan o bedene doğru bakıyordu. Garethy gözünü açıp kapatınca bedeninin tekrardan yenilendiğini ve bir volkanın üstünde olduklarını gördü. Ve tekrar öldü.. tekrar gözünü açtığında suyun altında boğuluyordu, birkaç dakika sonra her yönden gelen vahşi canavarların saldırılarıyla boğularak öldü. Her gözünü açışında ayrı bir vahşet alanına gidiyor, Ares'in gözü bir nebze olsun parlamaktan ve yanmaktan taviz vermiyordu.

Ares : "Seni milyonlarca kez öldüreceğim. Sözümü tutacağıma emin olabilirsin."

Ares, işgence makineleriyle dolu bir odada Garethy'i öldürdü, patlamakta olan bir bombanın içine koyup öldürdü, ruhunu milyonlarca parçaya ayırıp her parçasını teker teker timsahlara yedirirken kalan ruh parçaları ümitsizce ve büyük bir acıyla olanları izliyorlardı. Ares -kaç kere öldürdüğü bilinmez- şekilde Garethy'nin bedenini en sonunda eline kocaman bir kılıç alıp kendi elleriyle aldı. Kılıcın her Garethy'e verdiği hasarla Garethy tekrar tekrar ölüyordu.

Ares : Hey, sabit dur da senin için güzel bir ölüm olsun. dedi. Eliyle Garethy'nin "Panel" ini açtı. Canının üzerine parmağını koydu ve sağa doğru çekti. Garethy'nin can değeri muazzam bir sayıya ulaştı. Ares kılıcını tekrardan alıp Garethy'nin üstüne batırdı. Garethy her bağırışında Ares o hisleri tekrar tekrar hissediyordu. Canı bittiğindeyse Garethy'nin çıkan ruhun avcunun içine aldı, sıkarak patlattı ve etrafa saçılan her bir parçasını eliyle bir hareket yaparak yaktı.


...
"Bundan sonra Ares yok.."
"Azrael var."






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44449 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr