Bölüm-101 Tharsus’un Planı ve Lucifer

avatar
388 2

Ejderha İmparator - Bölüm-101 Tharsus’un Planı ve Lucifer


Kyriel sürekli olarak kanatlarını çırpıyor ve sert hava dalgalarıyla rakiplerine vurarak onları uzakta tutuyordu çünkü Tharsus bir hata yapmıştı ve ağır bir hasar almıştı. Toprak özelliği olan bir canavarı küçümsemiş ve bunun sonucunda da bacağına topraktan bir diken saplanmıştı. Bunun ardından ise Kyriel tüylerini kullanarak canavarı delik deşik ederek öldürmüştü. 


Kyriel’in iyileştirme yeteneği ile Tharsus’un bacağı kolayca iyileştirilebilirdi ancak üzerlerine yüzlerce canavar ve ışık formu akın ediyorken Kyriel’in, Tharsus’u iyileştirecek zamanı bulmasının hiçbir yolu yoktu. O yüzden de Kyriel kendisine bir boşluk oluşturabilmek için kanatlarını var gücüyle çırparak canavar ve ışık formlarını uzakta tutuyordu ancak çok fazla oldukları için birbirlerinin üstüne savrularak yavaşlıyorlardı ve fazla uzaklaşmıyorlardı.


Dişlerini sıkan Kyriel bu sefer daha güçlü olacak şekilde bir kez daha kanatlarının çırptı ve öncekilerden çok daha geniş bir hava dalgası oluşturarak canavar ve ışık formlarını uçurdu. Ancak bu seferki hareketinin amacı çevredeki ağaçları yerinden ederek canavar ve ışık formlarının daha geniş bir alana yayılmasıydı. Eğer canavar ve ışık formları daha geniş bir alana yayılırlarsa onları dağıtmak ve uzaklaştırmak daha basit olacaktı. Çünkü ne kadar azı arka arkaya dizilirse savrulacakları alan da bir o kadar fazla olurdu. Böylelikle de Kyriel gerekli zamanı bularak Tharsus’un bacağını iyileştirebilecekti.


(Kyriel)-Hadiii!!! Biraz daha savrulun!


Diyen Kyriel kanatlarını bir kez daha çırptı. Havayı itekleyerek bir mermi gibi ilerlemesini sağlamasına rağmen hala yaptığı şey o kadar etkili olmuyordu. Canavarlar ve ışık formları absürt bir şekilde çok fazlaydı. Üstelik sadece yerde değillerdi. Gökyüzü de onlarla doluydu.


(Tharsus)-Kyriel! Bir fikrim var. Ama bunun için bana bolca enerji sağlamalısın.


Kyriel bir anda kafasını çevirip “Ne planı!?” dercesine baktı ama konuşmadı çünkü Tharsus’un gözlerindeki kararlılığı görmüştü. O yüzden de sadece başını salladı ve…


(Kyriel)-Bana bir saniye izin ver.


Kyriel bu kez kanatlarını daha fazla gerdi ve arka arkaya üç defa sallayarak öncekilerin hepsinin toplamından daha büyük bir rüzgar dalgası sağlayarak canavar ve ışık formlarını oldukça uzak bir mesafeye savurdu. Hala istediği kadar uzaklaştıramıyordu ancak bu kadarı Tharsus’un planını dinleyebilmesi için fazlasıyla yeterliydi.


(Kyriel)-Pekala. Seni dinliyorum.


(Tharsus)-Yağmur yağdıracağım. Ama bu, normal bir yağmur olmayacak. Su damlası boyutunda mızraklar yağdıracağım.


(Kyriel)-Suyu sertleştireceksin ve mızrak gibi kullanacaksın ha? Güzel plan. Peki benden istediğin ne?


Tharsus’un planı Kyriel’in aklına yatmıştı çünkü gaye mantıklıydı. Normal bir mızrak yağmuru bile hem gökyüzü hem de yeryüzündeki canavar ve ışık formlarının büyük bir kısmını yok edebilecekken Tharsus’un su kontrol yeteneğiyle daha fazlasını rahatça yok edebileceklerdi.


(Tharsus)-Senden isteğim bana verebileceğin kadar enerji vermen. Sen bana ne kadar enerji verirsen o kadar çok su damlamız olur ve su damlalarını bir o kadar kolay kontrol ederim. Amacım su damlalarını sadece yukarıdan aşağıya indirmek değil. Dört bir yandan yağdırmak ve sürekli yerlerini değiştirerek mümkün olan en fazla sayıda canavar öldürmek.


(Kyriel)-Tamam. Enerjimin %90’lık kısmını sana aktaracağım.


(Tharsus)-Pekala. Başlayalım bakalım.


Tharsus, Kyriel’den yardım alarak ayağa kalktı. Tharsus’u ayağa kaldıran Kyriel hemen ellerini Tharsus’un omuzlarına koydu ve enerjisini ona aktarmaya başladı. Tharsus ise ellerini gökyüzüne kaldırdı ve devasa miktarlarda suyu gökyüzüne göndermeye başladı.


Sular, yerden yaklaşık olarak 300 metre yukarıda toplanıyordu ve inanılmaz bir hızla büyüyordu. Devasa bir su damlası oluşuyordu. Su damlası o kadar büyüktü ki, toprağın büyük bir kısmını gölgeler altında bırakmıştı.


Devasa su damlasının içinde nereden baksanız 5 tane büyük gölü dolduracak kadar su vardı ve gittikçe daha da fazlalaşıyordu. Tharsus’un yapmaya çalıştığı şey başarılı olursa en kötü ihtimalle bile 5000’den fazla canavar ve ışık formu paramparça olacaktı.


Aradan geçen 3 dakikanın ardından küçük çapta bir denizi dolduracak kadar çok su miktarına ulaşan su damlası…


(Tharsus)-İşte başlıyoruz!


…söylemiyle birlikte parçalandı ve normal su damlası boyutuna gelerek milyonlarca parçaya ayrılarak gökyüzüne kapattı.


(Tharsus)-Pekala Kyriel. Şimdi bana daha fazla enerji versen iyi olur.


Kyriel hemen Tharsus’a gönderdiği enerji miktarını iki katına çıkardı ve…


(Kyriel)-Sana güveniyorum.


Tharsus başını sallayarak Kyriel’e göz kırptı ve ellerini tüm gücüyle sert bir şekilde aşağı indirdi. Böylelikle de parti başlamış oldu.


Milyonlarca su damlası ilk olarak fırtınalı bir havada yağan yağmurmuşçasına yeryüzünü dövmeye başladı. Zaten o andan sonra çoktan 1000 kadar canavar ve ışık formu delinerek ölüme ulaşmıştı bile. Sonra ki an ise Tharsus kollarını sağa çekti ve su damlaları aynı şekilde sağa yöneldi. Ve yine aynı şekilde bütün canavarlar ve ışık formları su damlaları tarafından delik deşik edildiler.


Delik deşik olan bütün canavar ve ışık formları bir bir yere düşerken Tharsus hiç durmadan kollarını bir sağa bir sola uzatmaya devam ediyordu. Hatta ara sıra fazlasıyla yükseliyor ve su damlaları üzerindeki kontrolünü en üst noktaya kadar zorlayarak su damlalarını aynı anda dört taraftan birden harekete geçiriyordu.


Böylelikle de hem canavarların hem de ışık formlarının bırakın kaçmayı, kaçmayı düşünmeye bile zamanları olmuyordu.


Bu inanılmaz katliamın galibi net bir şekilde Tharsus ve Kyriel’di.


***


Lucifer yerinden fırladıktan hemen sonra oldukça büyük bir mesafe kat etmişti ve Rose ile Medusa’nın olduğu noktaya yaklaşmıştı. Lucifer hızla onlara doğru yaklaşırken Rose, Medusa ve Athena üçlüsü konuşmakla meşguldüler.


(Athena)-Burada ne işim mi var? Haha. Gerçekten de bunu sorduğuna inanamıyorum.


(Medusa)-Tuhaf bir şey sorduğumu düşünmüyorum Athena?


(Rose)-Medusa, bu halinle onunla dövüşmeyeceksin değil mi?


Athena ve Medusa konuşurlarken Rose fısıldamıştı.


(Medusa)-Başka çaremiz mi var? Sen mi dövüşmek istiyorsun?


(Rose)-Gerekirse evet. Ve şu anda benim savaşmam gerekli. Senin değil. Sen bu haldeyken dövüşmemelisin.


(Athena)-Beni görmezden gelmeyi kesin lan!?


Görmezden gelinmenin verdiği sinirle parlayan Athena’nın aurası patlamış ve ikilinin konuşmasını zorla bitirmişti. Kendisi orada öylece dururken bu iki değersiz yaşam parçasının kendisini umursamaması ona dokunmuştu.


(Athena)-Neden burada olduğum sorusunun cevabına gelirsek, kocam ve Perseus’un bitiremediği işi bitirmeye geldim. Kısacası…


(Medusa)-Beni öldürmeye geldin.


Athena, Medusa’nın kendisini tamamlamasından etkilenmişti. Hatta…


(Athena)-Sen, gerçekten de oldukça zeki birisisin değil mi Medusa?


Diyerek dalga bile geçmişti.


(Medusa)-Peki bunu nasıl yapmayı planlıyorsun?


(Athena)-Seni doğrudan parçalarına ayırarak tabii ki.


(Rose)-Heee. Yani bunu deneyecek kadar cesaretin var.


Rose aniden araya girdi ve bu sözleri dile getirdi. Athena’nın bakışları aniden ciddileşti ve yavaşça Rose’ye kaydı.


(Athena)-Sen de kimsin lan?


Athena’nın baskın sesi kendisini belli ediyordu. Dominant kişiliği kolayca öne çıkıyordu. Ancak Rose’de Ejder’in en yakın arkadaşıydı ve kendisine olan güveni tamdı.


(Rose)-Ben senin rakibinim hayatım. Medusa’ya dokunmak istiyorsan önce beni geçmelisin.


Rose en ufak bir korku belirtisi bile göstermemişti. Zaten Ejder’in kendisine yaşattığı korkudan sonra Athena’nın bir tanrı olması umurunda bile değildi. Şu saatten sonra korkacağı tek şey Ejder’di. Başka hiçbir şey ya da hiçbir kimse değildi.


(Athena)-Bakıyorum da oldukça özgüvenlisin.


(Rose)-Sizin aksinize aynen öyleyim sevgili Athena hanım.


Rose hiç çekinmeden Athena’yla dalga geçiyordu. Athena ise Rose’nin bu rahatlığı karşısında dişlerini gıcırdatmaya başlamıştı bile.


(Athena)-Seni küçük…


(Rose)-Ah, yapma ama hayatım. Eğer dişlerini bu şekilde sıkarsan hiç hoş olmaz. O porselen dişlerine zarar gelsin istemeyiz değil mi?


Rose şu anda Athena’nın kasılmış yüzüne bakarken kahkaha atmamak için kendisini zor tutuyordu. Çünkü şu anda Athena kendisini o kadar çok kasıyordu ki suratı gerçekten çirkin bir hal almıştı.


(Rose)-Ayrıca, dişlerin parçalanırsa oldukça çirkinleşirsin ve bende çirkin bir kafa parçasını Ejder’in ayakları altına sermek istemem.


İşte bu sözler Athena için bardağı taşıran son damlalardı. Ancak Athena öfkeden delirmek üzereyken aniden sakinleşti. Öfkesinin getirdiği bütün kırışıklıklar birdenbire yok olmuştu.


Doğal olarak Rose bu duruma şaşırmıştı. O kadar öfkeden sonra nasıl bu kadar hızlı bir şekilde sakinleşmişti ki? Derken Medusa bir şeyin farkına vardı ve…


(Medusa)-Siktir!


Diyerek hızla ileri atıldı ve Athena ile Rose’nin arasına girdi. Bir an sonra ise Rose’nin gördüğü şey onu gerçekten germişti.


Çünkü Medusa, Athena’nın bacağını tutuyordu. Daha doğrusu tekmesini durdurmuştu.


(Medusa)-Bana söyledin ama sen benden daha zeki gibisin ha? Ne dersin Athena? Sakinleşmiş taklidi yaparak Rose’nin kafasını karıştırdın ve hızlı bir tekmeyle saldırıya geçtin.


(Athena)-Açıkçası bunu çözmeni beklemiyordum. Şaşırtıcısın. Ve bilirsin, savaşta her zaman kaba güce ihtiyaç yoktur. Zekanı kullanıp bir taktik uygulayarak ve güçlü olanı kolayca yenebilirsin.


(Medusa)-Hakkını vermeliyim ki bu güzel bir taktikti. Ne var ki…


(Rose)-Ne var ki bu kadarcık bir şeyle beni yenemezsin. Senden güçsüz olabilirim. Senden yavaşta olabilirim. Hatta senden dayanıksızda olabilirim. Ama benim kadar inançlı olmadığın sürece beni yenemezsin.


(Athena)-Az öncede dediğim gibi. Kaba güç her zaman işe yaramaz. Ama bu, kaba gücün işe yaramaz olduğu anlamına gelmez. Taktiklerde sadece bir yere kadar etkili olur. Ve taktiklerin bittiği yerde…


Athena birden ayağını kaldırıp Medusa’yı sertçe bir ağaca fırlattı.


(Rose)-Medusa!


(Athena)-…kaba güç devreye girer.


Gülümsemeye başlayan Athena yumruğunu kaldırdı ve Rose’nin hayatına son vermek adına son gücüyle savurdu. Ancak yumruk daha Rose’ye ulaşmadan güçlü bir şey Athena’ya çarptı ve Athena’yı ormanın içine fırlattı.


Athena’ya çarpan o güçlü şey ise…


(Rose)-Lucifer!


(Lucifer)-Tam zamanında vardım sanırım.


***


Y/N: Arkadaşlar biliyorsunuz ki Lucifer karakterinin soy ismi MorningStar ve MorningStar soy ismi dizi ile çizgi romanlardaki Lucifer’in soy ismiyle aynı. Ve ben bu soy ismi onlardan almış olmak istemiyorum. O yüzden de bu bölümden itibaren Lucifer’in soy ismi “StarFlare” olarak değişmiştir. Bilginize. 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44355 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr