Bölüm 117: Baskın Basanındır (2)

avatar
252 3

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 117: Baskın Basanındır (2)


George’un yardımıyla yakaladığı adamı ağaçlardan birinin atlına çekmişler, o sırada bir gözleri de kampın şüphelenmediğinden emin olduktan sonra da adamı ağaca bağlayarak yerinden kıpırdamamasını sağlamışlardı.

Ardından Blair ve George etrafı gözlemlemek için geri çekildiler ancak Alastair’den de fazla uzaklaşmayarak onu görebilecekleri bir noktada duruyorlardı.

“Anı Merceği!”

Büyüsünü kullandı ve anahtar kelimesi olarak kampı seçerek alakalı anıları gözden geçirmeye başladı, herhangi bir sıkıntıyla karşılaşmadan yaşayabilecekleri durumları tahmin etmeye çalışıyordu.

On dakikalık bir inceleme işleminin ardından Alastair’in işi bitti, öte yandan bağlı adam oldukça kötü durumdaydı.

Kendisi hâlâ yaşıyordu ancak tam olarak öyle olduğu da söylenemezdi. Bir tür koma durumuna girmişti ve nefes alışverişleri her seferinde daha da güçsüzleşiyordu, aynı zamanda ise Alastair tarafından adamın kalbinin de garip bir ritimle atmaya başladığı da hissedilmişti.

‘Yazık oldu,’ diye düşündü ilgisiz bir şekilde, umursamıyordu.

Alastair elde etmesi gereken bilgileri elde etmişti ve en nihayetinde kendileri kasabaya saldırmışlar, birçok masum canı tehlikeye atmışlardı. Öldürdüklerini saymıyordu bile, yani onların hak ettiğini düşünüyordu.

Yüzündeki soğuk, kayıtsız ifade hiç bozulmadan ayağa kalktı, diğerlerinin yanına gitmeden önce adamın sıkı bir şekilde bağlandığından emin oldu ve her ihtimale karşılık da ağzını aynı şekilde halatla bağlayarak ses çıkarmamasını sağladı.

Tedbir almaktan zarar gelmezdi, en iyi yapması gerekeni yaptığını düşünüyordu.

“Mutasyona uğramış canavarlardan şu an hiç yok, yapım aşamasındalar gibi bir şeymiş. Büyücüler konusuna gelecek olursak da kamp ateşinin yanındaki Acemi 3. Seviye büyücüyken… Şuradaki büyü çadırı görüyorsunuz, değil mi?” deyip işaret edip açıkladı. “Oradakiler de deneyler üzerinde çalışanlar, yani ölüye benzer kurtların yaratılışını sağlayanlar ve onlar da Çırak 2. Seviye ve 3. Seviye arasındalar.”

George şüpheyle parlayan gözlerini kısıp Alastair’e, sonra da ağaca bağlanmış baygın adama bakış attı.

“Başka bir şey var mı?” diye sordu Blair, gözleri kamp ateşinin dibindeki adamın üzerindeydi.

“Cinsiyetleri dışında başka da bir şey bildiğim yok,” dedikten sonra Alastair gerindi ve ekledi. “Birbirlerine pek de güvenen bir grup sayılmazlar, sadece iş için grup olarak çalışmak için toplanmışlar sadece biri Çırak 3. Seviye.”

Adam, kendisi gibi Acemi 2. Seviye bir büyücüydü ve bundan dolayı da kendisine bundan daha fazla bilgi verilmemişti. Hatta kendisi sadece devriye görevlerinde kullanılan, gözden çıkarılma konusunda ikinci bir düşünceye bile sahip olmaya gerekmeyecekleri biriydi.

İşlevini de gayet mükemmel bir şekilde yerine getirerek Alastair’in hedefi olmuştu.

“Pekâlâ, kamp ateşindeki adamın ilgisini nasıl çekeceğiz?” diye sordu Blair, karanlık hava garip bir uğursuzluk hissetmesine sebep olmuştu.

Alastair hiç beklemeden düz bir tonda cevapladı, “Sen yapacaksın, boyun az çok deminki adamla eşdeğer. Yapman gereken tek şey belli bir mesafeden yüzünü göstermemeye çalışarak daire şeklinde etrafında ilerleyeceksin. Yanına yaklaşmaya çalışırsa da bir ses duymuş gibi bizim bulunduğum tarafa ilerleyeceksin, bu arada kesinlikle yanına yaklaşmaya çalışacak.”

Bunu duyan George öfkeyle anında öne bir adım attı ve Alastair’e dikti gözlerini, “Efendi Blair’in canını tehlikeye atmana izin veremem. Bu plan çok riskli!”

George’un bu davranışlarına içten gözlerini devirdi ve onu tamamen göz ardı edip Blair’e baktı, tek kaşını kaldırarak cevap beklediğini gösterdi. Onun bu işi yapmasının daha uygun olduğunu en iyi o biliyordu.

“Onun yanına geleceğinden nasıl bu kadar eminsin?”

“Çünkü bu ikili, kamptaki en güçsüz iki kişi. Yani en güçsüz kişiler olarak aralarında kendi takımlarını kurup birbirlerinin arkasını kollamaya söz vermişler. Muhtemelen geçmişleri de vardır ama o kadar derin bilgiler edinmekle uğraşmadım, nihayetinde zamana karşı yarışıyoruz,” diye cevapladı Blair’in tereddütlü yüz ifadesini düzeltmek için. “Ek olarak ise dönüşümlü olarak nöbet yerlerini de değiştirip duruyorlar. Yani yapacak mısın?”

Blair derin bir nefes aldı ve başını salladı, “Evet, yapacağım. Bir sıkıntı çıkarmayacağıma da söz veriyorum!”

George ağzını açıp itiraz etmeyi denedi ama Alastair’in acele ettirmesi yüzünden Blair çoktan adamın devriye bölümüne ilerleyip kendisine söylendiği şekilde gezmeye başladığını gördü. Önündeki çocuk, kendisinin emellerine tamamen karşı çıkarak efendisinin hayatını tehlikeye atıp duruyordu, sinirlenmeye başlamıştı.

“Eğer… Eğer efendi Blair’in başına bir şey gelecek olursa senin en acı şeklide ölmen için elimden gelen her şeyi yaparım!” diye adeta bir yılan gibi tısladı, gözleri öfkeyle yanıyor ve tutuşuyordu.

Alastair gözlerini devirdi ve saklanmadan önce George’a döndü, “Endişenin farkındayım ve buna hak vermediğimi söylemem yanlış olur fakat karşındaki efendin dediğin kişi 19 yaşında ve gelecekte 1. Seviye Büyücü olma şansı fazlasıyla yüksek olan bir Çırak Seviye bir büyücü duruyor. Tabii, bunlar sadece benim dışarıdan gözlemlediğim düşüncelerim ve gayet de olasılar, bundan eminim. Lakin senin bu aşırı korumacı anaç tavırların onun sonunu getirecek, bundan da eminim.”

“Sen ne bilirsin ki? Sen kasabalı küçük bir veledin tekisin! Soylular hakkında hiçbir bilgin olmadan atıp tutuyorsun, haddini de aşıyorsun!” diye karşılık vermişti ama Alastair çoktan ortadan yok olmuştu bile.

‘Bu adam cidden geri zekâlının en önde bayrak sallayanı.’

Alastair ağaçlardan birinin dallarına çıktı, kampın ve Blair’in görüş alanında olduğundan emin oldu. Sonrasında adama baktı, bir şeylerin farkında olmadığından emin oldu ve kollarını sallayıp işaretini verdi.

Blair kendisine verilen işareti aldıktan sonra adımlarını biraz daha hızlandırdı, derin nefesler alıyor ve soğuk kanlılığını korumaya çalışıyordu fakat vücudu hissettiği heyecan yüzünden titriyordu. Yine de kendisine verilen bu görevi yerine getirme kararlılığı sayesinde devam edebildi.

Kendisi böyle tehlikeli görevlerde genelde hep arkada durur ve başkalarının kendisini korumaya çalışırken onların hareketlerini izlerdi. Elbette hareket geçtiği zamanlar da oluyordu ancak bu çok rastlanan bir şey değildi, özellikle akademi görevleri hep böyleydi.

İlk defa bu görevle birlikte gerçekten bir büyücü olduğunu hissetmeye başlamıştı, mutluydu ama aynı zamanda biraz korkmaktaydı, eğer ağır yaralanırsa ne yapacağının düşüncesi kendisinin dehşete düşmesi için yetiyordu.

‘Hayır! Her zaman George’un koruması altında kalacak değilim, elbette kendim de bir şey yapacağım!’ diye düşünüp kendisini cesaretlendirmeye, kararlılığını korumaya çalıştı.

Adımları güçlendi ve ilerleyişini sürdürdü.

İlk turunu bitirdi, ikinci turunu bitirdi ve üçüncü turunda kamptaki diğer adamın sesini duyabildi. İşte bu, aynı zamanda kalbinin dört nala koşmaya başladığı zamandı.

“Hey, değişim zamanı geldi!”

Blair kendisine söyleneni yerine getirerek sese takılmadı ve ilerlemeye devam etti, göz ucundan adamı incelemeyi ihmal etmiyordu.

“Hey! Duymuyor musun beni?” diye sordu ve bu sefer kılıcını da alarak ayağa kalktı, adımları hızlı ve aceleciydi.

Blair adamın ayağa kalktığını gördüğü gibi kılıcını çekti ve kendisine işaret edilen noktaya doğru hafif tempolu adımlarla ilerlemeye başladı, adamı göz ardı etmeye de devam ediyordu.

‘Ha?’

Adamın kafası karıştı, onun bir anda kılıcını çekip ormanın karanlığına doğru ilerlerken gördüğünde anlık olarak durdu ancak hemen ardından takip etti.

“Nereye kayboldun bir anda?” diye sordu sesli bir şekilde ama karşılığında herhangi bir ses duyamadı. “Sana diyorum! Bak, yine korkutma şakası yapmıyorsun değil mi? Değil mi?”

Adam titreyerek derin bir nefes aldı, korku kendisini ele geçirmeye başlamıştı.

“He---”

Bam! Thud!

Alastair daha önceki adamda uyguladığı hareketleri yaptı; üstüne atladı ve aynı şekilde yayını sert bir şekilde kafasına geçirip bayılmasını sağladı. Yüzünde tatmin olduğunu gösteren canlı bir gülümseme belirdi, ayağa kalkarken derin bir nefes aldı.

“İşe yaradı!”

Blair’in yüzünde de geniş bir gülümseme oluşmuştu. Kendisine verilen görevi hakkıyla yerine getirerek başarı olmuştu, kendine olan güveni daha da artarken göğsünü kabarttı. Başarısından dolayı tatminlik hissiyatı onu da çevreliyordu.

“Pekâlâ, şimdi ne yapacağız Alastair?” diye anında sordu Blair, heyecanlandığı kadar sabırsızlanmıştı da.

Alastair gözlerini kısarak bir süre kampa baktı, ardından da aralarına katılmış George’a ve Blair’e baktı.

“Siz ikiniz önden şatafatlı girişinizi yapacaksınız, ben de arkadan yaylarımla ve büyülerimle elimden geldiğince size yardım edeceğim.”

“Bir dakika, sen bizimle değil misin?” diye anında atıldı George, şüpheleri gittikçe artmaya başlıyordu.

“Ben bu adamın üstündekileri başka bir yere gömüp bağladıktan sonra arkadan dolaşıp yardıma geleceğim. Benim gibi Acemi Seviye bir büyücünün, Çırak Seviyelerin arasında pek de bir şansı yok. O yüzden direkt olarak size katılamayacağım.”

“Mantıklı,” diyerek hak verdi Blair kafasını sallarken.

“…”

George’un Alastair’e olan güvensizliği yeni bir seviyeye ulaşırken ses çıkartmamaya özen gösterdi. Patlamaya hazır öfkesini gömmeye çalışıp önündeki işine odaklanmayı denedi.

‘Richards Ailesi’nin göndereceği yetkili kişiyle nasıl baş edeceksin bakalım! O zaman ne yapacağını görmek istiyorum!’

George’un bakışlarında kısa süreli bir ölümcül niyetin parıltısı belirse de anında yok oldu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44454 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr