Bölüm 91: Canavar Defteri ve Büyüler (4)

avatar
347 3

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 91: Canavar Defteri ve Büyüler (4)


Yatağına oturmuş, yatıyordu ancak düşünceliydi. Ela gözleri ihtiyatla bakıyordu ancak çevresine değildi, düşüncelerine ihtiyatla yaklaşıyor, ölçüp biçiyordu.

Canavar Bilgini olma yolunda önemli bir adım atmış olabilirdi ancak gerçekten de bir tanesi olduğunu söyleyemezdi ve düşündüğü şey de bu değildi ancak avare düşüncelerinden biri de buydu.

Bu düşüncelerini bir kenara koyup asıl olana odaklandı.

Aldığı saldırı büyüsünün işine yarayacağının farkındaydı ancak aldığı diğer iki büyü konusunda aynı şeyleri söyleyebileceğini düşünmüyordu ve bu da kendisinin endişelenmesine sebep oluyordu.

Atik Adım büyüsü işine yarayabilirdi ancak diğer büyünün kendisine gerçekten de yardım edebileceği konusunda hiçbir olası fikri yoktu çünkü An ile anlaşma yaparsa bu büyünün tamamen işe yaramaz hâle geleceğine dair bir olasılık mevcuttu.

Alastair’in endişesi kendisinin boşuna büyü kristali harcama korkusunda kaynaklanıyordu ve bu sorunun sebebini de biliyordu.

Alastair’in yüzü ekşidi, düşüncelerinin kendisine pek de yardımcı olmadığını fark etti.

Alastair bir şeyi boşuna yapmış olmaktan nefret ederdi. Bu da kendisinin yaptığı her şeyin belli bir amaca hizmet etmesi gerektiğini konusuna dair bir inanç geliştirmesine sebep olmuştu.

Bunu bu şekilde devam etmek için uğraşıp duruyordu ancak ilk defa içine bir kurt düşmüştü.

‘Satın alarak bir hata yapmışsam bile artık bundan geri dönüş yok,’ diye düşündü, kendisini teskin etmeye çalıştı.

Bir başkası, Alastair’in bu düşüncelerinin tamamen saçma bir kuruntudan olduğunu ve endişelerinin tamamen boşa olduğunu rahatça söyleyebilirdi ama Alastair için bu böyle değildi.

Babasının kendisine zorla kazımış olduğu ama yararlı olduğunu kabul ettiği bir düşünce biçimiydi bu ve bunu iyice öğrenene kadar yediği dayakların, aldığı cezaların haddi hesabı yoktu.

Her bulunduğu gereksiz harekette uyarılıyor ve uymayı beceremezse de cezasını alıyordu. Babası kendisinin bulunduğu boş hareketlerden nefret ederdi, işkenceden farksız eğitimini de bu yüzden ara vermeden yaptırırdı.

Çünkü ara vermek boşuna yapılan bir işlevdi. Bedeni hâlâ ayakta olduğu sürece insan devam etmeliydi. Kişinin amacı her ne olursa olsun onu başarana dek uykularını bile es geçmeliydi.

Harcadığı her kuruşun ve büyü kristalinin olabildiğince etkili olmasını içinde uğraşıyordu. Babasından nefret etse de öğrettiği şeylerin boş olmadığını biliyordu, bu yüzden içinde bir saygı da vardı.

Nefret etse de kabul etmek zorunda kaldığı minik bir saygı…

‘Her neyse…’ dedi kendi kendine düşüncelerini rahatlatmak için. ‘Büyü, her türlü işime yarayacak bir şey. Yakınsan bile olan zaten oldu. Elimden bir şey gelmez.’

Küre, önceki kullandığı bilgi bulunduran kürelerden biraz farklıydı; daha küçüktü ve ışıltısı daha azdı. Görebilmek için dikkatli bir şekilde bakılması gerekiyordu.

Alastair büyü enerjisini yönlendirdi ve kürenin içindeki bilgi zihnine akmaya başladı.

“Huh…”

Soğuk bir his, omzundan aşağı ilerledi ve bütün vücudunun titremesine sebep oldu. Uçan Büyülü Ok’un bilgisini almıştı.

Duruşunu dikleştirdi ve büyüyü beyninde kurmuş olduğu büyü hafızası bölümüne entegre etmek için yapması gerekenleri düşünmeye başladı.

Kişi, ilk önce büyü modelini olabildiğince kusursuz bir şekilde öğrenmeli ve tek bir oturuşta modeli sıkıntısız bir şekilde çizmesi gerekiyordu. Aksi takdirde kişi büyüyü yaparken oluşacak komplikasyonlar büyücünün yaralanmasına ve hatta ölümüne bile sebep olabilirdi.

Büyü modelini sıkıntı yaratmayacak derecede iyi ve kusursuz bir şekilde çizebilmek için genelde bir kâğıda çizerek kendilerini geliştirenler bulunuyordu ancak bunu yapmak, büyünün başkaları tarafından bilinebilme ihtimaline yol açıyordu ki Alastair de böyle bir şeyi istemiyordu.

O kadar büyü kristali harcamıştı! Başkasına kaptıracak kadar da salak değildi!

Tabii başka bir yol daha vardı ancak bunun için kişinin kendisine iyi bir şekilde güvenmesi gerekiyordu.

Kişi direkt olarak hiçbir hazırlık yapmadan büyü modelini zihnine işleyebilirdi. Babasının kendisine verdiği eğitim sayesinde güveni yeterince yüksekti.

Alastair gözlerini kapayıp rahat bir oturma pozisyonuna geçti ve büyü modelini hayal etmeye başladı.

Büyü modelleri ile İlerleyiş Tekniği’nin istediği çemberler arasındaki farklılık rahatça fark edilebiliyordu.

Elbette ikisi de oldukça karmaşık olabiliyordu ancak karmaşıklıklar sayesinde Alastair aralarındaki farklılığı anlayabiliyordu.

Çemberin karmaşıklığı oldukça iç içe oluşmasından kaynaklanıyordu ve bu da çemberlerin çizimini yapan büyücünün gayet zorlanmasına sebep oluyordu. Bu da zaten alışıldıktan sonra neredeyse ortadan kalkıyordu çünkü acıya alışılabiliyordu ve gelişmesi, tecrübe kazanılması oldukça kolaydı.

Modellerin karmaşıklığı da sahip oldukları katmanlardan geliyordu. Her katmanda olanı hatırlamak zorluğun büyük bir kısmını oluşturuyordu ancak Alastair kendisine bu konuda güveniyordu, yapabileceğine inanıyordu.

Modeller katmanlara ayrıldığında zorluk ortadan kalkıyordu ancak bir bütün olarak bakıldığında da kişinin kar fırtınasının ortasında sıkıntılı bir dağ tırmanışı yapmak zorunda kalıp çekeceği çilenin hissiyatını taşıyordu.

Acemi Seviye büyü olduğundan dolayı Uçan Büyülü Ok tek katmanlıydı ve oldukça da basitti.

Tek katmanlı olan büyüye olan başlangıcını her büyü de olması gerektiği gibi dışını hayal ederek başladı: içi boş bir üçgen.

Üçgenin içi, dışındakinin zıttı şekilde duracak bir başka üçgen ile süslendi ve ortasına farklı işaretler çizildi. Bu işaretler büyünün görüntüsünün ve gücünün nasıl olması gerektiğiyle alakalıydı, ardından da ortasına büyünün ismi yazıldı.

Alastair böyle kolay bir şey beklememişti ve kendisini oldukça garip hissediyordu. Düşündüğünden daha kısa sürmüş, kolay bir şekilde halletmişti.

Derslerde büyüler hakkında söylenenleri hatırladığında söylemlerin abartılmış olup tamamen saçmalıktan ibaret olduğunu düşünmeye başladı.

Ardından diğer büyüleri de büyü hafızasına entegre etmeye başladı ve on beş dakikalık bir sürecin ardından bu işlemi tamamlamıştı.

“Geriye kalan tek şey büyülere olan aşinalığımı arttırmak için alıştırma yapmak ve bir de entegre ederken hata yapıp yapmadığımı test etmek.”

Bununla birlikte artık bir gruba girip görev alabilecek duruma geldiğini düşünüyordu.

Üç büyüye sahipti ve bunların yeterli olacağını düşünüyordu ancak tabii bu görevin zorluğuna da bağlıydı. Kendisi gibi Acemi Seviye olan bir büyücü için gayet yeterli olduğunu kanısına vardı.

Tek sıkıntısı, şu an bir grup bulması gerekecek oluşuydu.

Bunu düşünürken aklına Arashi geldi ama onun çoktan bir gruba dahil olduğu gerçeği de hemen onu takip edip kendisinin ruh halinin düşmesine sebep oldu.

Arashi kendisinden çok önce 2. Seviye’ye ulaşmıştı ve altında bulunduğu profesörün de yardımıyla kendisine oldukça iyi bir görev grubu bulabilmişti.

Alastair’in içinde kavurucu bir kıskançlık yükselmeye başladı.

Çocuğun sahip olduğu bu şans kendisinin beklentilerinin çok üstüne çıkmış ve onun sadece sırtını görmeye başlamasına sebep olmuştu. Bundan dolayı da Alastair’in içinde ondan daha üstün olabilmek gibi bir hedefi bulunuyordu fakat durumunu ve yatkınlığını düşününce ona yetişebilme konusunda pek de umutlu değildi ancak denemeden bilemezdi.

“Geriye kalan tek şey büyülere olan aşinalığımı arttırmak için alıştırma yapmak ama bundan önce de entegre işlemini gerçekleştirirken bir hata yapıp yapmadığımı da test etmem gerekiyor,” diyerek ayağa kalktı

Gerinerek ayağa kalktı ve yeni oluşturduğu Canavar Defteri’ni eline aldı. Bir süre gözlerini üstünde gezdirdi, hâlâ yaptığı işlevin verdiği heyecanın kendisinde yarattığı merakı üstünden atabilmiş değildi.

Çalışma masasına ilerledi ve aldığı malzemelerden tüyü eline aldı, son üç tane tüy kalmıştı artık. Sonrasında da odasının kapısının kilitledi ve rahatsız edilmeyeceğinden emin oldu, odanın ortasına ilerledi.

Ela gözleri, kendisi için özel olarak ayrılmış yerde yatmaya devam eden An’ın üzerinde geziniyordu.

“An…” dedi ama kalakaldı çünkü ne diyeceğini bilemedi. Ne yapacağını pek bildiğini söyleyemezdi, Damasis’in verdiği yönergelerde yaklaşım konusunda hiçbir şey yazılı değildi.

Sadece her kişinin kendisine göre bir yolu olduğuna dair anlatımlar ve birkaç örnek bulunuyordu o kadar.

Baykuş, kendisine erilen isme tepki vererek bulunduğu yerden kalktı ve paytak adımlarla Alastair’in yerde açtığı defterin önüne geldi, ardından merakla ışıldayan renkli gözlerini çocuğa dikti.

“Hoot?”

Alastair şaşkınlıkla gülümsedi, böyle bir tepki beklemiyordu ama işine yarayacaktı.

İlk sayfa, Alastair’in çizmiş olduğu anlaşmanın temeliyle doluydu ve gerisini de şimdi başlayacakları şekilde dolduracaktı.

Alastair gülümsedi. Damasis’in küredeki bilgilerini hatırlayarak dolabından oklarından birini ucuyla işaret parmağının ucunun kanatmıştı.

Baykuşun soru dolu bakışları altında kitaba doğru ilerliyor ve aynı zamanda tüyün ucunu kendi kanına bulamaya çalışıyordu.

“Evet, hadi başlayalım!”

Alastair derin bir nefes aldı ve kanıyla ıslanmış olan tüyün defter üzerinde dans etmesini sağladı.

Alastair, defter üzerine anlaşmanın yapılabilmesi için sembol çiziyordu kanıyla. Bu sayede An ile olan bağlantısını kurabilecekti.

Çiziminin bitmesinin ardından temelin üstüne ekstra çizimler yapılmış, tamamlanmış bir görüntü elde etmesi sağlanmıştı. Anlaşma için gereken yazılarla doldurulmuştu.

“Önümdeki canavar…” dedi Alastair büyü enerjisini defterine gönderirken ve bu sayede baykuşun dikkati defterden kendisine çekildi. “Sana yoldaşlık teklifimi sunuyorum. Sana elimi uzatıyor ve bir bağ sunuyorum. Kabul ediyor musun? Yoldaşım oluyor musun?”

Clang!

Hava, ortaya çıkan ve Alastair ile doğru uzanan büyülü zincirler ile ağırlaşmış ve boğucu bir hâl almıştı.

Zincirler oldukça göz alıcı bir beyazlığa sahipti ve bu, Alastair’in dikkatinin An’dan çekilmesine sebep olmuştu.

Zincirin etrafı, Alastair’in büyü enerjisiyle kendisine özel olan şekillerle süslenmiş ve kendisinin özel anlaşması olduğuna işaret etmişti.

“Hoot!”

An önünde duran zincire bakarken renkli gözleri ışıldadı ve bir anda zincire atıldı.

Tad!

Büyülü zincir tok bir sesle baykuşun gagası tarafından yakalanmış ve bir anda kırmızıya dönüşmüştü.

Bu, An’ın kabul ettiği anlamına geliyordu!

Alastair’in yüzünde heyecanlı bir ifade oluştu ve ardından o da kendisi tarafında olan zinciri tutup söyledi.

“Kabul edilen yoldaşlığım teklifiyle birlikte bana yoldaşlık edecek olan canavara yoldaşlığımı ve misafirperverliğimi sunuyor, onu iyi niyetle karşılıyorum! Anlaşma tamamlanmıştır!”

“Hoot!”

Büyülü zincir, bir anda heyecanla hareket etmiş ve ikilinin tutuşundan kaçarak ikilinin etrafına dolanmıştı. Ardından ikisinin de kalbine girmiş ve hafif bir acı hissetmelerine sebep olmuştu ama ikisi de geri çekilmek gibi bir hamlede bulunmayarak kabul etmişti acıyı.

Puf!

Bir anda büyülü zincir patlamış ve etrafa ışık parçaları saçmıştı. Aynı anda boğucu hava da dağılmış ve oda eski halini geri kazanmıştı.

Alastair’in defterindeyse ilk sayfası tamamen dolmuştu. An ile aralarında yapılan anlaşmanın ekstra kelimeleriyle süslenmişti.

Alastair ilk anlaşmasını yapabilmişti!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44478 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr