Bölüm 90: Canavar Defteri ve Büyüler (3)

avatar
367 4

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 90: Canavar Defteri ve Büyüler (3)


Alt kat, boğucu ve karamsar bir zindanın acımasız görüntüsünü andırıyordu ve insanın ruh halinin anında çökmesine sebep oluyordu.

Oldukça cesaret kırıcı ve heves tüketiciydi, insanın isteğini elinden alınmasına sebep oluyordu.

Duvarları gri renkteyken zemin ve tavan tamamen siyah renkte bir taştan yapılmışlardı ve bu da boğuculuğun sebebiydi.

Alt katının katın boğuculuğunu ortadan kaldırmaya çalışsa da başarılı olmayan, büyü aracılığıyla oluşturulmuş yapay ışık kaynakları aydınlatmaya çalışıyordu ama pek de işe yaradığı söylenemezdi. Ortamın loş bir aydınlatmaya sahip olmasını sağlıyor, görecek kadar insana yardımcı oluyordu ancak daha ilerisi yoktu.

Korku romanlarından fırlama bir sahne gibiydi.

Etrafında koyu kahve kapılar bulunuyordu, hepsinin üstünde de küçük pencere alanı bulunuyordu. Diğer büyücü adaylarının ne yaptıklarını görebiliyor ve rahatça duyabiliyordu.

Ortada bir masa bulunuyordu ve sandalye bulunuyordu. Masanın üstünde birçok belge bulunuyordu.

Masanın arkasındaki genç adamın yüzünde bıkkın bir ifade vardı, sanki burada olmaktan hoşlanmıyormuş gibi görünüyordu. Aynı yüz ifadesine sahip yanında iki kişi daha vardı ama onlar ayaktaydılar.

Genç adam arada bir onlarla konuşuyor, onlara kapılara işaret ediyordu. Yanındakiler de ona göre hareket edip içeridekilere uyarıda bulunuyordu.

Alastair elindeki etiketi genç adama gösterdi. Onun yanındaki kıza işaret etmesiyle birlikte üstünde 20 yazılı olan odaya kadar ilerledi.

Kızın üstündeki bıkkınlık ve hiddet dolu ifade, Alastair’in onunla diyalog kurmaya çalışmasını tamamen engellemişti. Oysaki nasıl zamanı anlayabileceği konusunda sorusu vardı.

Alastair bazı öğrencilerin büyü kristali kazanabilmek için ayak işleri yaptığını biliyordu çünkü kendisi de Damasis’in odasında ayak işleri yapmakla meşgul oluyordu ama bu kızın yaptığı oldukça sıkıntılı bir işti çünkü bundan pek de kazancı olmayacağının farkındaydı.

Yaptığı işin ona en fazla bir veya iki büyü kristali kazandıracağını düşünüyordu, fazlası anca hayaldi ve o kadar büyü kristali ile de yapabileceği şeylerin sayısı çok azdı. Hatta neredeyse hiç denilebilirdi.

Kızın ve diğer ikisinin bir büyücü adayı olarak zamanını bu şekilde kapı beklemek ile geçirmesi, onların geride kalacağına dair kesin bir işaretti ama yapabilecekleri bir şeyin olmaması yüzünden buna katlanmak zorundaydılar.

Alastair de böyle bir duruma düşmemek ve kendisinin olabildiğince kararlı adımlarla ilerlemek için uğraşıyor, gücünü arttırmak için elinden geleni yapıyordu.

Başka şansı yoktu. Ya bunu yapıp ilerleyecekti ya da arkada kalarak ezilip gidecek ve unutulacaktı.

“Bir saat sonra uyarılacaksınız ve eğer çıkmazsanız zorla atılacaksınız. Ayrıca bir daha pratik odalarını bir süreliğine kullanamamanız için de ceza verilecektir. Her on beş dakikada bir zaman konusunda uyarılacaksınız,” dedi kız ruhsuz bir tonda ve ardından yerine geri döndü.

Alastair kendisi için açılan kapıdan girdi, ardından ela gözlerini odada gezdirdi.

Meşale Taşı ile aydınlatılan oda büyük değildi, aksine oldukça küçüktü ve bir kutudan farksız gibiydi.

Büyük odalara alışkın biri için hiç de rahat bir ortam değildi ancak dışarıya kıyasla aydınlık bir havası vardı ve bu, Alastair’in ruhunu daraltan havadan kurtulması için oldukça iyi olmuştu.

Duvarlar beyazdı ve zeminde ise kırmızı renkte, yuvarlak halılar bulunuyordu ama kapanmayan açık alan sayesinde zeminin limoni rengi açıkça fark edilebiliyordu. Odada bulunan üç hedef kuklası odanın en ucunda duruyordu.

İnceleme işini bitirdikten sonra pazar alanından aldığı eşyalarını ortaya döktü ve yapacağı işlemin adımlarını tekrar gözden geçirdi.

Kızıl Baykuş Kanı mürekkep olarak kullanılarak kalem aracılığıyla defterin ilk üç sayfasına dönüşümü için gereken mühürleri çizecekti.

Kızıl Baykuş Kanı’nın kullanılmasının sebebi, materyalin büyü enerjisine olan açlığından kaynaklanıyordu.

Kızıl Baykuş’un Kanı ile yapılan bu mühürler rahat bir şekilde yapılabiliyordu çünkü kan, kendisine verilen enerjiyi hızlıca emip kendisine yediriyor ve büyücünün uğraşmasını engelleyerek zaman kaybettirmiyordu.

Bu tür şeyleri yapabilen birkaç canavar materyalinden biriydi ve ayrıca kendisi gibi karşılanabilir bir materyaldi. Diğer materyallerin fiyatları düşündükçe başına ağrılar giriyordu.

Elbette her çizimden sonra kanın kurumasını beklemesi gerekiyordu yoksa mühür kolayca buhar olup bozulabiliyordu. Nihayetinde bu mühürler, Alastair’in yapacağı anlaşmalar için temel oluşturacaktı.

Bir nevi kendi imzasını taşıyacak olan temeli atacaktı.

Bu baykuşun tüyleri de yapılan anlaşmaların sonuna atılacak büyülü imzalar için gerekliydi çünkü bunlar yapılırken büyü enerjisi aktarımı gerekiyordu ve tüy de bunu yapabilen materyallerden biriydi.

Bu da aynı zamanda Kızıl Baykuş’un materyallerinin aşırı pahalı olmasının sebebiydi: aşırı kullanışlıydılar.

Ardından da Kaya Boğası’nın Derisi’nin içine ve dışına olacak şekilde iki mühür çizecekti. Bu da defterin yok edilip anlaşmaların bozulmasını engellemek için gereken sağlamlaştırma işlemiyle alakalıydı.

Kaya Boğası’nın Derisi’nin dışında başka şeylerde kullanabilirdi ama büyük bir sıkıntı vardı: Alastair’in şu an o kadar parası yoktu ve bundan dolayı o da parasının yettiği en iyi malzemeleri seçmişti.

O bilgi küresinin içinde başka malzemelerde vardı ancak Alastair için fazla pahalı ve lüks durumdaydılar şu an.

Kendisinin biraz daha büyü kristaline sahip olabilmek için bekleme şansı vardı ancak Alastair bunu yapmadı çünkü diğerlerinin gerisinde kalıp kendisini daha zor bir durumda bulmak istemiyordu.

Alastair böyle bir duruma düşmektense ölmeyi tercih ederdi ve geride kalmak gibi bir şeyin kendi başına gelmemesi için de uğraşacaktı. O yüzden de elindekiyle yetinmeyi tercih etti.

İleride defterin geliştirmesini yapacağı zaman kesinlikle daha güçlü malzemeler kullanacaktı. Bu da önceki güçlendirmesinin bir anlam ifade etmeyeceği anlamına geliyordu.

Mavi Yapraklı Meşe Ağacı’ndan yapılma olan kalem, Alastair’in bu mühürleri çizebilmesi için kullanacağı bir malzemeydi çünkü böylesine güçlü bir derinin üzerinde çizim konusunda işini kolaylaştıracaktı.

Yine de zorlanacaktı çünkü malzeme o kadar da iyi değildi.

Aldığı büyülerin bulunduğu torbayı bir kenara koydu, kendi görebileceği şekildeydi ancak onların kendisinin dikkatini dağıtmaması için gözünün önüne koymadı.

Ardından defterin ilk sayfasını açtı ve tüyü eline aldı, kana batırdı. Derin bir nefes aldı ve ilk mührü çizmeye başladı.

İlerleyiş Tekniği’nin içeriğine kıyasla bu mühürler çocuk oyuncağından farksız gibiydi onun için.

Tek bir çember ve ortasında biri aşağıya, biri de yukarı yukarıya bakan üçgenler çizdi. Ardından da kalan boşluklara da anlaşmanın temellerini anlatan runları.

Beş dakika içinde ilk mührü çizmeyi bitirmişti ancak tamamlanmamıştı çünkü anlaşma yapmadığı sürece bunlar tamamen boş olacaktı.

Bunlar anlaşmasının temelini oluşturuyordu, gerisi de anlaşma yapılacağı zaman çizilecekti.

Alastair’e göre bu anlaşma mührünü çizmek beş dakika bile sürmezdi ama hatasız, mükemmel bir iş ortaya koymaya uğraşmasından dolayı bu kadar sürmüştü ama bu umurunda değildi.

Mührün kuruduğundan emin olduktan sonra sayfayı çevirdi ve aynı şekilde mühürleri çizmeye başladı.

On dakika içinde iki sayfaya da çizimini yapmış ve beş dakika kadar da kurumalarını beklemişti. O sırada kendisi gelip süresi konusunda da uyarılmıştı.

Gümüş cep saati hâlâ yanında olduğundan onların söylemesine gerek de kalmıyordu aslında ama umursamadı, işleri buydu sonuçta.

Sonrasında da deriyi önüne çekti ve kalemi eline aldı, kana batırıp mührü çizmeye başladı ancak çok zorluydu. Büyü enerjisi aktarılarak yapılsa da kalemin yetersizliği yüzünden zorlanıyordu fakat yapabiliyordu.

Neyse ki mühür daha kolaydı, o yüzden şikâyet etmedi.

İlk başta bir dikdörtgen çizdi, ardından da içine çember çizip boşta kalan kısımlarını da kitabın güçlendirmeye dayalı runları çizdi.

Runlar düzdü ve güçlü, kudretli bir kaleyi andırıyordu.

En sonunda ise çemberin ortasına bir dikdörtgen daha çizdi ve en ortasına da son bir run daha çizip işini tamamlamıştı.

Bu kadar olması kendisinin korkmasına ve şaşırmasına sebep olmaya başlamıştı.

İç tarafındaki mührün kurumasının hemen ardından arka tarafa geçip aynı şekilde çizimine başladı.

Toplam 25 dakikalık bir süreç içerisinde bitmiş ve kurumuştu.

Alastair artık son adım için hazırdı.

“20 Numara,” diye bağırdı kendisini buraya getiren kız ve Alastair’in ilgisini çekince uyardı. “15 dakikan var!”

Alastair sadece baş sallamakla yetinmiş ve derin bir nefes alarak işleme başlamıştı.

Defterini, derinin iç tarafına koymuş ve büyü enerjisiyle beslemeye başladı.

Mühürlerden korkutucu bir kırmızı ışık yayılmaya başladığı sırada Alastair yutkundu ve devam etti.

Alastair enerjisini yollamaya devam ettikçe yayılan kırmızı ışık daha yoğunlaşmaya ve kör edecek dereceye ulaşmaya başlamıştı.

Alastair gözlerini kapattı. Heyecanlıydı ama bunun kendisinin dikkatini dağıtmasına izin veremezdi ve vermedi de.

Büyü enerjisi azaldıkça Alastair yorulmaya başladığını ve gücünün tükendiğini hissetmeye başladı.

Korkuyla yutkundu ancak tam o anda ışık bir anda söndü ve bir anda her şey eski haline döndü.

Alastair kör edici ışığın gittiğine kanaat getirdiğinde ilk başta kendisini, ardından da etrafını inceledi ve en sonunda gözlerini kitaba dikti.

Kitap tamamen değişmişti ve mistik bir aura yayılıyordu etrafa.

Alastair gülümsedi.

Başarılı olmuştu.

Kitabın kahverengi kapağı gitmiş, yerini siyah renkteki sert ama pürüzsüz olan Kaya Boğası’nın Derisi’ne bırakmıştı.

Oldukça güçlü hissettiriyordu.

Derinin üstündeki mühür de silinmiş, onun yerine büyük, birçok dalının etrafa saçılmış olduğu bir ağacın resmi gözükmeye başlamıştı.

Ağacın rengi altın sarısı ve koyu sarı arasında değişiyordu ve sanki üstüne sim dökülmüş gibi gözüküyordu. Köşelere doğru ilerledikçe dallar birleşiyor ve toplanıyor gibi gözüküyordu.

Alastair kitabın görüntüsüne bakarken ne diyeceğini bilemedi.

Damasis’in kendisine vermiş olduğu bilgilerde kitabın görünümünün kişiden kişiye hafiften farklılık gösterdiğine dair bir bilgisi vardı ama bu denli bir farklılık göstereceğini düşünmemişti.

Ağaç hep vardı ama sadece renklerinin değişimine dair bilgiler yazıyordu. Ağaç normal bir ağaç idi, kendisininki gibi garip dallara sahip şekilde değildi.

“Numara 20 süren doldu!”

Alastair kalan malzemelerini topladı ve yüzündeki gülümsemesiyle odadan çıktı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44455 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr