Bölüm 83: İksir Yaparken Farkına Varılan Gerçekler

avatar
362 2

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 83: İksir Yaparken Farkına Varılan Gerçekler


“Odamdaki sakin havayı tekrar kazanabildiğime göre artık işime geri dönmemde bir sakınca yok gibi,” dedi etrafına bakıp her şeyin kontrolü altında olduğuna emin olduktan sonra ve iksir masasına bir göz atıp nerede kaldığına baktı.

Dikkatini havana yöneltti ve eline aldığı tokmak ile ilk önce yoncaların merkezindeki kalpleri ezdi, ardından her ihtimale karşılık eldiven takıp hızlıca toz ile karıştırmaya başladı.

Kan Döken Tozu tek başına normal insanlar ve büyücü adayları için öldürücü bir etkiye sahip olabilirdi ama bitkiler ve hayvanlar için böyle bir etki söz konusu değildi.

Tozun bitkiler ve canavarlar için iki işlevi vardı: canlandırıcı olmak ve muhafaza etmek.

Canlandırıcı olma durumu, bitkinin koparılmamış halindeyken sahip olduğu özelliği tekrar ortaya çıkarması için kullanılırdı. Bundan dolayı iksir yapımı sırasında oldukça fazla şekilde kullanılan önemli materyallerden biriydi. Muhafaza etme durumu da koparılmış bitkinin tozun yanında birkaç başka malzemenin de yardımıyla koparılmadan önceki tazeliğini uzun bir süre taşımaya devam edebilmesini sağlardı.

Hayvanlar için de benzer bir durum taşıyordu ama bitkilerde olduğu kadar etkili ve muhteşem değildi, sadece etin canlı durumundaki tazeliğini korumaya yarıyor, uzun bir süre boyunca tutulabilmesini sağlıyordu.

İşte bu, Kan Döken Tozu’nun oldukça işlevli olmasını sağlayan özelliklerindendi ancak bundan dolayı da fiyatı da bir o kadar fazlaydı. Değeri oldukça yüksek malzemeler arasındaydı ancak bu sadece büyücü adayları arasında geçerliydi.

Dört Yapraklı Kalp Yoncası’nın canlıyken sahip olduğu özellik ise etrafına veriyor olduğu iyileştirici enerjisiydi. Yonca, etrafındaki diğer bitkilerin daha verimli olmasına ve daha da sağlıklı olmasını sağlıyor, üstüne üstlük yaralanmış veya hastalanmış olanları da iyileştiriyordu.

Yoncanın sağladığı iyileştirme etkisi mükemmel değildi ancak ekstradan bir yardım eli olarak görülebileceğinden dolayı da göz ardı edilmeyen bir bitkiydi.

Tsss!

Sıcak bir metalin suya değdiğinde çıkardığına benzer olan sesin ardından etraftaki hava daha iyi bir hâl almaya başlarken yoncanın baştan çıkarıcı kokusu da ona eşlik etti.

Yoncanın iyileştiren etkisi ortaya çıkıyordu ve bu, Ephios tarafından hissedilebiliyordu.

‘Gerçekten rahatlatıcı! Oldukça da güzel bir kokusu var! Kesinlikle çok güzel!’ diye düşündü büyülenmiş bir şekilde bakarken ancak bu uzun sürmedi. Ephios durup yoncanın güzelliğine dalacak ve övüp duracak değildi.

Hemen kendine geldi ve bir eldiven giyip kazanı ocaktan indirip havanın yakınına getirdi. Ardından eldivenlerinden birini çıkarttı ve eline küçük bir kepçe aldı. Ağzına kadar dolu olan kepçeyi iki kez havanın içine boşalttı.

Tup! Tup! Tup!

Çıkan sesleri takip ederek ortaya çıkan kabarcıkların yükseliyor ve patlıyor, havanın içindeki yoncanın kokusunun daha da fazla yayılmasına yardımcı oluyordu.

Beyaz sıvının havanın içine katılmasıyla birlikte sıvının rengi yavaş yavaş beyaz rengini kaybetmeye ve daha kırmızı bir hâl almaya başladı.

Ephios değişimleri izlemeyi bırakıp eline tokmağını alıp içeriği karıştırmaya başladı. Karıştırmaya devam ettikçe beyaz sıvının rengi açık kırmızıdan daha koyu bir hâl almaya başladığını fark etti. Bir süre sonra kızıl-kahverengi rengine büründü.

‘Evet, tıpkı anlatıldığı gibi ilerliyor. Sıkıntısız! Tam da benden beklenilen bir şey!’ diye övdü kendini ve yüzünde kendine güvenen bir gülümseme belirdi. Bu konuda yetenekli olduğuna dair kendisinden emindi zaten, profesörü de kendisini övmüştü onu zamanında.

Karıştırma işlemine bir yarım saat kadar daha devam etti ve ardından bıraktı. İşlemin sonucunda sıvı hafiften yapışkan bir hâl aldı.

Şimdi ise havanın içindeki bu içeriği tekrar ısıtmak ve tamamen sıvı haline getirmekti.

Ephios hemen küçük ocağının altını yaktı ve kendine farklı bir küçük kazan daha alıp havanın içindeki sıvıyı kazana doldurdu ama yapışkanımsı yapısından dolayı biraz zorlandı. Fakat yirmi dakikalık zorlu ve çetin bir mücadelenin ardından zaferle ayrıldı.

Ocağın ısısını tekrar ayarladıktan sonra havanı, tokmağını ve kazanını almış varilin başına geçip temizliğe başladı.

Yarım saat kadar süren temizliğinin ardından havluyla eşyaları kuruladı ve ardından dikkatini kazandaki sıvıya yönelmişti. Eline temiz bir kepçe alıp karıştırırken aynı anda bir sonraki aşamayı düşünüyordu.

Beş dakika süren karıştırmasının ardından gözlerini sıradaki hazırlayacağı bitkiye dikti.

Bitkinin üçgene benzeyen siyah yaprakları dört bir yana açılmıştı. Bu bitkinin adı, Açık Kül olarak geçiyordu.

Bu ismi, yapraklarının açık olmasından ve renklerinin de küle benzemesinden dolayı almıştı. Oldukça basitti ama akılda kalıcıydı.

Bitkinin sapı kömür karası rengindeyken kökleri bembeyazdı ve bu tezatlıkla oldukça göz alıcı bir görüntü kazanmıştı ve ilgiyi çekmeyi başarıyordu. Lakin bitkinin asıl ilgi çeken özelliği bu değildi, yapraklarının altında bulunan meyvelerdi.

Kül Meyvesi olarak adlandırılan bu meyveler, koyu gri renginde bir dış kabuğa sahipti. Asıl içerik olan meyveler, bu kabuğun altındaydı. Meyveyi almak oldukça zahmetli olmasının yanı sıra Açık Kül kendisi gibi biri için oldukça pahalıydı ve bulunması da zordu.

Ephios bitkiyi küçük bir tahtanın üstüne yerleştirdikten sonra, bir bıçak ve cımbız alarak birkaç saniye bekledi ve başarılı olması gerektiğine dair kendine telkinlerde bulundu.

Ellerinin ufacık bir an bile titremesine izin veremezdi yoksa elindeki meyveyi kaybedecekti ve bu da ciddi bir maddi zarar demekti.

Ne kadar Loer ailesi tarafından desteklenen bir iksir ustası olsa da sırtını özgürce onlara rastlayıp her şeyi onların aracılığıyla yapamazdı. Olabildiğince kendi başına ayakta kalmalı ve onlara olan borcunu hızlıca ödemeliydi.

O gece Alatstair’in kendisine söyledikleriyle gerçeklerin farkına varmasını sağladığı geceydi.

‘Köle, belki de bir hizmetçi…’ diye yankılandı Alastair’in ölüm kucağındaki yaralı, ürkütücü sesi.

Alastair eğer o gece ölmemiş olsaydı bunu başarabilecek biriydi. Hatta kendisi bunu Loer ailesi için gerçekleştirecek kadar ileri gidebilecek cesarete de sahip biriydi.

İşte bu Alastair’i kıskanmasını sağlıyordu ama aynı zamanda eğer o yapabiliyorsa neden kendisi de yapmasındı ki?

Bununla birlikte Ephios da elinden geldiğince daha iyi olmaya çalışıyor ve Loer ailesinden tamamen kurtulup kendi ittifaklarını toplamaya çalışıyordu ve bu konuda da oldukça iyi bir gelişme gösterdiğini de söylemesi gerekiyordu.

‘Önündekine odaklan Ephios! Şu an önemli olan tek şey önünde duruyor!’

Derin nefesler alan Ephios odaklanmaya çalıştı.

Tahtanın üzerindeki bitkinin kendisine yakın olan yaprağını seçti ve altındaki meyveyi gün ışığına çıkartmak için hafifçe yukarı kaldırdı bıçağın düz yüzeyiyle. Ardından tekrar bir nefes aldı, elindeki cımbızı titretmemeye çalışarak altta görünen meyveyi dikkatli bir şekilde çıkartmaya çalıştı ve başarılı da oldu.

İlk meyve başarıyla çıkarılmış ve Ephios’un yüzündeki gülümsemeyi arttırıp rahatlamasını sağlamıştı.

İkinci yaprağın altındaki meyveye geçtiğinde de aynı titizlikle devam etmişti ve yine başarıyla sonuçlanmıştı.

Üçüncü meyveye gelince işte onda batırmış ve meyvenin dışını patlatıp hiçbir işe yaramaz hale gelmesine sebep olmuştu ama bu onun iyi ruh halini bozacak bir şey değildi.

Dördüncü meyvede de işi rast gitmiş ve başarılı bir şekilde çıkarımını yapmış ama az kalsın onu da mahvedecekti ki kıl payıyla kurtulmuştu.

‘Zorluydu ama güzeldi!’

İşini bitirmesinin ardından bitkiyi bir kenara koydu, ardından da tahtayı dikkatlice alıp kazanın içindeki beyaz sıvının içine attı cımbız aracılığıyla.

Sssst! Sssst! Sssst!

Atılan meyvelerin dış zarının yavaşça çözülüyor olmasından dolayı çıkan sesler, Ephios’un tüylerini diken diken etmiş ve titremesine sebep olmuştu.

Sonrasında Ephios eline tekrar bir tahta kaşık aldı ve kazanı karıştırmaya başladı.

Jölemsi kıvama sahip olan madde artık daha sıvı bir hâl almıştı ve atılan meyvelerle birlikte rengi tekrar değişim aşamasına geçerek sıcak pembe rengini almaya başladı.

Ta ki rengi kiraz pembesine dönene kadar Ephios karıştırmaya devam etti. Bunun ardından ocağın altını kapattı ve işin en önemli kısmına başladı: karışımı büyü enerjisiyle besleyip bitkilerin büyülü doğasının açığa çıkmasını sağlamaktı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44486 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr