Bölüm 53: Değerlendirme (2)

avatar
400 3

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 53: Değerlendirme (2)


Heyecanını korumaya devam ederken hızlı adımlarıyla tekrar dua törenlerinin yerine getirildiği alana ilerledi kadın.

Heyecan, kalbinde ateş böceklerinin ışıldamasına ve kendisinin tarifini edemediği bir umutla dolmasını sağlıyordu. Ne kadar bu heyecanın ve umudun boşa çıkabileceğine dair olan olasılık, istediğinin gerçekleşme olasılığından daha fazla da olsa inanmaktan kendini alamıyordu.

Kendisi inançlı birisiydi ve bir gün inancının da karşılığını alacak, ödüllendirilecekti. Buna inanıyordu ve buna devam edecekti.

Kendisinin heyecanlanmasının bir diğer sebebiyse insanların büyüye olan yatkınlığının öğrenilmesindeki kullanılan prosedür idi. Bu konu hakkında birçok tecrübesi vardı, birçok kez bu eylemin uygulanışına şahit olmuştu.

Çoğunluğu da umutlu bir sonuç ile nihayete ermemiş bile olsa da…

Kendisini hayal etmekten alamamıştı. Belki ilerde kendisine yardımcı olabilecek birini bulmuş olurdu. Kendisi yardıma muhtaçtı ama bu yardım kendisine kilise tarafından verilemiyordu ne yazık ki.

‘Belki derdime derman olabilirler!’ diye bir düşünce belirdi ne kadar bunun hayalden ileri gidemeyeceğini içten içe bilse bile.

Bu kasabada geçirdiği yıllar boyunca umut etmişti ve bir gün gerçekleşeceğini de düşünmüştü, buna tutunmuştu.

Yaşlı kadın düşüncelerini bir kenara bırakarak önündeki göreve odaklanmayı seçti. Kendini dizginlemeye çalışırken kapıyı açtı ve çabalayarak sakin adımlarla kürsüye doğru yöneldi. Gözleri anında iki genci aradı.

İkili hâlâ aynı yerindeydiler ve etrafı incelemekle meşguldüler. İkisi de kürsüden kendilerini izlemekle meşgul olan kadından tamamen bihaber eylemlerini sürdürmekteydiler.

Kadın bu kısa anı onları incelemekle kullandı.

Kurşuni mavi renkteki gözler yaşından daha öte bir kararlılıkla parıldıyor ve yüreğinden gelen azmini bütün çıplaklığıyla gösteriyordu.

Yüzünde kendisine hiç yakışmayan sert bir ifade bulunuyordu ve bir komutan edasıyla önündeki vitray camlara teker teker bakıyor, bir kusurları olup olmadığını anlamaya çalışıyor gibiydi.

Kadın, çocuğun yüz ifadesinin vitray camların güzelliğine sert ifadesiyle bakmaya devam etmesinden dolayı onun seyir zevkinin olmadığını düşünmeye başlamıştı. Sonuçta camlar oldukça güzeldi ve fevkaladeydi.

Ayrıca onları temizlerken gayet de uğraşmıştı.

‘Zevksiz!’

Ardından, diğer çocuğa değdirdi gözlerini. Onun biraz daha farklı olduğunu hissetmişti.

Siyah saçlarını özenle taramış olan çocuk diğerine kıyasla daha rahat ve sakin duruyordu. Ayrıca yüz ifadesinin parlaklığı ve gözlerinin ışıltısıyla incelemelerini merakla yapıyor gibi görünüyordu.

Çocuğun ela renkli gözlerindeki somutlaşmış merakın eşliğinde vitray camları inceleyişi, parmaklarıyla işaret edişini ve kaşlarını çatıp gözlerini kısışını izledi. Çocuk sanki bir şeyleri hatırlamaya ve bilgilerini karşılaştırmaya çalışıyormuş gibiydi.

Onun meraklı bir çocuğun dindirilmesi zor merakıyla incelediği duruşuna bakarken titrek bir nefes aldı. Anıları kendisinin canını acıtmak için tekrar gelmişti ama buna izin vermedi. Umudunu bu günler için koruyordu.

‘Biri gökyüzü, biri de yeryüzü gibi,’ diye düşündü ve kendini toparlayabildikten sonra gülümsedi, ellerini çırptı. İkilinin dikkatini çekmesi gayet kolaydı.

Çocukların dikkati anında kendisine dönmüştü. Yüzüne kondurduğu gülümsemesinin sesine ulaşmasına izin vererek seslendi, “Başrahibe sizi bekliyor çocuklar. Beni takip edin.”

Kadının içeriye gelmiş olduğundan haberdarlarmış gibi ne bir korku ne de bir endişe belirmişti yüzlerinde. Hiç istiflerini bozmadan kadının varlığını öylece kabul etmişlerdi.

Onların bu görüntüsü kendisini anlık olarak sorgulamasına sebep oldu. İkilinin gayet normal bir şekilde kendisinin dediklerini onaylamalarından önce şaşkınlık ibareleri göstermelerini beklemişti ama istediğini alamamıştı.

‘Garip,’ diye düşündü.

Alastair kadının aklından geçenleri az buçuk tahmin edebiliyor ve kendilerinin neden şaşırmadığına dair olan sorgusunu yapıp cevap aramaya çalıştığını görebiliyordu.

Ölümü ve ardından yaşanan mezar soygunu, kendisinin daima tetikte olması gerektiğini oldukça sert bir şekilde öğretmişti ve bu yüzden bunun üzerine çalışmaktaydı her gün.

Konvoy sayesinde etrafına karşı olan farkındalığını gayet güzel bir şekilde ilerletmiş ve kadının çıkarmış olduğu minik sesleri duyabilmişti. Ayrıca, göz ucuyla etrafına bakıp durduğundan dolayı kapının açılışını da görmüştü.

Lâkin, kendisiyle birlikte tören bölümünde bulunan çocuğun olayını pek çözememiş ve gözlemleri, kendisine sadece belli bir nebzeye kadar bilgi sağlayabilmişti; gözlemcilik, savunma durumun olma ve kararlılık.

Alastair onun bir şeyler yaşamış olduğunu tahmin edebiliyordu ama tam olarak nasıl bir noktaya parmak basması gerektiğini çözemiyordu.

‘Ailesiyle ilgili bir olay olabilir? Muhtemelen soylular ya da bir köle… Kaçak bir köle.’

Yanındaki çocuğun parçalarını birleştirmeye odaklanmış, düşüncelerine dalıp giderken kadını takip etmeye de devam etti ama aklını bir türlü çocuğun arka planını düşünmekten de alamıyordu.

Kendisiyle aynı konvoydan biriydi ve şimdi de yanındaydı. Tesadüf olması için biraz fazlaymış gibi düşünüyordu ya da kendisi paranoyak olma yolunda hızlı ve emin adımlarla ilerlemeye devam ediyordu.

Bir anda kesilen adım sesleri kendisinin de gerçekliğe dönmesini sağlamıştı.

“Gir,” diye soğuk, düz ve güçlü bir ses duyuldu kapının tıklanmasının hemen ardından.

Sakin bir şekilde içeri giren iki çocuk sanki onların her gün yaptıkları bir şeymiş gibi hissettirmişti yaşlı kadına.

Masanın hemen önünde duran ikili otorite sahibi olan kadının karşısında dik bir şekilde duruyor ve onun ağzından çıkacak kelimeleri bekliyorlardı.

“Ben, Sarıparıltı’nın Başrahibesi Ellien,” diyerek kısaca kendini tanıtmış ve unvanından bahsederek elindeki gücünü göstererek otoritesini önündeki çocuklara yansıtmıştı.

Kadının otoritesi ikili tarafından anında hissedilmişti.

Odada kimin güç sahibi olduğunu göstererek karşısındaki kişiyi etkisi altına yolunu hem büyükbabasının şövalyelik dersleri sayesinde hem de babasının özel dersleri aracılığıyla öğrenmişti ama ölümden dönmüş birisi olarak böylesi bir denemeden etkilenecek değildi.

“İkiniz de büyü yatkınlığı için test edilmek istediğinizi söylediniz ve duruşunuzdan anlayabildiğim kadarıyla da buraya boş hayallere kapılarak gelmemişsiniz. Dediklerimde haklı olup olmadığımı sormama gerek olmadığını düşünüyorum. Haksız mıyım?”

Sert ve güçlü kişiliğinin güzelliğinin arkasında saklayan kadının dudaklarından çıkan kesin sözlerine cevap vermemeyi tercih eden Alastair surat ifadesini korumaya devam etmiş, sessiz kalmıştı. Bunun yerine çevresine odaklanmayı sürdürmüş ve olayın akışının nasıl ilerleyeceğini izlemeye odaklamıştı kendisini.

Aynı şekilde Alastair’in yanındaki çocuk da sessizliğini sürdürmeyi seçmişti.

Önündeki iki çocuğunun duruşlarını koruyarak cevap vermemesi ve bunun yerine sessizliklerini korumaya devam etmeleri kendisinin biraz kafasını karıştırmış da olsa bunu belli etmemiş ve kısa bir nefes vermişti onlara bakarken.

Normalde kendisinin önündeki her çocuk böylesi bir ortamda anında endişelenmeye ve heyecanlanmaya başlar, kekeleyerek konuşup dururlardı veya sanki hayalet görmüş gibi hiç konuşamazlardı.

Önündeki ikilinin farklı olması kendisini sevindirmişti ve yaşlı kadın gibi o da bir parça umutlanmıştı ama bu tek başına yeterli olacak gibi değildi ne de olsa.

İkilinin geçmişlerinde ne yaşadığını bilemezdi ama baskıyla büyümüş olduklarını ve buna alışkın olduklarını görebiliyordu. Ek olarak düz surat ifadesini korumaya devam eden çocuk yara izini de fark edebilmişti.

Bu şekilde bekleyerek kendi vakitlerini boşa harcamak yerine direkt konuya girmeye karar verirken bir yandan da çocukların duruşlarını övmeden edemiyordu.

“O zaman, direkt konuya geçelim. Anlatın bakalım,” diyerek ayağa kalkmış ve masasının önüne geçmişti. Kollarını bağlamış, masasına kalçasını dayamış ve onları daha yakından incelemeye almıştı.

“Büyüye olan yatkınlığımın önceden test edildiğini önceden belirtmek isterim ama bunu kanıtlayan belge eksikliğim ve onu da Hayal Kilisesi aracılığıyla almak için burada bulunuyorum,” diyerek bir çırpıda özetledi kurşuni mavi gözlü çocuk kendi isteğini.

‘Büyüye olan yatkınlık için kanıt belgesi mi?’ diye bir soru belirdi Alastair’in zihninde.

Hayatında ilk defa böyle bir şey duyuyordu ama kendisinin bu dala olan yabancılığını düşündüğünde gayet doğal olduğunu anladı ve anlık şaşkınlığını bir kenara bıraktı.

Kendisine dönen bir çift soru dolu göz dikkatini anında kendilerine çekmeyi başarmıştı.

“Aynı şekilde büyüye olan yatkınlığım test edildi ama bunu onaylayan belgem bulunmamakta. O yüzden Hayal Kilisesi’nin yardımını aramaya geldim,” dedi Alastair yandaki çocuğun yalanını kullanarak.

“Sözlerinize güvenmemek için bir sebebim yok aslında. Sonuçta aklı başında hiçbir insan bu tür konularda yalan söylemeye cüret edemez,” dedi ve duruşun değiştirdi. Adımlarını kitaplığına yöneltti ve ciddiyetiyle ekledi. “Yine de sizi test etme zorunluluğunu taşıyorum. O yüzden ilk hanginiz gelmek ister?”

Elindeki küreyi çalışma masasının üstüne koydu ve ardından sandalyesine oturdu.

Küre ortalama bir insanın yumruğunun boyutundan üç kat daha büyüktü. Yarı-saydam yapıya sahip olan küre soluk mavi renkteydi. Kürenin içinde siyah renkte üstünde garip işaretlerin bulunduğu dairesel bir çizim bulunuyordu. Bunun dışında güre gayet sıradandı. Bir süs eşyası gibi görünüyor, hiçbir özelliği yokmuş gibi bir hissiyat veriyordu. Görüntüsü kesinlikle aldatıcıydı.

İkili kadının çıkarttığı küreyi sessizce inceledikten sonra birbirlerine kısa bir bakış attı ve gözleriyle yaptıkları kısa süren sessiz bir anlaşmanın ardından ilk adımı kurşuni mavi gözlü çocuk attı.

“İkiniz de büyü yatkınlığınızın daha önce test edildiğini belirttiniz. O yüzden ne yapmanız gerektiğini anlatmama gerek olmadığını düşünüyorum,” dedi ve ikilinin üzerinde gezdirdi bakışlarını bir süre.

Çocuk başını onaylayan biçimde sallayarak cevabını verdi ve ardından Alastair de aynı hareketle onu takip etti.

Çocuk elini küreye koydu ve ardından derin bir nefes alarak gözlerini kapattı. Kürenin soğuk yüzeyine elini koymasından fazla süre geçmemişti ki zararsız bir karıncalanma hissetti avcunun içinde ve sonrasında hissiyat bütün vücuduna doğru yayılmaya başlamıştı.

Hissiyat canını acıtmıyor ama rahatsız edici bir kaşınma isteğinin içinde doğmasına sebep oluyordu.

Bir süre sonra bu hissiyat yavaşça yok olmaya başlamış ve vücuttaki etkisini kaybetmiş, çocuğun rahatlamasını sağlamıştı.

O esnada, kürenin içindeki dairesel çizim de yavaş yavaş parlamaya başlamıştı. Dairesel çizim parlamaya devam ettikçe üstündeki işaretler daha da belirgin hale gelmeye başlıyordu.

Bir süre sonra parlama işlemi bir anda durdu ve hemen ardından, dairesel çizim bir anda göz alıcı bir şekilde parıldamış, etrafına yavaşça sönen ışık parçalarının yayılmasına sebep olmuştu.

“Gözlerini açabilirsin,” dedi Başrahibe Ellien sakin ve duru bir tonda ve hemen elinin altındaki kâğıdı ve kalemi uzattı. “Üstüne bilgilerini yazmaya başla. Doğru doldurduğundan emin ol. Araştırmaya tabi tutulacaksın ve eğer yalan söylüyorsan, söylememe gerek yok herhalde.”

Çocuk onaylayarak başını salladı ve hızlıca doldurmaya başladı. Ellien hemen sonrasında Alastair’e işaret etti.

‘Hiç de benim nasıl test edildiğime benzemiyor ve sanki hiç acı yokmuş gibiydi. Çocuk o kadar mı dayanıklı?’

Sorularını kendi başına cevaplamaya çalışırken elini küreye koydu ve gözlerini kapattı. Elinde hissetmeye başladığı karıncalanma hissiyatıyla birlikte o yemek sırasında yapılan testteki acıyı anımsadı ve istemeden dişlerini sıktı.

Ama acı yoktu. Sadece sinir bozucu bir kaşınma ve karıncalanma hissiyatı bulunuyordu.

Alastair’in düşündüğü gibi olmamış olması kendisini rahatlatmıştı ama öte yandan, o gece yaşananları sorgulamasına sebep olmuştu.

‘Peki ben niye o gece orada dayanılmaz bir acı hissettim? Loerlerin bir oyunu muydu?’

“Çekebilirsin.”

O geceye dair olan bu sorular kafasının etrafında dönüp dururken Ellien’in sesiyle birlikte kendisini tekrar gerçekliğe çekti ve kendisine uzatılan kâğıdı eline alıp doldurmaya başladı.

Sonunda büyücü dünyasına adım atacaktı!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44486 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr