Bölüm 1219: Patlama

“Yakala şunu.” Ji Ning kalpgücü illüzyonlarını devreye sokar sokmaz Sithe Koruyucusu'na ilerleme emrini verdi.

“Tamamdır.” Aksükun bir ışık hüzmesine dönüşerek son hızda ilerlemeye koyuldu. Aralarında bir milyon kilometre bile yoktu; bu mesafe onlar için fazlasıyla kısaydı. Aksükun kaşla göz arasında İpeksikar'ın yanına ulaştı ve ayağını sımsıkı yere bastı. Başından beri koşarak ilerlemişti! Eliyle İpeksikar'a doğru uzandı ama o esnada…

Svoosh. Gözleri bulanık İpeksikar aniden kayboldu ve bulunduğu yerde garip bir araç belirdi. Antik ve harap olmuş görünen araç, tozlarla ve paslarla doluydu. Yaşadığı ağır hasarı gözler önüne seriyordu. Buna rağmen hızı inanılmazdı. Anında fırladı ve Aksükun'un hamlesinden kurtuldu.

“Eh?” Ning'in yüzü değişti. Aksükun'un eliyle uzandığı o sırada, İpeksikar'ın hala daha illüzyonlarla mücadele ettiğini biliyordu. “Yoksa yerinde bir başkası mı vardı?”

Kaçmakta olan diyargemisinde iki figür oturuyordu. İkisi de birbirine çok benziyordu; bunlar İpeksikar'ın gerçek vücudu ve avatarıydı. Avatarı hala daha illüzyonların etkisinden kurtulamamıştı.

“Patla!” Kendinde olan İpeksikar emretti.

Boom! Daha önce o dehşet verici tuzağı gizlemek ve onu aktif etmek için yerleştirdiği formasyonları kullandı. O formasyonları aktif olarak kullandığı için yer yerinden oynuyordu! Yaşanan şiddetli patlamalar o dehşet verici formasyona çakıldı ve ortaya devasa bir güç dalgası çıktı.

Tırırım… Koyu kızıl ateşlerden oluşan dehşet verici bir yıkım dalgası dört bir yana dağılıyordu. Dokunduğu her şeyi küle çeviriyor; karmayı ve uzay zamanı bile yıkıp geçiyordu.

Şehir Efendisi İpeksikar patlama gerçekleşmeden önce diyargemisiyle olay yerinden uzaklaşsa da, yaşanan patlama gemiyi bile yana savurmuştu. Diyarıdüzlemler arasında kullanan bu gemi çok değerliydi ve genelde yalnızca üst düzey Sitheler'e veriliyordu. Tiran Bolin Taştan Tamagfil Duvarı'na saldırdığında oradaki binlerce Sithe'den sadece iki tanesinin diyargemisi vardı.

Tiran Bolin gemilerden birini almış ve diğer gemi de savaş sırasında paramparça olmuştu. Fakat sadece Tiranlar bu gemileri kolayca parçalayabilirlerdi. Yapıları gereği çok sağlamdılar. Dolayısıyla, yaşanan patlama ne kadar korkunç olursa olsun, İpeksikar'ın diyargemisi hasar almamıştı.

……

“Sıkıntı.” Ning yüz binlerce kilometre öteden gelen yıkım gücünün dehşetini hissediyordu. Koyu kızıl ateş dalgaları hızla bölgeyi katederek Ning'i bile titrettiler.

Bu güç dalgası Hükümdarlar’ı bile öldürebilirdi.

“Efendim!” Aksükun, Ning'e doğru koşmaya başladı.

 Ning tam savunma yapacağı sırada garip bir şeyin farkına vardı ve hemen Aksükun'a seslendi. “Panik yapma. Bana zarar veremez.”

Devasa, koyu kızıl ateş dalgaları dört bir yana dağılıyordu ama zemine en fazla otuz metre yaklaşabiliyorlardı. Ning'in yanından hafifçe geçseler de, genç adama zarar veremediler. Zeminin sıfır noktasından otuz metrelik yüksekliğine kadarki bölge gayet güvenliydi.

Kuzeykuşak Kılıçları’nı hazırlayan Ning, başını kaldırarak koyu kızıl ateş dalgalarına baktı; gökler ateşlerle kaplıydı.

“Demek doğruymuş. Yerde yürüdüğüm sürece güvende olacağım.” Ning sırıttı. “Sithe muhtemelen yanlış hedeflerin öldürüleceğinden endişe ediyordu; çünkü bu formasyonlar dost ile düşman ayırmıyorlar.”

“Efendim!” Aksükun, Ning'in yanına geldi.

“Hadi, İpeksikar'ı bulalım. Kaçmasına izin vermeyeceğiz.” Ning kükredi. Svoosh! Svoosh! Hızla yola çıktılar ve çok geçmeden ateşlerin arasındaki diyargemisini gördüler.

“Ne? O araç bu akılalmaz saldırıya rağmen hasar almadı mı?” Ning'in aklı karıştı. Daha sonrasında genç adam aracı dikkatle inceledi, neyle karşı karşıya olduğunu düşündü ve kendi diyargemisi parçasına baktı; mesafedeki araçtan doğan yankıyı hissediyordu.

 Yoksa bu gerçek bir diyargemisi miydi? İpeksikar'ın elinde çalışan, işlevsel bir diyargemisi mi vardı?! Ning gördüğü emarelerden sebep şaşkındı. İpeksikar'ın elinde de diyargemisi parçaları olduğunu biliyorlardı; zira oluşan yankının başka bir açıklaması yoktu. Fakat ne Ning ne de Dokuztoz rakibin elinde bir diyargemisi olduğunu düşünmeye cüret edememişti! Araç hasarlı görünüyordu ama en azından çalışıyordu. Değeri inanılmazdı!

“Efendim, o bir diyargemisi! Daha önce de görmüştüm. Eski efendim bir tane istiyordu ama bir türlü alamamıştı.” dedi Aksükun. “Bir diyargemisinin değeri, yirmi adet Sithe Koruyucusu'na denktir.”

Şaka değildi. Aksükun'un diyargemisinin neden değerli olduğunu açıklamasına gerek yoktu! Unutulmamalıdır ki Hükümdarlar için bile diyarıdüzlemler arasında yapılacak bir yolculuk çok yorucuydu. Fakat diyargemileri sayesinde bu yolculuklar rahat ve basit bir hale geliyordu. Hükümdarlar bir diyargemisi almak için her şeylerini vermeye razı gelirlerdi. Hatta dört beş Hükümdar bir araya gelerek ortak bir alışveriş bile yapabilirdi! Fakat diyargemileri hiçbir zaman satılmıyordu! İmparator Dalgadeğişen belki de Kızıldalga Tapınağı'nı kendi evine hediye edecek kadar cömertti ama aynı şeyi bir diyargemisi için yapmazdı. Sadece Tiranlar bu şeyleri hediye olarak verebilecek kadar zengindi!

“İpeksikar'ın diyargemisi varmış!” Ning'in gözleri heyecandan kıpkırmızı kesildi.

“Almalıyım! Onu almak zorundayım!” Ning buraya sadece arkadaşını kurtarmak ve potansiyel bir tehdidi ortadan kaldırmak için gelmişti; artık diyargemisini de ele geçirmek istiyordu.

……

 Diyargemisi koyu kızıl ateşlerden ötürü savrulsa da çabucak dengesini toparladı. İpeksikar'ın iki vücudu da ayaktaydı.

“Taolordu Karakuzey'in böyle akılalmaz illüzyonlara sahip olduğunu bilmiyordum. Avatarım bile ona dayanamadı. Gerçek vücudum dahi bir anlığına o illüzyonlara kapılmadan edemedi!” İpeksikar avatarına baktı. “Korkunç. Taolordu Karakuzey çok hızlı gelişiyor.” Yağlı yeşil gözlerinde soğuk ışıklar vardı. “Onu bir an önce öldürmem lazım.”

“Ne yazık ki… İşler saçma sapan bir hal aldı. Planlarım boşa çıktı.” İpeksikar başını iki yana salladı. Asıl planında avatarını oraya yerleştirmek ve gerçek vücuduyla diyargemisine binerek avatarın yanındaki malikane dünyasına saklanmak vardı. Böylece avatarıyla Ning'i yanına çekecek ve gerçek vücuduyla fırsat bekleyecekti.

Ning'in direkt olarak illüzyonlarla saldırıya geçeceğini düşünmemişti. İllüzyonlarla karşılaştığında hem avatarı hem de gerçek vücudu onlardan kaçamamıştı! Genelde gerçek vücut bir illüzyona kapılırsa avatar da bundan kaçamazdı. Çünkü avatarlar, illüzyonlara karşı gerçek vücutlardan daha zayıflardı! Fakat bu tarz durumlarda tam tersi geçerli değildi.

Yaşanan olayda İpeksikar'ın avatarı illüzyonlardan kurtulmak için tamı tamına bir saniyesini harcamıştı. Fakat gerçek vücudu anında kendine gelebildiği için Aksükun'un hamlesinden kaçabilmiş ve hemen ileri atılmıştı.

O esnada İpeksikar'ın aklında tek bir şey vardı: “Karakuzey'le asla ve asla yakın dövüşe giremem. İllüzyonlara kapılırsam beni anında öldürebilir.”

“Şimdilik salacağım.” İpeksikar artık başka planlar ve taktikler uygulamaya cüret edemiyordu. Ning'in illüzyonları onu çok korkuttuğu için adam hemen yakınlardaki farklı bir tuzağa yanaştı. İlk planını kurduğu tuzak çok güçlüydü; o tuzağın Ning'i öldürebileceğini düşünüyordu!

“Öldü, değil mi? Ölmüş olmalı.” İpeksikar avatarını kaldırdı ve diyargemisinin kontrolünü alarak demin kaçtığı bölgeyi incelemeye döndü.

Aniden, iki figür belirdi. Biri sırtında kılıç kını taşıyan bir genç; diğeriyse tüylü bir yaratıktı. İkisi de korkunç hızlarıyla diyargemisini kovalıyorlardı; ateşler hemen üst kısımdaydı.

“Karakuzey?!” İpeksikar şoke oldu. “Ölmedi mi?!” Şehir Efendisi duruma anlam veremiyordu. Hayatta kalmasının tek sebebi diyargemisiydi; peki ya Karakuzey? O nasıl hayatta kalmıştı? Vücudu bir üst kademe Ebediyet Hazinesi kadar sağlam olsa bile o ateşlere karşı koyamazdı. O ateşler Hükümdarları bile yok edebilirdi!

“Kaç.” İpeksikar'ın aklında kaçmaktan başka bir düşünce yoktu. Hemen gemiyi kontrol ederek kaçmaya koyuldu.

“İpeksikar, dur!” Ning öfkeyle kükredi.

Artık İpeksikar rakibiyle yakın temasa geçemeyeceğini biliyordu. Ning'in kullandığı illüzyon sanatı onu gerçekten dehşete düşürmüştü ve o esnada diyargemisini kullanarak Ning'i atlatmaktan başka bir şey istemiyordu.

…….