Bölüm 174: Ji Ning Sahneye Adım Atar

avatar
4547 54

Desolate Era - Bölüm 174: Ji Ning Sahneye Adım Atar



Bölüm 174: Ji Ning Sahneye Adım Atar

 

Kış rüzgârı insanı kendine getiriyordu. Uçan teknesinde gökyüzünü turlayan Ning’in aklında, Ustası Ölümsüz Diancai’nin sergilediği kılıç oyunundan sahneler tekrar ediyordu.

 

“Ustamın kılıç oyunu gerçekten akılalmaz bir seviyede.” Ning iç çekti. Ölümsüz Diancai genelde “ikinci Ölümsüz Kuzeyürüyen” olarak anılıyordu ve kendisi Siyah Beyaz Okulu’nda, Kutsal Ölümsüz olma şansına en çok sahip kişiydi. Ölümsüz Diancai’nin kılıç oyunun, Ning’in kavrayabileceği seviyenin çok ama çok üstündeydi.

 

“Hm? Birisi mi gelmiş?” Uçan teknesiyle Karakuzey Tepesi’ne yaklaşan Ning, malikanesinin dış kapısında iki insanın beklediğini gördü. Figürlerden biri Kuzeyoğul’a, diğeriyse Kışyağmuru’na aitti.

 

Swoosh. Ning yere indi. “Efendimiz.” Kapıda duran sıradan ölümlüler hemen saygıyla selamlamıştı.

 

“Küçük öğrenci kardeşim Kuzeyoğul, kıdemli öğrenci kardeşim Kışyağmuru, neden geldiniz?” Yere inen Ning ikiliye doğru gülümsedi. Kışyağmuru nihayetinde rahat bir nefes çekmişti. “Küçük öğrenci kardeşim Karakuzey, yoksa bugün yaşananlardan haberin yok mu?”

 

Tabii ki haberi vardı. “Kıdemli öğrenci kardeşim Kışyağmuru, Tao Mücadele Sarayı’ndaki meydan okumalardan mı bahsediyorsunuz?”

 

“Evet.” Kışyağmur onayladı. “Bugün, öğrenci kardeşlerimizden çoğu Tao Mücadele Sarayı’na akın etmiş durumda. Üstelik okulda olmayan öğrenci kardeşlerimizden de haberleri alıp geri dönen çok insan var. Seni Tao Mücadele Sarayı’na davet etmek için gelmiştim, küçük öğrenci kardeşim Karakuzey.”

 

Ning onayladı. Kışyağmuru konuştu. “Acele edelim. Sanırım, öğrenci kardeşlerimiz sabırsızlanmaya başlıyordur.”

 

Tamam.” Ning yanındaki Kuzeyoğul’a baktı. “Küçük öğrenci kardeşim Kuzeyoğul, neden Tao Mücadele Sarayı’na gitmek yerine buraya geldin?”

 

“Sormana gerek var mı?” Kuzeyoğul açıkladı. “Koskoca Siyah Beyaz Okulu’na yeni giren bir sen, bir de ben varız. Oraya tek başıma gidip ne yapacağım? Öyle aptal aptal, kimseyi tanımadığım için köşede bekleyecek miydim?”

 

Ning gülümsedi. “Hadi, gidelim.” Artık geri dönüşü yoktu. Meseleden kaçmaya çalışsaydı, insanlar onu küçük göreceklerdi. Durum böyle olduğuna göre meydan okumaları da kabul etmesi gerekiyordu.

 

Swoosh! Kendi büyülü hazinelerine binen üçlü, çabucak ışık hüzmelerine dönüşerek Tao Mücadele Sarayı’nın yolunu tutmuştu.

 

…….

 

 Tao Mücadele Sarayı’nda bu kadar insanın toplanması eşi benzerine nadir rastlanan bir durumdu. Saraya gelen her öğrenci gerçek, heybetli birer figür olarak görülebilirdi.

 

“Küçük öğrenci kardeşimiz Ji Ning nerede kaldı?”

 

“Şu küçük öğrenci kardeşimiz Ji Ning… Korkmuş olmasın?”

 

Öğrenciler kendi aralarında muhabbet ediyorlardı. Lakin saat akşama geliyordu ve mekâna erken gelen insanlar, şimdiye dört saati geride bırakmışlardı. Doğal olarak, sabırsızlanmaya da başlamışlardı.

 

Aniden… Mesafede beliren üç figür Tao Mücadele Sarayı’nın kapısına indi. Bu durum insanların dikkatini çekmişti.

 

“Geldi.”

 

“Küçük öğrenci kardeşimiz Ji Ning, geldi.”

 

“Gelenlere bakın, küçük öğrenci kardeşlerimiz Ji Ning ve Kuzeyoğul. Yanlarında da küçük öğrenci kardeşimiz Kışyağmuru var.” Ji Ning ve Kuzeyoğul büyük kabul seremonisine katıldıkları için, çoğu insan onları tanıyordu.

 

Merkezdeki sandalyelerden birinde oturan Kutsalateş hafifçe konuştu. “Kürk giyen şu çocuk, Ji Ning mi?” Kuzeydağ Karadalga hemen cevapladı. “Evet.”

 

“Sadece gözlerine bakarak bile Tao Kalbi’nin ne denli kararlı olduğunu görebiliyorum.” Kutsalateş konuştu. Karadalga cevapladı. “Eğer küçük öğrenci kardeşimiz Ji Ning ona bu kadar övgü dolu sözler söylediğinizi duysaydı, kesinkes sevinçten havalara uçardı.”

 

……….

 

Tao Mücadele Sarayı’na giren Ning, daha önce Binkılıç Golemi’ni aldığı yere gitmiş ve golemi alarak salona geri dönmüştü… Oracıkta dikiliyor, herkesi süzüyordu.

 

Dokuznilüfer gibi tanıdık isimler vardı. Tanımadığı ve kalabalık grupların ortasında duran bazı öğrencileri de görmüştü açıkça seçilebildiği üzere, bu kalabalığın orta yerinde dikilen figürler okuldaki önemli figürler arasındaydı. Örneğin kel ve kızıl cübbeli genç, siyah cübbeli kadın, ya da miskin görünen şişko…

 

“Muhtemelen üçüncü jenerasyona üyeler. Ya Tao Yolu’nu kavramayı başaran ya da reenkarne Ölümsüz olan insanlar…” Ning kendi kendine konuştu.

 

Swoosh. Ning zıpladığı gibi mesafedeki taş sütunun üstüne çıkmıştı. Etrafına bakarak konuştu. “Değerli öğrenci kardeşlerim.”

 

Aniden Tao Mücadele Sarayı’ndan çıt bile çıkmamaya başladı.

 

“Dün akşam, iki kıdemli öğrenci kardeşimi yenebilecek kadar şanslıydım.” Ning yüksek sesiyle konuşuyordu. “Bu yüzden, bugün tekrar geldim. Benimle Tao konusunda bilgi değiş tokuşu yapmak isteyen her kıdemli öğrenci kardeşime kapılarım açıktır. Bahis konusuna gelirsek… Okula henüz katıldığım için ciddi bir miktar verebilmem mümkün değil ve bu yüzden en ufak bahisle, yüz siyah beyaz sikke ve beş kilogram sıvılaşmış element özüyle başlayalım. Burada bekleyeceğim.”

 

Sesi yankılanıyordu. Tao Mücadele Sarayı bir anlığına sessizleşmişti.

 

Miskin görünen şişman genç adam gülümsedi. Ji Ning’e bakarken suratında keyifli bir ifade vardı. “Bu küçük öğrenci kardeşimiz Ji Ning gerçekten direkt ve tutkulu bir adammış. Böylelerini severim.”

 

Bu miskin görünen şişman genç… Aslen, Siyah Beyaz Okulu’ndaki üçüncü jenerasyon öğrencilerinin bir numarasıydı. Dış dünyada ona genelde “Miskin Taoist” diyorlardı ancak asıl Taoist lakabı “Üçyağ”dı. Her ne kadar reenkarne ölümsüz olmasa da Taoist Üçyağ diğer iki reenkare ölümsüzü geride bırakarak jenarasyonun bir numarası olmayı başarmıştı. Gerçekten de kişiyi dış görünüşüne göre yargılamamak lazımdı.

 

……….

 

“Duydun mu? Ufak Miskin bile Ji Ning’i sevmiş.” Tao Mücadele Sarayı’nın köşesindeki miskin, dilenci kıyafetlerine bürünmüş yaşlı adam konuştu. Onun hemen yanında duran siyah cübbeli, siyah saçlı Ölümsüz Diancai başını iki yana salladı. “Kıdemli öğrenci kardeşim Beşçılgın, neden buraya geldik ki? Kendi evimizden su tekniğiyle buradaki her şeyi izleyebilirdik. Öğrenci yeğenlerimiz malikanelerinden durumu takip ediyorlar.”

 

Kısa boylu yaşlı adam Ölümsüz Diancai’ye bir bakış attı. “Burada izlerken, üçüncü jenarasyon arasındaki konuşmaları da duyabiliyoruz. Hem ayrıca malikanede yalnız yalnız oturup izlemenin nesi keyifli ki? Şu ufak Miskin’e gelirsek, kendisi cidden en sevdiğim öğrencidir. Düşünceleri bile bana çok benziyor. Merak etme, buradan gizli gizli izleyeceğiz. Kimse bizi görmeyecek.”

 

“Ah.” Ölümsüz Diancai başını iki yana salladı. Yanındaki yaşlı adam gerçekten de gün geçtikçe daha da çılgınlaşıyordu.

 

Cidden kuşun tüyleri birbirlerine sımsıkı bağlanıyordu “Miskin” kendine Taoist lakabı olan “Üçyağ”ı bile vermişti ve kendisi dilenci kıyafetlerine benzer giyiniyordu. Ölümsüz Diancai sert ve katı biri olduğundan, bu tarzdan hiç hazzetmiyordu. Öte yandan, “Yaşlı Çılgın” Siyah Beyaz Okulu’ndaki en eski Kayıp Ölümsüz’dü ve bu “Genç Çılgın” da Siyah Beyaz Okulu’ndaki en yetenekli öğrenciydi.

 

“Umarım ufak Miskin’in Toprak Ölümsüzü olduğunu görebilirim. Eğer Kutsal Ölümsüz olduğuna şahitlik edebilirsem pişmanlığım olmadan ölebilirim.” Yaşlı adamın suratında ciddi bir ifade belirmişti.

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim?” Ölümsüz Diancai şaşırmıştı. Yanındaki yaşlı adam mesafedeki şişman, miskin görünen gence bakıyordu. “Göreceksin. Ufak Miskin benden de güçlü olacak…”

 

Ölümsüz Diancai’nin bakışları mesafedeki taş sütuna, Ji Ning’e kaymıştı. Sahip olduğu tek öğrenci oydu.

 

“Başlamak üzere.” Kısa boylu aşlı adamın gözleri parlıyordu. “Şu Qinghe isimli genç…”

 

………

 

Üçüncü jenarasyondan gelen epeyi öğrenci vardı. Öne çıkan ilk isim, okul tarafından Zifu Öğrencileri’nin en güçlüsü olarak kabul edilmiş, Qinghe isimli adamdı.

 

Swoosh. Mavi cübbeli figür aniden taş sütunun üstüne fırladı. Kontrol ettiği golem de arenaya inmişti.

 

Küçük öğrenci kardeşim Ji Ning.” Mavi cübbeli adam Ji Ning’e bakıyordu. “Adım Qinghe. Senden birkaç yıl önce okula girmiştim ve seninle Tao’ya dair bir mücadele yapmak isterim.”

 

“Tamam.” Ning başını öne salladı.

 

“Başlayın.” Beyaz saçlı üstadın kükremesiyle arenanın etrafını büyük mühür formasyonu kaplamıştı. Ning sakince bağdaş kurarak oturdu, Qinghe de aynı şekilde oturuyordu.

 

“Dikkatli ol küçük öğrenci kardeşim, dış dünyada gezerken bulduğum bir gizli sanatı kullanacağım. Bu sanat ölmek üzere olan bir üstadın bıraktığı tekniktir, kişiye çok sayıda iğneyi kontrol etme yeteneğini veriyor.” Qinghe konuştu.

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim, istediğiniz şeyi kullanabilirsiniz.” Ning sakince cevapladı. Büyük Xia Hanedanlığı’nın kontrol ettiği bölge akılalmaz derecede büyüktü. Geçen sayısız yılın ardından Habistnarılar’ın ya da çeşitli büyük güçlerin geride bıraktıkları mirasların sayısını toplamak bile mümkün değildi. Tabii bu mirasları alabilmek için kişinin tehlike dolu testleri geçmesi gerekiyordu…

 

“Dikkatli izle.” Qinghe gayet sakindi lakin aniden suratında keskin bir ifade belirmişti.

 

 Şak Şak Şıps Şap Şıps. Sayısız uçan iğne aniden golemin vücudundan fırladı. Yeşim yeşili iğneler havada süzülüyor ve birbirleriyle bağlanarak devasa bir akrep oluşturuyordu. Bu devasa, yeşil akrebin gözlerinde öldürme isteği mevcuttu.

 

Nedendir bilinmez ancak Ning bu durumu görünce kendini tehlikede hissetmişti. “Sıkıntı.” Bir kez daha [İkili Maviateş Kılıcı]’nı kullanmayı düşünüyordu lakin bu manzarayı görünce en güçlü tekniğini, [Yarı Üçlü Nilüfer Kılıcı]’nı kullanmayı seçmişti.

 

Asıl bilmediği şeyse Qinghe’nin Zifu Öğrencileri arasında bir numara olarak görülmesiydi. Sahip olduğu Tao kavrayışı çoğu Wanxiang Üstadı’na denkti. Kendisi de Tao Bölgesi seviyesine ulaşmıştı. Üstelik “Akrebin Tanrıiğneleri” tekniğine epeyi zaman harcamıştı. Muhtemelen Ning bütün gücüyle karşı koymazsa rakibine anında yenilecekti.

 

Swoosh!

 

Parlayan üç kılıçtan ilki su gibi bir ışığa, ikincisi kızıl bir parlaklığa, üçüncüsü de mavi bir auraya bürünmüştü. Üç uçan kılıcın oluşturduğu üçlü formasyon, ileriye uçarken aniden devasa bir nilüfere dönüşmüştü…

 

……….

 

“Kazanacak.” Köşede oturan kısa boylu, yaşlı adam iç çekti. “Bu kılıç sanatı [Üçlü Nilüfer Kılıcı]’ndan doğma lakin daha çok su elementine yönelmiş. Buna rağmen, sahip olduğu güç epeyi fazlaymış! Ji Ning henüz okula girmiş olmasına rağmen böylesine güçlü bir teknik öğrenmeyi başarmış. Cidden sıradan Wanxiang Üstatları’ndan bile zayıf değil. Kılıç Ölümsüzleri… Savaş güçleriyle ünlü kişilerdir. Kılıç Ölümsüzü’nün kalbi ve böylesine güçlü bir kılıç sanatıyla… Aynı seviyedeki kavrayışa sahip birini kesinkes yenecektir.”

 

Kısa boylu üstat konuşurken, nilüferi oluşturan kılıç ışığı da devasa, yeşil akreple karşılaşıyordu. Her hamlede uçan iğnelerden birkaçı etrafa saçılıyordu ve altı hamlenin ardından yeşim yeşili akrep yerle bir olmuştu.

 

“Kesik.” Tanrıiğneleri Golemi’nin koruyucu zırhı delinmişti.

 

Koskoca Tao Mücadele Sarayı’ndan çıt bile çıkmıyordu. Yenilmiş miydi? Zifu Öğrencileri arasındaki en güçlü isim ciddi ciddi yenilmiş miydi? Eğer o bile yeniliyorsa… O zaman sıra Wanxiang seviyesindeki kıdemli öğrencilere mi gelmişti? Yeni öğrenciyi yenmek için, Wanxiang seviyesindeki öğrenciler mi harekete geçmek zorunda kalacaklardı?

 

“Ji Ning kazandı.” Beyaz saçlı üstadın sesi dört bir yana yayılıyordu…

 

…..

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr