Bölüm 153: Habistanrılar’ı Yakalamak

avatar
4763 56

Desolate Era - Bölüm 153: Habistanrılar’ı Yakalamak



Bölüm 153: Habistanrılar’ı Yakalamak

 

“Büyük Xia Hanedanlığı’nın İmparatorluk Başkenti mi?” Ji Ning’in kalbine merak ve istek dolu duygular belirmişti. Elindeki kitabı açmadan edemedi…

 

Kuzeydağ Baiwei, Ning’in ne kadar meraklı olduğunu görünce gülümsemişti. “Merak mı ettin? Sona sakladığım şeyi anladın mı?”

 

Çok geçmeden Ning, Siyah Beyaz Okulu’ndan bahseden sayfayı açmıştı. “Demek gerçekten de…” Ning, Siyah Beyaz Okulu’nun tarihini anlatan sayfayı açar açmaz kendi kendine söylenmiş, gözleri parlamaya başlamıştı.

 

“Siyah Beyaz Diyagramı? Siyah Beyaz Taş Diyagramı?” Ning, sayfayı sonuna kadar okuduktan sonra başını kaldırarak merak dolu gözleriyle Baiwei’ye baktı. “Kardeş Baiwei, bu Siyah Beyaz Taş Diyagramı dediğin kadar muazzam mı?”

 

 “Herhalde yani!” Baiwei gülümsedi. “Siyah Beyaz Okulu’na katıldığında, bizzat Siyah Beyaz Taş Diyagramı’nı göreceksin. Gördüğün zaman ne kadar muazzam olduğunu da anlayacaksın.” Ning hafifçe onayladı.

 

Siyah Beyaz Diyagramı, koskoca Siyah Beyaz Okulu’nun en değerli hazinesiydi! Bahsi geçen bu hazine aslen devasa bir taşa oyulmuş, siyah beyaz diyagramı içeriyordu. Siyah Beyaz Taş sıradan görünüyordu lakin aslen gövdesinde çok sayıda karmaşık sembolü barındıran, siyah beyaz çizgilerle bezeli akılalmaz bir kavramdı. O kadar karmaşık ve detaylıydı ki… Siyah beyaz çizgilerin sıradan görünüşlerinin altında, Tao’nun çok sayıda çeşidi yatıyordu. Gerçekten anlaşılması zor bir derinliğe sahipti.

 

Sırf bu taş için okulun dışından bölgeye akın eden çok sayıda insan geliyordu. Lakin, bu taş Siyah Beyaz Okulu’nun en kıymetli hazinesiydi, dolayısıyla dışarıdan gelen büyük figürlerin bu taşı incelemeleri için yalnızca ufak, belirli bir süreleri oluyordu. Sadece Siyah Beyaz Okulu’nun resmi öğrencileri bu taşı incelemek için sınırsız bir süre zarfına sahiplerdi.

 

“Babamın dediklerine göre.” Baiwei açıkladı. “Tao, derinin de derininde olan bir kavrammış. Eğer kişi bu kavramı kavramak istiyorsa bu isteği adeta sisin içinde ufacık bir çiçek aramaya benziyormuş… Buna karşılık, Siyah Beyaz Taş Diyagramı’nda çok sayıda Tao’nun detayları ve gizemleri kazılıymış. Bahsi geçen o siyah beyaz çizgiler… Farklı bakış açılarıyla incelendikleri takdirde, kişiye farklı farklı gizemlerin kapılarını açıyormuş… Böylesine muazzam bir eşya tabii ki doğanın kendi ellerinden çıkma, akılalmaz bir diyagramdır.”

 

Siyah Beyaz Diyagramı Ölümsüzler’den biri tarafından, ufak dünyaların birinde bulunmuş bir eşyaydı. Siyah Beyaz Diyagramı sayesinde Okul güçlenerek zamanla kadim figürler arasına adım atmış ve nihayetinde kendi adını bile Siyah Beyaz Okulu olarak değiştirmişti.

 

“Yürüyüşe çıkmak istiyorum.” Ning ayağa kalkarak konuştu. “Nereye gideceksin?” Baiwei sordu. “Siyah Beyaz Okulu.” Ning cevapladı. “Haha, merakına dayanamıyorsun, değil mi?” Baiwei gülümsedi. “Kendi gözlerimle görmeden Siyah Beyaz Okulu’na katılmak isteyip istemediğime karar vermem mümkün değil.” Ning gerçekten de Siyah Beyaz Okulu’nu epeyi merak ediyordu. Sonuçta, bu okuldaki her öğrenci canavarvari yeteneklere sahipti. Ning böylesine dehaların toplandığı bir yerin, neye benzediğini merak ediyordu.

 

“Gel, beraber gidelim.” Baiwei de ayağa kalktı.

 

………….

 

Ning, Baiwei, Beyazsu Tazısı ve golem köle birlikte malikaneden çıkmaya koyulmuşlardı. “Eh?” Baiwei aniden mesafedeki figürleri görünce şaşırdı.

 

 Figürlerin içinde babası Kuzeydağ Karakaplan ve o üçgen göz bebekli yaşlı adam vardı. Üçüncü kişiyse uzun, zayıf bir adamdı. “Altıncı Xuan?” Baiwei’nin suratı ekşimişti. “Altıncı’nın malikanede ne işi var? Önemli bir mesele mi oldu?”

 

 Karakaplan’ın tek çocuğu olduğundan, Baiwei sırlarının çoğunu biliyordu. O uzun, zayıf adamı hemen tanımıştı.

 

“Ne oldu?” Ning sordu. “Yok bir şey. Gidelim.” Baiwei gülümsedi. “Acelemiz yok, yürüsek de olur.” “Tamam.” Ning gülümsedikten sonra Baiwei’yi takip etmeye koyuldu.

 

………..

 

Karakaplan ve o üçgen göz bebekli yaşlı köle, diğer adamın adamın raporunu dinlemekle meşgullerdi. Üçgen göz bebekli adam kenardan attığı ufak bakışla mesafedeki Baiwei ve Ning’i fark etmişti.

 

“Nerede olduğunu bulduktan sonra, büyük bir ağ kurmak için elimizden geleni yaptık. Nihayetinde, o Kadim Habistanrı’yı yakalamayı başardık. Hem de canlı yakaladık!” Uzun, zayıf adam saygıyla söyleniyordu. “Tarafımız bir Kadim Taoist ve on iki Wanxiang Üstadı kaybetti.”

 

“Mm. Aferin.” Karakaplan onayladı. Derin, boşlukğa benzeyen gözlerinde ufak yıldırımlar dans ediyordu. “Peki Kadim Habistanrı’yı nereye hapsettiniz?” Karakaplan sordu. “İkinci ‘kun’ trigram karakterine.” uzun adam saygıyla cevapladı.

 

Karakaplan başını hafifçe öne salladı. “Çekilebilirsin.” “Tamam.” Uzun, zayıf Altıncı Xuan mekânı hemen terk etmişti.

 

Yanında duran üçgen göz bebekli adam fısıldıyordu. “Tebrikler, efendim. Kadim Habistanrı’yı canlı yakalamayı başarmışız.” Karakaplan cevapladı. “İlk önce bakalım ne tür bir Habistanrı’ymış, ne kadar güçlüymüş ve hangi ilahi yeteneğe sahipmiş… Bu Kadim Habistanrılar ölümün kapısında olmalarına rağmen bu çağa kadar yaşamayı başarabiliyorlar. Aralarından biri bile bize kolayca teslim olmuyor. En zayıfları bile… Aynı ırktan farklı üyelere sahip olabiliyor. Ne olursa olsun, ilk önce bakmamız lazım. Hadi, şehirden çıkalım.”

 

“Tamam.” Üçgen göz bebekli yaşlı köle saygıyla onayladı. Ardından çok geçmeden…

 

Whoosh! Ortaya siyah bir enerji dalgası çıktı. Sekiz karanlık, ilahi ejderhanın çektiği araç direkt olarak gökyüzüne atılmıştı…

 

……

 

Bahsi geçen bu ikiliye karşılık, Ning ve Baiwei epeyi rahatlardı. İkili sakin yürüyüşlerine rağmen göz açıp kapayıncaya kadar kilometrelerce mesafeyi katetmişlerdi. Beyazsu Tazısı ve golem köle kolaylıkla onlara yetişebiliyordu.

 

“Geldik. Siyah Beyaz Okulu hemen önümüzde.” Baiwei konuştu, elini ön tarafa uzatmıştı. İkili duraksadıktan sonra Ning başını kaldırarak manzarayı süzmeye başladı. Hemen önlerindeki devasa binanın ana kapısı üç yüz metre uzunluğuna ve neredeyse altı yüz metre genişliğindeydi. Ana kapının üstüne üç kelime yazıyordu: “Siyah Beyaz Okulu”. Buna ek olarak yazıların ortasında, karmaşık bir siyah beyaz taş diyagramı duruyordu.

 

“Siyah Beyaz Taş Diyagramı?” Ning taşa bakar bakmaz muazzam gizemlerin dünyasına adım atmıştı lakin, bu adım attığı dünya bulanık ve illüzyon gibiydi zira gizemlerin hiçbirine dokunamıyordu.

 

“Siyah Beyaz Okulu’nun önündeki o yazılar ve o taş diyagramı, daha önce mekânı terk eden Kutsal Ölümsüz tarafından geride bırakılan şeylerdir.” Baiwei açıkladı. “Asıl efsanevi Siyah Beyaz Taş Diyagramı bu değil zira asıl taş bundan çok daha büyük ve çok daha karmaşıktır…”

 

“Demek öyleymiş.” Ning onayladı. Ana kapını ikinci kısmında, aslana benzeyen devasa bir mürekkep yeşimi heykeli ve bir de aynı malzemeden yapılma ilahi bir ejderhanın heykeli duruyordu. Taşın iki tarafında duran heykellere çok sayıda asker de eşlik ediyordu.

 

“O gördüğün askerler, Sakinsu Marki’ne ait korumalardır.” Baiwei konuştu. “Bu bölgeyi korumak adına yollanmışlardır. Yine de şu aslanı ve ilahi ejderhayı görüyor musun? İşte asıl korumalar o iki heykeldir.”

 

“Onlar mı? Korumalar mı?” Ning şaşkına dönmüştü. Sahip olduğu hissiyat ve görüşle bile o iki heykelin aslen koruma görevine sahip olduklarını fark edememişti.

 

“Gördüğün iki heykel, Siyah Beyaz Okulu’nun Maviodun Klanı’ndan büyük bir fiyat ödeyerek aldığı iki yapıdır.” Baiwei açıkladı. “Söylentilere göre heykellerin Ölümsüzler’e yakın birer güçleri varmış ve sahip oldukları zeka da sıradan bir insandan az değilmiş. Kim bilir kaç yıldır orada bekliyorlar…”

 

Ning ne diyeceğini bilemiyordu. Yapılar mı? Güç bakımından Ölümsüzler’e yakınlar mı?”

 

“Karadalga!” Baiwei aniden seslendi. “Baiwei!” Siyah Beyaz Okulu’nun içinden, takipçileriyle birlikte takılan beyaz cübbeli genç adam cevapladı.

 

Baiwei hemen durumu Ning’e açıklamaya koyulmuştu. “Bu adamın adı Kuzeydağ Karadalga’dır. Kendisi de, Sakinsu’yun Kuzeydağ Klanı’na aittir lakin benim gibi ana soydan değil, ailenin uzak oluşumlarından geliyor. Yeteneği muazzam olsa da zamanında kimse ona dikkat etmiyordu. Yine de girdiği testi geçerek Siyah Beyaz Okulu’nun resmi bir öğrencisi olmayı başardığında, Kuzeydağ Klanı’ndaki pozisyonu da adeta tavan yaptı…”

 

“Oh?” Ning şaşkın suratıyla beyaz cübbeli gence bakıyordu.

 

“Bu adama dikkat etmen lazım zira kendisi iki yüzlünün önde gidenidir! Babamın söylediklerine göre… Kuzeydağ Karadalga koyun derisi giyen zehirli bir yılandan farksızmış! Onunla yakın bir ilişki kurmaman lazım ancak onu gücendirmeye de lüzum yok.” Baiwei konuştu.

 

Ning onayladı. Koyun derisi giyen zehirli bir yılan mı?

 

Sakinsu’yun Kuzeydağ Klanı, Habistanrı Çağı’ndan bu zamana kadar hayatta kalmayı başarmıştı. Doğal olarak bu klanın üye sayısı da akılalmaz derecede fazlaydı. Uzak oluşumlardan çıkan bir adamın… Muhtemelen Ji Klanı’na denk bir pozisyonu olacaktı. Yine de akılalmaz bir deha yetiştirebildikleri takdirde Sakinsu Marki’nde sağlam bir pozisyonu elde etmeleri gayet doğaldı.

 

“Zamanında bu çocuk fazla baskı altında kaldığı için kişiliğinde bozulmalar olmuştur muhtemelen…” Ning’in tahmini bu yöndeydi.

 

“Baiwei, burada ne işin var?” Karadalga gülümsedi. “Değerli dostum Ji Ning’i getirdim.” Baiwei cevapladı. “Kardeş Ji Ning de Siyah Beyaz Okulu’na girmek istiyor.”

 

Ning konuştu. “Siyah Beyaz Okulu’na girmenin çok zor olduğunu biliyorum. Sadece şansımı denemek istiyorum.”

 

Kuzeydağ Karadalga, Ning’e bir bakış attı. Onu görür görmez Ning’den tiksinmeye başlamıştı! Çocukluğunda yaşadığı tecrübelerden sonra, Kuzeydağ Klanı’nın ana soyundan gelen insanlara karşı akılalmaz bir kıskançlık ve nefret beslemeye başlamıştı! Bu yüzden, Ning’in hemen Kuzeydağ Baiwei’nin yoldaşı olduğunu düşünmüştü.

 

“Oh. Kaybetme şansın yüksek olsa da denemeden bilemeyiz…” Karadalga gülümseyerek konuştu. Ning’e baktığında… Gözlerinde ufak bir acıma da yok değildi. “Şansın yaver giderse girebilirsin…”

 

Ning önündeki adamın kibirli, heybetli tavrını hemen kavramıştı. Açıkça seçilebildiği üzere, Karadalga kendisini rakipsiz bir deha olarak görüyordu. Peki ya Ji Ning? Onun gözlerinde bu Ji Ning Baiwei’nin yanında geldiği için olağanüstü bir pozisyona sahip olmalıydı… Ancak, öyleyse ne olacaktı? Siyah Beyaz Okulu’ndaki asıl mesele kişinin kavrayışı ve yeteneğiydi!

 

“Baiwei, çok kalamayacağım. Yapmam gereken önemli bir iş var. Zaman bulabilirsem ileride oturup seninle muhabbet etmek isterim.” Karadalga ellerini birleştirdikten sonra mekânı terk etti. Sahip olduğu takipçilerin biri bile sıradan sayılmazdı. Ning’in hissiyatına göre, Karadalga’yı takip eden insanların hepsi de ölümsüzlük yoluna adım atmış kimselerdi.

 

“O takipçiler ne alaka?” Ning sordu. “Bu adamın, Kuzeydağ Klanı’nın uzak bir oluşumundan geldiğini söylememiş miydin? Ölümsüzlük yoluna adım atmış o kadar kişi niye bu adamı takip ediyor?”

 

Baiwei başını iki yana salladı. “Siyah Beyaz Okulu’ndaki herkes canavarvari, kendini rakipsiz gören kimselerdir! Her şeyi tek başlarına yapmalarını bekleyemeyiz, değil mi? Bu yüzden, Siyah Beyaz Okulu her resmi öğrencinin on takipçi getirmesine izin verir. Yani, Siyah Beyaz Okulu’nda birkaç yüz tane öğrenci olsa da aslen binlerce takipçi de var.”

 

“Bahsi geçen bu binlerce takipçi Siyah Beyaz Okulu’nun kurallarına göre yaşarlar ve Kadim Taoistler’in öğretilerini, ya da Ölümsüzler’in bile Tao öğretilerini dinleme fırsatına ulaşabilirler. Ayrıca Ki Arıtıcılığı tekniklerine de erişim sağlayabildiklerini biliyorum. Eğer aralarında spesifik bir yeteneğe sahip olanı çıkarsa resmi öğrenci pozisyonuna bile yükselebilir. Yine de her şeye rağmen, Siyah Beyaz Okulu’ndaki takipçiler, sıradan okulların sıradan öğrencilerine kıyasla çok ama çok daha iyi bir pozisyona sahiplerdir.” Baiwei konuştu. “Bu sebepten, çoğu insan bu okulda takipçilik yapmaya istekli.”

 

Ning onayladı. Etkileyici… Takipçi alarak dehaların kendi meselelerine daha rahat bir kafayla odaklanmalarını sağlıyorlardı!

 

“Lakin, bu klanımın üyesi Karadalga, seni fazla ciddiye alıyormuş gibi görünmüyordu, Kardeş Ji Ning.” Baiwei konuştu. “Zamanı geldiğinde, Siyah Beyaz Okulu’na girdiğinde suratında nasıl bir ifade oluşacak merak ediyorum.”

 

Ning gülümsedi. “Kararımı verdim!” Baiwei şaşırmıştı. “Yani…?”

 

“On ikinci ayda, Siyah Beyaz Okulu’na gireceğim.” Ning başını kaldırarak, Kutsal Ölümsüz’ün bıraktığı yazılara bakmıştı.

 

Siyah Beyaz Okulu… Yükselişe geçmeye başlayacağı ilk nokta olacaktı!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44352 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr