Bölüm 141: Kuzeydağ Baiwei’yle Tekrar Görüşmek

avatar
4983 55

Desolate Era - Bölüm 141: Kuzeydağ Baiwei’yle Tekrar Görüşmek



Bölüm 141: Kuzeydağ Baiwei’yle Tekrar Görüşmek

 

“Sakinsu Şehri’nde uçmak yasaktır. Yani uçmaya yeltenirsek başımız belaya girebilir.” Meng Jun ve ardından da grup yere inmişti.

 

 Ji Ning mesafedeki Sakinsu Şehri’ne bakıyordu. Bu akılalmaz derinliğe sahip kadim şehir, Habistanrı Çağı’ndan beri varlığını sürdürüyordu. O esnada şehirden birkaç kilometre uzaklıktalardı lakin Ning çoktan şehir toprağından süzülen yoğun enerji dalgalarını hissetmeye başlamıştı. Aynı zamanda, şehrin derinliklerinde insana dehşet veren bir aura da saklıydı.

 

“Sakinsu Şehri koca bir formasyona benziyor sanırım burada Ölümsüz-seviye bir formasyon var.” dedi Ning kendi kendine. Genç adam, Meng Klanı üyeleriyle birlikte Sakinsu Şehri’nin doğu kapısına yönelmişti. Doğu kapısı üç bin metre genişliğinde ve üç yüz metre yüksekliğindeydi. Sadece bu kapıya bakarak bile Sakinsu Şehri’nin ne denli geniş surlara sahip olduğu anlaşılabiliyordu.

 

“Tüccar karavanınızda toplamda 321 insan var. Üç yüz kilo Yıldırımaltını ödeyeceksiniz!” Ning’in hemen önünde, insanı şaşkına çeviren ve neredeyse bütün üyeleri Xiantian seviyesinde olan devasa bir karavan duruyordu. Karavan üç yüz Yıldırımaltınını verdikten sonra, üç yüz siyah kitaba benzer eşyaları almış ve şehre girmişti.

 

“Şehre giriş için iki kilo Yıldırımaltını ödemeniz lazım.” Tao zırhına bürünmüş asker, Ning’e doğru kükredi. Ning Beyazsu Tazısı’yla birlikte olduğu için doğal olarak iki kişilik ücret vermek zorundaydı.

 

Ning elini savurarak iki altın metal parçasını çıkardı. Bu altın parçaları Yıldırımaltınıydı. Yıldırımaltınının yoğunluğu, sıradan sarı altından çok ama çok daha fazlaydı. Geçmişte, Ning Karakuzey Kılıçları’nı alırken yalnızca ufak bir Yıldırımaltını ödemişti lakin Xiantian yaşam formlarına göre iki kilo Yıldırımaltını pek de dikkate değer bir ücret değildi. Yani Ning gözü kapalı bir şekilde parayı uzatmıştı.

 

“Tamam.” Yıldırımaltınını alan asker iki mühürlü, siyah kitabı uzattı.

 

……….

 

Çok geçmeden, Meng Klanı üyeleri ve Ji Ning Sakinsu Şehri’ne adım atmıştı. Dörtlü, ellerindeki siyah kitaplara bakıyorlardı.Kitap kapağında, “Sakin” “Su’ “Şehri” adı altında üç karakter bulunuyordu. Yakından bakıldığında, kitabın aslen Sakinsu Şehri’nin rehberi olduğu anlaşılabiliyordu.

 

“Sakinsu Şehri, 9321 kilometre uzunluğunda, 8910 kilometre genişliğinde. Doğu şehri, güney şehri, kuzey şehri, batı şehri ve Marki olarak beşe ayrılmış durumda.” Ning kitabı dikkatle okuyordu. Bahsi geçen Marki, şehrin tam ortasındaydı ve yaklaşık sekiz yüz kilometre uzunluğundaydı. Bu bölge kesinkes yasaklanmıştı! İzni olmayan kimse buraya adım atmaya cüret edemiyordu!

 

Doğu şehri, güney şehri ve Kuzey şehri… Bu bölgeler mücadeleye kapalı ve yaşaması güvenli bölgelerdi. Şehirde savaşa tutuşan herhangi bir şahıs, Marki’nin otoritesine karşı çıkmış sayılıyordu! Bu yüzden, bu bölgelerde yaşayan çok sayıda insan mevcuttu ve hatta bazı kadim ölümsüzler bile bu bölgelerde sessiz, sakin hayatlar yaşıyordu.

 

“Batı şehri?” Ning’in gözleri parladı. Batı şehri… Sakinsu Şehri’nin en kalabalık, en canlı bölgesiydi! Batı Sakinsu Şehri çok sayıda malikaneye ev sahipliği yapıyordu ve bu malikanelerin üstatları, akılalmaz varlıklardı! Doğal olarak bu bölgede çok sayıda klan, okul ve tarikat oluşumları da mevcuttu. Kendine bir usta arayan çoğu insan, bu bölgeye yöneliyordu. Üstelik, batı şehrindeki tüccar sayısı da epeyi fazlaydı.

 

 Bu bölgeyle ilgili çok önemli bir nokta vardı! Batı şehrinin kalabalık, canlı ortamında yalnızca sokaklardaki mücadeleler yasaklanmıştı. Peki ya çeşit çeşit malikaneler? Okulların ve tarikatların içinde ne kadar vahşi mücadeleler verirseniz verin, bu tür mücadelelere herhangi bir müdahale söz konusu değildi. Lakin tabii, mücadelelerin malikane sahibinin istekleri dahilinde olması önemliydi.

 

“Kuzeydağ Karakaplan.” Ning kitaba bakıyordu. Kitapta batı şehrindeki malikane sahiplerinin isimleri yazıyordu ve aralarında, “Kuzeydağ Karakaplan” da vardı.

 

“Kuzeydağ Karakaplan Malikanesi. On kilometrelik çapa sahip. Sakinsu Şehri’ndeki ufacık bir karış toprak bile akılalmaz değere sahiptir… Yani, Karakaplan’ın malikanesi bu kadar büyükse, sahip olduğu gücün de insanı dehşete düşürecek bir seviyede olduğuna şüphe yok.” dedi Ning kendi kendine.  Ayrıca buraya, Sakinsu Marki’ni yöneten Kuzeydağ Klanı’nın üst seviye üyelerinden de epeyi insan yerleşmişti. Yine de boyut bakımından Kuzeydağ Karakaplan Malikanesi hepsini geride bırakıyordu!

 

“Oh?” Meng Jun başına bir şaplak attı. “Ah, görünüşe göre sadece Kadim Taoist seviyesinin altındakilere uçuş yasaklıymış! Ben de bu kuralın herkes için geçerli olduğunu düşünmüştüm.” Meng Jun daha önce kesin konuşmuştu lakin kuralları okuduktan sonra eski kibrinden geriye hiçbir şey kalmamıştı.

 

“Kardeş Ji Ning, Batı Sakinsu Şehri’nin acayip kalabalık bir yer olduğu yazıyor. Özellikle de şu ‘Hazine Ticaret Plazası’.” dedi Meng Jun muzip tonuyla. “Gidip bakalım derim.”

 

“Duyduğuma göre ‘Hazine Ticaret Plazası’nda binlerce dükkân bulunuyormuş.” Meng Xin de beklenti doluydu. Meng Roch başını öne salladı. “O zaman gidip bakalım.” Ning de heyecanına hâkim olmakta güçlük çekiyordu. Hazine Ticaret Plazası, özellikle de ölümsüzlük yoluna adım atmış kişiler için hazine ticaretinin merkezi olarak görülen bir yerdi.

 

……………..

 

Ning’in grubu şehre doğu kapısından girdikleri için batı şehrine gitmek adına koskoca Sakinsu Şehri’ni geçmek zorundaydı. Burada binlerce kilometrelik bir yolculuktan bahsediyordu lakin şans bu ki, grup ölümsüzlük yoluna adım atmış kişilerden oluşuyordu… Her ne kadar hızlı yürümeye cüret edememiş olsalar da bir saate kalmadan Batı Sakinsu Şehri’ndeki Hazine Ticaret Plazası’na ulaşmışlardı.

 

Hazine Ticaret Plazası… Devasa bir meydana kurulmuş, çok sayıda dükkânın yer aldığı kocaman bir bölgeydi. Dükkanlardaki salaş masaların hemen yanlarında, üzerlerinde siyah karakterlerle ne tür hazinelerin satıldığı yazan çeşit çeşit beyaz taş bulunuyordu.

 

“Şuraya bakın.” Ning nefesini tuttu. “Tek bir bakışta, en azından on bin kişiyi görebiliyorum. Sakinsu Şehri gerçekten de ölümsüzlerin ve şeytanların toplandığı bir yermiş…”

 

 Hazine Ticaret Plazası’nda çok sayıda hazine bulunuyordu ve hatta nadide parçaları bile arada sırada görmek mümkündü. Burada ticaret yapmanın en büyük avantajı… Fiyatların ucuz olmasıydı! Lakin tek sıkıntı… Bölgede yeterince güvenliğin olmamasıydı!

 

 Zira plaza, şehrin batısında yer alıyordu. Batı şehrinde sadece sokaklar güvenliydi. Yani, Hazine Ticaret Plazası’nda mücadele etmek yasaklanmamıştı! Aniden ortaya çıkarak canınızı almak isteyen çok sayıda insan bulunuyordu. Yine de, bu tür durumlar pek sık yaşanmıyordu zira hırsızların ağzını sulandırabilecek kadar heybetli eşyaları çıkaran kimseler, genelde bu eşyaları hırsızlara karşı korumaya yetecek güçte olan kimselerdi!

 

“Hazine Ticaret Plazası’nda mücadele yasaklanmamış olsa da sadece dış görünüşünden insanın gücünü anlamak mümkün değil. Yani, kimin ne kadar güçlü olduğunu nasıl anlayabilirsin ki? Belki de tüccar canı sıkıldığı için buraya gelen bir Kadim Taoist’tir?” Meng Xin konuştu. Ning başını öne sallamıştı.

 

“Ufak Jun!” Aniden bir ses yankılandı. Meng Jun başını çevirir çevirmez keyiflenmişti. “Üçüncü Amca!” Oracıkta saçlarını kaybetme aşamasında olan orta yaşlı bir adam yürüyordu.

 

Meng Xin ve Meng Roch da bu adamı görür görmez onu tanımışlardı. Hemen seslendiler. “Ming Amca!” “Hahaha, üçünüz de klanı terk ettiniz demek?” Hafif kel, orta yaşlı adam geniş bir kahkaha attı. “Terk etmeniz iyi olmuş. Klanda her gün sıkıntı yaşıyordunuz. Yeni mi geldiniz?”

 

Meng Jun hemen konuştu. “Evet, daha demin geldik. Bu sefer kendimize birer usta bulmayı istiyoruz. Lakin, merakımıza yenik düştüğümüz için önce Hazine Ticaret Plazası’nı ziyaret edelim dedik.”

 

“Hazine Ticaret Plazası’nın öyle çok da numarası yok aslında. Bir sürü hazine olsa da nadir hazinelere çok az rastlanıyor.” Hafif kel adam başını iki yana salladı. “Lakin, o kadar dükkân gezdikten sonra insan sıkılıyor. Bu, Sakinsu Şehri’ne ilk gelişiniz. Gelecekte, okula girdiğinizde öyle gezmek için fazla boş zamanınız olmayacak. Yüz yıldır Sakinsu Şehri’nde olduğumdan, bölgeyi avcumun içi gibi biliyorum. Size güzel yerlerini gezdireceğim.”

 

Meng Jun, Meng Xin ve Meng Roch keyiften dört köşe olmuşlardı. “Peki bu arkadaşımız…?” Hafif kel adam Ning’i ve genç adamın arkasındaki Beyazsu Tazısı’nı fark etmişti. Meng Jun Ning’e baksa da herhangi bir şey söylememişti. İlk başlarda bir umut, Ning’den bir şeyler elde edebileceğini düşündüğü için ona övgü dolu sözler sarf etmişti lakin nihayetinde eline hiçbir şey geçmeyince ve Üçüncü Amcası’yla karşılaşınca Ning’i çoktan yok saymaya başlamıştı. Gelecekte büyük bir okula katılacaktı yani Ji Ning’e ilgi göstermenin onun için herhangi bir yararı olacak mıydı?

 

“Bu gördüğün Kardeş Ji Ning’tir, Amca.” Meng Xin konuştu. “Hayatımızı kurtardı.”

 

“Oh?” Hafif kel adam, hemen: “O zaman size teşekkür etmem gerekiyor, Taoist Dostum Ji Ning. Taoist dostum Ji Ning, neden bizimle gelmiyorsunuz? Hem küçüklerime yaptığınız iyiliğin karşılığını da bir nevi ödeme fırsatını bana sunmuş olursunuz.”

 

“Gerek yok.” Ning başını iki yana salladı. Meng Xin ve Meng Roch Ning’e bakmış, onlarla gelmesi için genç adama ısrar etmeye koyulmuşlardı. Lakin Ning gülümseyerek “Burada ayrılalım. Yolda karşılaşmamız, karmanın garip oyunlarından biriydi. Gelecekte, eğer karmamız denk düşerse tekrar karşılaşırız.” “Tamam.” Roch onayladı.

 

Kenarda duran Meng Jun’sa dudaklarını bükerek Ning’e doğru gülümsemişti. Ağzından tek bir kelime çıkmıyordu lakin suratındaki gülümseme de sahte bir tebessümden ibaretti. “Ne sığ bir insan,” Ning, Meng Jun’un tavırlarını görünce kendi kendine söylenmeden edememişti.

 

………..

 

 Meng Klanı’ndan gelen üçlünün ayrılışını izleyen Ning, başını sallamadan edememişti. Meng Jun durmaksızın amcasına yaranmaya çalıştığı için Ning durumu hemen kavramıştı.

 

Altın Karga batı dağlarına saklanmaya doğru ilerlerken etrafta dolaşan Ji Ning nihayet Kuzeydağ Karakaplan Malikanesi’ne ulaşmıştı.

 

“Ne heybetli bir malikanedir bu!” Ning mesafedeki malikaneye bakıyordu. Malikanenin devasa kapısının önünde, çok sayıda kahraman gibi görünen asker duruyordu. Özellikle de kapının yanında duran devasa kara kaplan heykeli, insanı derinden sarsıyordu. Kara kaplanın başı sokaktan geçenleri süzüyor ve dehşet verici bir forma bürünüyordu. Yürüyen insanlar ister istemez kapıdan uzak durmaya çalışıyorlardı.

 

Ji Ning’se direkt olarak kapıya yönelmişti.

 

“Kimsin sen?” Kuzeydağ Karakaplan Malikanesi’nin kapısında dikilen askerlerden biri konuştu. Ning meseleyi anlamıştı. İzin olmaksızın malikane kapısına otuz metre yaklaşırsa Kuzeydağ Karakaplan Malikanesi’nin güçleri onu direkt öldürecekti.

 

Ning elini havaya savurduğunda, Kuzeydağ Baiwei’den aldığı “Kuzeydağ Karakaplan” tılsımı ortaya çıkmıştı. Tılsımı gören askerin suratında bir gülümseme belirmiş ve herif mutlak bir saygıyla “Acaba kiminle görüşmeye geldiğinizi sorabilir miyim, efendim? Böylece haber verebilirim.”

 

“Adım Ji Ning. Genç efendi Kuzeydağ Baiwei’yi ziyaret etmeye geldim.“ Ning gülümsedi. “Sizi uğraştıracağım, kusura bakmayın.”

 

Tamamdır, lütfen biraz bekleyin.” Asker çabucak malikaneye girmişti. Diğer askerlerinse Ji Ning’e olan bakışları daha yumuşamış lakin dışarıdaki diğer insanlara aynı soğuk bakışları savurmaya devam etmişlerdi.

 

“Hahahaha…” Aniden yüksek, açık bir kahkaha duyuldu. Siyah cübbelere bürünmüş, alnında tacıyla genç bir adam çabucak kapıdan fırlamıştı. Ning’i görür görmez genç adamın suratında heyecan ve keyif dolu bir ifade belirmişti. “Kardeş Ji Ning. Ne zamandır gelmeni bekliyordum! Bana çabucak geleceğini söylemiştin ancak kaşla göz arasında altı ay geçip gitti! Cidden kalbimi kırdın. Hahahaha. Sakinsu Şehri’ne geldiysen kendini evinde hissedebilirsin. Her şeyi bana bırak.” Lafını bitirdikten sonra öne atılmış ve Ning’i gayet dost canlısı bir tavırla kolundan çekiştirmeye başlamıştı. “Hadi, araca binelim.”

 

Hemen alevlerle kaplı bir araba hızla kapının önünde duraksamıştı. Aracın önünde duran kadın yere iner inmez Kuzeydağ Baiwei’ye doğru saygıyla “Genç efendi.”

 

………….

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr