Bölüm 131: Kutsal Göz’ü Açmak, İlahi Hissi Yaratmak

avatar
4351 55

Desolate Era - Bölüm 131: Kutsal Göz’ü Açmak, İlahi Hissi Yaratmak



Bölüm 131: Kutsal Göz’ü Açmak, İlahi Hissi Yaratmak

 

Kan gövdeyi götürüyordu… Suateş Nilüferleri, Ji Ning’in etrafında dönmeye devam ediyor ve genç adam da durmaksızın savaşıyordu. “İlk üç ilahi yetenekten birini ele geçirmem lazım.” Ning daha önce malikane ruhuydu yaptığı konuşmayı hatırlıyordu. En iyi sonuçta, yalnızca üçüncü yeteneği elde edebilecekti. Yine de bunun da herhangi bir garantisi yoktu.

 

Mesele ne anlama geliyordu? Ning elinden geleni yaparak mücadele etse bile bu yeteneği alıp alamayacağı belli değildi. Durum böyle olduğu için Ning canını dişine takarak mücadele ediyordu!

 

 “Geberin.” Ning’in zihni yaşlı, kurnaz Ji Dokuzateş’in, kendini öldürmekle Ning’i tehdit eden Gölge Nine’nin, kendisini Gölge Nine’ye adamış yaşlı köle Ah Xing’in, heybetli; dediğim dedik Dikduran’ın ve tabii ki, ifadesiz suratı ve sıcak kalbiyle tanıdığı babası Ji Yichuan’ın görüntüleriyle doluydu.  Tabii doğduğu günden beri onu seven Beyaz Amcası’nı da unutmamıştı…

 

“Yaşamanızı istiyorum! Baba, Beyaz Amca, Patrik. Yaşamak zorundasınız!” Ning ona doğru gelen Güçlüadamlara bakıyordu ve zihinde… Tek bir kelime yer alıyordu: Öldür! Öldür! Öldür!

 

 Sevdiklerini korumak istiyordu! Kimsenin onlara zarar vermesine izin vermeyecekti!

 

……….

 

Ning’in ilahi iradesiyle kontrol ettiği dokuz kılıç, genç adama doğru gelen saldırıları savuşturmakla meşguldü. Lakin Güçlüadam ordusu nihayetinde Ning’in etrafını sarmayı başarmıştı. Ning’in debelenişi, kıvranışları, son dayanışları gitgide zayıflıyordu lakin buna karşılık gözlerinde dinmek bilmeyen öfkenin alevleri seçilebiliyordu.

 

Ne yapması gerektiğini iyi biliyordu. Kalbini tanıyordu!

 

“Bang!”

 

Ruhunda, akılalmaz bir patlama yaşandı. Adeta Pangu bir kez daha gökleri ve yerleri ayırarak evreni yaratıyordu. Ning’in dokuz kılıcı kontrol eden ilahi iradesi artık… Genç adamın etrafındaki bütün Güçlüadamları net bir şekilde hissetmeye başlamıştı. Adamların ufacık saç tellerini bile hissedebiliyordu. O mesafedeki, simsiyah tableti… Silahlarla dolu devasa masayı… Her şeyi hissedebiliyordu.

 

Adeta Ning… Üçüncü bir göze sahip olmuştu. Öyle ki, yeni gözünden hiçbir ayrıntı kaçmıyordu!

 

“İlahi his!” Ning meseleyi çabucak kavramıştı. İlahi iradesi bambaşka bir seviyeye yükselmişti. Zifu Öğrencileri genel bağlamda zihinlerini ayırabiliyorlardı ve Wanxiang Üstatları da çoğu kez ilahi iradeleriyle eşyaları kontrol edebiliyorlardı. Yalnızca Kadim Taoistler, Kutsal Gözü açarak ilahi hislerini kullanabiliyorlardı. İlahi his kişiye her şeyi net bir şekilde görme imkânı sağlıyordu.

 

Ruhu geliştirmek çok zordu lakin ölümsüzlük yolunda ruhun önemi çok ama çok fazlaydı. Kişi yalnızca güçlü bir ruha sahip olduğu takdirde geniş miktarlardaki element enerjisini kontrol edebiliyordu. Eğer sıradan bir ölümlüye ölümsüzlerin sahip olduğu element enerjisi bahşedilseydi, şüphesiz ki ortaya çıkacak sonuç belliydi. Ölümlü, bu akılalmaz element enerjisini ehlileştiremeyeceği için oracıkta can verecekti…

 

Ruhun gelişmesi için kişiler Hayal Teknikleri’ni kullanabilir, ya da Tao’ya dair bilgilerini genişletmeye çalışabilirlerdi. Bir başka yolsa kendi iradesini, kendi vücudunu geliştirmekti.

 

İradeyi geliştirmek… Kişinin Tao Kalbi’nin eğitmesi anlamına geliyordu! Ning on bir yaşındayken “ilahi irade” seviyesine ulaşmıştı. Geçirdiği beş yılda, Tao’ya kavrayışında öyle ilerlemeler kaydetmişti ki, nihayetinde Tao Bölgesi’ni oluşturabilecek bir seviyeye ulaşmıştı. Şüphesiz ki bu, ruhunu bir sonraki seviyeye taşıyan en önemli etmendi.

 

 Öte yandan vücudu henüz Kan Damlası Doğuşu seviyesine ulaşmıştı böylece güçlenen vücudu, ruhunu daha sağlam bir şekilde destekleyebiliyordu. Tabii ki geçirdiği beş yılın hiçbir gününde [Nuwa’nın Resmi]’ni hayal etmeyi ihmal etmemişti. Böylece…

 

 Ning ilk mücadelesini Öküzboynuzu Dağı’nda vermişti. Klan üyeleri, ailesi ölümüne dövüşürken genç adam bölgeden kaçarak en iyi üç ilahi yetenekten birini elde etme umuduyla İlahi Yetenek Salonu’na gelmişti. Bugün yaşadığı her şey… İradesini deneyerek adeta onu yeni baştan yaratmıştı. Bu çaresizlik anında, iradesi iyiden iyiye güçlenmişti. Tabii ki bu yaşananlardan sonra Tao Kalbi eskiye kıyasla daha dayanıklı ve daha saf bir hale gelmişti.

 

 Tao Kalbi ve irade… Bu iki kavram ruh için adeta ordu generallerine benziyorlardı! Doğal olarak o aynı askerlerin başına daha sert disiplin ve daha usta birer komutan yerleştirildiğinde ortaya çıkartacakları güç de artacaktı! Lakin komuta kademesi sıkıntılı ve zayıf bir halde olursa, aynı şekilde ordunun gücü de düşecekti.

 

Bu prensip Tao Kalbi ve irade için de geçerliydi. Kararlı bir ruh hali, kişinin en heybetli gücünü sergilemesine yardımcı oluyordu. Eğer kişinin element enerjisi derinse bu enerjiyi her türlü kontrol etmesi gerekecekti. Bu koşulda, kişinin iradesi zayıf olursa sadece geniş miktardaki element enerjisini kontrol etmekte güçlük çekmekle kalmayıp bazı basit aldatıcı formasyonlara bile dayanamayacak raddeye gelebilirdi.

 

İşte bu sebepten, ölümsüzlük yoluna adım atmış kişiler için Tao Kalbi akılalmaz bir öneme sahipti. Kişini kalbi ne kadar muazzam ve ne kadar saf olursa ölümsüzlük yolunda yürüyeceği yol da bir o kadar uzun oluyordu.

 

“Beş yıl boyunca Tao kavrayışımın artması, hayal tekniğini çalışmam, yaşadığım güç artışı… Bütün bunlar sayesinde sağlam, dayanıklı bir temele sahibim ve bugün, Tao Kalbim daha da saflaştığı için aniden Kutsal Göz’ümü açarak ilahi hissiyatıma kavuştum.” Aniden Ning’in alnında yatay göz bebekli bir göz belirmişti. Bu göz, Ning’in bilincindeki ruha açılan bir koridordu. Öyle ki, Ning adeta ruhuyla önündeki manzarayı görüyordu.

 

Kutsal Göz’ün menzilinde duran Güçlüadamların nasıl oluştuğu ve nasıl hareket ettiği, bütün bunlar artık Ning’in kolayca kavrayabildiği şeylerdi. “Kapan.” Alnındaki göz kapandı.

 

 Kutsal Göz açıldığında, bazı yüksek seviyeli dönüşümler ve şeytani varlıkların kamuflaj teknikleri bile herhangi bir anlam ifade etmiyordu. Üstelik, ilahi his akılalmaz bir mesafeyi görebilen ve bu mesafeyi aynı zamanda “net” bir şekilde hissedebilen bir kavramdı. Aldatıcı formasyonun ortasında bile ilahi hissi kullanarak durumu net bir şekilde görebiliyordunuz.

 

 Sıradan formasyonlar, özellikle de aldatıcı formasyonlar, genel bağlamda “ilahi his”e sahip insanlar için pek bir anlam ifade eden şeyler değillerdi. Lakin tabii ki bazı kadim formasyonlar ilahi hissi bile engelleyebilecek güce sahipti. Yine de Wanxiang Üstatları’nın çoğu bu tür formasyonlara ulaşım sağlayamıyordu.

 

………

 

“Whoosh!” İlahi iradesiyle kontrol ettiği dokuz kılıç aniden akılalmaz birer güç artışı yaşamıştı. Dokuz kılıç ışığı göklerde dans ediyor, birbiri ardına Güçlüadamları doğruyordu. Düşmanların uçan kelleleri, ikiye ayrılan vücutları sise karışıyordu.

 

Geberin, geberin, geberin!” Ning keyifliydi. “Hepiniz, buraya gelin.” Ning mesafedeki silah masasına baktı. Birbiri ardına havaya fırlayan kılıçların sayısı yüze yaklaşıyordu ve hepsi de ışık hüzmelerine dönüşerek Güçlüadamları tek bir hamlede öldürmeye başlamıştı.

 

 Buna karşılık Ning, oracıkta sadece kılıçları kontrol ediyordu. Artık bizzat dövüşmesine gerek kalmamıştı.

 

“İlahi irademin ulaştığı şu güce bakın!” Ning şaşkına dönmüş ve aynı anda keyiflenmişti. İlahi iradesi gözle görülebilir bir gelişim yaşamıştı. Artık genç adam gözle görebildiği her yere ilahi iradesini uzatabiliyordu. Üstelik, silahları ve eşyaları kullanma yeteneği de bambaşka bir seviyeye adım atmıştı! Daha önceleri, ilahi iradesiyle kullandığı dokuz kılıç yalnızca Zifu’ya yeni adım atmış birine denk güce sahipti. Lakin artık, evrim geçiren ilahi irade beraberinde Zifu’nun zirvesindeki bir Habistanrı’nın gücünü taşıyordu!

 

 İlahi iradesi kendi fiziksel gücünden bile daha güçlüydü! Böylesine heybetli bir güce… Bir de Yağmursuyu Kılıç Bölgesi’nin desteği eklenince “Yağmur Çizgisi”ni aktif etmek yerine basit kılıçları kullanıyor olsa bile her hamlesi onlarca Güçlüadamı yerle bir ediyordu. Üstelik, kılıçları kontrol ederken savunmaya odaklanmasına da gerek kalmamıştı. Bu yüzden, zaten artan gücü bir seviye daha yükselmişti.

 

Whoosh! Whoosh! Whoosh!

 

 Güçlüadamlar gruplar halinde can veriyor. Heybetli, keskin kılıçların etkisiyle yaşanan katliamın hızı akıl alacak gibi değildi! “İlahi iradem, yakın mesafedeki gücümü bile aşmış durumda.” Ning kendi kendine konuştu. Ruhu, Habistanrı ve Ki eğitiminden çok ama çok daha ilerlemişti. Artık ruhu, yalnızca Kadim Taoistler’in ulaşabildiği düşünülen “Kutsal Gözü Açmak, İlahi Hissiyatı Yaratmak” adlı seviyeye adım atmıştı.

 

 Tabii ölen Güçlüadamlara, yeniden doğan Güçlüadamlar eşlik diyordu. “Geber! Geber! Geber!” diye kükreyen insana benzeyen figürler, adeta şimşek parçalarına benzeyen kılıçlar tarafından öldürülmeye devam ediyorlardı. Lakin, doğan Güçlüadamların seviyeleri gözle görülür derecede artmaya başlamıştı. Daha demin tek bir hamleyle onlarca Güçlüadamı öldürebilen kılıçlar, artık yalnızca darbe başına iki ya da üç Güçlüadam öldürebiliyorlardı. Bu sayı zamanda tek hamle bir Güçlüadam raddesine kadar düşmüştü. Yine de yüz kılıcın birlikte çalışıyor olması hala daha etkiliydi.

 

“Whew!”

 

Ning etrafına baktı. Bölge tamamıyla sessizleşmişti. Ne sesten ne de Güçlüadamlardan bir iz vardı. “Bu kadar mıydı?” Ning şaşkına döndü. “Boşaldı mı?” Genç adam etrafını süzüyordu. Mekandaki tek şey o simsiyah, devasa tabletti. Kontrol ettiği kılıçlar bile masaya geri dönmüşlerdi. Adeta bu dünya Ning’e… Bütün Güçlüadamları öldürdüğünü söylüyordu!

 

Whoosh!

 

Genç adamın yanında beliren devasa, altın kürklü ayı Ning’e şaşkınlık dolu gözlerle bakıyordu. “Kutsal Ölümsüzler’den birinin reenkarne olmuş hali misin?” Altın ayı konuştu. “Yoksa Kadim Habistanrılar’dan biri mi reenkarne oldu?”

 

 Doğal olarak Ning’in keskin kulakları, ayının sözlerini duymayı başarmıştı. Kutsal Ölümsüz’ün reenkarne olmuş şekli mi? Diğerleri bu konuyu tam olarak bilmiyor olsalar da Ning geçmişini çok iyi biliyordu.

 

“Tao’yu kavrayıp… Tao Kalbi’ni saflaştırarak ve vücudunu geliştirerek… “İlahi his” seviyesine ulaşman neredeyse imkansızdır.” Devasa ayı Ning’e bakıyordu. “Genelde, ölümsüzlük yoluna adım atan kişiler ilk önce Kadim Taoist seviyesine adım atarlar. Ardından, ruhları kadim enerjiyle beslendiği için büyür ve nihayetinde Kutsal Göz açılarak ilahi his ortaya çıkar.”

 

“İlk önce Kadim Taoist olursun, sonra ilahi hissi elde edersin. Neredeyse herkes için durum böyle gerçekleşir! On bin Wanxiang Üstadı arasından birinin bile ilahi hisse sahip olması nadir rastlanan bir durumdur.” Devasa ayı başını iki yana salladı. “Genel bağlamda, Kadim Taoist seviyesinden önce ilahi hisse ulaşabilen kişiler reenkarne olmayı seçen kadim güçlerdir. Ya da tabii kaderin muazzam lütuflarından birini ele geçiren insanlar da bu duruma ulaşabilir. Acaba, gerçekten de reenkarne olmayı seçmiş ölümsüzlerden biri misin? Lakin eğer ölümsüzlüğü elde ettikten sonra reenkarne olmayı seçseydin, okulunda ya da tarikatınde senin gelmeni bekleyen üstatların olması gerekirdi. Yoksa… Yeraltı malikanesine gelmeden önce başka bir olay mı yaşadın!?”

 

Ning gözlerini kırpmış, tek bir şey bile söylememişti. Lütuf mu? Acaba Yeraltı Krallığı’ndaki Cui Sarayı’nın Lordu’ndan aldığı hayal tekniği, [Nuwa’nın Resmi] bir lütuf olarak görülebilir miydi? Peki ya şans eseri reenkarne olmadan önce Yeraltı Krallığı’nda yaşanan o karışıklıktan sebep Büyükanne Meng’in iksirini içmek zorunda kalmadığı için, doğduğu günden beri [Nuwa’nın Resmi]’ni çalışabilmesi lütuftan sayılır mıydı?

 

“Üstat, hangi ilahi yeteneği alabileceğim?” Ning sordu.

 

“Bütün Güçlüadamları öldürdüğüne göre doğal olarak ilk ilahi yeteneği alacaksın.” Devasa ayı şaşkınlığından kurtulamamıştı. “Beni takip et.”

 

Devasa, altın kürklü ayı pençesiyle Ning’i yakaladı. Whoosh! Bu gri boşluk Ning’in zaman kavramını allak bullak etmişti. Zaman bazıları hızlı geçiyor, bazılarıysa adeta duruyordu.

 

“Ne kadar zaman geçti?” Ning gergindi. Eğer gereğinden fazla zaman geçmişse Öküzboynuzu Dağı’ndaki insanlara….

 

“Merak etme.” diye araya girdi devasa ayı. “İlahi yeteneği çabucak alacaksın.” Devasa ayı konuştu. “Geçmişte, Efendim ilahi yeteneğini, uzay zamandan bağımsız bir alana yerleştirmişti. Bu yüzden, dış dünyada geçen zamana kıyasla burada neredeyse hiç zaman geçmiyor. Öyle ki, burada yüz yıl geçirsen dış dünyada tek nefes almaya yetecek zaman bile geçmemiş olacaktır.”

 

 Ning şaşkına dönmüş, lakin kendini çabucak toparlamıştı. Yeraltı Krallığı’ndaki Keder Köprüsü’ne yaklaştığında, zamanın ne denli karışık bir hale büründüğünü hatırlıyordu. Muhtemelen Üç Alem’deki bazı güçler zamanın akışın değiştirebilecek tekniklere sahiplerdi.

 

“Malikanenin ilk efendisi ne tür bir ilahi yetenek bırakmış merak ediyorum…” Ning kendi kendine konuştu.

 

........

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44256 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr