Bölüm 126: Hezimet

avatar
4178 56

Desolate Era - Bölüm 126: Hezimet



Bölüm 126: Hezimet

 

Su perdeleri yükselmeye devam ediyor, Suateş Nilüferleri pes etmemekte diretiyorlardı.

 

Yetmiş iki uçan kılıcın oluşturduğu geniş yay çok sayıda su duvarını delerek geçmiş, Suateş Nilüferleri’nin oluşturduğu katmanı aşmış ve Ning’e ulaşmıştı.

 

“Clang!” “Clang!” “Clang!” “Clang!” “Clang!” “Clang!”

 

Karakuzey Kılıçları ellerinde, Ji Ning kılıç oyununu son raddesine kadar zorluyordu. Ning yalnızca savunmaya odaklanmış ve iki kılıcıyla ona saldıran bütün kılıçları karşılamaya koyulmuştu.

 

Whoosh!

 

Uçan kılıç Ning’in belini delerek geçti.

 

Tak!

 

Uçan kılıçlardan biri Ning’in sırtına saplandı. Ortalık kan gölüne dönüyordu.

 

“Ning, çabuk, geri dön, geri dön.” Yeraltıyılanı Gökyüzükilit Formasyonu’nu kontrol eden Ji Dokuzateş telaşlanmıştı.

 

“Hayır.” Ning geri dönmek istemiyordu.

 

“Çabuk. Senin hayatın bizimkilerden daha önemli. Çabuk, geri dön. Bırak artık savaşmayı!” Dokuzateş’in ses tonundaki telaşı hissetmemek mümkün değildi.

 

Ning dişlerini sıkmış, Patriği duymazdan gelmişti. Elinden geleni yapmak istiyordu zira… Mücadeleden çekilmenin ne anlama geldiğini iyi biliyordu.

 

Başarısız olmak istemiyordu.

 

Klan üyelerinin can verdiğini görmeye niyetli değildi!

 

Bunların hiçbirini istemiyordu!

 

……..

 

 Uzaktan meseleyi izleyen Üstat Xu’nun suratı değişmişti. “Gerçekten de ‘Tao Bölgesi’ni oluşturmayı başaran biri olduğunu görebiliyorum. Kılıç oyunu muazzam. Savunmaya geçtiğinde neredeyse açık nokta bırakmıyor. Her ne kadar onu yaralayabiliyor olsam da durum onun kontrolünde.”

 

Sonuçta, yetmiş iki kılıç tarafından saldırıya uğramak hafife alınacak bir mesele değildi. Ning bile zaman zaman kanatlarını, uzuvlarını kullanarak uçan kılıçları karşılamak zorunda kalıyordu…

 

“Geber!” Ning yetmiş iki kılıcı karşılamak için debeleniyordu lakin aniden… Gözlerinde vahşi ışık hüzmeleri belirdi.

 

Arkasında süzülen altı yüzden fazla kılıçtan, beş yüzü aniden parlamaya başlamıştı. Ning’in önünde oluşmaya başlayan kılıç ışığından etrafa keskin, vahşi bir aura saçılıyordu.

 

“Swish!” Kılıç ışığı göklere doğru savruldu.

 

Bu sefer [Düşük Bin Kılıç Formasyonu]’nun yedinci seviyesini kullanmıştı. Suateş Nilüferleri’ni, su perdelerini, kılıç oyununu… Bunları uygularken bile genç adam zihnini bölerek [Düşük Bin Kılıç Formasyonu]’nu aktif etmeyi başarmıştı lakin yine de bunca zorluğa maruz kaldığı için yalnızca yedinci seviyeyi kullanabiliyordu.

 

“Geber! Geber! Geber!” Ning çılgına dönmüştü. Birbiri ardına parlayan kılıç ışıkları yağmur çizgilerine dönüşerek akıyordu.

 

“Gebertin şunu!” Ning’in gözlerinde dehşet ve umut kırıntıları seçilebiliyordu. Dehşet… Kalbinin en derinliklerindeki yenilme olasılığından geliyordu! Yetmiş iki kılıçla mücadele ettiği için Üstat Xu’ya yaklaşamıyordu. Ning fark etmişti… Belki de bu sefer mücadeleyi kazanamayacaktı. Sahip olduğu en büyük avantaj hareketleri ve çevikliğiydi!

 

Lakin şimdiyse, rakibine bile yaklaşamıyorken mücadeleyi nasıl kazanacaktı?

 

Yenilecek miydi?

 

Yenilirse Ji Klanı düşmanları durdurmayı başaramayacaktı. Babası ve klan büyükleri hayatları pahasına mücadele etmeye başlayacaklardı.

 

Durum böyle olunca… Ji Yichuan, Patrik Dokuzateş, Gölge Nine… Herkes ölümüne mücadele edecekti.

 

“Geber, geber, geber!” Ning’in gözlerinde öldürme isteği yanıyordu!

 

Bütün gücünü kullanması şarttı!

 

Son kez, son bir kez… Mücadelede elinden ne geliyorsa yapmalıydı!

 

 Yağmur çizgilerine dönüşen kılıç ışıkları Üstat Xu’ya doğru ilerliyordu.

 

Üstat Xu oracıkta dururken soğuk bir kahkaha patlattı. “Gerçekten acımasız…” Vücudunu daha önce kullandığı siyah halat kaplamıştı. Böylesine kalın bir halatın koruması altındayken… Yağmur çizgilerinden ufacık bile olsun zarar görmüyordu.

 

Boom! Boom! Boom! Halat karşılaştığı yağmur çizgilerine karşı sapasağlam dayanıyordu!

 

Yeryüzü seviye büyülü hazine olan “Kara Yılan Halatı”nın gücü gerçekten akıl alacak gibi değildi. [Düşük Bin Kılıç Formasyonu]’na kolayca karşı koyabiliyordu.

 

“Git.”

 

Geriye kalan son yağmur çizgisi geniş bir yay çizerek bu sefer Nong Zidao’yu hedef almıştı.

 

“Eğer Nong Zidao’yu öldürebilirsem, kazanabiliriz!” Ning’in gözlerindeki vahşi ifade dikkat çekiyordu.

 

“ROAAAA!”

 

Bembeyaz pullarla kaplı Dalga Ejderi nazikçe Üstat Xu, Nong Zidao ve grubun geri kalanını çevrelemişti. Kaşla göz arasında… Bütün grup Dalga Ejderi’nin “vücudu”na girmişti.

 

 Her nasıl Ning ve diğerleri Yeraltıyılanı’nın vücudunda geziyorlarsa, Üstat Xu ve kendi grubu da artık Dalga Ejderi’nin vücudunda gezmeye başlamışlardı.

 

“Bang!” Yağmur çizgisi, Dalga Ejderi’ne doğru atıldı.

 

Dalga Ejderi’nin bembeyaz pulları titremişti lakin yağmur çizgisi oracıkta pullara takılıp ortadan kaybolmuştu.

 

 Yenilgi…

 

“Hahaha.” Dalga Ejderi’nin vücudunda duran Nong Zidao geniş bir kahkaha attı. “Dalga Ejderi Formasyonu’nu üstat amcam, ben ve diğer yedi kişi kontrol ediyor. Wanxiang Seviyesi’nde olsan bile bu formasyonu parçalayamazsın!”

 

Dalga Ejderi oracıkta süzülüyordu.

 

Dalga Ejderi’nin vücudundaki grup mesafedeki Ning’e bakmaya başlamıştı.

 

“Karejderi Dağı’mızın ünlü ‘Yükselen Karejderi Formasyonu’ dört bir diyara nam salmıştır.” Üstat Xu’nun gözlerinde kibirli bir ifade vardı. “Her ne kadar Dalga Ejderi Formasyonu, ana tarikattaki formasyonun basitleştirilmiş hali olsa da bu formasyon dokuz kişi tarafından oluşturuldu… Seni geçtim, ben bile bütün gücümü kullansam bu formasyona zarar veremem.”

 

……..

 

Mesafedeki Nong Zidao ve Üstat Xu keyifliydi. Ning onlara kulak asıyor olsa da içten içe düşünüyordu.

 

“Yoksa… Gerçekten de bu raddeye geldim mi?”

 

Swish!

 

Aniden, hemen yanında bir güç dalgası belirdi. Ning Yağmursuyu Kılıç Bölgesi’ni kontrol ettiği için her ne kadar gözleriyle meseleyi göremiyor olsa da iğne şeklindeki enteresan aletin ona doğru geldiğini hissedebilmişti.

 

“Sıkıntı.” Ning çabucak kendine geldi. Sırtındaki kanatlar titremiş ve genç adam iğneden kaçmak için Rüzgarkanat Atlatması’nı kullanmaya koyulmuştu. Karakuzey Kılıçları ellerindeydi lakin bu kılıçları diğer yetmiş iki kılıcı karşılamak için kullanıyordu. Olur da yetmiş iki kılıca karşı en ufak bir dikkat eksikliği gösterirse vücudu paramparça olacaktı.

 

Şak!

 

Ning telaşla kaçınmaya çalışırken iğne şeklindeki eşya adeta uzaktan kontrol ediliyormuş gibi genç adamın sırtına saplanmıştı.

 

Bang!

 

Element Ki’si patladı!

 

Ning’in akılalmaz sertlikteki Habistanrı Vücudu’na kocaman bir delik açılmıştı. Belinin sol kısmı tamamıyla kaybolmuştu. Geride sadece kanlarla kaplı et ve kas parçaları kalmıştı.

 

“Büyü.” Rüzgarkanat Atlatması’nı kullanarak kaçmaya çalışan Ning, ilahi gücüyle vücudundaki yaraları iyileştirmeye de uğraşıyordu. Belindeki büyük delik hızla kapanıyordu.

 

“Çabuk, geri dön.” Dokuzateş öfkeyle kükredi. “Ji Ning, eğer dönmezsen gözüm açık gideceğim!!!!”

 

Telaşlıydı. Patrik Dokuzateş gerçekten telaşlıydı. Daha önce Ning’e geri dönmesini söylemişti lakin Ning inatla mücadele etmeye devam ediyordu. Eğer böyle giderse… Ning muhtemelen hayatını yitirecekti.

 

Ning hüzün dolu kalbiyle dişlerini sıkıyordu.

 

Ayrılacaktı!

 

“Swoosh.” Kanatları titremiş ve genç adam yanında duran yeraltı sisine atılmıştı. Yeraltı sisi karanlıktı ve Üstat Xu onu takip etmeye cüret edememişti.

 

“Ji Ning! İlahi Karakan İğnesi’ne maruz kaldın!” Üstat Xu kükrüyordu. “Nerede olduğunu hissedebiliyorum. Bana yaklaşırsan seni geberteceğim!”

 

…………..

 

Öküzboynuzu Dağı’na doğru…

 

Birbiri ardına fırlayan figürler spesifik bir noktaya akın ediyordu. Ji Dikduran, Gölge Nine ve diğerleri bu noktada toplanmışlardı.

 

Swoosh

 

Ning de mekâna ulaştı.

 

“Ji Ning.” Dokuzateş önündeki genç adama baktı. Bu genç adam, henüz on altı yaşında olan bu çocuk, onları korumak pahasına durmaksızın kendi canını tehlikeye atmıştı. Yaşlı adam derin bir iç çekti. “Ji Ning, Ji Klanımız sana layık olamadı.”

 

“Patrik.” Ning’in gözleri kan çanağına dönmüştü.

 

“Yeteri kadar uğraştın. Yeterince mücadele ettin.” Dokuzateş nazikçe Ning’in omuzlarına dokundu. ” Daha büyük bir klanda, daha güçlü bir klanda… Senin gibi canavar bir yeteneğin hayatını riske atmasına izin verirler mi sanıyorsun? Hata bizdeydi. Sana layık olamadık… Yeşimçocuk’u ve diğer Zifu grubunu öldürdün, yeteri kadar mücadele ettin.”

 

“Gerçekten bu felaketten kurtulmamızın bir yolu yoksa o zaman gökler çoktan kaderimizi belirlemiş demektir.” Dokuzateş konuştu. “Sinirlenmene gerek yok. Üzülmene lüzum yok. Her klanın yükseldiği ve düştüğü zamanlar vardır. Şu an için elimizden gelen tek şey bütün gücümüzle mücadele etmektir. Bu kadarı yeterli. Göklerin, senin gibi canavarvari bir dehayı bize bahşetmesi bile büyük bir lütuftur. Daha fazlasına ihtiyaç yok…”

 

Dokuzateş Ning’e baktı. “Sen hayatta olduğun sürece, Ji Klanımızın elbet bir gün tekrar yükseleceğini düşünüyorum! Hayır, bundan eminim!”

 

Ning dişlerini sıkıyordu. Kalbi titriyordu!

 

“Durumun gidişatına bakarsak…” Dokuzateş yanında duran Gölge Nine, Ah Xing, Dikduran ve Yichuan’a baktı. Karayılanı ve Peri Turnası da orada dikiliyordu. “Durumun ne denli içinden çıkılmaz bir hale geldiğini biliyorsunuz. Ayrıca dışarıda büyük bir mühür formasyonu da var hiçbir yere kaçamayız.”

 

“Bu sefer, bizlere kalan tek seçenek, ölümüne savaşmaktır!” Dokuzateş sakindi, lakin gözlerinden adeta alevler saçılıyordu.

 

“Ölümüne!”

 

Yichuan, Dikduran ve diğerlerinin de düşünceleri farklı değildi!

 

Korkmuyorlardı!

 

Kaçmayacaklardı!

 

Korkuyor olsalardı, zaten başlı başına buraya gelmezlerdi!

 

“Emirlerime kulak verin.” Dokuzateş konuştu. “Bütün gücümüzle mücadele edeceğiz öyle ki, Nong Zidao formasyonu parçalamaya odaklanamayacak! Elimizden geldiği kadar onları oyalamamız lazım. Bu yüzden Karayılanı, önden sen gidip mücadele edeceksin. Sen ölünce sıra Peri Turnası’na gelecek!”

 

 Mavi zırhlı adam ve beyaz cübbeli kadın… İki Zifu seviye ruh yaratığı, Karayılanı ve Peri Turnası acı acı gülüyorlardı.

 

“Yapacak bir şey yok. Birini suçlamak istiyorsanız, kötü şansınızı suçlayın. Bütün gücünüzle mücadele edeceksiniz.” Dokuzateş konuştu. “Ji Klanı için yaptığınız mücadelede can verirseniz, reenkarnasyon döngüsüne girebilirsiniz. Lakin bizlere direnmeye çalışırsanız, ruhlarınızı parçalarım!”

 

“Emirlerinize boyun eğeceğiz.”

 

Mavi zırhlı adam ve beyaz cübbeli kadın onayladı.

 

Ruh bağı kurulduğunda, efendisi diyorsa yaratık onu yapmak zorundaydı. Aksi takdirde, yaratığın efendisi ruhunu parçalayabilirdi.

 

“Peri Turnası öldükten sonra, Yichuan, sen gideceksin.” Dokuzateş Yichuan’a baktı.

 

“Tamam.” Yichuan onayladı.

 

Zifu seviyesinde yalnızca bir saat mücadele edebilecekti. Yeraltıyılanı Gökyüzükilit Formasyonu’nda en işlevsiz kişi kendisiydi. Doğal olarak, Ji Klanı’ndan ilk feda edilecek insan da o olacaktı.

 

“Yichuan öldüğünde, Liu Xing, sen gideceksin.” Dokuzateş yaşlı köle, Ah Xing’e baktı.

 

“Liu Xing öldüğünde, Ji Gölge, sen gideceksin.” Dokuzateş küçük kardeşine baktı.

 

Gölge Nine onayladı.

 

“Gölge Nine öldükten sonra, Dikduran, sen gideceksin.” Dokuzateş Dikduran’a baktı. “En son da ben gideceğim!”

 

Çıt bile çıkmıyordu!

 

Yaşananları izleyen Ning’in adeta kalbine hançerler saplanıyordu. Konuştu. “Patrik, en güçlünüz benim, ben de onları oyalayabilirim. Eğer sürekli saldırırsam… Nong Zidao’nun formasyona odaklanmasını engelleyebilirim.”

 

“Üstat Xu’nun ne dediğini duymadın mı?!” Dokuzateş kükredi. “İlahi Karakan İğnesi’ne maruz kalmışsın. Bu yüzden yerini hissedebiliyor. Ona yaklaşırsan sana kesinkes bütün gücüyle saldıracaktır. Eğer ölürsen bütün Ji Klanı’nı da yanında götürmüş olacaksın. Bunu kendin için yapmıyorsun, anladın mı beni?!”

 

Ning dişlerini sıktı.

 

“Ji Ning.” Gölge Nine boğuk sesiyle konuştu. “Eğer bir daha buraya gelmeye cüret edersen, gözünün önünde intihar ederim.”

 

“Gölge Nine…” Ning’in kalbi titriyordu.

 

“Ji Ning.” Yichuan oğluna baktı. “Ölümlerimiz boşa gitmesin…”

 

……….

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44253 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr