Bölüm 118: Ji Ning Yeşimçocuk’la Mücadele Ediyor (Bölüm 2)

Akan yağmur, naifçe ve zarafetle süzülüyordu.

Yeşimçocuk’un vücudu altın ışık hüzmesiyle kaplıydı. Herif oracıkta altın zırhlı bir Habistanrı’yı andırıyordu. Verdiği nefesler gökyüzünü titretiyordu.

Şak! Tak! Şak!

 İlk başlarda zarafetle süzülen yağmur damlaları artık keskin bıçaklara dönüşmüştü. Sayısız yağmur damlası Yeşimçocuk’a atılıyor, lakin herifin vücudunu çevreleyen altın ışık hüzmesi zorlanmadan damlaları savuşturuyordu. Devasa figür karanlığı süzüyordu. Aniden, dalgalanmalardan biri Yeşimçocuk’u şaşırtmıştı. Tereddüt etmeyen adam yumruğunu savurdu!

Tekerlek boyutlarındaki altın yumruk spesifik bir yağmur çizgisini hedef alıyordu. Bu yağmur çizgisi [Düşük Bin Kılıç Formasyonu]’nun oluşturduğu kılıç ışığını taşıyordu.

Adamın yumruğu siyah bir eldivenle kaplıydı lakin eldivenin dış katmanında altın ışık hüzmesi de yer alıyordu. Eğer duruma yakından bakılırsa altın ışık hüzmesinin altındaki eldiven seçilebiliyordu.

Sahip olduğu en güçlü büyülü hazine o eldivendi!

“Bang! Patlama sesi… Yeşimçocuk saldırının etkisiyle geriye doğru bir adım atmadan edememişti. Attığı adım yeryüzünü titretiyor, bölgeyi baskılıyordu.

“Etkileyici.” Devasa Yeşimçocuk gözlerini kıstı. Henüz karşılaştığı yağmur çizgisi akılalmaz bir güç barındırıyordu. Kesinkes bu saldırı Wanxiang Seviyesi’ndeydi. Diğer Zifu Öğrencileri’nin katledilmesine şaşmamalıydı!

“Etkileyici.”

“Kıdemli öğrenci kardeşimiz Yeşimçocuk’u bir adım çekilmeye zorlayabildi.”

Mekânda bulunan diğer Zifu Öğrencileri’nin kalpleri aniden dört nala koşmaya başlamıştı. Ji Ning ve kıdemli öğrenci kardeşleri Yeşimçocuk’un arasındaki güç farkı muhtemelen fazla değildi.

“Yeşimçocuk sen misin?” Açık, soğuk bir ses yankılandı. Karanlık sisin içinden, merkezinde kürklere bürünmüş genç bir adamın oturduğu devasa Ejderkuyruğu fırlamıştı. Kürklere bürünen genç adamın ellerinde kılıçlar, etrafında dönüp duran nilüfer çiçekleri bulunuyordu. Suateş Nilüferleri’yle kaplı Ning yürümeye koyuldu.

“Ji Ning!” Devasa Yeşimçocuk mesafedeki genç adama bakıyordu. Nilüferlerden yayılan derin ve kadim sırları hissedebiliyordu. Önünde duran genç adamın “Tao” konusunda kendisinden bile daha derin bir seviyeye ulaştığını fark etmişti!

Canavar!

 Daha on altı yaşında olmasına rağmen Tao konusunda böylesine derin bir anlayışa ulaşmıştı.

……..

Karakuzey Kılıçları ellerinde, Ning yürüyordu. Lakin Yeşimçocuk’u görür görmez şaşkına dönmüştü. Dağ benzeri, yedi metrelik vücudun altın ışık hüzmeleriyle yıkanan manzarası genç adamı şaşkına çevirmişti. Ayrıca o görünmeyen ve güçlü Habistanrı aurası da Ning’i etkilemeyi başarmıştı. Muhtemelen boyut bakımından genç adam rakibinin dizine bile ulaşamayacaktı.

“Gökyüzü Dönüşümü bu muymuş yani?” Ning kendi kendine konuştu. Buna benzer ilahi yeteneği daha önce de duymuştu ve ilahi yetenekler içinde bu tür olanları en popülerleriydi.

İlahi yetenekler öyle kolay kolay karşılaşabileceğiniz şeyler değillerdi!

Genel bağlamda yalnızca güçlü klanlar, tarikatlar ve buna benzer oluşumlar ilahi yeteneklere erişim sağlayabiliyordu. Lakin çoğu, “Gökyüzü Dönüşümü" adlı bu yeteneği kullanıyordu! Yağmurejderi Korumaları arasında bile bu ilahi yetenek ünlüydü. En yaygın ilahi yetenek olduğundan, öğrenilmesi de güç sayılmazdı.

 Yine de bu, Gökyüzü Dönüşümü’nün güçsüz olduğunu göstermiyordu! Bahsi geçen bu ilahi yeteneği öğrenmek zor değildi lakin yeteneği üst seviyelere kadar öğrenen kişilerin sergileyeceği güçler, gerçek ve etkileyici ilahi yeteneklere meydan okuyabilecek seviyedeydi! Kadim Çağlar’da mücadele eden Habistanrılar, Gökyüzü Dönüşümü’nü kullanmayı oldukça seviyorlardı. Tek bir hareketle, kişi vücudunu üç yüz metreye, üç bin metreye, ya da otuz bin metreye kadar büyütebiliyordu.

 Devasa, dağ gibi Habistanrılar, binlerce kilometrelik dağları bile ufacık toz parçaları gibi kavrayabiliyorlardı. Onlar için nehirleri kavramak, banyo yapmak kadar basitti!

Sadece bahsi geçen bu olaylardan bile Gökyüzü Dönüşümü’nün ne denli güçlü olduğu anlaşılabiliyordu…

 Tabii her şeye rağmen, bu durumlar basit kadim efsanelerden farksız değillerdi. Her nasıl Houyi’nin Güneş’i vurduğu hikâye onlara uzaksa bu efsaneler de onlara bir o kadar uzaktı!

“Ji Ning.” Aniden, keyifli bir ses yankılandı.

 Mücadele etmeye hazırlanan Ning şaşırmıştı. Sesin kaynağına baktığında, karanlık ışık hüzmesinde saçları salık, basit kıyafetler giyen yaşlı bir adamın durduğunu gördü. Adam Ning’e gülümseyerek bakıyordu, “Yeteneğin ve potansiyelin insanı dehşete düşürüyor lakin asıl etkileyici olan şey bu seviyeye, böylesine ufacık bir klanda erişebilmen… Gerçekten işlenmemiş nadide yeşim parçaları gibisin. Değerin, bahsi geçen element madeninden çok ama çok daha fazla.”

Ning’in suratı ekşidi.

Devasa Yeşimçocuk ve diğer Zifu Öğrencileri de şaşırmıştı.

“Eğer niyetliysen, Karejderi Dağ Tarikati’ne girebileceğine dair yemin etmeye razıyım!” Nong Zidao gülümseyerek konuştu, “Yeteneğini düşünürsek, kesinkes en önemli merkez öğrencilerinden biri olabilirsin. Ayrıca geçmişinin de tertemiz olduğunu düşünüyorum. Okulumuza girdiğinde, Wanxiang Üstatları’na denk bir pozisyon kazanabilirsin. Karejderi Dağımız seni yetiştirmek için kesinkes büyük çaba harcayacaktır. Gelecekte Kadim Taoist olman bile mümkün!”

Yeşimçocuk şaşırmıştı lakin ardından o da konuştu, “Ji Ning, küçük öğrenci kardeşim Zidao bu meseleyle ilgili yemin etmeye istekliyse o zaman endişe etmene gerek yok demektir. Eğer Karejderi Dağımıza katılırsan doğal olarak daha önce yaşanan her şeyi unutacağız. Lakin kabul etmezsen… O zaman yaşanacaklardan sebep beni suçlayamazsın!”

Ning şaşırmıştı.

 Onu Karejderi Dağı’na mı çekmeye çalışıyorlardı?

“O kadar öğrenci kardeşinizi öldürmüş olmama rağmen tarikatınıza girmeme izin mi vereceksiniz yani?” Ning soğuk sesiyle konuştu.

“Ölen öldü…” Nong Zidao başını iki yana salladı, “Onlardan farklısın. Karejderi Dağımızda onlar gibi çok sayıda sıradan öğrenci var! Lakin yeteneğin ve kavrayışın… Daha önce senin gibi birini ne gördüm ne de duydum! Seni tanıştırdığım takdirde, Karejderi Dağımızdaki Kadim Taoistler bile seni öğrencileri olarak almak isteyeceklerdir!”

 Daha önce Ning’in ailesi de ona bu tür şeyler söylemişti. Sualtı Malikanesi’nin ruhu bile genç adamın Yağmursuyu Kılıç Bölgesi’ni oluşturmasını övgü dolu sözlerle karşılamıştı. Büyük güçlerin çatısı altına girmek onun için zor değildi.

On altı yaşında Yağmursuyu Kılıç Bölgesi’ni oluşturabilmek…

Böylesine canavarca bir yeteneğe her yerde rastlamak mümkün değildi.

“Aramızdaki mücadelede, şu ana kadar yalnızca Karejderi Dağı öğrencileri can verdi. Formasyonunuzda, tek bir Ji Klanı üyesini bile kaybetmediniz. Bu yüzden bizlere karşı nefret dolu olduğunu düşünmüyorum.” Nong Zidao konuştu, “Aramızda nefret ilişkisi olmadığına göre, neden bize katılmıyorsun? Birkaç yüz yıl sonra Karejderi Dağı’nın Tarikat Lideri bile olabilirsin.”

Devasa Yeşimçocuk da konuştu, “Eğer Karejderi Dağı’na katılırsan yaşananları unutabiliriz. Lakin bunu reddedersen… O zaman zedelediğin itibarımızı temizlemek adına Ji Klanı’nı yok etmek zorunda kalacağız. Bu meseleyi iyi düşünsen iyi edersin.”

“İyi düşün.” Nong Zidao da konuştu.

İki seçenek…

İlki onlara katılmak böylece tek bir çatı altında birleşeceklerdi. Peki ya ölenler? Varis Öğrenciler’den birinin yaptığı ufak bir katliam olarak mesele kapanacaktı.

 Diğer seçenekse teklifi reddetmekti. Bu koşulda iki grup mücadele edecekti.

“Hahaha…” Ning gülümsedi. Nasıl olur da Karejderi Dağı’na katılabilirdi? Daha demin, Nong Zidao ona “geçmişinin tertemiz olduğunu düşünüyorum.” Demişti…

Lakin büyük tarikatlar yetiştirecekleri öğrencilerin sadakatlerini ölçüyorlardı!

Varis öğrenci olarak Ning’i tarikata almadan önce, Karejderi Dağı kesinkes onun hakkında geniş bir araştırma yapacaktı. Bu araştırmanın neticesinde, Ji Yichuan ve Yuchi Kar’ın yaşadığı meseleler açığa çıkacaktı! Karejderi Dağı Ning’in amcasının ve annesinin ölümüne sebep olan Tarikattı! Aralarındaki bu devasa nefret bağı düşünüldüğünde, Ning ne kadar yetenekli olursa olsun Karejderi Dağı onu yetiştirmeye cüret edemezdi. Tam aksine, onu olabildiğince kısa sürede öldürerek potansiyel bir düşmanı ortadan kaldırmaya çalışırlardı!

 “Saçmalamayı kesin.” Ning kükredi, “Kararımı değiştiremeyeceksiniz.”

“Ji Ning, sen…” Siyah ışık hüzmesinden yapılma kulede oturan Ning Zidao başını iki yana salladı. “Atacağın tek yanlış adım, binlerce yanlışa sebebiyet verecek. Hala geç değil, kararını değiştirebilirsin…”

“Geberin!”

Ning kelimeleri bir kenara bıraktı.

“Sadakat” meselesi bile… Araştırmanın ardından Ning’i ortadan kaldırmaya yetecekti. Daha önceki planına sadık kalması en mantıklısıydı önündeki herkesi öldürecek ve Büyük Xia Hanedanlığı’nın Kutsal Elçisi’ni bekleyecekti! Kutsal Elçi mekâna ulaştığında, Büyük Xia Hanedanlığı’nın korumasına girecekleri için Karejderi Dağı bundan bin kat daha cesur olsa bile onlara karşı çıkmaya cüret edemeyecekti.

Zamanı olduğu sürece… Karejderi Dağı mı? Onları nihayetinde elbet yerle bir edecekti!

“O zaman geber!” Devasa Yeşimçocuk vahşi bir gülümseme savurduktan sonra öne adımladı.

Tırırım…

Yeryüzü titriyor ve parçalanan kayalar, kumlar havaya saçılıyordu. Havaya saçılan kaya parçaları ve kumların arasında altın ışık hüzmelerini görmek mümkündü. Altın ışık hüzmelerinden oluşan kum parçaları dönerek devasa bir hortum oluşturuyor ve hortumun bir kısmı Yeşimçocuk’u çevrelerken bir kısmı da Ning’e doğru atılıyordu.

 Yeşimçocuk sıkça kullandığı büyülü hazineyi aktif etmişti… ”Yıldız Kumları!”

“Tak! Tak! Tak!” Devasa Yeşimçocuk aniden Ning’ doğru atıldı.

“Hmph.”

Ning’in etrafında süzülen yağmur suyu, genç adamın önünü kaplayan bir perdeye dönüşmüştü. Şeffaf su perdesi durmaksızın dönüyordu… Altın tozlar perdeye çarpar çarpmaz duraksamıştı.

“Geber!” Tekerlek boyutlarındaki altın yumruk perdeyi delip geçerek Suateş Nilüferleri’ni bile titretmişti.

“Şu hıza bak.” Ning’in suratı değişmiş ve sırtındaki kara kanatlar titremişti.

İlahi Yetenek: Rüzgarkanat Atlatması!

Whoosh!

Altın yumruk, Suateş Nilüferi’ni delerek Ning’in figürüne atıldı lakin Yeşimçocuk’un suratında keyifli bir ifade yer etmemişti. Tabii bunun sebebi yumruğunu savurduğu Ning’in yalnızca geriye kalan imgeden ibaret olduğunu anlamış olmasıydı. Ning’in hızına diyecek yoktu ve genç adam akılalmaz bir atikliğe sahip olduğu için saldırıyı hemen atlatmıştı.

“İşe yaramaz. Kaçamayacaksın.” Devasa Yeşimçocuk bir adım öne attı. Bir kez daha altın ışık hüzmesine dönüşerek Ning’e atılmış ve kolayca su perdesiyle, Suateş Nilüferi’ni delmişti.

“Çok hızlı.” Ning atlatmak zorundaydı.

Whoosh…

Rüzgarkanat Atlatması’nı üst üste üç kez kullandıktan sonra Ning nihayet rakibinden uzaklaşmayı başarmıştı. Ning’in gözlemlerine göre… Düz çizgi hareketlerinde rakibi ondan bile hızlıydı! Gökyüzü Dönüşümü’nü kullandıktan sonra vücudunu büyüten Yeşimçocuk’un hızı da akılalmaz bir seviyeye ulaşmıştı. Ning onunla direkt karşılaşmaya cüret edemiyordu.

Tabii bunun sebebi, daha önce kullandığı [Düşük Bin Kılıç Formasyonu]’nun rakibi yalnızca bir adım geriye çekilmek zorunda bırakabilmiş olmasıydı.

Şans bu ki, Ning Rüzgarkanat Atlatması’na sahip olduğu için çeviklik konusunda rakibine üstündü. Başlı başına daha atikti ve ufak boyutlarını düşünürsek devasa Yeşimçocuk’un vücudunu döndürme konusunda onunla boy ölçüşemeyeceği de açıktı.

“[Düşük Bin Kılıç Formasyonu].” Yedi yüze yakın uçan kılıç aniden Ji Ning’in etrafında belirmişti, o esnada Ji Ning sekizinci seviyeyi kullandığı için çağırdığı kılıç sayısı altı yüz kırk sekize ulaşıyordu.

Göğsünün önünde bir kılıç ışığı belirdi.

“Git.”

“Git.”

“Hadi!”

Rüzgarkanat Atlatması’nı kullanarak rakibinin saldırılarından kaçan Ning aynı anda altı kılıç ışığı savurdu. Altı kılıç ışığı yağmur suyuna karışmış ardından kaybolarak yağmur çizgilerine dönüşmüştü… Sakince, sessizce altı yağmur çizgisi devasa Yeşimçocuk’a doğru ilerliyordu…