Chikyuu Tenseisha no Koroshikata - Bölüm 42


 

Çevirmen:Ratelnim

Editör:Kurogane / Extacy12

 

“Gelmiyor, öyle değil mi?”

 

“Gelmiyor, ha …”

 

Gecenin geç saatlerinde, Liu ve ben kasabadaki arka bir sokakta saklanıyorduk.

 

Belirli bir kişinin yoldan geçişini görebilmek için, bir buçuk saattir ana caddeyi izliyorduk.

 

Sıkılmıştım ….

 

Ancak, bunu beklediğimden dolayı zaman öldürmek için Liu’yu da beraberimde getirmiştim, yani problem yoktu.

 

“Söylesene, fuckbuddy #1, demek istediğim, Liu”

 

“Bu dil sürçmesi normalde sana ölüm cezası olarak geri dönerdi ancak bana aldığın yüzüğe hürmeten, bugünlük seni affediyorum ne var Motoki?”

 

“Sıkıldım, bana eğlenceli bir hikaye anlatsana.”

 

“Lütfen atlama sırığıyla bile aşamayacağım engeller koymaktan kaçın. Bilirsin öyle şaka yapar gibi reddetmek oldukça zalimce bir şey. Aslında aktör-katil hile yeteneklerin olabilir mi?”

 

“Oh, yani kaçıyorsun. Tam şu anda, Kirisha beni başarılı bir şekilde güldürmüş olurdu *yalan söyler*”

 

“Oho … beni kışkırtıyorsun öyle değil mi. Beşincinden bahsettiğine göre yürek yemiş olmalısın. Peki, sana o loli veledinden çok daha eğlenceli olduğumu göstereceğim bekle, Motoki, o burada”

 

“Hm? Ah, haklısın.”

 

Sokaktan caddeye doğru baktım ve tek başına yürüyen adamı gördüm.

 

Çerçevesiz gözlükler takıyordu ve yüzünde kararlı kaba ve elit-imsi bir gülümseme vardı ismi Montavo’ydu.

 

Yuutarou’nun düellodaki rakibi.

 

Ve de bu geceki hedefim.

 

“Tamam o zaman, başlayalım.”

 

Ayna kullandım ve eski en yakın arkadaşım Kai’nin formuna dönüştüm.

 

“Motoki sen bir yeniden-doğan olduğun için, potansiyel bir şaka karakterine yenileceğini sanmıyorum, ancak olay tehlikeli bir hal alırsa hazır bekliyor olacağım”

 

*sching*, Liu kılıcını hazırladı.

 

“Ben iyi olacağım. Endişelenme.”

 

Endişeli Liu o kadar tatlıydı ki uzun zamandır ilk defa ona gerçek bir buse verdim.

 

Öpüşürken eriyen Liu’nun kafasına hafifçe burdum ve sokaktan dışarıya sıçradım.

 

//ÇN:Bu kızın hakkını yiyorsun Motoki. Kız senle yaşıyor arkanı kolluyor, daha ne istiyon…

 

//DN:Çevirmene katılıyorum güzelim kızı heder ediyor kıymetini bilmiyor hayvan

 

Montavo’nun önünde kılıç avı yapan bir Benkei* gibi dikildim.

 

//ÇN:Musashibō Benkei: eski Japonya’nın savaşçı keşişlerinden biri. Manastır eğitimini bitirince kılıç avına çıkıp tüm Japonya’yı gezdiği söylenir. Yendiği samuraylarının kılıçlarına el koyarmış. 999 kişiyi yendikten sonra 1000’inci kişiye yenilir ve onun emrine girip savaşmaya başlar. Savaş başına 200/250 kişi öldürdüğü rivayet edilir. Lakabı ise Ogre’nin oğlu manasına gelen Oniwaka’dır.

 

“Montavo, sanıyorum.”

 

Kılıcımı çektim.

 

“Ore ore mucizevi bir elit olan benle meseleniz nedir merak ediyorum. Benimle bir kılıç müsabakası arıyor olabilir misiniz? Buna çare yok, yapalım o zaman, size bir kılıç savaşı dersi vereceğim.”

 

Montavo kayıtsızca bir sırıtış takındı ve kılıcını çekti.

 

Ardından, sessiz gecede, savaş başladı.

 

Montavo’yu öldürmemek için, kendimi baya dizginlemem gerekti.

 

“Ore ore ore ore ore ore ore, gerçekten güçlü birisin öyle değil mi? Ultra elit benle mücadele edebildiğine göre bu şaşırtıcı değil.”

 

Montavo kılıç-kitleme başlangıçlarında iyiydi.

 

Kılıçlarımız buluştuğunda, anında bileğini döndürerek ki kılıcımı saptırıyordu.

 

Böylece kılıcıma bir yılan gibi sarılıyordu.

 

Sanırım bu harekete “kanat saldırısı” ya da “Kontra” diyebiliriz.

 

Anlıyorum, bu antipatik bir taktik ancak kesinlikle güçlüydü.

 

“Ore ore ore bu hiper elit bendenizin kılıç yeteneklerine alışık gözükmüyorsunuz!!”

 

Montavo sevinçliydi.

 

Ancak ne olursa olsun o küçük bir lokmaydı.

 

Dönüştüğüm kılıç-hilesi sahibi Kai’den çok daha alt seviyedeydi.

 

Onun gücünü tamamen kopyalayamazdım ancak bu yine de Montavo gibi biri için yeter de artardı.

 

“ORYAA!”

 

“Neö!?”

 

Biraz yüklendim ve Montavo’nun kılıcını kırdım.

 

Hileli bir karaktere karşı kazanmaya çalışmak ne ahmaklık ama …

 

“SEI!!”

 

Devam ederek, Avucumun ayasıyla Montavo’nun çenesine vurdum.

 

Kafası sallandı ve Montavo bayıldı.

 

~ Son ~

 

“Ore, bitti mi?”

 

Liu sokaktan bizi gözetliyordu.

 

“Evet, düşündüğümden daha zayıftı. Yuutarou ile savaşması için özelleştirilmiş bir karakter, güçsüz olması çok doğal.”

 

Bunu söylerken, Montavo’yu uyandırdım.

 

Ve Liu’nun yardımıyla Montavo’nun kolyesini çözdüm.

 

Montavo’nun kolyesi altın biz zincire bağlanmış metal bir kutu.

 

Ayin Kafesi denilen büyülü bir eşya.

 

Montavo’nun büyü-karşıtı gücünün kaynağı buydu.

 

“Uyan Montavo”

 

Suratına tokat attım ve Montavo’nun bilinci geri geldi.

 

Sonra Ayin Kafesini gözlerinin önünde sarkıttım.

 

“Kolyeni alıyorum.”

 

“Neö!? Geri ver! O soylu harika elit bana ait önemli bir şey …! O olmadan Yuutarou’ya karşı düelloyu kaybederim …”

 

“Onu geri mi istiyorsun? Bir şartım var”

 

“Şart mı …? Senin gibi aşağılık soysuz bir hayvan nasıl benim gibi yüksek elit birine şart ko… ah, özür, özür, lütfen kılıcını kaldır … ne tür bir şart?”

 

“Montavo, her gece buraya bu saatte geleceksin. Seni eğiteceğim. Eğer her gece buraya gelirsen bu kolyenin sana döneceğinden emin olabilirsin.”

 

“Eğitim mi …? Sen mi? Muhteşem elit beni sen mi eğiteceksin?”

 

“Evet,” kafamla onayladım.

 

“Seni eğiteceğim ve senin Yuutarou’ya karşı kazanmanı sağlayacağım.”

 

*****

Ertesi sabah, uyandım ve Euva kilisesine gittim.

 

Bir erkek çocuğuna dönüşerek bar gibi gözüken kilisenin kapısını açtım ve içeri girdim.

 

“Ah, daha açılmadı … küçük kuzu!?”

 

Tezgahı silen rahibeye, Miria’ya göre, ben güzel bir sürprizdim...

 

Bana doğru koştu ve çocuk bedenimi havaya kaldırdı.

 

“Küçük kuzu … Yapayalnızdım. Evet, evet … çıldıracağımı sandım”

 

“Özür dilerim onee-san, eğitimimle meşguldüm …”

 

Bu arada, hikaye şöyle gelişti, buraya geldim ve Euva kilisesine sığındım ve bu sırada bir rahip olmak için eğitim alıyorum.

 

Ve eğitim dönemleri arasında, Miria’yı görmeye geliyorum.

 

“Küçük kuzu, biraz emzirmek ister misin? Yakında süt üretebilecekmiş gibi hissediyorum şu anda!”

 

Miria gayretle kıyafetini sıyırdı ve göğüslerini bana açtı.

 

Daha da büyümüşlerdi …!

 

“Devam et,” Miria bir eliyle göğsünü desteklerken beni teşvik etti.

 

//ÇN:Elim ayağım dolaşıyo çevirirken :P

 

“Onee-san, Memnuniyetle ama lütfen bekle. Önce sana bir şey sormak istiyorum.”

 

“Ore ore … göğüslerimden daha önemli bir şey olması … küçük kuzum büyüyor olmalı. Ah, ama eğer büyürsen evlenecek yaşa gelirsin, değil mi. Bunu gözlüyor olacağım. peki, bana ne soracaksın?”

 

“Evet, kasabadaki Quira Kilisesi hakında, şu anda ne durumda?”

 

Quira Kilisesinden bahsettiğimde, Miria’nın yüzü biraz gerildi.

 

Eh, orası Miria’nın eski eviydi.

 

Anlıyorum … görünüşe göre kötüye gidiyor. Söylentilere göre, terk ettiğim kilisede tanrıça Euva gözükmüş. Bu kilisenin Euva kilisesine geçtiğini göstermiyor olsa da artık Quira kilisesi başka bir tanrıçanın kullandığı bir yeri kullanamaz. Bu nedenle kiliseyi şüphesiz ki terk ettiler.”

 

“Hmm, demek öyle”

 

Güzel, görünüşe göre yaptıklarım Quira Kilisesine oldukça büyük bir yara açmıştı.

 

“Neyse küçük kuzu, Rania şu anda sabah banyosunda.”

 

“Eh?”

 

Neden bana bunu söylüyor?

 

“Ona benimle beraber saldırmak ister misin? Üçümüz birlikte banyo yaparız ve ardından geceye kadar … tamam mı? Uzun süredir seni görmüyordum, bedenim sızlıyor …”

 

// ÇN:Miriaaaaaa <3 <3 <3 <3

 

“Ah, kastettiğin buydu demek,” sırıttım.

 

O zaman kaçarı yok.

 

Miria ve ben heyecanla birbirimizi soyduk.

 

Miria saçını atkuyruğu şeklinde bağladı ensesi çok güzeldi …

 

Miria’nın çıplak bedenini izlerken, Yuutarou hakkında düşündüm.

 

//ÇN:Motoki’nin ibne olduğunun kanıtı işte bu cümle. Tüü sana...

 

Şimdi tanrıça Quira’nın etkisi zayıfladığına göre, Yuutarou’nın spotlar altında geçireceği vakitler sona erecek gibiydi.

 

Ondan bir chııni olarak nefret etmiyordum  ancak Yuutarou, sen çok fazla insan öldürdün.

 

Sonuçta, yeniden-doğanların yaptıkları her şey dünyalaştırmaya yönelikti.

 

Burayı Dünyalıların rahatça yaşayabileceği bir yere dönüştürüyorlardı.

 

Emsalsiz yetenekleri olanlar insanlara yardım etme adı altında katliam yapıyorlardı.

 

Yönetici olanlar aydınlanma yada gelişim adıyla kültürel işgal gerçekleştiriyorlardı.

 

Bunlar dünyanın çeşitliliğine zarar veriyorlardı, onların etkisiz hale getirildiklerinden emin olacağım.

 

“Gel küçük kuzu, beni ve Rania’yı güzelce şımart tamam mı …?”

 

//ÇN:Evet’i kazandıran soru :(

 

“Evet!”

 

Ama şimdi, Rania ve Miria ile eğlenme zamanı.

 

&&Motoki suikasti ne zaman gerçekleştirecek?Ranis ve Miriayla neler yapacak?Liuya gerekli özeni gösterecek mi?

&&Merak ediyorsanız Takipte kalın:)

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44359 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr