Çeviri: bebebiskuvisi

Yang Jingli ile Yang Jinglian’ın Çok Renkli Şeytan Kaplanı’yla ruh sözleşmesi imzalamakta başarılı olmaması gerekiyordu.

Chu Mu buna izin veremezdi. Zira Çok Renkli Şeytan Kaplanı’nı ehlîleştirebilirlerse Chu Mu’nun onların icabına bakma ihtimali neredeyse tamamen kaybolurdu.

Chu Mu özel vadinin yerini hâlâ hatırlıyordu, bu yüzden onları takip etmek yerine vadinin yukarısından giderek çukurun üstüne ulaşmayı planladı.

Çukurun üst kısmı, bir dağ yamacıydı. Bitki örtüsü gürdü ve çukur, birbirine bağlanmış ağaç dalları arasına saklanmış bir tuzak gibiydi. Çok Renkli Şeytan Kaplanı’nın oraya düşmesine şaşmamak gerekiyordu. Temkinli olmayan birinin o derin çukura düşmesi çok olasıydı.

Chu Mu, duvardaki çatlağı görebileceği çukurun üzerindeki bir ağacın yanına yürüdü.

“Burası yaklaşık otuz metre derinlikte, korkutucu!” Chu Mu uçurumun üzerinden aşağı baktı ve aşağıdan gelen bir soğuk hava yüzüne vurdu.

Daha önce, çukurun içindeyken görüşü engellenmişti ve buranın yirmi metre yüksekliğinde olduğunu tahmin etmişti, ama şimdi daha da yüksek olduğunu görebiliyordu.

Chu Mu aşağı bakarken bitkilerin arasında Çok Renkli Şeytan Kaplanı’nın bedenini aramaya başladı, ama onu bulduğunda, görülemeyecek bir yerde olduğunu ve bedeninin bitkilerin içine karışmış gibi göründüğünü gördü.

“Ning, diğer tarafa git.” dedi Chu Mu Buz Perisi’ne.

Buz Perisi itaatkarca başka bir ağacın tepesine saklanmış Chu Mu’nun gözleriyle yaptığı işareti yönü belleyerek yavaşça çukura doğru gitti.

Chu Mu’nun bakışları, dağ çukuruna sabitlenmişti. O anda, çatlağın içinden bir silüet göründü.

“Gir ve Çok Renkli Şeytan Kaplanı’nın açlıktan ölüp ölmediğini kontrol et.” dedi Yang Jingli, Yang Jinglian’a.

“Muhtemelen ölmemiştir, Çok Renkli Şeytan Kaplanı gibi hayvanlar bir aydan uzun süre açlığa dayanıp hayatta kalabilirler. Uzun zamandır aç olmalı. Savaş gücü kesinlikle zayıflamıştır şimdi.”

“Evet ama dikkatli olmayı unutma, onunla aranda mesafe olsun.” dedi Yang Jingli.

Yang Jinglian başıyla onayladı. Kendi ruh hayvanını çağırmadan doğruca dağ çukuruna doğru yürüdü.

“Rüzgar Perisi!”

Yang Jinglian çukura yaklaşınca mesafeyi hesaplayarak ruh hayvanını çağırdı.

Rüzgar Saldırısı!

Rüzgar Perisi hemen peri büyüsünü okumaya başladı ve rüzgar büyüsünü serbest bıraktı. Aniden güçlü bir rüzgar çukurun içine hücum etti ve yakınlardaki çalıları hışırdattı.

“Houhou!”

Çok Renkli Şeytan Kaplanı karışıklığı hissederek hemen fırladı ve gelen Rüzgar Saldırısı’na direnmek için kendi bedenini kullanarak sağ salim onu atlattı, hatta güçlü rüzgar saldırısı onun hızını bile kesmedi. Bir anda çatlağın önüne ulaştı.

Parçalayıcı Pençe!

Kaplan kendi yeteneğini kullandı. Güçlü pençeleri sertçe dağ duvarına çarparak bir patlamaya ve şok dalgasına neden oldu, duvarda bir metrelik bir delik açtı!

Kaya parçaları her yana uçarken, Yang Jinglian da Rüzgar Perisi de korktu. Aç Çok Renkli Şeytan Kaplanı’nın hâlâ bu kadar korkutucu bir güce sahip olacağını beklemiyorlardı. Birkaç adım daha yakında olsalardı, Parçalayıcı Pençe, kesinlikle duvarla birlikte onların bedenlerini de parçalardı.

Yukarıdan izleyen ve Çok Renkli Şeytan Kaplanı’nın bu pençesini gören Chu Mu da dehşete düştü. Kaplan daha önce ona bu tekniği kullanarak saldırmış olsaydı, hiç şüphesiz nalları dikmiş olurdu.

Kaplanın korkunç yıkıcı yetenekleri, Yang Jinglian’ın soğuk terler dökmesine neden oldu ve Rüzgar Perisi’ne geri çekilmesini emretti.

“Neler oluyor?” Yang Jingli girişe yaklaştı ve içerideki Yang Jinglian’a bağırdı.

Çatlak, sadece bir kişinin sığabileceği genişlikteydi. İki kişinin girmesi berbat bir hata olurdu, bu yüzden Yang Jingli içeri girmemişti.

“Hiçbir şey, bu kaplan bir yerlerden yiyecek bulmuş ve gücünü geri kazanmış gibi görünüyor.” dedi Yang Jinglian.

“Sana dikkatli olmanı ve içeri girmemeni söyledim. Dışarı çıkıp Shang Shi gelene kadar bekleyelim. Bırakalım da Şeytan Kaplanı yavaş yavaş canından bezdirsin.” dedi Yang Jingli.

Yang Jinglian şoktan kurtulduktan sonra başını sallayarak konuştu: “Daha önce beşinci evre bir ruh hayvanıyla savaşmamıştım, önce onunla biraz oynayayım!”

Bunu söyledikten sonra hemen çatlağın içinden Şeytan Kaplanı’na karşı rüzgar tipi teknikler kullanması için Rüzgar Perisi’ne emir verdi.

Çok Renkli Şeytan Kaplanı, Mo Xie’nin Gölge Pençesi gibi uzun menzilli yeteneklerden yoksun saf bir hayvan tipiydi. Bu koşullar altında Yang Jinglian’a ulaşamıyordu ve Rüzgar Perisi’nin tekniklerini doğrudan almaktan başka bir şey yapamıyor, öfkeli öfkeli kükreyip duruyordu.

“Üçüncü evrenin yedinci seviyesinde Rüzgar Perisi, pek güçlü görünmüyor.” Chu Mu durmaksızın saldıran Rüzgar Perisi’ni gözlemlerken ağzının köşeleri kıvrıldı.

Rüzgar Perisi: Elemental Krallığı’ndan - rüzgar tipi - Peri türü, orta hizmetçi sınıfı bir ruh hayvanıydı.

Chu Mu daha önce, Ana Camgöbeği Kabus Adası’nda, ikinci evre bir Rüzgar Perisi ile karşılaşmıştı. Kullanabildiği yetenekler sadece düşük seviyeli Hortum ve Rüzgar Saldırısı’ydı ve onlar da güçten yoksundu.

Yine de Chu Mu’nun önündeki üçüncü evre yedinci seviye Rüzgar Perisi kesinlikle ondan daha güçlüydü, en azından Kasırga ve Hava Bıçaklarının Dansı gibi teknikler de kullanabiliyordu.

Ama bu yetenekler daha güçlü ve daha yıkıcı olsalar da, Şeytan Kaplanı’nda iz bile bırakamıyorlardı.

Kaplanın koruyucu cildi muhtemelen yedinci aşamaya ulaşmıştı, ya da daha yukarıya. Rüzgar tipi saldırılara karşı fazladan bir dayanıklılığı olmasa da, savunması, Rüzgar Perisi’nin kıramayacağı bir şeydi. Yang Jinglian’ın Rüzgar Perisi’ne verdiği emirler hem zaman kaybıydı hem de Rüzgar Perisi’nin gücünün israfıydı.

“Haha, gel de beni öldür! Seni salak Şeytan Kaplanı!” Yang Jinglian yaklaşmaya cesaret edemediği ruh hayvanıyla alay etmekten hoşlanıyormuş gibi durmadan gülüyordu.

“Houhouhou!” Çok Renkli Şeytan Kaplanı’nın öfkesi, Yang Jinglian’ın hareketlerinden ve hakaretlerinden sonra zirveye ulaştı.

Rüzgar Perisi’nin saldırıları kaplana zarar veremezdi ama güçlü ruh hayvanlarından hiçbiri, etrafında uçuşan sineklere sonsuza kadar katlanmaya devam edemezdi.

Chu Mu, Yang Jinglian’ın güldüğünü görünce, Buz Perisi’ne zihinsel bir mesaj gönderdi.

Chu Mu’nun emriyle birlikte, Buz Perisi yavaşça ellerini yere koydu. Bedeninden çıkan suya benzer buzu yavaş yavaş altındaki kayalık duvara yerleştirmeye başladı.

Buzlu hava yavaş yavaş aşağı doğru süzüldü ve çatlağın ortasının yakınlarında bu sıvıya benzer buzu tekrar sertleştirerek kimseye fark ettirmeden bir buz duvarı yarattı.

“Jinglian! Dikkatli ol, arkana bak!”

Yang Jingli aniden buz duvarını fark etti ve uyarmak için bağırmaya başladı.

Kalın buz duvarı dar çatlağı tamamen tıkamıştı. Yang Jingllian daha önceden bunu fark etmemişti, çünkü kendini Şeytan Kaplanı’yla dalga geçip gülmeye kaptırmıştı. Ölümcül buz duvarının onu Chu Mu’nun intikamının ölüm kapılarının içine kilitlediğini henüz bilmiyordu.