Çeviri: bebebiskuvisi

Pullu Zırh Canavarı’nın ölümcül bir şekilde yaralandığını görünce, Zhao Feng o kadar öfkelendi ki, yüzü simsiyah oldu, ama Pullu Zırh Canavarı’nın savunması tamamen parçalanmıştı ve Zhao Feng’in onu geri çekmekten başka şansı kalmamıştı. Savaşmaya devam etmesi, Pullu Zırh Canavarı’nın Gila Canavarı’nın adımlarını izlemesi demekti.

Zhao Feng ruh hayvanını geri çektikten sonra, takımdaşlarının ruh hayvanları hâlâ savaş güçlerini koruyor olsalar da, rakipleri hiç kimseyi kaybetmediğinden büyük baskı altında kalmışlardı.

Ting Yu’nun Dikenli Gül Şeytanı, Rüzgar Şeytanı’nın dengi olmadığından yaralanma belirtileri gösterdiğinde, Ting Yu ruh hayvanını geri çağırmak zorunda kaldı.

“Chu Mu, gerisi size kaldı.” dedi Ting Yu.

Chu Mu başını salladı ve Mo Xie’ye hemen ikinci evrenin birinci seviyesinde olan Rüzgar Şeytanı’na yaklaşmasını emretti. Savaş alanındaki her şeyle kolayca başa çıkabilen Mo Xie, Rüzgar Şeytanı’nın onun dengi olamayacağını düşünüp çabucak ona kilitlendi.

Rüzgar Şeytanı, Elemental Dünyası’ndan -rüzgar tipi- orta hizmetçi seviyesinde, en saf rüzgar güçlerini kavramış bir ruh hayvanıydı. Rüzgar büyüleri yaptığında, onunla başa çıkması bir hayli zorlaşırdı.

Garip saçlarıyla karışık görünüşlü bir kafası olan yoğun fırtınalı bir bedene sahipti. Uzaktan bakıldığında yaşlı bir cadıya benziyordu.

“Zhiya!!” Rüzgar Şeytanı, Mo Xie’nin ona yaklaşmakta olduğunu fark etti ve aniden tiz bir çığlık attı.

“Huhuhu--”

Çığlığın ardından, Rüzgar Şeytanı’nın çevresinde düzensiz bir hava akımı oluştu. Bu fırtına havaya doğru yükseldi ve hemen Fan Yuan’ın beş metre uzaklığına kadar olan tüm kumu çekerek çamurlu bir fırtınaya dönüştürdü!

“Huhuhu---”

Fırtına oluştuktan sonra Mo Xie’ye doğru ilerlemeye başladı. Chen Zhuo’nun Camgöbeği Gözlü Canavarı zamanında kaçamayarak kaotik kumlar tarafından vuruldu ve havaya fırlatıldı.

“Hortum son aşamada, bu Rüzgar Şeytanı’nın yeteneği fena değil!” Hortum’u izleyen Chu Mu’nun yüzünde hafif bir gülümseme ortaya çıktı.

“Mo Xie, dümdüz ilerle!”

Emri aldıktan sonra, Mo Xie hızını arttırarak doğrudan güçlü Hortum’un içine doğru koştu!

Ayışığı Tilkisi’nin bu hareketi, herkesin gözlerinin sonuna kadar açılmasına neden oldu!

Camgöbeği Gözlü Canavar’ın boyutu, Mo Xie’den epey büyüktü. Buna rağmen havaya uçurulmuştu, peki bu narin tilki bu güce dayanabilecek miydi?

Mo Xie hızını arttırıp, Hortum’un menziline girince yıldırım gibi sıçradı!

Gümüş-beyaz kürkü, aniden kendine has bir güzellikle parlamaya başladı. Genelde yumuşak ve zarif kürkü değişip esnek ve dayanıklı oldu. Rüzgar ya da kum saldırısı ne kadar güçlü olursa olsun, Mo Xie’ye en ufak zarar bile veremezdi!

Mo Xie’nin hızı çok yüksekti. Böyle bir hıza sahipken, Hortum bile Mo Xie’yi havalandıramazdı!

“Hu!!”

Karanlık Saldırı’yla birlikte, Mo Xie’nin gümüş bedeni aniden beş metrelik Hortum’u delip geçti. Mo Xie’nin geçişinin ardından, hızla dönen Hortum bir anda durdu…

Bir sonraki an tüm Hortum durarak ortadan kayboldu!

Ayışığı Tilkisi’nin korkunç hızı, tüm izleyicileri alarma geçirdi!

Düşman ya da dost, herkes büyük bir inanmazlık hissederek çarpıcı Ayışığı Tilkisi’ne bakıyordu. Böylesine güçlü bir rüzgar büyüsü, saf hız tarafından dağıtılmıştı.

Takım savaşı, yirmi ruh hayvanına sahiplik ediyordu ve kimse, en çok ilgi çekecek olanın ne en yüksek tür seviyesine sahip ruh hayvanı ne de ikinci evredeki ruh hayvanları olmayacağını, bunun yerine altıncı seviye bir Ayışığı Tilkisi olacağını tahmin etmemişti.

Rüzgar Şeytanı, yakın dövüşte etkili bir ruh hayvanı değildi. Mesafe kapandığında hiç şansı kalmamıştı!

Çok geçmeden de Mo Xie tarafından ölümcül bir şekilde yaralandı. Bunun üzerine de, sahibinin onu ruh hayvanı bölgesine geri çağırmaktan başka şansı kalmadı.

En güçlü iki ruh hayvanı, Mo Xie tarafından savaş dışı bırakıldığında savaşın sonucu da kesinleşmişti. Karmaşık ve öngörülemez savaş, Guo Meng’in takımından dokuz ruh hayvanının yaralanması ve birinin ölmesiyle sonuçlanmıştı.

Cao Yi’nin takımından ise, sadece Ting Yu ve Chen Zhuo’nun ruh hayvanları yaralanarak savaş dışı kalmıştı. Diğer tüm ruh hayvanları, hâlâ yeterli güce sahipti.

Bu beklenmedik savaş çabucak izleyicileri bir tartışma içine sürükledi ve Chu Mu’nun Ayışığı Tilkisi tüm sahne ışıklarını çaldı!

“O çocuk biraz güçlüymüş gibi görünüyor. Guo Meng’in takımı o kadar da güçlü değildi ama kendilerinden bu kadar kötü bir takımı yenmekte sorun yaşamamalıydılar! Her şey, bir kişinin varlığıyla değişti!” Liu Zheng Chu Mu’ya bakarak Cao Yi’ye fısıldadı.

Cao Yi’nin kaşları da kırışmıştı. Şu anki davranışlarından, Chu Mu’nun Ayışığı Tilkisi’nin Ge Qin’in Pullu Yılanı’yla savaştığı zamankinden daha güçlü olduğunu anlayabiliyordu. İkinci evre bir ruh hayvanıyla ilgilenebildiğine göre, büyük olasılıkla Ayışığı Tilkisi de ikinci evredeydi.

“Yine de Eski Dost Cao endişelenmesin, onun ruh hayvanını geri çekmeyeceğine söz verdiğiniz sürece, tilkiyi öldürebileceğime eminim.” Liu Zheng, Cao Yi’nin keyifsiz hâlini görüp onun sırtını sıvazladı.

Cao Yi başını salladı, o da Wang Keluo’nun gücüne çok güveniyordu.

Savaşın bitmesinin ardından, Zeng Ze ameleleri dinlenmeleri için arena dışına çıkardı. Henüz ayrılmamıştılar, çünkü bir savaş daha yapacaklardı.

Dinlenme alanında da Chu Mu herkesin odak noktası oldu. Sonuçta Chu Mu olmasaydı, bu savaşı kazanamazlardı.

“Daha önce, Zhou Shengmo da dahil beş kişiyi öldürdüğüne inanmıyordum ama şimdi inanıyorum!” Daha önce hep huysuzlanan Chen Zuo tavrını hemen değiştirdi.

“Chu Mu, Ayışığı Tilkin ikinci evreye ulaşmış durumda, değil mi? Ama neden Acınası Görünüş’ün etkisi hâlâ onu altıncı seviyede gösteriyor?” diye sordu Feng Gu.

Daha önce, Chu Mu’nun çağırdığı Ayışığı Tilkisi’nin hâlâ altıncı seviyede olduğunu görünce, Feng Gu onun hâlâ dokuzuncu seviyede olduğunu düşünerek hayal kırıklığına uğramıştı.

“Acınası Görünüş de gelişti çünkü!” Chu Mu önemsemeden yanıt verdi.

Mo Xie’nin Acınası Görünüş’ü son aşamaya ulaştığından, bu gizlenme tekniği bozulmadığı sürece Mo Xie’nin kaçıncı seviyede olduğunu öğrenmek çok zordu.

Feng Gu hemen durumu anlayarak dedi ki: “Ruh hayvanının gücü bizimkilerden epey üstün görünüyor…”

“Chu Mu, Ayışığı Tilkin kaçıncı evrede ve kaçıncı seviyede?” Xin Xue hemen sordu.

Xin Xue güzel bir yüze sahipti. Daha önce herkes hayatta kalmak için mücadele ettiğinden kimse böyle şeylere önem göstermemişti.

Ama o gergin ortamdan kurtulmalarıyla ve kalpleriyle bedenlerinin biraz daha olgunlaşmasıyla birlikte, Xin Xue’nin yüzünün ve bedeninin güzelliği yavaş yavaş ön plana çıkmaya başlayarak herkesin ona az ya da çok hayran olmasına neden oldu.

Xin Xue, Chu Mu konusunda meraklıydı ve bu soruyu sorarken de daha nazik bir ses kullanmıştı…

Chu Mu güzel ve flörtöz Xin Xue’ye baktı, ama basitçe gülümsemekle yetinerek soruyu cevaplama zahmetine girmedi.