Bölüm 39: Savaş ve Anlayış

avatar
380 1

Cennet Hükümdarı'nın Günceleri - Bölüm 39: Savaş ve Anlayış




Kara Tayf’ın sesi dünyada yankılandığında tüm hayaletler bir anda durakladı. Roan kendi vücudundan yükselen öldürme niyetine şaşkınlıkla baktı. Öldürme niyeti öyle güçlüydü ki neredeyse fiziksel bir şekil alacaktı.

 

Öldürme niyeti sadece kendisinden gelmiyordu. Tüm hayaletler büyük bir öldürme niyeti saçıyordu. Her ne kadar çoğu herhangi bir zekaya sahip olmasa da!

 

Roan bunun neden olduğunu düşünmeye fırsat dahi bulamadan önündeki manzara 180 derece değişti. Önceden normal olarak nitelendirilebilecek bir davranış sergileyen hayaletler bir anda düşmancıl bir tavırla en yakınındaki hayalete saldırmaya başladı.

 

Aptallar, eşyalar, hayvanlar, eşsizler… Hiçbirisi bir istisna değildi. Hepsi en yakınındaki hayaleti yok etmek için saldırıyordu.

 

Roan bunun bir savaş olduğunu anladığında bir Aptal Hayalet çoktan ona saldırmıştı bile. Yarı saydam vücudunda sadece sivri dişleri bulunuyordu. Roan’a atıldığında bu dişler bir testere kadar keskin oldu ve Roan’ın omzundan bir parça kaptı.

 

Roan acı hissettiğinden dişlerini sıktı ve karşılık vermeye başladı. Benzer şekilde onun vücudunu ısırmaya ve tüketmeye başladı. Karşısındaki hayalet tamamen bir aptaldı ama Roan düşünebiliyordu. Bu yüzden birkaç saniye sonra hayaletin tamamını yok etmişti.

 

Hayalet yok olduktan sonra yeşil ve siyah renklerden oluşan küçük bir ruh parçası Roan’ın bedeniyle birleşti ve ona güç kattı. Roan bunun Kara Tayf’ın amacı olduğunu anlamıştı. Hayaletler birbirini tüketecek ve yavaşça güçlenecekti. Böylelikle geriye sadece en kaliteli hayaletler kalacaktı.

 

“Büyük ihtimalle bu bir sınav. En güçlü hayaletlerden birisi olduğumda ya da yeterince hayalet tükettiğimde bir şeyler benim için aydınlanacak.” Roan bu düşüncelerle bütün hayaletleri tüketmeyi kafasına koydu.

 

Gözlerini kapattı ve vücudunu hissetti. Kolları ya da bacakları yoktu. Ama içinde bir enerji birikmişti. Bu enerjiyi yönlendirmeyi ve vücudundan çıkarmayı denedi. Bunu yaptığında sağ omzundan küçük bir uzuv çıktı. Roan bu enerjiyi ne kadar çok elde ederse o kadar gelişeceğini ve vücudunun tamamlanacağını anladı.

 

“Bir tanesinden bu kadar oluyorsa, her uzuv için en azından on tane hayalet tüketmeliyim. Bacaklar için bu on beş ya da yirmi olabilir. Ardından bir eşya ruhu ile gücüme güç katarım.”

 

Roan gözlerini açtı ve en yakında birbirlerini tüketmeye çalışan hayaletlere atıldı. Hayaletlerin neredeyse tamamı en yakınındaki kişiye saldırıyordu. Tamamen ilkel bir içgüdüydü. Roan gibi düşünebilen birisi için bu aptallar basit bir yemekti.

 

Roan birkaç saniyede oraya vardı ve vücudunun yarısını kaybetmiş hayaleti tek hamlede yuttu. Bir hayalet yok olduktan sonra diğeri Roan’a saldırmayı denedi. Ancak ağzını dahi açamadan Roan onun kafasını yuttu. Başsız kalan vücudunu da hızla tükettikten sonra başka bir savaşın olduğu yere yöneldi.

 

Bir hayaleti tükettikten sonra güçleniyordu ama tek güçlenen o değildi. Hayaletler güçlenirken aynı zamanda zeka sahibi de oluyordu. Birkaç dakika içinde hayaletlerin yarısı bir diğer tarafından yutuldu ve geriye daha güçlüler kaldı.

 

Hayaletler arasında Roan gibi hareket eden yoktu. Roan yaralıları tüketiyor ve hayaletleri kendisine çekip diğerleri ile savaştırıyordu. İlkel hayvanları yönlendirmek, Yedi Yıldız ve diğer Usta’ları yanlış yönlendirmekten on binlerce kat daha basit ve kolaydı.

 

Bu stratejiyi takip ederek sadece on dakika da tüm uzuvlarını tamamladı.  

 

Uzuvlarını geri aldıktan sonra sağlamlık testi yapan Roan kafasını memnuniyetle salladı. “Şimdi bir kılıç alma zamanı.”

 

Roan eşya sınıfın yoğun olduğu bölgelerden birisine doğru koşmaya başladı. Garip bir şekilde bu oynak zemine rağmen dengesini mükemmel bir şekilde sağlayabiliyordu. Normal bir bozkırda koşmaktan farkı olmadığı için Roan otuz saniyede hedefine geldi.

 

Aptal hayaletlerin aksine eşya sınıfı çok daha sakindi. Asker sınıflar oldukları yerde duruyordu ancak General ve Kral seviyeler yüksek tansiyonlu savaşa tutuşmuşlardı. Yeşil ve siyah renkli kılıçlar her yerde uçuşuyordu.

 

Roan asker ruhların arasına girdiğinde bazı aptal hayaletlerin, kılıçları ısırmaya çalışırken kendi kafalarını kopardığını fark etti. Bunu fırsat bildi ve hızla o hayaletleri tüketti. Ardından kendisine en yakın silahlardan birisi olan kısa kılıcın sapını tuttu. Kılıç ilk başta Roan’ın kafasını kesmeye çalışsa da Roan onu kolaylıkla zapt etti ve etraftaki eşya ruhlarını kırmaya ve büyük kısmını kendisine, az bir kısmını da kılıcına vermeye başladı.

 

Onun gibi ilk önce silah edinen bir hayalet bulunmuyordu. Çoğu hâlâ en başında bulunduğu formda duruyordu. Ne uzuv çıkarmış, ne de kendilerini geliştirmişlerdi. Sadece ilkelce saldırıyorlardı.

 

Roan yarım saatte onlarca eşya kırdı ve kendisiyle kılıcını güçlendirdi. Hayaletleri yuttukça içindeki enerji büyüdü ve artık bedeninin taşıyamayacağı noktaya geldi. Roan başka bir hayalet daha özümseyemezdi. Bu yüzden vücudundaki enerjiyi boşaltmanın bir yolunu aramaya başladı.

 

Yıldız Enerji tekniklerini rehber olarak kullandı ve enerjiyi yönlendirmeye başladı. Enerji kendi vücudundan elindeki kılıca geçti ve kılıcı çok daha sağlam hale getirdi. Roan bunu fark ettiğinde bu enerjinin yıldız enerjisinden bir farkı olmadığını anladı.

 

Enerji kullanımı sadece kendisi fark etmemişti. Kendisi gibi güçlenen hayaletlerde enerjiyi vücuttan dışarı atmanın yolunu öğrenmişti. Kısa süre sonra etrafta patlamalar meydana gelmeye başladı ve hayalet ölümleri katlanarak arttı.

 

Roan büyük bir hızla gelişiyordu. Bir saatlik sürenin sonunda kendi vücudunu güçlendirmeyi ve kılıcını keskinleştirmeyi öğrenmişti. Farklı tekniklerde yapmaya başladığından gücü katlanarak arttı ve General Seviyeli hayaletleri bile geride bıraktı.

 

Keskin zekasını kullanarak onları tuzağa düşürdü, birbirleri ile dövüştürdü ve harap olduklarında onları tüketti. Bir saat daha geçtikten sonra yüzbinlere erişen hayalet sayısı yüze düştü. Aptal Sınıfı’nın en güçlüleri herkesi katletmişti.

 

Roan elindeki kılıcı kınına soktu ve rakiplerini inceledi. Hepsinin vücudu artık daha belirgindi ve vücutları onlarca metreye erişmişti. Roan gibi bir buçuk metrede duran başka bir hayalet yoktu. Eşya ruhları bile büyümüş ve bir bina boyutuna kadar gelmişlerdi.

 

“Geriye kalan hayaletler artık bir nebze de olsa zeka sahibi. Enerji kontrolüne bir nebze de olsa hakimler. Savaş deneyimleri korkutucu derecede. Önceki ilkeller gibi değiller.” Roan derin bir nefes aldı.

 

O sırada yirmi metreye erişen büyük bir aptal ruh ona doğru atıldı. Her hareketinde Roan’ın çevresi karardı ve gücü düştü. Bu hayalet, en nadir tipte olanlardan birisiydi. Kendi alanını oluşturmuş ve Roan’a karşı kullanmıştı.

 

Roan sıkıntıyı hissettiğinden onun koşu yolundan hızla uzaklaştı. Bundan sonrası çok daha meşakatli olacaktı. Geriye kalanlar oldukça güçlüydü ve birçoğu özel güçler keşfetmişti. Ancak Roan onlar gibi olmadığından şanslı değildi. O sadece diğerlerinden daha zeki ve çevikti. Başka bir ekstrası yoktu.

 

Roan’a saldıran hayalet, önündeki karıncanın kaçmasından dolayı öfkelendi ve yönünü değiştirirken tiz bir çığlık attı.

 

Bu çığlık Roan’ın bedenini titretmeye yetmişti. Geri kalanların hepsi Kral Seviyesi’ndeydi. Kitlelere olan etkileri muazzam derecedeydi.

 

Hayalet yönünü Roan’a çevirdiğinde öncekinden daha hızlı bir şekilde hareket etti ve Roan’ın önünde belirdi. Roan tepki dahi veremeden vücuduna sert bir yumruk yedi ve ipi kopmuş uçurtma gibi onlarca metre uzağa uçtu. Ama burada bitmemişti. Hayalet tekrardan hareket etmiş ve Roan’ın düşüş yerinden büyük bir tekme göndermişti.

 

Bu tekme Roan’ı öldürmek için yeterliydi.

 

Güm! Güm! Güm!

 

Roan’ın kalbi bir taramalı tüfek gibi attı. Bir saldırı yemeden önce refleks olarak yaptığı bir teknik olan Hayalet Beden otomatikman çalıştı. Aynı zamanda Hayalet Nefes, Hayalet Zihin Roan’ın isteği dışında çalıştı.

 

Roan çok hızlı gitmesine rağmen hava da bir takla atarak, döndü ve Hayalet Nefesi’ni kullanarak vücudundaki enerjiyi çevirdi. Vücudundaki enerji öncekinden yüzlerce kat daha hızlı bir şekilde harekete geçti ve çok daha büyük bir kuvvette ulaştı.

 

“HAYALET KILIÇ!”

 

Roan anlık bir aydınlanmayla kılıcını kınından çekti ve büyük bir kükremeyle hayaletin yumruğuna savurdu.

 

Bam! Bam! Bam!

 

Yumruk ve kılıç çarpıştığında hayaletin kafası gövdesinden uçtu. Roan kılıcını tekrardan kınına soktuğunda parlak gözlerle derin bir nefes aldı.

 

En sonunda anlamıştı!

 

“Burası en başından beri benim için var olmuştu. Bir hayaletin bedeninde olduğuma göre Hayalet’in Dünyası’nın içindeki teknikleri çok daha kolay yapabilmem gerekiyor. Ne kadar güçlü olursam o kadar çok şey görürüm ve bu dünyayı anlarım.”

 

Hayalet Beden kendisinin sahtesini oluşturmaya ve orijinal vücudu gizlemeye yarıyordu. Bu doğru yerde kullanıldığında hayat kurtarıcıydı. Biraz önce Roan sahtesini önden göndermiş, o yumrukla temas ettiği anda yumruğun üzerinden boğaza atılmıştı. Bu sırada Hayalet Hançer’i baz alarak Hayalet Kılıcı oluşturmuştu.

 

Elindeki kılıçta kısa olduğundan bu çok zor olmamıştı.

 

Hayaletin kafası yere düştükten sonra vücudu gazlara ayrıldı ve Roan’ın hayalet vücuduna girdi. Giren enerjinin haddi hesabı yoktu. Roan’ın gücü bir anda onlarca kat artarak tamamen Kral Seviyesi’ne girdi.

 

O anda Roan’ın gözleri açıldı ve her şeyi çok daha net görmeye başladı. Hayalet vücudunun fiziksel kuvveti eşi benzeri olmayan bir seviyeye geldi. Ancak asıl değişim zihnindeydi. Kral Seviyesi’ne girdikten sonra hayatta kalan, öldürmeye değmeyecek aptalların ona yalvardığını duydu.

 

Benimle konuşabiliyorlar mı?”

 

Roan buna odaklanmaya fırsat bulmak istiyordu. Ancak kendisi ile benzer bir güç seviyesine sahip bir hayalet ona doğru bir yıldırım misali atıldı. Elinde büyük bir orak vardı. Ayrıca oluşmaya başlamış yarı cüpepsi ve hafif parlak yeşil gözleri vardı.

 

“Azrail’leri taklit etmeye çalışıyor olmalı! Ancak…”

 

Roan, elini kılıcının kabzasına getirdi ve derin bir nefes alarak bacaklarını yaydı. Hayalet Beden, Hayalet Zihin ile entegre olarak bir bütün oluşturdu. Roan’ın gücü katlanarak arttı ve içindeki enerji bir volkan misali patlak verdi.

 

“Hayalet Adım, Küçük Bir Hayaletin Çırpınışı!”

 

Ayaklarının altında bir bulut oluştu ve ona hafiflik sağladı. Ona saldıran hayaletle arasındaki mesafe yirmi metreye indiğinde Roan orijinal yerinden yok oldu ve hayaletin beş metre üzerinde belirdi. Hayalet Bedeni kullandığından hayalet onu fark etmemişti.

 

En azından o öyle sanıyordu!

 

Ancak hayaletin gözlerindeki yeşil ateşin parlak vermesiyle Roan’ın vücudunu ikiye bölmek için orak yoktan varoldu. Roan’ın görüşü içerisinde olması gereken orak bir anda vücudunun üstünde ortaya çıkmıştı.

 

“Neler oluyor! Siktir!” Roan havada olduğundan vücudunu çeviremediğini fark etti. İşinin bittiğini anladığında gözleri tekrardan parladı.

 

“Hayalet Adım, Cennetten Kovulan Meleğin Yası!”

 

Roan’ın ayaklarının altında bir kanat ortaya çıktı ve Roan’a kaçması için bir basamak sağladı. Roan kanadı tekmelediğinde orağın saldırı menzilinden hayaletin omzuna indi.

 

“Hayalet Kılıç!”

 

Crush!

 

KEOOOK!

 

Roan’ın kılıcı kınından çekildiği gibi hayaletin kafasını gövdesinden ayırdı. Roan gücünü kontrol edemediğinden kılıçtan çıkan enerji yüz metre ötedeki başka bir hayalete çarptı. Ancak Roan ona fırsat vermeden, ilk saldırıyı kendisi yaptı ve Hayalet Adımı kullanarak, ayaklarının dibinde belirdi.

 

“Hayalet Kılıç!”

 

Roan önce ayaklarını kesti. Ardından diz çökmesiyle göğsünü kılıç kesikleriyle doldurdu. Bu hayalet bir insan şeklinde olduğundan zayıflığı boldu. Roan birkaç saniyede onun işini bitirdi ve çakma Azrail ile birlikte ikisinin enerjisini aynı anda emdi.

 

Aurası tekrardan güçlendi ve artık Kral Seviyesi’ni aşarak İmparator Seviyesi’ne dokundu.  



 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44420 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr