Bölüm 5: Roan Flame (V)

avatar
501 6

Cennet Hükümdarı'nın Günceleri - Bölüm 5: Roan Flame (V)


Bölüm 5: Roan Flame V

 

Roan gemiye bindikten birkaç saniye sonra imparatorluk sarayının arkasında bulunan bir konuta getirildi. Çeşitli testlere, kontrollere girdikten sonra Cassius ile birlikte insanlardan uzak bir yere gitti.

 

Gittiği yerde taş teşekküllü bir laboratuvar vardı.

 

Laboratuvarın içinde.

 

“Roan, evladım. Şimdi şuraya otur ve sakince bekle! Vücut ve enerji takviyesi vereceğim! Ardından seni başka dallarda deneyeceğim ve ilk günümüzü bitireceğiz!” Cassius, mavi eldivenlerini takarken konuştu.

 

Roan etrafa bakındıktan sonra usluca koltuğa oturdu. Koltuğun soğuk ve sert yapısını hissedince vücudu hafif bir tepki verse de, kollarını farkında dahi olmadan saran metal kollukları fark etmesiyle bu tepki yok olmuştu.

 

Roan şaşkınca baktı.

 

“Merak etme. Bunlar iğne yaparken herhangi bir sıkıntı oluşmasını engellemek için! İğne biraz can yakıyorda! Bilirsin. Güç kazanmak zordur!” Cassius bir çekmeceden şırınga aldı ve iğnesini taktı. “Bana biraz kendinden bahset. Edindiğin bilgilerden, hoşlandığın bir kız var mı? Ya da şuan hissettiğin duygulardan… Heyecanlı hissediyor musun?” sorularını sorduktan sonra başka bir tezgahtan sarı ve mavi renkli sıvılar alıp, karıştırdı.

 

Roan kafasını eğdi. “Heyecanda ne? Yoksa bir silah mı? Ancak konuşmanızın içindeki yere bakılırsa hissedilen bir şey. Hm.. soyut bir şey mi? ‘Canlı’ kelimesini içerdiğine göre canlıların hissettiği bir şey. Hissetmek farkına varmak demek.  Hm… garip bir kelime!”

 

“…” Cassius’un eli durakladı. Kafasını çevirdi ve aşırı şaşkın bir şekilde Roan’a baktı. “Heyecanın ne demek olduğunu bilmiyor musun? Hani bir kız sana yanlışlıkla frikik verdiğinde hissettiğin şey!”

 

Roan yeni bir şey öğreneceğini anladığından sevindi. “Kız da ne? Frikik derken ne demek istediniz?  Lütfen öğretin hocam! Öğrenmek istiyorum!”

 

“Çeşitli duyguları yaşadığında ortaya çıkan duygu yoğunlaşması durumu… Genellikle; sevinç, korku, kızgınlık, kıskançlık, üzüntü, sevgi gibi duygularda olur. Oldukça güçlüdür! Ancak geçicidir.” Cassius açıkladı.

 

“Sevgi? Kıskançlık da ne? Heyecanlanmak için bunların anlamını bilmeliyim! Böylelikle heyecanlanabilirim!” Roan mutlulukla gülümsedi. Duyguları yaşasa da anlamını bilmeyen, hiç sevgi görmemiş birisiydi. Kimse ona bir şey öğretmemişti. Ayrıca okudukları çoğunlukla bilgi veren şeylerdi. Ayrıca Momo sayesinde elde edebildikleri kısıtlıydı. Bu yüzden beden dili gibi bir bilim dalında yoğun çalışmalar yapsa da, sevgi, kıskançlık gibi terimlerin anlamını bilmiyordu. Onun anlamını açıklayan bir kitap yoktu. Ayrıca kızlar…

 

Onlar da neydi?

 

Roan öyle bir terimi sadece birkaç kitapta duymuştu. Ancak onlarda da sürekli inledikleri yazıyordu. Bundan pek emin olmadığından dolayı cevap vermek istememişti.

 

“Sana bunların en baştan mı öğretmek zorundayım? Annen ne boklar yiyordu? Sana kimse bakmadı mı? İki yaşındaki çocuk bile daha çok şey biliyor.” Cassius alayla konuştu ve yeşil bir sıvının içinde bulunduğu iğneyle Roan’ın yanına geldi. “Her neyse! Sevgi şu anlık ihtiyacın olan bir şey değil! Kıskançlık da eziklikten başka bir şey değil. Heyecanlanmak ise… sadece engel olur ve başını belaya sokar. Kızlar ise… göğüs kafesinin üzerinde iki büyük et parçası olan herkes kızdır. Güzel kokarlar, yüzleri ve vücutları zariftir. Erkekler onlara bayılır.”

 

Roan’ın kafasında birkaç resim oluştu. Ancak bunlar arasında Lilibeth ya da yaşıtı kızlar yoktu. Alice ve gördüğü kısıtlı sayıdaki büyük göğüslü kadındı.

 

“Genç prenses erkek mi? Oh… Bir erkekle evlenmek istemiyorum! Eğer çok iyi olursam ve o beni hak etmezse, onunla evlenmek zorunda olmam! Değil mi?” Roan ‘kız’ kelimesinin anlamını bilmese de, erkeğinkini bilmeyecek kadar kara cahil değildi. Onların pipisinin olduğunu biliyordu. Kendisinde de bir tane vardı. Arada büyüyordu. Garip bir canlıydı. Kontrol edemediği için kesmeyi bir çok kez düşünmüştü. Ancak Momo’nun isteği üzerine vaz geçmişti.

 

Cassius’un yüzü karardı. “Lütfen bunu dışarı da söyleme! Genç prenses seni insan kavurmasına çevirir!”

 

“Pekala! Öğretmenim ne diyorsa!” Roan mükemmel bir öğrenci gibi kafasını salladı.

 

Öğretmenim ne kadar bilge! Benim 9 yıldır ulaşamadığım gizli bilgileri hiçbir şeymiş gibi söyledi! Onunla tanışmam benim için büyük bir şans.

 

“Pekala! Şimdi, bayılmamaya çalış.” Cassius acı bir gülümsemeyle elindeki şırıngayı Roan’ın şahdamarına sapladı.

 

Roan’ın düşünceleri dağıldı ve ilkel içgüdüleri yerini aldı.

 

“GHHHHHHHAAAAA!!!!”

 

****

 

Bu son aşısı değildi. Roan bir hafta boyunca, nefes dahi almadan her saat takviyeler aldı. Çeşitli sıvılar, gazlar, teknolojik aletler vb. şeklinde aletler üzerinde kullanıldı.

 

Bir hafta geçti.

 

Roan karanlık bir odadaydı. Elinde kırmızı renkli büyük bir kitap vardı. Etrafta herhangi bir ışık olmamasına rağmen, Roan sıkıntı çekmiyordu.

 

“…”  Anlamsız gelebilirdi ancak Roan’ın tüm hayatını anlatan bir ifadeydi. Cassius ile karşılaşınca mutlu olacağını ve dışarıda gezebileceğini düşünüyordu. Ancak durum hiçte öyle değildi. Sanırım rahat bir hayat yaşamak için oldukça çalışması gerekiyordu - ki bu uğraşlar başkaları içindi. Ve bunun karşılığında Roan’ın hissedebileceği tek şeydi: “…”

 

“Çoktan 71 saat geçti. Yakında kapılar açılacaktır. Böylelikle son teste geçeceğim. Ondan sonra da rahatlayacağım ve eğitime başlayacağım.” Roan durumundan çok şikayetçi değildi. Fiziksel vücudu yüzlerce kat güçlenmişti. Artık sıradan bir yetişkin kadar güçlüydü. Bu bile onun bunlara dayanması için gerekli bir şeydi.

 

“Dokuz yıl boyunca her zaman düşünüyorum… Çıktıktan sonra ne yapacağım? Kurtulursam ne yapabilirim? Rahat olacak mıyım? Çıkabilecek miyim? Tsk.”

 

Güldü. “Daha kendimi bile tanıyamıyorum. Gerçekten çok güçsüzüm ve bilgisizim. Kendime sorduğum soruların cevaplarını veremiyorum bile!” kendine bir çok soru sormuştu. Varlığının amacı, hedefleri, değeri ve kim olduğu ile ilgili. Ölünce geriye bir şeyler bırakabilecek miydi? Ya da rahat bir şekilde ölecek miydi?

 

Karanlıkta olmasına rağmen kitabı okumaya devam etti.

 

Zaman yavaşça geçti ve iki saat geride kaldı.

 

Kapı hala açılmamıştı.

 

Roan durumu anlamadı. Acaba burada olduğumu unuttular mı? Saray’da çok fazla kişi var. Her ne kadar benimle ilgilenen kişiler az olsa da, hepsi oldukça bilge kişilerden oluşuyor. Kadınların vajeynaya sahip olduğunu bile biliyorlar. Büyük ihtimalle beni sınıyorlar. Ne kadar dayanacağımı ölçüyorlar.

 

Roan’ın parçalanmaya başlayan iradesi çelik duvar haline gelene kadar iyileşti.

 

***

 

“İkinci prensten bir haber var mı?” Cassius yuvarlak masanın etrafında toplanmış beş kişiye seslendi. Hepsi mavi renkli, sade bir cüppe giymişlerdi. Ellerinde rütbelerini belli eden yelpazeleri vardı. Hepsi saray öğretmeniydi.

 

“Kıdemli Cassius, İkinci Prens son zamanlarda epey hareketli. Uluslararası ticaret yollarındaki haydutları etkisiz hale getirerek büyük bir liyakat puanı elde etti. Ayrıca neredeyse Üst-Sınıf Büyücü… Sadece 20 yaşında olmasını düşünürsek, Flame ailesinin Alice’inden çok daha yetenekli…” Cassius’un hemen karşısında duran ak sakallı yaşlı adam huzursuzca konuştu. Elindeki mavi yelpazeyi hafifçe sallayarak kendisini yellendirdi. “Taht oyununu kazanacak en muhtemel aday olarak görülüyor. Ayrıca son zamanlarda Cennet’e giriyor. Simülasyonlarda ustalığı ile biliniyor. Cennet Yolu isimli VRMMORPG oyununda Ateş Tanrısı olarak da biliniyor. İmparatorluğa büyük bir şan getirmekle birlikte, haberi olmayan kişilere Blaze İmparatorluğu’nun ihtişamını gösteriyor. Bu genç prensesin durumu daha da zorlaştı.”

 

Cassius kaşlarını çattı. Durum onlar için kötüleşmişti. 2. Prens daha fazla güç kazanırsa Genç Prensesi kesinlikle ortadan kaldıracaktı.

 

“Sapphirus ailesi bu duruma nasıl bakıyor? Anlaşmalar imzalandı mı?” Cassius, hemen solunda duran üçüncü yaşlı adama baktı. Adam diğerlerinden daha farklı bir auraya sahipti. Diğerleri bir okyanussa, o bir akarsuydu. Hiçbir şey onda iz bırakamazdı. Onun için bir şeylerin değişmesi, nefes almaktan daha olasıydı.

 

Sakin bir şekilde ağzını açtı. “Sapphirus ailesi duruma tarafsız bir şekilde yaklaşıyordu. Taa ki, Genç Hanım Sapphirus aşık olana kadar. Önemsiz ve acımasız bir velede aşık olmuş. Ve bu velette 2. Prensi destekliyor. Durum anlaşılacak kadar açık. Sapphirus ailesi artık düşmanımız. Bu yüzden planı hafiften devreye soktum. Umarım bir itirazınız yoktur?” bunlar onun için oldukça normaldi. Gençken de oldukça sakin ve yetenekliydi. Sakinliği kaybetmeyen belki de tek kişiydi.

 

Kimse bir şey söylemedi.

 

Cassius bir süre sonra konuştu. “Flame Ailesinin tavrını ortaya koymak istemiyor gibi. Aile içi ilişkileri var. 2. Prense kaptırmadan önce harekete geçmeliyiz. 3. Büyüğün eşini kaçırın ve Jett’in odasına atın. Onlar aptal olsa da, saçma bir şekilde kutsanmış bir nesile sahipler. Bunu kaçırmayın.”

 

3. Büyük olarak bahsettiği kişi Diego’ydu. Oldukça aptal birisiydi. Yaşlanmış olsa da eşine oldukça düşkündü. Karısı ise onun 3/1’i kadar yaşlıydı. Yani birkaç nesil gençti.

“Bu bizi tehlikeye sokmaz mı? Asil haneler fark ederse, yanımıza gelmek konusunda tereddüde düşerler.” Bir yaşlı adam konuştu. “O yaşlı aptalın karısına ne kadar düşkün olduğu belli. Görüntülere inanmayacaktır ve bizim kuklamız olmayı reddedecektir. Ayrıca karısından olma bir çocuğu var. Onu kırmak kolay olmayacaktır.”

 

Cassius bir süre sustuktan sonra alayla gülümsedi.

 

“Kim çocuğun o aptaldan olduğunu söyledi?”

 

Boom.

 

Öğretmenler şaşırdı. Aile içi evliliğin normal olduğu bu dönemde ensest ilişkiler o kadar nefret toplamazdı. Ancak, Flame ailesini en yetenekli üyelerinden birisinin babası olarak düşünülen kişi aslında bir gavatsa, işler değişirdi. Diego’nun kontrol edilemeyecek öfkesi es geçilse dahi, halkın baskısı ve öğretmenlerin saldırısı sayesinde parçalanırlardı.

 

İkinci kıdemli öğretmen sakalını sıvazladı. “Bu oldukça önemli bir bilgi. Yaşlı aptal oldukça saldırgandır. Kesinlikle kan akacaktır. Kaldı ki, son zamanlarda araştırmalarımız sonucu ortaya çıkan gizli araştırma tesisi var. Sapphirus ailesi son zamanlarda haddini aşmaya başlamıştı. Mallarına çökmek için fırsatımız olacak.” Derin bir nefes aldı. “Bizim tarafımızda olmayan herkes düşmandır. Genç Prensese düzenlenecek saldırılar kısa süreliğine keskin bir artış yaşayacaktır. Korumayı artırmalıyız.” 

 

Cassius araya girdi ve sakince konuşmaya başladı. “Akademinin ikinci döneminin başlamasına daha var. Eğitimler tamamlanacaktır o zamana… Sizden ne haber? Nitelikli birisini buldunuz mu?”

 

“Evet, herkeste birisi var.” İkinci kıdemli sakin bir şekilde gülümsedi. “Gölgeleri kontrol edebilen bir Büyücü… Suikastçilerin korkulu rüyalarından. Onu bir aylık kısa sürede ne kadar eğitebilirim bilmiyorum, ancak temel şeyleri kapması için yeterli bir süre…” 

 

Cassius kafa salladı ve bir süre daha konuştuktan sonra herkesi dağıttı. İyi haberler olduğu gibi kötü haberlerde olmuştu. Ancak yapabileceği bir şey yoktu, tek yapması gereken prensesi korumaktı.

 

Roan mı?

 

Aklından çıkarmıştı bile. İlgilenmesi gereken çok daha önemli şeyler vardı. Öncelikle Sapphirus ailesini ele geçirmek için gerekli dökümanları ayarlamalıydı. Ayrıca çeşitli çöpleri ayıklamalıydı.

 

 ***


03/08/2021 - 15:32







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44422 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr