21.Bölüm

avatar
662 0

Brian - 21.Bölüm


Zaten Brian'ın kazandığı bilgi birikiminden payını alan Yeku, bunun sayesinde çok eskiden yaşadığı milyarlarca yıllık ömrünün küçük bir kısmını hatırlayabiliyordu. Bir süre sonra kendi de 100.seviyeye aniden atladığında Brian'a dönerek "Korkulacak bir şey yok. Az önce öldürdüğün canavar sana kendi bedenin üzerinde büyük bir kontrol verdi. Önceden de yapabiliyor olsanda şuan hiç enerji harcamana gerek olmadan yapabilirsin. İstediğin gibi şekil değişebilir, ilüzyon yeteneği olmaması şartıyla en güçlü kişileri bile gerçek şeklinin o anki şeklin olduğuna inandırabilirsin." Brian bunu çok severek mutlu olmuş fakat her şeyin burada bitmediğini de aklından çıkartmamıştı. Toprağı iki elini birbirinden zıt yönlere çekerek yarmış ve aşağı doğru inişe geçmişti. Burada gördüğü tüm madenler gerçekten özeldi. Gümüşler bol bol vardı ve 95.seviyeye oranla çok daha iletken bir özelliğe sahipti. Daha bir çok güçlü madeni 1 hafta daha toplayan Brian şehir merkezine gitmişti.

Merkezde kalenin altına toprak elementini kullanarak rahatça girmiş ve 2 kilometre aşağısında oluşturduğu büyük odada bir enerji jenaratörü yapmaya başladı. Bu oluşturacağı ilk jeneratör olacağı için gelecek imparatorluğunun başkentinde olmasını istemişti. Kazandığı büyük bilgi hazinesini ve 1 haftalık kazandığı tonlarca farklı farklı madeni kullanarak 1 yıl yer altından çıkmayan Yeku ve Brian güzel bir iş çıkartmıştı. Yeku güçlü yalıtkan madenlerin içine gümüş kablolar dizerek tüm şehri ardından tüm köylerin altını döşemişti. Tüm alt yapı ve jeneratör hazır olduğunda Brian ilk denemesini yapmak için jeneratörün içine bir kaç yüz ton 100.seviye kömürünü yerleştirip aktif hale getirdi. Bu jeneratör hem dumanı hemde kömürü kullanarak enerjiyi üretecek ardından kendi kendine enerjiyi döndürerek arttıracak bir mekanizma ile oluşturulmuştu. Brian geri çekilip bir süre bekledikten sonra doğayı kötü yönde etkilemeyen ve hiçbir kayıba uğramadan enerji üreten jeneratörüne gururla bakıyordu.

Hızlanmaya ve sonunda tam kapasiteyle çalışmaya başlayan jeneratör kendine gelmişti. Hızla enerji üretimine ve depolamaya başlamıştı. Etrafında milyonlarca yıl dolmayacak kadar büyük enerji depoları varken Brian'ın aklı orada kalmayacaktı. Hemen yukarı çıkan Yeku ve Brian, Brian'a ait tüm toprakların üzerine gece lambaları, küçük ev ışıkları gibi bir çok pek işe yaramayan elektronik cihazlar dizmeye başladı. Hepsi evlere ve sokaklara bağlandığında 1 ay geçmişti. Daha sonra Brian ve Yeku kabloları evlere ve lambalara bağlamasıyla tüm cihazlar tam kalasite çalışmaya başlamıştı. Evdeki çocuklar hatta yetişkinler bile duvarlarındaki garip tuşa basarak lambayı yakıp söndürüyordu. Bundan hoşlandığı her halinden belli olan halka mutluca bakan Brian'ın zihnine birden elektrik ile yapılabilecek milyonlarca kombinasyon girmeye başladı. İlk iş tarlalara gidip otomatik tarla sürücü ve hayvanların ürünlerini toplayıp besleyen cihazlar ortaya çıkartan Brian Yeku ile beraber tüm şehre bunları yaydı. Halk bununla öncekine oranla çok daha mutlu olmuştu fakat şimdide kazandıkları ekinler çok bol olduğu için ellerinde kalmaya başlamıştı. Brian başka ülkelerle ticaret ağı oluşturmak için havalandı ve uzaklaştı.

100.seviye hızı ile bir kaç saniye içinde başka büyük bir krallığa ulaşan Brian onlarla ticaret anlaşması yapabilmek için kralla buluştu. Kral ciddiyetle Brian'ın karşısına geçerek "Sen şehir lordu, nasıl olurda bir kralla hiç bir haber göndermeden buluşma talebinde bulunursun?" Brian gayet ciddi cevabını verdi. "Şehrimde ilgilenmem gereken bolca iş vardı. Özürlerimi kabul edin. Elimizde bol miktarda kaliteli yiyecek var ve satabilecek pek bir yerimiz yok. Sizinle basit bir anlaşma ile ticaret anlaşması imzalamak istiyorum." Brian'ın talebiyle gözleri büyüyen kral çektiği yemek sıkıntısını kolayca giderebileceği için mutluydu. "Taleplerini söyle." Brian sakince "1.talebim aramızdaki yolu bizzat ben yapacağım. 2.talebim yolumda uygulayacağım aydınlık aurasından rahatsız olmayacaksınız. 3.talebim ise benimle sadece aydınlık auralılar ticaret yapabilecek. Aurasının temizliğine göre alacağı indirimler olabilir. Tabii sadece kısıtlamalar yok güzel bir madde ise sizden herhangi bir vergi almayacağız." Kral 3 maddeden biraz rahatsız olurken son maddenin güzelliğiyle anlaşmayı hemen kabul etti.

Brian doğruca ormana gidip 50.seviye bölgesinde sadece kısa süre yaydığı aurasıyla bulduğu büyük madeni tamamen parmağındaki yüzüklerin içine bölüştürdü. Madenleri bir süre inceledikten sonra bol miktarda değerli madenlerin olduğunu gören Brian mutluca kendi şehrine gitti. Şehrinin bariyerine girmeden yüzüğündeki koca bir dağ boyundaki tüm madenleri dışarı çıkardı. Kilometrelerle ölçülebilecek koca dağı eriten Brian sıvı hale getirdiğinde sadece garip siyahımsı renkte bir sıvı elde etti. Şehrinden ticarete girdiği krallığa kadar yol çeken Brian elinde kalan az miktarda yol malzemesinide oluşturduğu yolun kenarlarına yerleştirerek güzel bir görsellik verdi. Tüm yolu aydınlık aurasıyla sardığında her şey hazırdı. Ticarete ilk dakikada başlayan halktan biri krallığının surlarından çıkıp bir süre tahta yolda ilerledi. Bu hızla ilerleseydi belki bir kaç ay sonra ulaşacağı şehre Brian'ın oluşturduğu onca değerli madenle beslenmiş yola çıkan adam bir kaç dakikada şehre kadar gelmişti. Hız karşısında dili tutulan adam hemen ticarete başlamıştı.

Ticaret sorununuda hallettiğini düşünen Brian Yeku ile beraber elektrikle daha kullanışlı bir şey oluşturabilmek için bir kaç ay sessiz bir odada çalıştılar. Milyonlarca elektronik devre bilgisini zihnideki bilgi odası sayesinde zaten kazanan Brian bir kaç ay sonunda iletişime çok yararlı olacak bir kutu yapmayı başardı. Çok az maden harcayan bu telsiz telefon elektriğe olan ihtiyacını yerden çekerek hallediyordu. Yeku ile Brian ayrı odalarda bir süre denedikten sonra hiçbir kusur bırakmadıkları iki telefonu çoğaltmaya başladı. Topraklarındaki insanlara yetecek kadar telefon yapmak uzun sürecekti. Brian ve Yeku yaptıkları her telefonu dikaktle ve incelikle yaptıklarında tam 1 yıl yer altında kalmışlardı. Sonunda çıkan ikili halka telefonları dağıttı.

Herkes telefonun görevini ve çalışma şeklini kısa sürede çözdüğünde yaşam daha kolay bir hâl aldı. Brian artık kralla konuşarak görevini bitirdiğini söylemek istiyordu. Şehirden çıkıp hızla krallığa girdiğinde krallığın nüfusunda bir azalma görmüştü. Kral birden Brian'ın karşısında belirdi. "Brian, yaptığın tüm yenilikleri gördüm. Gelişimin yavaş olmayacak ki zaten topraklarımdaki tüm şehirlerle büyük bir ticaret ağı kurmuş olman hatta diğer krallıklarla bile güçlü bir ticaret ağı kurmuş olman bunu gösteriyor. Sana verdiğim görevi başardığına göre artık D düzey komutanlar arasında olabilirsin ama benim gözümde S düzey komutanlarımdan bile daha yukarıdasın." Brian aldığı övgülerle mutlu olarak yeni görevini istedi. "Görevin sadece ikimizin hükmünü sürmesini sağlayacak kadar toprağı fethetmek. Sana ilk önerim en batıdaki Ptory şehir lordunu yenmek ve şehrini almak. Henüz 80.seviyede." Brian kabul ederek batıya doğru yola çıktı. Kralın söylemesine gerek yoktu aslında. Zaten hangi şehirleri alması gerektiğini ticaret ağları sayesinde ezbere biliyordu.

Sonunda şehre ulaşınca 80.seviye şehir lorduyla karşılaşmış ve bir süre konuşmadan sonra savaş yoluyla onu yenerek şehri almıştı. Ardından "Şehirdeki tüm kötü auralı kişiler için son uyarı hemen burayı terk etsinler ve krallığa taşınsınlar yoksa kendileri için kötü olur." Dedi. Sesi şehrin etrafındaki tüm köylerde ve şehirdeki kötü auralı kişilerin zihninde çınlamıştı. Birden onlarca kişi koşmaya ve yüzlerce kişi uçmaya başladı. Bir süre bekledikten sonra herkes gidince aydınlık bariyerini oluşturan Brian şehir ve köydeki tüm insanları hoş gelişimlerine bırakarak kendi başkentine gidip yakın olan güçsüz şehirleri bir bir almaya başladı.

Yaklaşık 1 aylık sürede ele geçireceği tüm şehirlerle arasında olan ilişkiyi olması gerektiği düzene getirerek her seferinde savaş yoluyla şehirleri alan Brian, güçlü olan şehirlerle arasını iyi tutmaya devam ediyordu. Bir kaç küçük anlaşma ile diğer şehirlerin arasından geçirdiği yüksek seviyeli hammaddelerle yaptığı yolları bağladı. "Sonunda krallığın içinde büyük bir toprağa sahip olduk Yetu." Dedi Brian. Yetu gayet sakince "Bu henüz başlangıç. Gezegenimiz büyük ve senin bu gezegen dışında daha gidecek çok yerin var." Brian son söyleneni anlamamış olsada pek umursamadan şehirleri arasında oluşturduğu yolların altından kablolarını geçirerek tüm şehirlerini dolaşmıştı. Bu onun için zor değildi. Herkes telefona sahip olduğu için cavarlar yüzünden ölen kişilerin sayısı büyük oranda düşmüştü. Artık nüfus hızla yükselebilirdi. Şehirleri daha çok insanı farklı farklı krallıklardan çekerken bundan çok memnun olan Brian vergileri yükseltmemekte kararlıydı. Herkes zaten şuanki halinden memnun iken vergi alması Brian'ın işine yaramazdı. Brian başkenti olarak gördüğü ilk ele geçirdiği şehrine gidip yerin bir kaç kilometre altına herhangi bir yarık açmadan girdi.

Yüzüğünün içindeki tüm zırhları ve önceki bedenlere ait altın yüzüklerini çıkarttı. Altın yüzüklerini kendi yüzüğüne aktardığında hem altın yüzüğünün genişlediğini hemde altınlarının artıp birleşerek daha az yer kapladığını gözlemledi. Daha sonra yerdeki binlerce zırhı kendi zırhıyla birleştirebilmek için zırhının üzerindeki yuvarlak siyah küreyi aktif hale getirdi. Küre beyaza döndü ve zırhı beyazlaştırıp tekrar karardı. Saniyeler içinde bir kaç yüz kere aynı şey olduktan sonra zırh küçük çıkıntılar kazanarak daha hoş bir görünüm alırken aynı zamanda beyaz bir renge dönüştü. Brian bu zırhını öncekinden çok daha fazla sevmişti. Açtığı toprak odayı kapayıp yukarı çıkan Brian Yetu ile şehirden uzaklaştı. Kral ile bir süre muhabbet eden ikili güzel planlar oluşturmaya başlamıştı. Kral çok iyi bir strateji geliştirmişti.

Kral Brian'ı ilk fark ettiği gün kendi krallığının surlarına giderek en üst düzey komutanlarını yerleştirmişti. Onlara Brian hakkında bilgi verdikten sonra "Bu krallıktaki kimsenin dışarıya Brian hakkında bilgi sızdırmamasına dikkat edeceksiniz." Demişti. Tüm büyü üzerinde büyük bir gelişimi olan güçlü komutanlar emre uymuş ve gelen giden herkesin davranışlarını dikkatle izlemişti. Şüpheli herkes ölüyor diğer krallıklardan gelen farklı farklı amaçlara sahip hiçbir casus canlı geri dönemiyordu. Sonunda zamanı gelmişti. Kral Brian'ın omzuna elini koyarak "Bugüne kadar gördüğüm en hızlı gelişime sahip çocuk sensin. Elinden geleni yap ve beni gururlandır." Brian kralın ricalarını ve oluşturduğu stratejilerini kabul ederek hiç bir ekleme yapmadan oradan uzaklaşmıştı.

Krallığın surları içerisinde hızla yol alan Brian yol üzerinde şeklini değiştirerek bir uzun toplu bir saça sahip az önceki zırhının bedenine tam oturduğu hoş bir kız görünümünü almıştı. Bunun iki sebebi vardı. İlki her ne kadar kazandığı yeni bilgi odası sayesinde etrafındaki insanların ilüzyon becerisine sahip olup olmadığını anlıyor olsada onu farketmiş olup olmadığınıda etrafına yayacağı garipseme hissine sahip aurayı görebilmek içindi. İkincisi ise gideceği diğer büyük krallıkta sinsi oyunlar oynayarak kendinden daha yüksek seviyede olan bir şehir lordunu öldürmek içindi. Her ne kadar gideceği yerdeki amacı sadece toprakları ele geçirmek olsada seviyesinide geliştirmeden durmak istemiyordu. Sonunda kendi krallığına yakın büyük bir krallığa inen Brian eskiden deve kuşu tarzı bir görünüme sahip olan fakat şuan kabarık tüylü erkek bir kaplan olan Yetu ile küçük şehirlerden birine girdi.

Güzel görünümlü bir hana giren Brian han tezgahının önüne oturarak hancıyla bir süre bakıştı. Hancı karşısındaki kadının üzerindeki zırhı yüzünden korkarak "Ne istemiştiniz hanım efendi?" Dedi. Önceden bu ülkenin kralı ile kralın kendi dillerini bildiği için rahatça konuşabiliyordu fakat şuan bu hancının dediğini nasıl anladığını çözememişti. Yetu kısaca "Bilgi odası." Dedi. Mutlu olan Brain ses tonunu ayarlayarak "Bu ülkenin kralı ile bir süre konuşmak istiyorum." Dedi. Zaten içeri girdiğinden beri çıt çıkmayan han Brian'ın sesiyle dahada sessizleşmişti. Nefes alma sesleri bile duyulmuyordu. Herkes o sesi bir kez daha duymak istiyordu. "Seviyenizi ben bile göremediğime göre seviyenizle zaten kralın yanına kadar gidebilirsiniz. Daha sonra kral karşısındaki uslübunuzu doğru tutarsanız istediğiniz neyse iletebilirsiniz." Brian karşısındaki kişinin 90.seviye olduğunu görünce dediklerini uygulamayı kabul etmişti. "Teşekkür ederim." Dedikten sonra handan ayrılan ikili kralın sarayına ulaştı.

Asıl hedefi kendinin bu topraklara girdiğini belli etmek olan Brian amacına ulaşmıştı. Handaki tüm müşteriler handan seviyelerinin verdiği hızı kullanarak hızla herkese haber vermiş ve ikilinin güzelliğini bu topraklara yaymıştı fakat hala kimse topraklara yeni giren bu güzel kadının ismini bilmiyordu. Kralın sarayına sanki yıllarca asil yürümek için eğitim almış iki asil gibi yürüyerek ulaşan ikiliyi gören nöbetçiler saygıyla kenara çekilerek yol vermişti. Brian kralın huzuruna çıktığında kral tahtından hiç kalkmadan konuşmaya başladı. "Seni bir yerden tanıyor gibi hissediyorum. Bana ismini söyle." Kral gayet ciddi bir ifade ile tehdit edercesine isim istemişti. Seviyesinin ve zekasının getirisiyle hızlıca bir isim bulan Brian "İsmim Oleh, Oleh Leol. Bir gezginim bu yüzden hanlardan yayılan dedikodulardan beni duymuş olabilirsiniz." Yeni ismiyle uzun bir süre geçirmek zorunda kalacak olan Oleh bundan pek rahatsız değildi. İnsanlar onunla saygılı konuşmaya devam ettikçe rahatsız olmayacaktıda. Kral elini bir süre çenesinde gezdirerek düşündükten sonra "Olabilir. Her neyse ne istiyorsun?" Dedi. Heyecanını bastırarak konuşmaya başlayan Oleh "Bir maceracı olarak şehir lordlarına meydan okuyup toprak sahibi olabilir miyim?" Dedi. Kral bir süre kızı süzdükten sonra "Her ne kadar 100.seviyeye girmiş olsanda hâla kavrayabildiğini düşünmüyorum. 100.seviyeyi kavramayı başarmış herkes bu dediğini yapabilir. Eğer yinede çok istiyorsan 100.seviye olmuş bir adamımla ölümüne dövüşmek zorundasın." Oleh gayet sakince bu teklifi kabul etti. Karşısındaki büyük bir kraldı. Sadece 100.seviyeye yeni geçmiş ve yükselme hızı zayıf olan birini rahatlıkla feda edebilirdi.

Bir süre sonra kasları bedenini kocaman gösteren büyük bir adam Oleh'in karşısına çıktıktan sonra uzun bir süre kahkaha attı. Daha sonra kahkahasının ardından gelen incelmiş sesiyle "Senin gibi küçük çıtkırıldım baba parasıyla gücüne ulaşmış aptal bir kız ile mi dövüşeceğim? Bari sadece serçe parmağımı kullanayımda adil olsun." Söylediklerinden sonra tekrar dayanamayarak gülmeye başladı. Oleh ise hakaretlere sinirlenmiş olsada henüz o kadar sinirleneceği bir hakarete uğramadığı için sakin bir şekilde durdu. Kral öfkeyle yerinden kalkarak parmağını şıklattı. Sadece parmaklarının arasından yayılan ses ile duvara yapışan adam bir süre sonra kral tarafından tekrar iyileştirilerek "Benim karşımda kendini bu kadar kaybedecek kadar aptal olman ölmen için gayet yeterli bir sebepti. Ancak bunu ben yapmayacağım." Kral hiddetle konuşmuş olsada Oleh'in onu yenebileceğinden hâla emin değildi. Sadece Oleh'ten akan kararlılıkla buna inanabiliyordu.

Kral, Oleh, Yetu ve Oleh'in karşısına çıkacak adam ile onun ayısı arenaya gitmişti. Arena savaşı ve daha çok Oleh'i görmek isteyen insanlarla dolmuştu. Kral savaşı başlatmak için konuştuğunda kimseden çıt çıkmıyordu. Zaten arenaya gelenlerden kimse şu ana kadar ses çıkartmamıştı. Bu çok rastlanan bir durum değildi fakat Oleh bunu umursamamıştı. Sadece amacına çok hızlı yaklaştığını hissediyordu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44564 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr