Bölüm 1: "Istırap içinde bir kalp"

avatar
391 2

BİR EFSANEDİR BU - Bölüm 1: "Istırap içinde bir kalp"


Bölüm 1: “Istırap içinde bir kalp”,

   Son 30 yıldır herhangi bir savaş veya yağma olmamıştı. Huzurluydu bu topraklar. Yıllar geçtikçe savaştan geriye kalan kişiler ve onların aileleri birlikte yaşamış ve sayıca çoğalmışlardı. Birçok yeni birey aralarına katılmıştı. Bazıları evlenmiş ve çocuk sahibi olmuşlardı. Kasaba da çok nadiren ilginç bir şey olurdu. Bazen erkek çocukları büyüklerinin hikayelerini dinler ve bir savaşçı olduklarını hayal ederek büyürlerdi.

 

  Akim de böyle büyüyen çocuklardandı. Ama artık çocuk değildi bu sene yirmisine girmişti. Yetişkin bir adamdı, kendi yaşıtları evlenmiş ve çocuk sahibi olmuşlardı. Ama elinde de değildi onları kıskanmamak, başkalarının çocuklarına her baktığında içinde buruk acı hissederdi. Sevgilisi olan Lileone ’ i beklemekten başka çaresi bulunmuyordu.

 

Lileone’ in babası köyün yaşlısıydı ve herkes ona oldukça saygı duyardı. Ve daha evlenmeleri için onay vermemişti, görüşebilirlerdi ama evlenemezlerdi. Kızını hala ufak bir kız olarak görüyordu babası ve gitmesine gönlü el vermiyordu. Ama zamanla kendini ikna edecekti çünkü kızı Akim ’i her gördüğünde yüzüne yerleşen o gülümsemeyi aklından atamıyordu. Bugün onları çağırıp onay verdiğini söyleyecekti.

 

 

Lileone heyecanla kasabanın dışına doğru hızlı adımlarla ilerliyordu. Babası dayanamamış ve ağzından kaçırmıştı. Artık Akim ile evlenebilirdi çünkü babası onay vermişti. Babasının olayı şu şekilde açıklanabilirdi;

Babaları bir nevi kızlarının hamisi olurdu ve onu korurlardı. Hem onun hamisi hem de efendisi gibi de denilebilirdi. İnsanlarda kadınlar her zaman ikinci planda olsa da değerlilerdi ve sevilirlerdi. Ama evlendikleri zaman bu görevi kocası olacak adam devralırdı. Bu sebeple seçimin iyi olması gerekliydi.

 Ve Lileone ‘in babası Leon oldukça uzun süre bu konuyu düşünmüştü tek evladı olan kızını korumak ve onu geleceğe hazırlamak onun göreviydi. Akim eski bir asker olan Albatros ‘un oğluydu, Albatros on yıllarca askerlik yapmış ve onlarca savaştan sağ çıkmış bir çavuştu. Ordu disiplini ile oğlunu eğitmiş ve ona kılıç kullanmayı, ata binmeyi ve okçuluğu öğretmişti. Kıdemli bir asker kadar yetenekli olduğunu durmadan dile getirirdi ve en sonunda oğlu onu yenmeye başlamıştı bu onun en büyük gurur kaynağıydı hem bir çiftçi hem bir asker hem de bir erkek evladı vardı.

  Leon bir savaşın yaklaştığını kabaca biliyordu uzun süreli barışlar pek sık gerçekleşmezdi insanlar için. Azılı düşmanları elfler ile sürekli savaş halindeydiler ve bir elf gördüklerinde onu öldürmeden bırakmazlardı. Elfler insanların doğal düşmanlarıydılar. Ve bu kaostan kendisinin sağ çıkıp çıkamayacağını bilmese de en azından kızının güvende olmasını ve hayatta kalmasını istiyordu. Bu sebeple Akim ’e onay vermişti. Belki o kızını koruyabilirdi.

 

 

 Dışarıdan Lileone ‘in sesini duyan Akim uzandığı yatağından hemen fırladı, son günlerde sevgilisini görememişti ve onu oldukça özlemişti. Kapıyı açınca karşısında sarı saçlara sahip uzun boylu ve güzel yüzlü bir kız duruyordu. O sevgilisiydi. Sarı saçları büyükannesinden geliyordu savaş zamanında bir elfin tecavüzüne uğramıştı. İnsan kanı ne kadar baskın olsa da Lileone ‘in güzelliği elflerden gelmekteydi ve saçlarının sarılığının kaynağı o olaydı. Aynı babası gibi sarı saçlıydı.

 Akim sürekli Lileone ‘i gördüğünde bu düşünce aklından çıkamıyordu. Onu koruması gerektiğini ve canını verse bile böyle bir şey olmasına izin vermeyeceği gerektiği konusunda söz veriyordu kendine.

  Soluk soluğa gözüken Lileone al al olmuş yanaklarını gizlemek istercesine başını eğmişti. Ve usulca sevdiği adama seslenmek için dudaklarını oynattı;

-Akim bugün çok mutluyum sana çok güzel haberlerim var gel de dışarıda konuşalım.

-Elbette güzellik, her zamanki gibi erik ağacının altına o zaman.

 Akim’ in elinden tutan Lileone onu çekiştire çekiştire erik ağacına sanki sürüklüyordu. Tatlı bir telaş vardı üzerinde belli ki vereceği haberler oldukça onu heyecanlandırmıştı. Akim’ in yüzüne bir gülümseme oturmuştu yoksa babası onay mı verdi diye düşünmeden edemedi.  Kalbi küt küt atıyordu. (Sonundaaaaa diye çığlık atası vardı :P)

Eskiden yerleştirdikleri iki taş bulunurdu erik ağacının altında hep gölgeliğe Akim otururdu ve karşısına da sevgilisi otururdu. Lileone’ in saçlarına vuran rüzgarı ve güneşi izlemek onu büyülerdi. Her zamanki yerlerine oturmuştu iki aşık el ele tutuşuyordu.

 Akim’ den bakışlarını kaçırmadan hemen söze girdi Lileone:

-        Bugün babam ile konuştum ve seni çağırmamı istedi. Nedenini oldukça ısrar etmem sonucunda öğrendim sonunda sana onayını verdi. Sabahtan beri beni bir hayal etsene yerimde duramıyorum ilk sana söylemem lazımdı. Buradan sonra da gidip diğerlerine anlatacağım.

-        Özellikle de Handy’ ye…

Diyerek gülümsedi Akim. Handy sürekli evlendiği adam hakkında hava atardı Lileone’ a, en iyi arkadaşı olsa da gerçekten çekilmez buluyordu bunu. Belki de kasaba da kılıç tutmayı bilen tek genç adam onun sevgilisiydi ama hala evlenememişlerdi. Bu yüzden bu haberi verinde Handy’ in tepkisini görmek için sabırsızlanıyordu.

Akim:

-        Çok mutluyum sevgilim ama bir sorun var. Babam hala kervanda biliyorsun onun gelmesini beklemeliyiz. Ne zaman gelir bilemiyorum ama gelir gelmez babana biat edecek ve hediyemi sunacağım.

-        Ben de bu cevabı bekliyordum baban zaten bizi onaylıyor bunu birkaç defa dile getirdiğini söyledin ani bir sıkıntı olmamalı.

Pis pis gülümseyen Lileone Akim’ in bacağından içeri doğru elini kaydırarak kulağına eğildi:

-        Acaba sevgilim benim için nasıl bir hediye hazırladı bana söyler mi?

 Yavaşça eli hareket ettirmeye başladı ve Akim’ in tepkilerini izliyordu. Merakına yenilmişti öğrenmeliydi. Yüzü kızaran ve soluğu düzensizleşen Akim:

-        Canım durman gerek şu an pek müsait bir zaman değil ama söyleyeyim babam ona can borcu olan birisi varmış ve ondan bir rica da bulundu ve mana kullanabilmeni sağlayabilecek bir yemiş varmış onu almak üzere yola çıkmıştı senin sandığın gibi erzak almak için değil.

-        Sen ciddi misin? Öyle mucizevi bir şey mi varmış. Tam olarak ne oluyor ne işe yarıyor ayrıntılı bir şekilde anlatsana benim bildiğim yalnızca gözcüler ve büyücüler büyü yapabilir.

-        Olay şu babam savaş zamanında bir savaş beyini kurtarmış onun yanına gitti zaten. Bu yemişleri eğitimlerde başarı gösteren ya  da yetenek sahibi olduklarını düşündükleri kişilere vererek basit büyülerde ustalaşmaları için bir fırsat verirlermiş.

(Y.N: Bakın bu zamanlar bilinmeyen zamanlar olarak anlatılıyor, yani doğru bilinen yanlışlar yanlış bilinen doğrular olabilir. Kitaba gerçekçilik katmak için böyle bir şey yapıyorum bilginiz olsun.)

 

-        Bu muhteşem, gerçekten hariiikaaa !! Handy’ nin yzünü görmek istiyorum ne tepki verecek acaba??!

-        Hop hop hop dur bakalım kimseye söylememelisin. Bu gizli kalmalı gereksiz sorunları önlemeliyiz. Şu an anlamıyorsun ama çocuklarımız bile mana kullanabilecek şekilde doğacak. Ya istemediğimiz insanlar duyar ise !? Bu gizli kalmalı bana kimseye anlatmayacağına dair söz vermelisin.

-        Tamam tamam söz veriyorum oldu mu?

-        Bu hediyenin yanında 20 duka ve bir gerdanlık vereceğim. Yemişi gizlemek için. Hem de bana bir şey olursa seni idare edebilmesi için. Babam annem için vermiş zamanında annem ölmeden önce bana vermişti bunları.

Bir an için dalmış gitmişti Akim uzun bir süre önce on bir yaşındayken annesini kaybetmişti. Bir salgın başlamıştı kasabada insanlar kara kabarcık demişlerdi adına bu hastalığın. Çok zor bulaşsa da hastalanan birisinin hayatta kaldığı görülmemişti. Mana kaynaklı bir hastalık demişti babası tecrübelerine göre bu tür hastalıkların çaresi bulunmuyordu.

 Akim’ in melankolik halini gören Lileone yavaşça sevgilisini sarıldı:

-        Bu hediye benim için daha kıymetli sevgilim, annenin umutlarını ve senin bana olan sevgini gösteriyor. Üzülme sevgilim kader her zaman tekerrür etmez ve biz mutlu olacağız.

-        Biliyorum güzellik ama elimde değil annemin konusu açılsa her zaman o güler yüzlü kadını hatırlıyorum ve içim burkuluyor. Neyse güzellik hadi sen git diğerlerine de anlat bunları. Akşam olmak üzere ve seni daha fazla tutarsam babana ne derim.

Diyerek gülümsedi Akim ve Lileone’ ı ellerinden tutarak kaldırdı. Alnından öptü sevdiği kızı:

-        Hadi bakalım güzellik git şimdi.

-        Tamam sevgilim ama yarın sabah buradayım beraber yemek yiyelim.

-        Elbette güzellik

Ellerini bırakan Lileone yola doğru yürüdü ve yavaşça gözden kayboldu.

 

 

-1 AY SONRA-

 Lileone’ un babasından onay aldığından beri bir ay geçmişti. Akim’ in babası Albatros her şeyi erkenden hazırlamak için yola çıkmıştı ve bugün kasabaya sonunda varacaktı. Üç aydır yoldaydı hem erzakını hem de oğlunun evliliği için gerekli hediyeyi almak üzere çıkmıştı yola. Hediye işin şimdi halletmez ise araya kış girecek ve bir sonraki sezona kadar kasaba da durmak zorunda kalacaktı. En azından kafasındaki şey buydu. Her şeyi önceden hazır etmek istemişti.

 Ama kasabaya varır varmaz oğlundan sevindirici haberleri almıştı…

 

Y.N: Beni bilen bilir daha önceden birkaç seri yayınlama girişimim oldu ama pek beğenmediğim için o serilerin devamını yayınlamadım. Ama bu sefer ki seri farklı olarak önceden tasarlamadığım bir seri doğaçlama yazıyorum. Bu sebeple hikaye ilerledikçe ara ara karakterlerin ve dünyanın tanıtıldığı kısımlar yayınlayacağım.

Bu dünya oldukça farklı bir evrene sahip ve bizim kültürümüzü de içeren bir dünya olacak ama tarz olarak wuxia vb.  novellere benzemeyecek. Mesela ATG ‘de olan alemler ya da level gibi şeyler bu romanda yok net bir güç skalası yok, ya da uber üper süper power uplar yok teknikler yok sadece varoluşsal güçler var. Büyüler ve kılıç sanatları (teknik değil) var. Falan filan işte okuyun öğrenin.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44382 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr