Bölüm-2 Başlangıç Part-2

avatar
860 19

Başlangıç - Bölüm-2 Başlangıç Part-2


"Eh n'olsun abi her zaman ki gibi takılmacalar. Sende durumlar ne alemde. " dedi peçeteyi lavabo kapısının önündeki çöp kovasına atarken. 


"N'apalım be yat kalk novel oku, aynı. " dedim lavabonun hemen yanındaki personel odasına yönelirken. 


Kapıyı açıp içeri geçtim. İçeride kıyafet dolabı, bir masa sandalye bide askılık dışında başka bir şey yok. Dolabın kapağını açıp kendi t-shirtimi alıp üstümdeki siyahla değiştirdim. 


Odadan çıkıp içecek dolabından suyu alıp kafaya diktim. 


Kasa koltuğuna baktım da bizim kahve çeşitlerinin yapımından sorumlu 30 yaşındaki Muhammed abi kollarını sandalyeden sarkıtmış, bacakları uzalı sanki her şeyini kaybetmiş gibi kafasını tavana dikmiş bakıyor. 


Yine birileri bunun kalbini kırmış kesin. Ahh ahh bu yaşta hala sağdaki soldaki kızla takılırsa tabi böyle olur. Neyse şunun keyfini az bir şey yerine getireyim de kendine gelsin. 


Ona doğru yürüyüp dibinde durdum. Elimi kaldırıp yüzünün önünde bir kaç defa sağa solla sallayarak "Hoy Hoy ne bu haller böyle abi. Bu sefer hangi zalımın kızı kırdı güzelim kalbini." dedim. 


Nasıl bir haldeyse artık oralı bile olmadan sadece göz ucuyla bana bakıp "Niye kimse bu güzel kalpli abini sevmiyor" dedi hafiften gözleri dolarken. 


Ahanda olmadı şimdi bu. Burada ağlarsa şu çakma kızıl sıkıntı çıkarır. Teselli edercesine elimle omzunu sıvazlayıp "Hohoy hadi hadi boş vereceksin abicim senin güzel kalbini göremeyenleri. Gel de cafeyi açmadan sigara yakalım. " dedim kolundan tutup kaldırırken. 


Alttaki çekmeceden bir peçete alıp gözünü silerken" Haklısın abicim en iyisi boş verip bir sigara yakalım. "dedi. 


Ona bir gülümseme savurup" Aynen öyle abicim. Bak, hem benle Can var. Biz senin güzel kalbini görüyoruz ya. "deyip yan tarafta masaları silerken bize çaktırmadan bakan Can'a koz kırptım.


Can da ayak uydurarak" Boş ver abi boş ver, sıkma canını değerini bilmeyenlere. Biz bize yeteriz abicimm."dedi elindeki bezi silkelerken. 


Muhammed abinin kolundan tutup dışarı çıkarken Can'a baş parmağımı kaldırdım. 


Muhammed abi arka cebinden sigara paketini çıkarıp bana bir dal uzatırken" Sen niye içiyorsun ki abicim bu zıkkımı. "dedi. 


Bana uzattığı sigarayı alıp yaktım. Derin bir nefes alıp dumanla beraber geri verirken" Bilmem, hayat mı desem kendimi kardırıyor muyum desem. "dedim yoldan geçen insanlara bakarken. 


Bana yandan bir bakış atıp" Sen niye kız arkadaş falan yapmıyorsun. "dedi sigaranın dumanını tüttürürken. 


Ona hafiften gülümseyip" Benden uzak Allah'a yakın olsunlar abi. "diyerek sigaradan yeni bir nefes aldım. 


" Deme öyle abicim sende gençsin sonuçta. Böyle tek başına nereye kadar gideceksin. "dedi eliyle hafiften omzuma dokunurken. 


Ona cevap verecekken arkamızdan" Beyler muhabbetinizi bölmek gibi olmasında müsadenizle cafeyi açabilir miyiz artık. "dedi arkamızdan bize kibarca seslenen Melike hanım. 


Normalde ne zaman tek başıma sigaraya çıksam atarlı atarlı konuşur bu şefimiz. Ama Muhammed abinin yanında kibarlaşıyor. Ki nedeni de Muhammed abinin ondan çok daha uzun süredir burada çalışıyor oluşu.


Sigarasını kapının önündeki izmaritliğe bastırıp söndüren Muhammed abi "Tamamdır şefim geliyoruz. "deyip içeriye doğru yöneldi.


Bende sigaramı söndürüp arkasından içeriye geçtim.


Marcus Cafe'nin hafta içi ve sonu açılış saati 08.00 kapanış saati ise 20.00'dir. Cafenin personeli olarak bizler izin günleri hariç her sabah saat 7 de gelip saat 8 e kadar cafenin genel hazırlıklarını hallederiz.


"Tamam millet dizilin lütfen." diyen şefin karşısında Muhammed abi ve Can'la yan yana dizilip onun konuşmasını bekledik.


Hafiften boğazını temizleyen şef "Bugün pazartesi pek kalabalık olmayacağız büyük ihtimalle, yine de her zaman ki gibi bugünde sizden sıkı çalışmanızı rica ediyorum." dedi.


Bizde hep bir ağızdan" Hay hay Şefim "dedik.


Gözünü üstümüzde gezdirip" Gülümsemelerinizi takınmayı unutmayın. "deyip Can'a bakarak devam etti "Özellikle sen Can parlak gülümsemenle etrafı her zaman yaptığın gibi aydınlatmaya devam et" dedi Can'a baş parmağını kaldırırken.


"Emriniz olur efendim" dedi Can, hafiften eğilip eliyle reverans yapıp parlak gülümsemesini takınırken. 


Şef Can'a bir gülümseme savurdu. Yandan Can'a bakış attım. Gülümsüyor ama ne gülümseme, resmen etrafa ışık saçıyor. Daha fazla bakarsam gözler elden gidecek. Kafamı çevirip Muhammed abiye baktım. 


Oda gülümsüyor da nasıl desem. Sanki biri onu zorla gülümsemesi için tehdit etmiş gibi. Ahh abi ahh seni üzen zalımın kızları yansın. Şefe baktım, gülümsemesini korumakta zorlanıyor gibi Muhammed abiye bakarken. 


"Tamamdır o zaman, hepimize şimdiden kolay gelsin." diyen şef, cafenin kapısını tam açıp kasa kısmına yöneldi. Muhammed abide kasanın hemen yanındaki çay ve kahve çeşitleri hazırlanan bar kısmına ruhsuz ruhsuz yöneldi. 


Ben ve Can'da masaların üzerlerini kontrol edip eksik bir şey var mı diye kontrol ettik. Fazla bir vakit geçmeden orta yaşlarda bayan bir müşteri geldi.


Can müşteriye doğru yönelip parlak gülümsemesini savururken "Cafemize hoş geldiniz hanımefendi ne arzu ederdiniz acaba. "dedi. 


Kadın, Can'ın parlak gülümsemesine dalıp gitmiş. Ses seda yok. Ah Can ahh milletin evini yakacaksın eninde sonunda. 


Kadının kendine gelebilmesi için Can'ın ona birkaç defa seslenmesi gerekti. 


" Ah, afedersiniz bir an daldım. "gülümseyip devam etti" Acaba Türk kahvesi alabilir miyim. "dedi Can'a bağlanmışçasına gülümserken. 


" Tabi ki, hemen getiriyorum hanımefendi." diyen Can bar kısmına yöneldi. Kadında hala arkasından bön bön bakıyor. Bir kaç defa hafifçe kafasını salladıktan sonra masalardan birine yerleşti. 


Böylelikle saat 12 ye, yani öğle yemeğine kadar ki olan çalışma maratonumuz başladı. 


Bugün Şefimizin dediği gibi pek kalabalık olmadı. Saatime baktım 12.05 geçiyor. Lavaboya geçip elimi yüzümü yıkayıp kuruladım. Müşterilere kahve hazırlayan Muhammed abinin yanına gidip "Muhammed abi acıktın mı?" dedim hafiften bar tezgahına yaslanırken. 


Kahveyi cezveden fincana doldururken "Acıktım abim ne yiyelim ne istersin" dedi fincanı alıp altlığıyla beraber küçük servis tepsisinin üstüne koyarken. 


"Valla bana hiç fark etmez. Can'ada bir sor...." daha lafımı bitiremeden dışarıdan kıyamet kopmuşçasına bağırış çağırışlar geldi. Muhammed abiyle irkilip aynı anda  kafamızı sesin geldiği tarafa çevirdik. 


Dışarıda insanlar yüzlerine yansıyan dehşetle kafalarını yukarı kaldırmış deli gibi bağırıp sağa sola kaçıştırıyor. Her yere gölge çökmüş. Sanki kara bulutlar toplanmış da tüm ışığı alıp götürmüş. 


Muhammed abiyle dışarıya koşturduk. Kapının yanındaki Can'a "Can n'oluyor lan." dedim. 


Can irkilerek dehşete düşmüş yüz ifadesiyle kafasını yukarıdan bana çevirip "A-Abi sanırım boku yedik. "dedi parmağıyla gökyüzünü işaret ederken. 


Tam ensesine şaplağı yapıştıracakken kafamı kaldırıp gökyüzüne doğru mal mal bakmaya başladım. Bu. Ne. Lan.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44548 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr