36. Bölüm - Çetin Kobold

avatar
804 0

Yeryüzünün Hakimi - 36. Bölüm - Çetin Kobold


Kın = Silah kılıfı. Kombo = Üst üste yapılan saldırıların tümü, hareketlerin bütünü.

 

Adel köy şeflerinin iznini isteyip dışarıya çıkarken Mertens ve Emila hala onun peşindeydiler. Tüm bu zaman boyunca tek kelime bile etmeden olan biteni kavramaya çalışıyorlardı, bir parçası olmadıkları bu konuya müdahil olmamışlardı.


--------

 

Biraz yürüdükten sonra hala onu takip eden ikiliye döndü,

"Sanırım takip ediliyorum" derken yüzünde hafif bir gülümseme vardı. O sırada çoktan kobold köyünün eğitim alanına varmışlardı.

 

Emila düşünceli görünüyordu,

"Savaşa mı gireceğiz? Hem de kimseye söylemeden, danışmadan.."

- Şimdiye kadar yaptığımızdan farklı bir şey mi yapacağız? Sadece savaş karşıtı fikirlerini söyleyeceksen almayayım, daha iyi fikirlerin varsa buyur. Korunaklı bir köyü ya da onlarca silahı bize karşılıksız verecek değiller. Duyduğun gibi 12 günümüz var, sonra tek başımızayız. Goblinler bize zaten 2 kez saldırdı, düşman olduklarını da anlamak zor değil. Buradan çıkmak istiyorsak yardıma ihtiyacımız var.

 

Emila gerçekten de ikna olmuştu ama böyle ani bir kararı hazmetmesi zordu. Öncelikle güvenli denilecek bir alan sağlanmıştı ve silah alacaklarını öğrenmişti, bunları kesinlikle öylesine vermezlerdi. Eğer dışarıda yaşayacak olurlarsa tekrar goblin saldırısına uğrayabilirlerdi de ama hala şüpheleri vardı.

"Ehh. Söyleyebileceğim bir şey kalmadı, tamamen haklısın ama o kadar gobline karşı nasıl kazanacağız? Kamptaki en iyi savaşçıları topladık ve 30 goblinle ancak başa çıkabildik, ya o büyük olan gibi daha çoğu gelirse?"

 

Emilanın şüphelerini dile getirmesiyle Mertens de geri kalmayacaktı,

"Evet bu biraz zor, bunları bir kenara bırakırsak koboldlar da bize yalan söylüyor olabilir. 12 gün sonra gidecekleri ya da buradan çıkış olmadığı gibi.. belki de sadece bizi savaşmaya zorluyorlardır."

 

Adel bunları çoktan düşünmüştü,

"Ehh, farkındayım bunun ama kampa gelen garip adamı unuttunuz mu ? O da aynı şeyleri söyleyip gitti, zamanınız yok zamanınız yok.. Ayrıca haritayı gördünüz burası kafesten farksız, bu dağları ya da denizi aşmak olası değil. Harita sahte olabilir derseniz geldiğimiz yoldaki ağaçların yerleri bile mükemmel oranla çizilmiş, her biri haritadakiyle uyuşuyordu ve dağlar da gözünüzün önünde. Yani sahte olduğunu hiç sanmıyorum.

Ve yarın kendi ordumuzu kuracağız, bu güne kadar kamptakilerin çoğu diğerlerinin kanını akıtarak kazandıklarıyla yaşadı. Yarın bu değişecek ve herkes kendi ayaklarının üzerinde durmayı öğrenecek, işte o zaman insan ordusunun karşısında kaç bin kişi olduklarının önemi yok.

Ayrıca birkaç planım var, bu savaşta kayıplarımız 0'a yakın olacak ama hepinizin arkamda durmasına ihtiyacım var."

 

Ordu kurulacağını duyan Emila ve Mertens'in gözleri parlamıştı ama kayıplarının sıfıra yakın olacağını özgüvenle söyleyen Adel'i duyduklarında kendilerini şaşkınlıkla birbirlerine bakmaktan alıkoyamadılar. Sonuçta sadece sıçanlarla savaşırken bile 10'dan fazla insanı kaybetmiştiler, goblin baskınlarında 6-7, örümcek mağarasında 50'den fazla insan yitirilmişti.

Biraz dikildikten sonra Adel tekrar konuşmaya başladı,

"İyi izleyin, eğitimde bunları yaptıracaksınız." demesiyle esneme hareketleri yapmaya başladı. O sırada, uyanan diğer keşif üyeleri de alana gelmişti.


Emila'nın kafası karışmıştı,

"Bu yaptıkların eğitimde ne işe yarayacak?"

 

Adel esneme hareketlerine devam ederken konuştu,

"Bunlar sadece hazırlık, bedenini alıştırmadan ağır eğitime girersen sakatlanırsın.." konuşmasının ardından birkaç tur koştu, daha sonra şınav.. O çalışırken diğerleri kenarda izliyordu,

"Dün yığılıp kaldığınızı hatırlıyorum, çalışmaya niyetiniz yok mu?" Adel son savaşta fark etmişti ki kondisyonları çok kötüydü, hazırlıklar bitene kadar yeterli kondisyona ulaşmaları gerekiyordu.

"Ehh, açız.. ve enerjimiz yok. Yarın başlayalım." Aniden taşlandığını fark eden Emila bir anlığına şaşırmıştı ama başarıyla eğitimden yırttı.

O sırada Mertens, yeni gelen keşif üyelerine savaş kararını açıklıyordu. Başta şaşırmış olsalar da anlaşmayı duyduklarında fena olmadığını düşündüler, tek endişeleri o dev alfalardı. Bunun haricinde ordu kurma fikri hepsinin hoşuna gitmişti, kampın geri kalanı yatarken sadece muhafızların tehlikeye giriyor olması onlar için iyi bir motivasyon değildi.

 

Adel kısa antrenmanını bitirdiğinde belindeki uzun hançeri çekti, kın*ından çıkan hançer sürtünmeyle hoş bir ses çıkarıyordu. Daha önce sadece bir kez kullandığı bir silahtı bu, o da elindeki mızrağın artık işe yaramaz olduğu bir anda yerde gördüğü küçük bir hançerdi. Hançeri nasıl kullanacağını çözmeye çalışıyordu, 'Mantıken küçük bir silah, hızlı ve ani olması gerekir..'

Önce birkaç kez silahı savurdu, 'Bir şey doğru değil gibi.' Kılıç gibi tuttuğu silahı bu sefer tam tersi şekilde tutup yukarıdan aşağı indirdi, sanki birini arkadan hançerliyordu. 'Yine değil.. mızraktan çok farklı.'

 

Adel alışmaya çalıştığı hançerle uğraşırken Mertens konuştu,

"Adel ben sana inanıyorum, sen olmasaydın buralara kadar gelmeyi bırak kampta bile birliği sağlayamazdık. Kendini bozmadığın sürece senin arkanda yer alacağım." Mertens'in güven verici konuşmasının arkasından diğer keşif üyeleri de desteğini belirtiyordu ama Emila bir süre sustu. Konuşmaya karar verdiğin de ilk sözleri Adel'i şaşırtmıştı.

"Özür dilerim Adel.."



Adel bir anda gelen özürle şaşırmıştı, çalışmayı bıraktı. 'Emila bir şey mi yapmıştı ki?'

"Hı? Ne için? "

- Ben.. senin bir hain olduğunu düşündüm, dahası diğerlerine de böyle söyledim.

+ Hain mi, neden bir hain olayım ki?

 

Emila onun arkasından böyle konuştuğu için biraz utanmıştı, yüzünü yere indirdi.

"Çünkü.. geçmişini hatırlayan tek kişi sendin ve savaşmayı da biliyordun. Bu kadar insan arasından başka kimse hiçbir şey bilmiyordu. Ben de düşündüm ki sen bizi buraya getiren kişisin ve hiç hafızanı kaybetmedin.."

 

Adel biraz olsun anlamıştı, sonuçta 600 küsür insandan sadece kendisinin ayrıcalıkları var gibi görünüyordu.

"Ehh, bunun için seni suçlamıyorum ve özür dilemene gerek yok. Şimdi gerçeği biliyorsan sorun etmeme gerek yok."

- Evet, bu savaşta ben de senin arkanda olacağım. En azından kendimi böyle affettirmeme izin ver.

 

Adel buradaki tüm keşif ekibinin desteğini almış olmanın tatminiyle hafifçe kafasını salladı. Mertens yenigelenlerin saygı duyduğu isimdi ve Emila ise kamptaki kadınların gözünde parlayan, gurur duydukları hemcinsleriydi. Hatta keşfe çıkmadan önce Luan'ı yenip onun alay konusu olmasına bile sebep olmuştu.
Bu ikisinin desteği oldukça önemliydi, onların dışında muhafızların arasında sözü geçen Klark da bu savaşa karşı çıkmıyordu. Böylelikle sorun yaratacak bir şeyin kalmadığının bilinciyle hançeriyle çalışmaya devam etti.

Adel eğitim alanında çalışırken uzaklardan bir gölge yaklaşıyordu, herkesin gözü gölgenin üzerine yöneldi. Gelen henüz yavru olduğu belli olan bir kobolddu ama yetişkinlerden çok da farklı değildi, elinde kınından çıkmış uzun bir hançer tutuyordu. Adel'in önüne kadar yürüdükten sonra yüzüne baktı, diğer koboldlar gibi huzursuz ya da korkmuş görünmüyordu. Hemen sonra hançerini işaret ederek,

- Guu..

 

Hançerini belinin sağ yanındaki kınına sokup hızlıca kınından geri çekti, silahı tersine tutuyordu ve çektiği gibi yüz hizasına savurdu. Tamamen ani ve temiz bir hamleydi, Adel o anda yavru koboldun ne yaptığını anlamıştı. Hançeri nasıl kullanacağını bilmediğinden ona yardımcı olmaya çalışıyordu bu kobold.
Biraz önceki hareket ani bir boğaz kesme hareketiydi ama kombo*nun sadece ilk kısmıydı. Aniden kından çıkan bıçak hedefin boğazını kesip geçiyor, daha sonra havada olan bıçak tekrar terse çekilirken hedefin kafatasına çakılıyordu. Bunun ardından birkaç farklı yöntem daha göstermişti..

Adel başta tek boğaz kesme hamlesi öldürmek için yeterli diye düşünüyordu ama bu sadece insanlar için geçerliydi. Buradaki yaratıkların o kadar kolay ölmediğini hatırlamıştı, bu yüzden iyi düşünülmüş bir hamle olduğunu kabul etti. Adel bir süre gösterilen teknikleri ard arda tekrarladı, yavru kobold yeterli olduğuna kanaat getirmiş olacak ki küçük bir hırıltıyla Adel'in üzerine atıldı.

Adel ve tüm bu zaman boyunca onu izleyen keşif ekibi aniden hareketlenmişti, her biri koboldun düşmanca bir hamle yaptığını düşünse de Adel hançerin ilk darbesini kolaylıkla karşılayınca eğitimin bir parçası olduğunu anlamışlardı. Sakin ve yavaş darbeler gittikçe hızlanıp sertleşmeye başladığında Adel yavaşça bu hıza adapte oluyordu.

Karanlık yeryüzünü yıldızların parlaklığı aydınlatıyor olduğundan ışığı yansıtan hançerler ışıldıyor ve sanki havada dans ediyorlarmış gibi görünüyordu.

Yarım saat kadar süren eğitimde silahların çarpışma sesleri gecenin sessizliğini bozuyor, seslerin dikkatini çektiği koboldlar eğitim alanının kenarında toplanıp dövüşen ikiliyi izliyorlardı. Kısa sürede yüzlerce kobold eğitim alanını çevrelemişti. Eğitimi bırakmayı düşünen Adel, bunun gibi koboldlarla etkileşime geçmek için iyi bir fırsatı tepmemek için vazgeçti.

 

Biraz sonra yavru kobold geri çekilip hançerini kınına geri soktu ve geride duran keşif üyelerini işaret etti. Adel arkasına baktığında ne anlatmak istediğini anlamıştı,

"2 mızrak verin bize.. Biriniz de yardımcı şefi bulsun.." dedikten sonra bir şeyler daha söyleyip birini gönderdi.

Adel aldığı iki mızraktan birini kobolda fırlattı, kobold mızrağı havada yakaladı. Elindeki mızrağı gösterip

"Bu.. mızrak" dedi.

- Gruu

+ Peki gruu olsun..

 

Adel muhafızlara verdiği eğitim gibi önce mızrak tutuşu ve duruşunu koboldun aklına kazımaya çalışıyordu. Dil bariyeri yüzünden biraz zorluk yaşasalar da kobold öğretileri hızlıca kavramıştı.Hemen sonra mızrakla yapabileceği hamleleri göstermeye başladı.

Herkesin aklına ilk gelen mızrağı saplamak oluyordu ama bu silahı kavradığında çok daha fazla meziyeti olduğunu anlıyorlardı. Örneğin mızrağın sadece tek ucu olmadığını fark ettiğinizde iki düşmana karşı bile mücadele edebilirdiniz, tabii biraz mızrak hakimiyeti gerekiyordu.

Ayrıca bir mızrak, yay dışında neredeyse tüm silahlara karşı avantajlıydı. Bunun sebebi bariz silah uzunluğundandı, her türlü silahın menzili mızrağı tutan insana yetişmek için yetersiz kalıyordu. Biraz sonra Adel, son eğitim olarak mızrağın iki tarafını da işlevsel olarak kullanmayı öğrettiğinde eğitim bitmişti.
Çevredeki kobold sürüsü ve keşif ekibi hala onları izliyorken, kobold köyünün üzerine güneşin ilk ışıkları vurmaya başlayalı bir süre olmuştu.

 

Bu kez Adel ilk hamlesini yapıp mızrağını koboldun bacaklarına savurdu, kobold hafiçe sıçrayıp saldırıdan kurtulmayı başardı. Saldırıdan kurtulduğu gibi mızrağını, mızrağı savurmak için öne eğilen Adel'e savurdu. Adel mızrağının sapını kullanıp bu saldırıyı engellese de bir an gecikse darbeyi yiyeceğini anlamıştı. 'Onu hafife aldım.. ve çok çevik. Kesinlikle diğerlerinden farklı.'

İkisi uzun bir süre birbirleriyle savaşmaya devam ettiler, koboldun inanılmaz gelişimi Adel'i şaşırtıyordu. Şimdiden mızrağı çift yönlü olarak kullanabilen koboldun ilerde çok daha iyi olması hiç de zor değildi. Yine de Adel'i zorlayacak seviyede değildi, sonuçta sadece yeni başlayan bir acemiydi ve Adel de ona fazla yüklenmiyordu.

Antrenman biraz daha sertleştiğinde kobold sürüsünden bağırışlar yükselmeye başlamıştı. Çarpışan mızrakların sesi, mücadeleyi kazanması için yavru kobolda yapılan tezahüratlara karışıyordu. O sırada kalabalığı yaran bir kobold eğitim alanına dalmıştı, sesini yükselttiğinde tüm seyirciler sustu.

- $%^"%"

 

Bu kobold diğerlerinden daha büyüktü ve dikkat çekiyordu. Köydeki az sayıda komutan kobolddan biri olduğu hemen anlaşılıyordu ve savaşan ikiliye doğru bağırıyordu ama Adel hiçbir şey anlamamıştı. Yavru kobold ise göz ucuyla bakıp hiçbir tepki vermemişti, hatta antrenmanda biraz daha sertleşmeye başlamıştı.

Adel bir şeyler olduğunu anlayıp bunu uzatmak istemedi, ileri bir hamle yapıp koboldun mızrağı tuttuğu eline ve mızrağa birer vuruş yapıp mızrağı bıraktırdı ve havada yakaladı. Böylece bugünkü antrenman bitmişti ve hızlıca yenilen koboldu gören seyirciler şaşkındı.

Öyle olmasaydı bile çoktan bir saati aşan bu antrenman Adel'in enerjisini sömürmüştü, bitirmek doğru bir karardı. Aç olduğundan köyün bir köşesinde pişen yemeklerin kokusunu da büyük bir iştahla alabiliyordu.

Komutan kobold, yavru koboldu yanına çekip konuşurken tüm köyde borazan sesi duyuldu. Biraz sonra tepedeki konaktan aşağıya gelen yardımcı şef ile köye yeni girmiş kalabalık aynı anda eğitim alanında buluşmuştu. Önde birkaç keşif ekibi üyesi ve yanlarında gönderilen koboldlar, arkalarında yüzlerce kamp sakiniyle buraya vardığında köydeki koboldlar yoldan çekilmişti.

 

Genç bir kızın sesi duyuldu,

"Adeeel"

Kalabalığı yararak gelen genç kız Ceyna'ydı, sarılmak için kollarını genişçe açmıştı ama çıplak üzerini görünce aniden durdu, biraz utanmıştı. Adel'in yanına ulaştığında yüzünde buruk bir sevinç vardı. 

"İyi olduğuna sevindim, geri gelmeyince başınıza bir şey geldi sandım."

 

Adel onun çocuksu yüzünü gördüğünde hafifçe gülümsedi,

"Ben de sağ olarak buraya gelmenize sevindi---"

 

Adel sözlerini bitiremeden bir ses yükselmişti,

"Liderlik için benimle savaş Adel.!"

 

------------

36. BÖLÜM SONU

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr