Bölüm 643 : Güçlü Lu Shiyou

avatar
3461 24

A Will Eternal - Bölüm 643 : Güçlü Lu Shiyou


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun’un gardiyanlıktan mahkumluğa geçişinden sonra geride kalan yarım ayda Dev Hayalet Şehri değişmişti. Şehrin üzerine çöken baskıdan eser kalmamış, ortalık yine tıklım tıklım, canlı bir hal almıştı. Çoğunluğun gözünde yayılmış olan o söylentiler adı üstünde ‘söylentiden’ ibaretti.



Bu sırada üç büyük klan eskisi gibi Dev Hayalet Şehrindeki tüm ruhları toplamaya devam etmekteydi. Aşağı yukarı her şey normale dönmüştü. Tek ufak farklılık normalde pek halka karışmayan on büyük markinin sık sık şehirde görünür oluşuydu.



Dış görünüş olarak şehirde bilhassa kayda değer herhangi bir şey yaşanmıyordu. Üç büyük klanın deva başpapazlarıysa inzivaya çekilmişti, hiç değilse klanların duyurusu bu şekildeydi.



Aslında o üç deva başpapaz gizliden gizliye göğe bakıyordu, adeta… bir şey bekliyorlardı.



Yedi gün daha geride kalmış, bu süreçte Dev Hayalet Şehri halkı olağan hayatlarıyla meşgul olmuştu. Hendeğin altındaki Şeytan Hapishanesinde bulunan Bai Xiaochun ise harika bir hayat yaşamaktaydı. Teknik olarak bir mahkum olsa da D Bloğunda özel muamele görmekteydi, öyle ki gördüğü muamele neredeyse gardiyanlık zamanlarından farksızdı.



Ayrıca bir numaralı karanlık engizitör oluşu gereği diğer üç bloğun sorgulama taleplerine karşılık vermeye devam ediyor ve hiçbir sorgulamada başarısız olmadığı için ünü giderek artıyordu.


An itibarıyla müdür yardımcısı ve B Bloğun on kaptanı etrafında toplanmıştı ve onların bloğuna götürülmekteydi.



“Kardeş Bai Hao, bize büyük bir iyilik yapıyorsun gerçekten. Bu Lu Shiyou hain pisliğin teki ve hangi yöntemi denersek deneyelim ondan zulasının nerede olduğunu öğrenemiyoruz.”



“Doğru söylüyor, Kardeş Bai Hao. Onu konuşturabilirsek sana ödül olarak yüzde otuz pay veririz.”
Grup bu tarz sohbetler eşliğinde Bai Xiaochun’a gülümsüyordu. Xiaochun bir hayli ünlenmişti ve tüm gardiyanlar zengin olmak için onunla iyi geçinmeye çalışıyordu.



Bai Xiaochun içten bir kahkahayla karşılık verdi: “Ah, hiç sorun değil, kardeşlerim. B Bloğun tek yapması gereken talepte bulunmak, ben ödül olsun ya da olmasın yardım etmek için tüm gücümü kullanırım.” 



Bu sözleri B Bloğu grubunu son derece memnun etmişti. Tabii ki Şeytan Hapishanesinde sürdürülmesi gereken gelenekler mevcuttu. Ve hem bu gelenekler gereği hem de iyi bir ilişkiye sahip olma amacıyla ne kadar kibarlık ederse etsin ona kesinlikle bir pay verilecekti.



Çok geçmeden D Bloğun dışına çıkıldı. Yol boyunca karşılarına çıkan her gardiyan gülümsüyor ve Bai Xiaochun’a selam veriyordu. Tabii ki o da bu selamları karşılıksız bırakmıyordu. Onun tarzı buydu, kendisine iyi davranan insanlara karşılığını verir, bu da insanların ondan daha da memnun olmasını sağlardı.


Kısa bir süre sonra vardıkları B Blok A Blok kadar büyük olmasa da D Bloktan çok daha büyüktü. Hücreler çok daha etkileyici, içlerindeki mahkumlarsa D Bloktakilere nazaran çok daha gaddardı.



Belli bir kafatası hücrenin önüne varıldığında müdür yardımcısı kibar bir şekilde, “Evet, işte geldik. Bundan sonrası sana kalmış, Kardeş Bai Hao.” dedi.



Bai Xiaochun da başıyla onay verip kollarını ardında kavuşturarak içerisinde Lu Shiyou isimli orta yaşlı ruh yetişimcisini barındıran hücreye baktı. Adam gayet rahat görünse de Bai Xiaochun’u gördüğü anda gözleri bir nebze irileşmişti; sonuçta bir numaralı karanlık engizitörle ilgili söylentiler onun da kulağına ulaşmıştı.



Gülümseyen Lu Shiyou yumuşak bir ses tonuyla dedi ki: “Benimle vaktini harcamana gerek yok. Ben o ağzı sıkı tiplerden değilim. Ama yetişim basamağım mahvoldu ve ölüyorum. On yıldan fazla yaşayamam. Bu yüzden Şeytan Hapishanesinin karşılayabileceğine emin olduğum bir talebim var, malum çok güçlü insanlarsınız. Rahatımın yerinde olması için her gün yüz güzel kadın yetişimci istiyorum. On yıl sonra ölüm döşeğinde olduğumda size zulamla ilgili tüm detayları vereceğim.”


Bai Xiaochun bu sözleri tamamen duymazdan geldi ve gardiyanlardan birine hücre kapısını açtırdıktan sonra içeri girerek etrafı siyah dumanıyla kuşattı.



B Bloğu gardiyanları anında heyecanlanmış, Lu Shiyou’nunsa soluğu kesilmişti. Adam gözlerini Bai Xiaochun’a dikerek, “Ne yapıyorsun!? On yıl beklesene işte! Ölmekten korkuyor falan değilim. Ama istediğimi vermezsen tek kelime etmem!” dedi.



Boğazını temizleyen Bai Xiaochun ise “Bak, adamakıllı konuşalım. Benim namımı duymuşsundur, değil mi? Ben soru sorduğumda kendimi bile korkuturum! İşleri uzatmaya çalışmanın ne anlamı var ki?” dedi.



Gardiyanların yolda anlattığı üzere bu Lu Shiyou hapsedilmeden önce bir şehir korumasıymış.



Hapse atılmasının ardındaki tek suçluysa kendisiymiş. En ufak meselelerde bile intikam arayan biriymiş ve hoşlanmadığı insanları öldürmek için elinden gelen her şeyi yapar, sonra da tüm ailelerini ortadan kaldırırmış. Ayrıca koruma olarak otoritesini kullanarak şehirdeki pek çok küçük klanın karargahlarına baskın düzenlemiş ve onların zenginliklerini ellerinden almış. Yıllar boyunca da sağlam bir meblağ biriktirmiş.



Günahları bunlardan ibaret olsaymış kurtulabilirmiş. Sonuçta şehir korumalığı statüsü onu baş edilmesi zor kılıyormuş. Ama bu ‘baskınlarında’ kadınlardan faydalanmayı da ihmal etmeyen ahlaksız bir herifmiş. Birkaç gün önceyse Dev Hayalet Şehri markilerinden biriyle bağlantılı bir kadına sarkıntılık etmiş, düşüşüne yol açan da bu olmuş. Öfkelenen marki adamın yetişim basamağını bozmuş ve onu öldürmek yerine Şeytan Hapishanesine göndermiş.



Tabii Şeytan Hapishanesi gardiyanları onun gibi bir altın madenini pas geçemezmiş ancak adam, yaşayacak kısa bir süresi olduğu için konuşma karşılığı türlü türlü taleplerde bulunuyormuş. B Bloğu gardiyanlarıysa hem bu talepleri karşılayamıyor hem de on yıl beklemek istemiyormuş. Dolayısıyla Bai Xiaochun’un yardımı istenmiş.



İşte bu hikayenin kahramanı olan Lu Shiyou bir iki adım gerileyerek yüksek bir sesle, “Konuşmamızı gerektiren bir şey yok!” dedi.



Bai Xiaochun iç çekti. Bugüne dek iş birliğine yeltenen tek bir Şeytan Hapishanesi mahkumuna dahi denk gelmemişti. Kafasını sallayarak son derece aşina olduğu şekilde bir Afrodizyak Hapı çıkarttı, ezdi ve sonucunda çıkan tozu ağzı ve burnuna girmesini engelleyemeyecek olan Lu Shiyou’ya gönderdi.



Sonra da kollarını arkasında kavuşturup çenesini kaldırdı ve gururla, “Sorguladığım insanlar daima konuşmayı reddederek başlar ama bir iki saatin sonunda hiçbirinin çenesi kapanmaz.” dedi.



Bu sözlerin Bai Xiaochun’un ağzından çıktığı saniyede Lu Shiyou’nun gözleri öfkeyle titreşti lakin suratındaki tuhaf ifade bu öfkeyle hiç uyuşmuyordu.


Bu Bai Xiaochun’un sorgulamaları esnasında aldığı tepkilerden tamamen farklıydı. Adam acı çekiyor gibi görünmüyordu, üstüne üstlük suratına yerleşen tuhaf ifade de on nefeslik sürede normale dönmüştü. Teni terlerle kaplıydı ve ışıl ışıl gözlerle Bai Xiaochun’a bakarak söylediği şey, “Ne oldu? Elinde daha fazla var mı?” oldu. 



Bir nebze tedirgin görünüyordu, çok hayati bir şeyin ortasında müdahale görmüş gibi bir hali vardı.



“Ha?”
diye geveledi Bai Xiaochun şaşırarak. İlk defa böyle bir şeyle karşılaşıyordu. Elindeki tıbbi hapın kalıntılarına bakarken acaba yanlış hapı mı aldım diye kısa bir müddet düşündü. Ama Afrodizyak Hapı olduğunu teyit edince bakışları hayret dolu bir şekilde yeniden Lu Shiyou’ya çevrildi.


Bai Xiaochun’un elindeki hap kalıntılarına bakan Lu Shiyou ise “Daha fazlasını ver! Hadisene, daha fazla istiyorum…” dedi.



Durumun tuhaflığı Bai Xiaochun’un alnında terler belirmesine yol açmıştı. Elini sallayarak kalan tozları da Lu Shiyou’ya gönderdi.



Heyecanlanan Lu Shiyou ayağa sıçrayarak tozu yuttu. Bedenini teslim alan titremeden sonraysa hücre duvarına doğru yaslanıp mest olmuş bir şekilde gözlerini kapattı. Bu sırada Bai Xiaochun’un kafatası şokla karıncalanmaktaydı ve istemsizce bir iki adım gerilemiş, Lu Shiyou’ya hayalet görmüşçesine bakmaya başlamıştı.



“Ne… neler oluyor? İşe yaramıyor mu? O… o hapı sevdi mi yani?” Bai Xiaochun dünyasının başına yıkıldığını hissediyordu. Birinin Afrodizyak Hapının etkilerinden hoşlanacağı kırk yıl düşünse aklına gelmezdi…



“O… o tam bir sapıkmış!”



Bai Xiaochun şokun etkisinden çıkamadan Lu Shiyou ürpermeye başladı. Terden sırılsıklam olması dışında tamamıyla normal haline dönmüştü. Gözlerini açarak çabucak, “Devamı var mı? Daha fazla gönder!” diye bağırdı.



Bai Xiaochun Lu Shiyou’nun bu tavrı karşısında soluksuz kalmıştı. Ancak merakı da kabarmıştı, bu yüzden bir Afrodizyak Hapı daha çıkartarak adama gönderdi.



Lu Shiyou hapı heyecanla kaparak ağzına tıkıştırdı. Yarım tütsülük sürenin sonundaysa delicesine bağırmaya başladı: “Bir tane daha ver! Yo, üç tane ver!!”



Bai Xiaochun suratında görünen tuhaf ifadeyle yeni bir hap çıkarttı. Lu Shiyou’nun yetişim basamağı dağılmış olmasaydı şimdiye hapı almak için Bai Xiaochun’un üzerine çullanıyor olabilirdi. Bu noktada Bai Xiaochun boğazını temizleyerek tuhaf bir edayla dedi ki: “Umm... bana zulanın yerini söylersen sana yeni bir hap veririm.”

 

#Öncelikle güzel yorumlarınız için teşekkürler, şartlarım elverdikçe sıklığı da kaliteyi de düşürmeden devam etmeye çalışacağım merak etmeyin :) 
Ve gelelim bölüme... Afrodizyak Hapı kaçıncı bölümde piyasaya çıkmıştı hatırlamıyorum ama kullandığımız tonlarca seferden sonra ilk defa böyle bir olaya denk geldik. Hapa adeta bağımlı olan bir sapıkla karşı karşıyayız. E bizim kaplumbağa da ne yapsın, çareyi bilgiye karşılık hap teklif etmekte buldu. Bakalım bu taktik işe yarayacak mı ve sapık abimizden başka bir ilginçlik görecek miyiz, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr